Pazar, Mart 14, 2010 Lefke, Kıbrıs
Destur Ya Seyyidi. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Seyyidina Nebiyyuna Muhammeden Abduhu Ve Habibuhu Ve Rasulu…
Esselamun Aleyküm, İbadallah, Cenâb-ı Allah’ın kulları. Tüm selamlar Ya Seyyidina Kutbul Arifiyn, Kutbul Mutesarrif. O bu kâinatta, dünyada herşeyi gözetir. O sorumludur. Bütün varlıklar için sorumlu olmaya bir kişi yeterlidir. Bu gezegende yaşayanlar için O sorumludur. Onun kuvveti bu gezegende, dünyada vâr olan herşeye ulaşır. Bu İlahi nizamdır.
Esselamun Aleyküm insanoğlundan katılanlar. Katılıp ve dinlemek ve öğrenmek ve anlamak ve ilahi makamlara daha yakın olmak isteyenler. Ve Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Ey Rabbimiz, mütevazı bir şekilde istiyoruz. Âlemlerin Rabbi adına bu gezegende sorumlu olandan bize birşeyleri anlamamızı sağlamasını istiyoruz. Peygamberler Mührü bütün milletlere nasihat etti. Onun nasihatı nedir? Onun nasihatı çok mükemmel nasihattır. İnsanları karanlıktan ve kötülükten ve fenalıktan ve şeytandan kurtarır, yol gösterir. Mütevazi bir şekilde istiyoruz çünkü bilmiyoruz. Cenâb-ı Allah buyurur;
(Furkan:59)فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا
<
Ey selefi ulemaları, Cenâb-ı Allah : فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
İlk hitap ilahi huzurda en şanlı kulu, en şerefli olan, Seyyidina Muhammed’e geldi. Ondan sonra o en şanlı ve en şerefli olan ve en sevgili olanın anlayışından hitap etti. İlk mükellef olan O, Peygamberler Mührüdür. Hitap Peygamberler Mührüne geldi. İlahi huzurunda en sevgili, en şanlı ve heybetli olana hitap etti فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
“Ey en sevgilim, sen benim temsilcimsin. Onlar Benden isteyemez, imkânsızdır yanarlar. Onlar Bana hitap edemezler ama Peygamberler aracılıyla senden isteyebilirler.” Peygamberler Peygamberler Mühründen isterler. O onların istediklerini verendir. فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
Vehhabiler nerde? Rağmen Âlâ Enfun. Onların akılsızlığına rağmen. Evet, bir kimse onun mübarek kabrine gelip ellerini böyle yaparsa “şirk, şirk” derler. Onlar akılsız insanlar. Cenâb-ı Allah onu karşıladı, yalnız onu. Oraya kimse bir kıl bile geçemez. Cebrail a.s. dedi; “Ben oraya bir kıl kadar geçsem o ebediyet için olan ilahi nûr beni yakar ve asla geri şimdiki gibi geri gelemem. Yalnız senin içindir, burayı kimse geçemez, sadece Senin içindir.” Allahu Ekber. Ve ilahi emir buyurur: فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
Selefi ulemaları bunu öğrenmelisiniz. Biz bu imamı, şu imamı, o imamı takip ediyoruz demeyin. Hayır, onlar birşey bilmezler. Cenâb-ı Allah ilkönce bütün Peygamberlere hitap eder. “Birşey anlamıyorsan Ona sorun. O Ezelden ebede Beni temsil eder. Benim temsilcim kimse olamaz. Sadece O olur.” Âdem’den başlamak üzeri o Ondan istemiştir çünkü kimse Rabbine vesilesiz hitap edemez. Evet, Âdem a.s.konuşamaz. Peygamberler Mührüne konuşmalılar. İbrahim a.s. birşeyi anlamak için hitap edemez. O Peygamberler Mühründen istemeli, o خَبِيرً۬ا (haberdar) olandır. O kâinat hakkında o herşeyi bilir başka kimse değil. Nuh a.s. ilahi makamların Rabbinin ilahi huzuruna ulaşamaz. O Peygamberler Mührü, Seyyidina Rasulallah (s.a.v)’dan istedi. Musa a.s. Tur-i Sina’ya gitmeseydi isteyemezdi. Peygamberler Mührünün hakikati sonsuz okyanus gibidir. Onun için beni O tektir diye konuşturuyorlar. Onun ilahi kuvvetinden biridir. Seyyidina Musa konuştu ve o asla Âlemlerin Rabbine ulaşamadı. Rabbi ve kendi arasında bir vesileye ihtiyacı vardı. Bu bir okyanustur, sonsuz bir okyanustur ki فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
Ey insanoğlu, ilahi emirdir. Sormalısınız çünkü birşey bilmezsiniz. Evet, teknolojiyle çok şey biliriz dersiniz. Olabilir ama teknoloji dışında teknolojiye sizin emriniz altında olması için kim emir veriyor? O kimdir?
Evet, şimdi insanoğlu düşünmez. Onlar herşeyi zihniyetlerinle yapabileceklerini zannederler. Belki zihniyetiniz size yardım eder ama zihniyet sizin iç sıfatınızdır. Bir varlık olmanın derin varlığında Yaratanınızla bağlantıya geçme ihtiyacın vardır. Kimse Yaratandan isteme noktasına ulaşamaz.
Cenâb-ı Allah bu aracıyı bütün melekler ve Peygamberler için getirdi, onlar Peygamberler Mühründen istemeli. Âlemlerin Rabbi sonsuzluğunda olan en sevgili temsilcisine فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
Âlemlerin Rabbi bütün milletlere emreder, “Anlamıyorsanız ihtiyacınız olanı öğrenmek için haberdar olana sorun. Bana ait olanı o bilmez, hayır. Eğer ben ona verirsem bilir ama kimsenin bilmediği okyanuslarının derinliğini…Ve bütün Peygamberler anlamak için Peygamberler Mührüne sordular. Seyyidil Ruslul Kiram, Seyyidina Muhammed (s.a.v.). Biz sormalıyız çünkü biz birşeyler bilmek için yaratıldık. Onun için son günler geldiği zaman melekler sorgulayacak. Melekler sıradan insanları sorgulayacak. Ondan sonra her milleti peygamberleri sorgulayacak. Bütün Peygamberler Peygamberler Mührü tarafından sorgulanacak. Onun da Rabbi, Herşeye Kâdir olan Allah tarafından sorgulanacağı gibi. “İnsanlara onunda sorumlu olduğunu göstermek için ona soracağım.”
Senden daha fazla bilen birine sorup öğrenmelisin. Cenâb-ı Allah Peygamberler Mührünün ümmetine emreder; Eğer bilmez, anlamazsanız bilene sorun. Onun için selefi ulemalara soruyorum. Sizin sorduğunuz o kimse kimdir? Onlar ulemalarımıza soruyoruz diyebilirler. Ulemalar kime sorarlar? Sorarlar, sorarlar ve Peygamberler Mührüne ulaşırlar. Sizi Peygamberler Mührünün ilahi huzuruna taşıyacak birini bulmalısınız. Ondan sonra sorun. Kıyamet gününde, hesap gününde Cenâb-ı Allah herkesi (tek tek) sorgulayacak zannetmeyin, hayır. Ama Âlemlerin Rabbi adına pekçok temsilciler vardır. Onlar milletlerini sorgulayacak.
Kabirde melekler soracak;
“Rabbin kimdir?” Melekler “Rabbin kimdir?” diye soracak.
“Rabbim Cenâb-ı Allah’tır” diyebilirsin.
Melekler “Kimden öğrendin?” diyecekler.
“Biz Peygamberler Mührü, en şanlı olandan öğrendik.”
“Evet, tamam. Sen ve Onun arasında kim vardı?”diye soracaklar.
“O vardı, bu vardı, şu vardı.”
“Onların herşeyden haberdar olduklarını mı düşünüyorsun? Biz sana öğreten hocaya bakarız ve ona deriz, “Rabbin kimdir?” O da “Rabbim Allah’tır” der. O kimdir ve bu cevabı kimden öğrendi?”
Sormadan kimse birşeyi bilemez. Anlamak için birşey sormalısın. O kimdir? Onun için şimdi selefi ulemalara soruyoru: Siz ilminizi kimden öğrendiniz? İminizi hangi temele kurdunuz? Bir taşa mı? Bir ağaca mı? Bir taht’a mı? Yere mi, göklere mi? Nereden öğrendiniz? Âlemlerin Rabbi Kurân-ı Kerîm’de فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا <
Onun için ey insanlar, çok, çok, çok az insanlar bu hayatın hakiki varlığı hakkında sorarlar. Çok, çok, çok azı kendi kimliği hakkında sorar. Ben kimim? Evet, aynaya baktım “ Bunun ben olduğunu zannediyorum” der. “Evet, ben o kimseyim. Ama onun ben olduğunu nasıl öğrendim. Bakıyorum o benim ama iki tane şahide ihtiyacım var. “Evet, bu aynada gördüğümüzün sen olduğuna biz şahidiz.” İslam’da kesinlik hakikatte olmalı. Kesinlik olmazsa hakikat değildir, olamaz, olamaz. Sen sormalısın, “Bu gördüğün ben miyim?” “Evet, sen bu kimsesin” diyebilir. Sormadan bakarsın ama bu ben miyim dersin. Vehhabiler aşağı yukarı? Bakmalıyız ben buyum, şuyum diye herşeyi ölçmeliyiz. Sizin şahide ihtiyacınız vardır. Bu hayatta kimliğiniz ve varlığınız için şahide ihtiyacınız var. Yoksa senin şahitliğini kabul etmezler.
Ey insanlar, sayısız ilim kapıları, sonsuz okyanuslar var. Anlamak için günlük beş dakika bile olsa verin. Size anlamanızı sağlayan biri olmazsa anlayamazsınız. Onun için bütün Peygamberler insanlara anlayış ve hakiki kimliklerini vermiştir, inanana da, inanmayana da. Bu sonsuz bir okyanustur.
Ey insanlar, gelin dinleyin, bir gün pişman olmayın. Bu bedava eğitimdir. Bu eğitim ilahi eğitimdir. Bu benim öğrendiğim ilim değildir, hayır bu başka birşeydir. Böyle soruları sormak ve anlamını da öğrenmek herkes için farzdır. Bunu yapmazsanız insanlıktan alınırsınız ve anlamayan varlıkların seviyesine gönderilirsiniz. Nasıl isterseniz. Cenâb-ı Allah beni affeylesin.
Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah
Heyyy... Heyyy... Heyyy... Heyyyy.... Heyyy... Heyyy... Heyyy... Heyyyy.... Heyyy... Heyyy... Heyyy... Heyyyy.....
Hu...
Fatihah.
45? (45 dakika)