Cumartesi, Ocak 16, 2010 Lefke, Kıbrıs
Destur Ya Seyyidi. Meded Ya Ricalallah. Meded Ya Seyyidi. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Seyyidina Ve Nebiyyuna Ve Mevlana Muhammeden Rasulullah (s.a.v) … Sümme Selam Aleyke Ya Seyyidina Sultanul Evliya.
Arştan ferşe, göklerin yüksek makamlarından aşağıdaki insanların ilmi ulaştığı yere kadar heryeri gözetleyen. O hududun dışını kimse bilmez. Ve onların bir sınırı vardır, bildikleri son noktaları vardır onun dışında birşey bilmezler. Eğer gözetlemek için kendilerini zorlarlarsa o seviyelerin zuhuratını taşıyamazlar ve hiçbir şey olurlar.
Ve Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Bu bütün insanoğlu içindir. Ve Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Kötü veya kirli kimselere karşı bu insanoğlu için bir himayedir. Euzubillahimineşşeytanirraciym dersen onların şerri onlara ulaşamaz. Onun için söyleyin ey dinleyicilerimiz Esselamun Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu.
Gün be gün daha fazla dikkat edin. Hayat ışığımız sonuna ulaşıyor. Herkesin bir hayat ışığı vardır. Işık verir, verir, verir ve sonra azalır, azalır, azalır ve sıfır noktasına gelir. Bu bitme noktasıdır. Bu gezegendeki hayatın çok kısa sınırı vardır, çok çok kısa. Kısa zamanda Âlemlerin Rabbi milyarlarca veya trilyonlarca veya katrilyonlarca varlıklar yarattı.
(İbrahim:20) (Fâtır:17) وَمَا ذَٲلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٍ۬
<
Ey selefi ulemalarımız Merhaban Merhaban. Sizler öğretmensiniz. Insanları Yaratan, Rabbimizin Rabbuna ve Rabbukum, onun kudret okyanuslarının sınırı olmadığını ve irade okyanuslarının sınırı olmadığını öğretin. Rabbimizin mucizevî veya azametli saltanatının sonu yoktur. Rabbimizin sonsuz kudret okyanuslarının âlemlerin sayısını kimse bilemez. Onlardan yaratılmış olanların bazıları vâr olur bazıları yok olur.
Ey insan, kim için yaratıldığını öğrenmeye çalış. Kime kulluk için yaratıldığınızı. Daha fazla dikkat edin. Size ikazdır. Beni böyle şeyleri konuşturuyorlar, bu her zaman hiçbir şeyin seviyesindedir. Bütün âlemlere hakiki varlıkları hakkında aklımız ve anlayışımız asla ulaşamaz. Siz kimsiniz ve kime kul olduğunuza dikkat edin. Böyle ilim hakiki varlığımıza böyle bir tazelik verir.
İki şekil varlık vardır: Taklit varlıklar ve hakiki varlıklar. Şimdi biz taklit varlık okyanuslarındayız. Allah Subhanehu Ve Teâlâ’nın büyüklüğü yanında herşey kayıp olur. Gelip gözükür, âlemde bir gösteriş yapar ve kayıp olurlar, biter. Kimse nereden başladığını ve nerede bittiğini bilmez.
Ey selefi ulemaları, birşey bildiğinizi iddia edersiniz. Biz biliyoruz demeyin ama biz birşey bilmek istiyoruz deyin. Birşey biliyoruz demeyin ama birşey öğrenmek istiyoruz deyin. Ama Rabbimizin ilahi sıfatlarına ait olan heybetli ve azametli okyanuslarını görmek için daha bir seviyeye ulaşamadınız. Ooo…Evet, biz birşeyler biliyoruz ama siz benim çok basit kalbime gönderileni anlamalısınız. Birşeyleri anlamaya çalışmalısınız. Şimdi birşey bilmek için sonsuz hakikat okyanuslarının birine ulaşmaya koşuyoruz. Ve (arapça) … Bilinmeyen kimselerin varlıklarına.
Her ilim insanları Âlemlerin Rabbinin bütün yaradılış varlığına yönlendirir. Ve biz onu istiyoruz. Birşey öğrenmeye çalışıyoruz ki o ilimle Rabbimizin varlığı hakkında birşeyler öğrenmeye yaklaşırız. Onun varlığı, Zât, Sıfât, Esma, Ef’al’dır. Şimdi Cenâb-ı Allah’ın varlığı hakkında konuştuğumuz varlıkların sınırındadır. Daha başka bir ilim veya anlayış seviyesine ulaşamadık. Evet, o bilgi ile Âlemlerin Rabbinin ilahi varlıklara ait olan sonsuz kaynaklardan birini anlamaya ulaşmak istiyoruz. Çünkü ilim için kalbimize bazı zevkler vardır.
O noktaya ulaşmak için böyle bazı zevkler vardır. Ve hoşnut olmanın seviyeleri sayısızdır. Oraya ulaşıp da mutlak hoşnut olduğun tek bir seviye yoktur, hayır. Çünkü bu ulaşamadığın esas bilme seviyesidir. Bu Cenâb-ı Allah’ın ikramdır. Mesela gökteki güneşe bakarsın. Güneş Rabbimizin bu gezegende yaşayan insanlara büyük bir ikramıdır. Bu üstünde bulunduğumuz seviye bizim için tamamdır. Ama biraz ileriye gitmek istersen gidemezsin. Yapamazsın.
Hoşnutluğun seviyesi Cenâb-ı Allah iledir çünkü Cenâb-ı Allah razı olmazsa sana hoşnutluk olmaz. Cenâb-ı Allah kullarına hoşnutluk verir ki onlar bir seviyeye ulaşır ve Rablerinden razı ve hoşnut olmayı anlarlar. Şimdi insanlar ölünce ne yapacağız diye düşünürler. Cenâb-ı Allah buyurur ki, ben senin ulaşamayacağın ilahi seviyemdeki birşeyle meşgulüm. Eğer ulaşırsan birşey tadamazsın.
Küçük bir bebek gibi. Senin yediğin birşey sana zevk verir. Bu sana zevk veren şeyi bebeğe vermeye çalışırsan onu öldürebilirsin. Onun için bir seviyeden bir seviyeye yükselmeye çalışmalısın. O seviyeden başkasına, o seviyeden başkasına, o seviyeden başkasına.
Cenâb-ı Allah’a ait olan herşey ebedidir. Kimse onun başını bilmez, kimse sonunu bilmez. Başı ve sonu yoktur. Herşey Âlemlerin Rabbi, Yaratanımıza aittir. Sen yediğin birşeyi bebeğe verirsen onu öldürebilirsin çünkü o hiç yutmayı bilmez. Bilmez ve ölebilir.
Onun için şimdi bir hazırlık için buradayız. Âlemlerin Rabbinin ilahi huzuruna gidince öğrenmeliyiz ve de yükselmek için o seviyeye hazırlanmış olmalıyız. Ve Peygamberler Rabbimizin ilahi huzuru veya ilahi sunuş hakkında ilahi ve göklerin zuhuratının en basit ilmini söylerler. Şimdi Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Şeytan her zaman en kötü sıfatıyla, en fena sıfatıyla insanların rütbelere ulaşıp tatmalarına engel olur. Onun için şeytan insanları her zaman saçma şeylerle meşgul etmeye çalışır. Şimdi bütün dünyada insanları böyle saçma taleplerle meşgul eder. Onları sıfır noktasına indirir.
Onlar yükselmek isterse onları başka bir yanlış yola götürür ki onların seviyelerinde göremezler, duyamazlar, tadamazlar, hiçbir şey bilemezler. Yerin altında yaşayan küçük bir varlık var, onu göremezsin ama yaşarlar. Ve nesilleri için delikler kazarlar. Onlar çalışırlar ama birşey tatmazlar.
Bu şekilde şeytan insanlara ilâhiyat hakkında hiçbir şey tattırmak istemiyor, hayır, hayır. İnsanları her zaman yanlış yöne çeker. Ve şimdi bütün dünya yanlış istikamette. Bunun için bir Arap tabiri vardır. İnsanlar asla maneviyatlarını tatmazlar ama maddi varlıkların peşine koşarlar. Onlar asla ona ve başkalarına ve ilahi âlemlere ait olan ilahi varlıklara ilgi duymazlar. Onlar bu şekildedir. …arapça. Duymazlar, görmezler, hiçbir şey tatmazlar. Yerin altındaki küçük bir böceği getir ve onu bir kralın masasına koy. O ne tadar? He… Hiçbir şey. O masada Âlemlerin Rabbinin pekçok nimetleri olsa bile. Ama o küçük varlığı oraya koysan kaçar ve ona gelmez.
Bu sebepten dolayı Âlemlerin Rabbi, herşeye Kâdir olan, kulları ne için yaşadıklarını ve son hedefleri veya amaçları ne olması gerektiğini eğitmek istiyor. Ne olduğunu insanlar bilmezler.
İnsanlar sadece bu dünyadaki son hedeflerini ve oraya ulaştıklarını bilirler. Bazı temiz böcekler vardır. Pislikte de yaşayan böcekler vardır. Ama ilk olanın seviyesi daha yüksektir. Onlardan razı olanlar ve lezzetli dilekleri olanlar mutlular. Ama pislikte de yaşayanlar vardır. O pis olanlar hakiki hakikatleri tatmak için asla daha yüksek seviye istemezler. İnsanoğluna ikram edilen en yüksek hakikatler bilmek ve tatmak içindir. Evet, Allah, Allahu Ekber, Allahu Ekber Velillahil Hamd.
Şimdi selefi ulemalara konuşuyoruz. Bir zamanlar Peygamberimiz (s.a.v)’e Hayrul Amel soruldu. Onlar gönderiyorlar mı? Öyle zannediyorum. الاعمال افضل nedir? En iyi işler veya en fenası veya çabalar nedir? Bazı sahabeler الاعمال افضل sordu. İnsanoğlunun yapabileceği en iyi iş nedir?
Söyle Keyyal nedir o? Nedir o? O bu Hadisi bilir. Belki selefi ulemalar bunu bilir ama Peygamberimizin buyurduğu başka bir Hadis vardır. Ondan sonra bir kul için en iyi çaba en iyi yapılabilen nedir diye soruldu. O en değerli şey nedir? …(arapça) Evet? Sahi Hadis mi? Evet. Selefi ulemalardan istediğimiz budur. الاعمال افضل hakkında ne düşünüyorsunuz? Neden pekçok gün böyle mevzuları konuşuyorsunuz? Şimdi cevap geliyor. İnsanlar en iyi çaba, en iyi ibadet nedir diye soruyorlar. Peygamberimiz (s.a.v), Seyyidel Evveline Vel Ahiriyn, dünya ve ahrette Seyyidina Muhammed (s.a.v.) buyurmuştur; بالله العلم .
En mühim noktadır insanoğluna şeref üstüne şeref verir. بالله العلم Rabbimizin sıfatlarını bilmek. Ne sever, kullarının en iyi çabaları nedir diye. Evet. Ne düşünüyorsunuz? Bir polis karakoluna çağırıldınız. Oraya gidersiniz ve masanın arkasında bir kimsenin oturduğunu görürsünüz. Evet.
Şimdi ismi “Keyyal” ve altında da “Şam’ın en meşhur öğretmeni” diye yeni moda yazı ile yazar. Evet, bu bir. Belki bir kralın veya sultanın saltanatına çağırılırsın ve bu ona yansır. O bölge bir polis müfettişin oturduğu yerle aynı değildir. O da insan bu da insan. Hangisine en yüksek saygını verirsin? Çavuşa mı? Belki albayda olabilir. Ben bunları kendime alıyorum. Onlardan binlercesini gördüm ve böyle insanlara savaştım.
Ama sultanın şölenine davet edildiğin zaman anlarsın ve sultana hazırlandığın gibi çavuşa hazırlanır mısın? O sana bir şeref verir ama sultanın sana verdiği şerefi sana kimse veremez. Onun için pekçok günler insanlara Rablerinin ilahi varlığını, onun en yüksek varlığını haber olarak gönderiyorlar. Onlara bir anlayış verir, sen ne kadar çok anlarsan sultandan sana o kadar yüksek bir ikram gelir.
Bir zamanlar bir bedevi kimse halifelerin merkezine, şehre gitmek istedi. Ve hanımına: “Ey sevgilim, bugün Emir-ul Mü’minun, Müslümanların sultanını gidip görmeyi niyet ediyorum. Sence beraberimde ne götürebilirim çünkü öyle insanlara eli boş gitmek iyi değildir.” Ve sonuçta fikirleri bir araya geldi ve “Halifeye götürebileceğimiz en iyi şey su” dediler. Kovayı dolduralım bu en iyisidir çünkü çölde yaşıyoruz. Ve çölde sudan daha kıymetli ne var? Bunu sultanın sarayına taşıdı. Bekçiler Müslümanların halifesi, sultanı ziyaret için biri geldi dediler.
“Gelsin.”
O su dolu kovasıyla geldi ve sultana selamını verdi. Ve “Ey haşmetlim, sana bir kova su getirdim” dedi.
Ve sultan; “Aferin ey memleketlim, vatandaşım. Su getirdiğine çok mutlu oldum” dedi.
“Evet, sen sultansın ve ben sana en değerli hediyeyi getirdim. Doldurdum ve getirdim.”
Sultan onun iyi hareketinden dolayı “Önce Allah’a sonra sana şükür ederim bana (su) getirdiğin için çok mutlu oldum” dedi. Ve hizmetçilerine emretti ve “Su yerine onun kovasını altınla doldurun” dedi.
Altını doldurdular ve hanımına, çadırına geri döndü. Sultan ona pekçok altın paralar ikram ettiği için çok mutlu oldu. Hanımı baktı ve “Nedir bu?” dedi.
“Bu altındır.”
“Bir çuval saman doldursa daha iyi olurdu. Bu bizim için çok değerli olurdu çünkü eşeklerimiz bağırıyorlar ve birşey yemek istiyorlar. Bize gönderselerdi çok kıymetli olurdu. Eşeklerimiz saman istiyor. Bunları (altınları) eşeğimizin önüne koy.”
Getirdi ve “Şakır, şakır, şakır” döktü ve altınları yığdı. Eşek baktı. Eşek böyle baktı. (gülüşüyorlar) Eşek hoşaftan anlamaz. Soruyorum ne getirdiniz, nedir bu diye konuştu. Bir ders veriyor.
Siz Rabbinizi ve sonsuz cömertliğini anlamalısınız. O bize böyle şeyler ikram ediyor ama biz eşeğin altına böyle yaptığı gibi yapıyoruz ve saman istiyoruz. En azından saman istemeyin, çilek isteyin. Evet? Şimdi insanlar dengelerini bozdular. Onlar asla altına ilgi duymazlar ama samana ilgi duyarlar.
Onun için bu gezegende yaşayan insanlara ilahi kimselerin emridir; “insanlara anladıklarını ve istediklerini ver. Şimdi insanlar saman istiyor, verin onlara!! Onlar cevher veya altın istemiyorlar, bırakın onları. Onlara saman verin.” Bütün dünyadaki insanlar eşekler gibidir, onlar sadece saman istiyorlar. Onlar asla cevherlere veya hazinelere ilgi duymazlar. Biz saman isteriz derler. Bu sebepten dolayı bütün dünya ekonomi krizlerine düştü. İçine düştüler çünkü onlar saman istiyorlar ve gelip bize “Bu taşlar nedir?” diye soruyorlar. “Eeehh...” yaparlar. “Saman nerde?” derler.
Ey insanlar, dinleyicilerimiz, dinleyin ve anlamaya çalışın. Âlemlerin Rabbi, bizi Yaratan sana verdiği sözü, sana ebedi olarak ta ebediyete kadar sana ikram edeceğini anlamaya çalış. Ve sen saman istiyorsun. “Ekonomi krizi var” Ekonomi krizinden önce ne yaptın? Hiçbir şey. Ne için bir daha ekonomik olarak kuvvet istiyorsun? Ne için? Ne için? Senin eşeğin saman istiyor ve sen ona taşlar getiriyorsun ve “Bunlar değerli taşlar” diyorsun. Eşekte “Heee… ben asla böyle şeylere ilgi duymam” der.
Eşek ilgi duymaz ama sahibi ilgi duyar. Eşek sahibinden daha fazla zekidir. Ey insanlar, şimdi dünyadayız yarın göklerde sonsuz hayatta olabiliriz. Dikkat edin ve seni yaratana hakkını verin, Onu kendinden razı etmeye çalış. Rabbinizi kendinizden razı ederseniz O sizi hoşnut eder ve memnuniyetlik verir. Cenâb-ı Allah en şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hürmetine bizi affeylesin. Fatiha.
Ooo… Allah Allah… Allah Allah…
50 dakika? (53.) Biraz yükseldi. La Havle Ve La Kuvvete… La Havle Ve La Kuvvete…
(528 000 kişi) Elhamdülillah Elhamdülillah. İnsanlar hakikatlere ilgi gösteriyorlar. Hem de her zaman şeytâni gruplar tarafından aldandıklarını gösterir. Cenâb-ı Allah onları yok etsin ki dünya doğudan batıya, kuzeyden güneye selamet olsun. Fatiha. Aman Ya Rabbi. Dinlemek kolay değil.
(Bugün seferin biri mi diye soruyorlar)
Korkuyorum birşeyler olacak bu ayda diye. (Bu ayda) korunmak için büyük Şeyhimiz buyurmuştur ki; günlük
--- 3 kere Kelime-i Şahadet.
---300 kere Estağfurullah.
---Yarım Penny (kuruş) bile olsa sadaka verin.
---Günde bir kere bile olsa secdeye devam edin.
Yapmazlarsa onlar bilirler. Ve Seyyidel Evveline Vel Ahiriyn, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in ümmetine dua edin. Evet beyim. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.