Pazar, Şubat 14, 2010 Lefke, Kıbrıs
Meded Ya Sultanul Evliya. Meded Ya Ricalallah. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammed Rasulullah Aleyhi Salâtullah Ve Selâm. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym La İlahe İllallah La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. La Hâvle Vela Kuvvete.
Ey büyük Şeyhimiz, bu dünyanın kutbu. Bu herşey onun idaresi altında demektir. Onun dünyasında olan hiçbir şey ondan müsaade ve destek almadan olamaz.
O Kutbul Mutesarrif bir ikram istemezse birşey yapamaz. O bu dünyadaki herşeyi gözetler. Bu gezegendeki hayatın hiçbir şeyi istediği gibi olmaz, hayır. Hayır, yapmak, hareket etmek ve kendi kendine birşey vâr etmek imkânsızdır. Çünkü şimdi gözlerimizle bakıyoruz. Ve baktığımızda herkesin özgür olduğunu görüyoruz. Gider, gelir, herşeyi yapar, herşeyi bağımsızdır. Hayır olamaz, herşey idare edilmeli. Atomlar bile idare altında olmalı. Bir atom idare edilmezse vâr olamaz.
Dikkatli bakın, anlaması çok zordur çünkü herkes “Nasıl?” diyecek. Bir atom bir idarenin altında olmalı dersen izin istemeden hiçbir şeye ulaşamaz. Bunu söyleyince insanlar “Bu nasıl olur?” derler. Ama atomların nasıl meydana geldiğini sormazlar. Her atom idare altında olduğunu söylersek onlar için bu çok olur. Bu akılsız insanlar demektir. Evet, bir atom hareket edip birşey yaparsa bunu kendi kendine yapamaz. Hayır, idare edilmeli. Onun için herşey idare edilmeli. Baştan sona kadar idare edildiği gibi. İdare olmazsa hayat olmaz, ölüm olmaz.
Bu gezegendeki herşeyi idare etmekle sorumlu olandan mütevazı bir şekilde istiyoruz. Kimse “Birşey nasıl bir kimsenin idaresi altında olur?” diye soramaz. Böyle birşey size veya bana ait olan birşey değildir. Bu Âlemlerin Rabbine aittir. O yarattı ve bu gezegende sen herşeye sorumlusun diye bir kimseyi tayın etti. Aynı zamanda o kuvvet ikram edilmiştir. Onun için burada oturuyorum ve “Ey Sahibim, sana Âlemlerin Rabbi tarafında ikram edilen ikramdan istiyoruz ve af diliyoruz. Bize birşey ver, bizim gidip, yapmak, harekette geçmeye, anlamaya ve hayatı da yaşamaya ihtiyacımız var ve istiyorum” diyorum.
Selefi ulemaları için bu belki çok büyük birşeydir. Ben basit bir kimseyim, zayıf bir kulum. Ama beni konuştururlar, ben bilmem. Şimdi ilahi bağlantılardan bir işaret geliyor ve onlara sor diyor. Selefi ulemalara soracağım onlar için fazla olabilir. Bir kimse nasıl herşeyi idare edebilir? Bu nasıl olur? O… Ve siz âlim misiniz? Siz selefi ulemalarısınız ve Kurân-ı Kerîm’in buyurduğunu anlamaz mısınız? Kurân-ı Kerîm ne buyurur?
Cenâb-ı Allah kendi hakkında buyurur Ayet-i Kerîme:
(Yasin:82) إِنَّمَآ أَمۡرُهُ ۥۤ إِذَآ أَرَادَ شَيۡـًٔا أَن يَقُولَ لَهُ ۥ كُن فَيَكُونُ
<
Onların anlayamayacağı bir noktaya delil getiriyoruz. Onlar bu dünyadaki olan herşeyin bizim istediğimiz gibi olur zannederler. Hayır. Cenâb-ı Allah’ın azametinden birşey gösterir. Bu bizim anlayışımıza göredir.
Âlemlerin Rabbi kullarından birinin bu gezegendeki herşeyi idare etmesini ister. Ve ona insanlara ait olan bir sıfat ikram edildi. Âlemlerin Rabbi insanoğluna başka kimseye verilmemiş olan bir sıfat verdi, hatta meleklere bile. Cenâb-ı Allah yaratılışlar arasında yalnız insanoğluna ikram ettiği onları ayırt eden sıfat vardır. Bu nedir? İrade. İrade meleklere bile ikram edilmemiştir. Meleklere ikram edilmezse başka varlıkları sormayın bile. İnsanoğlu hariç kimseye verilmez. İnsana ikram edilmiştir onun için şereflendik.
(Yasin:82) إِنَّمَآ أَمۡرُهُ ۥۤ إِذَآ أَرَادَ شَيۡـًٔا أَن يَقُولَ لَهُ ۥ كُن فَيَكُونُ
Bu noktaya dikkat edin. Bu kıyısını ve dibini bulamadığınız sonsuz bir okyanustur. Bu ilahi sıfat insanlara ikram edilmiştir çünkü onlar halifeler olmak için seçilmiştir. Halife olmak için.
(Bakara:30) وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةً۬ۖ
<
Hülefa buyurmaz, halife tektir. Selefi ulemaları çok az şey öğrenmeniz gerekir ve ruhunuz ve maddi bedeninizin anlaması için biraz daha fazla hazırlamalısınız. Yapmazsanız birşey bilmezsiniz. Bilmeye çalışmalısınız. Bilmenin yolu öğrenmekten geçer. Onun için bu noktada itiraz ederseniz insanoğlundan bir kimse onunla beraber olmak için nasıl öyle kuvvetli olabilir? Bunu söylemek sizin büyük yanlışınızdır. Bunun üzerinde düşünmezsiniz. Ona ikram ve emredileni tamamlamasını kim emreder? Cenâb-ı Allah’a ait olan ilahi kuvvetten ikram etmiştir. Herşey Ona aittir. Emreden de imkân ve kabiliyet veriyor. Sen bunu yap derse Rabbinin ilahi huzurundan ona başkalarına ikram edilmeyen öyle bir imkân ve yetenek gelir. O emreder ve o bilir;
(Nisa:28) وَخُلِقَ ٱلۡإِنسَـٰنُ ضَعِيفً۬ا
<< çünkü insan zayıf yaratılmıştır >>
İnsanlar zayıf yaratıldı. Zayıf birşey yapamaz demektir. Zayıflık kuvvetle beraber olmaz. Bir kimseye güç ikram edildiyse zayıf olamaz. Ama Âlemlerin Rabbi insanoğlunu zayıf yarattı. Ama kullardan birine o gezegende olup idare etmesini teklif ederse, Onun isteği o kimseye girer ve O herşeye Kâdir olan Allah’ın istediği gibi olur.
Biz birşey bilmeyiz. Biz kitaplara gazeteler gibi bakarız. Gazeteyi alıp okuyunca üzerinde düşünüyor musun? Hayır. Ama o aynı değildir. Âlemlerin Rabbi seni bu gezegene idareci olarak tayın ederse öyle bir kuvvet ikram eder ki o kuvvetin bu dünyayı baştan sona, doğudan batıya, kuzeyden güneye içeriden dışarıya sarar.
Bunu bilmelisiniz ey selefi ulemaları. Ehil olmaya çalışın. O ilahi ikrama değer olmaya çalışın. Bu ilahi ikramdır ve size ikram edilebilir ve bakışınız değişir, duygularınız değişir, bütün varlığınız değişir. İnsanlar kara taşlar gibi olur ve sen kırmızı yakut gibi olursun. O da taş, bu da taş. Ama o hakiki varlığı hakiki yâkut olanla başka kara taş olanla aralarında o kadar büyük mesafeler vardır. O taştır bu taştır. O Muktedir’dir Subhanehu Ve Teâlâ. SubhanAllah, SultanAllah, SubhanAllah, SultanAllah, SubhanAllah, SultanAllah.
Onun için beni böyle mühim meselede konuşturuyorlar:
Muhammedün Beşerun, Ve Leyse Ke’l-Beşeri. Bel Hüve Yâkûtetun Ve'n Nasi Kel'haceri
<
İnsanlar yeni moda, yeni fikirler düşünürler. Yanlış fikirler. Peygamberler Mührünü bizim gibi yaparlar. Busayri, Allah onu rahmeti ile sarsın, buyurmuştur ki; “Ey cahil insanlar…” Cenâb-ı Allah en sevgilisine “Sen beşersin. Sen insanoğlundansın. Bir insanoğlu ” buyuruyor. Ama Busayri o insanların asla anlamadığını anladı.
(Kehf:110) قُلۡ إِنَّمَآ أَنَا۟ بَشَرٌ۬ مِّثۡلُكُمۡ
<
Sen يُوحَىٰٓ إِلَىَّ Ben senin gibi bir insanım ama benim ve senin arasında olan fark Rabbim benimle konuşur seninle değil. Ve çok çeşit vahiy vardır. “Beni kendi aranızda sıradan biri zannetmeyin, hayır. Dış görüntüsünde sizin gibi bir insanım. Içimi, hakiki varlığımı kimse bilmez. Benim yapımı görünce dışında bir insan dersin ama içeride benim kim olduğuma bakmazsınız. Benim iç kaynağım veya tecellim yüzde yüz aynı değildir.”
Şimdi Avrupa üniversitelerde veya akademilerde eğitim gören pekçok doktorlar “Peygamberler Mührü bizim gibidir. Ona vahi geldi, vazifesini yaptı ve bitince gitti. Bizle O aynı seviyede” derler. Bu en büyük yanlış ve büyük edepsizliktir. O öyle biridir ki kimse bilemez. Peygamberimiz Âdem a.s’ın yaradılışını bilir. Peygamberler Mührü ve Âdem a.s. selâm üzerlerine olsun. Enbiyalar ve insanlarda onun yaradılışı hakkında bildiklerini zannederler. Ama Onun yaradılışını kimse bilmez.
Hatta Âdem a.s.’ın yaradılışı da başkalarından farklıdır. SubhanAllah, tüm tazimler Cenâb-ı Allah’a dır. Herkesin meydana gelmesi de farklıdır.
En yüksek seviyede ilahi huzurda olmak ancak bir kimse içindir. Başkalarının seviyesinin hepsi göklerin seviyesidir -- ilahi seviyeleri kimse bilemez. Çünkü ilahi seviyeler الأحد الأحد (Ehadun Ehad) içindir. Yalnız bir kimse için olur. O huzurda iki tane olamaz. Cenâb-ı Allah birdir, Cenâb-ı Allah tektir, Cenâb-ı Allah tektir ve keza Nebi de tektir. Orada Rabbinin varlığının derin hakikatlerini anlamak için iki tane olamaz. Teklik ancak bir kimse içindir. Vahdaniyet göklerin seviyesidir, insanlar içine girebilir ve bilebileceğimiz ancak bize yedi seviyelere koşmak ikram edilmiştir. Daha fazla değil, yedi seviyeden fazlasını taşıyamayız.
Yedi seviyeler biter ve sonsuz ilahi seviyeler başlar ve oraya bir kimse hariç kimse adım atamaz. Bir kimse hariç, Seyyidina Muhammed (s.a.v.). Onun için meleklere en şerefli olan Sidre-i Münteha, insanların ulaşabileceği son noktadır. Burası Cibril a.s’ın makamıdır, bundan sonrasına kimse gidemez.
Onun için ey insanlar, Rabbimizin azameti hakkında birşey anlamaya çalışmalısınız. O zaman daha fazla nura, aydınlığa ulaşırsınız ki seviyeniz sonsuz okyanuslar olur. Allahu Ekber Velillahil Hamd.
Bu gezegeni tek bir kişinin gözetlediğini konuşuyoruz. Bu kocaman Samanyolu da tek bir idare altındadır. Bu dünyanın kâinatta başını ve sonunu kimse bilmez. Bizim bildiğimiz bu dünyamız hakkındadır ve o kimse bunu idare eder. Bu yeterlidir, bizim için bir tanedir. Ve göklerin sayısız seviyelerinde olan varlıklar var. Yedi tane göklerin seviyesinde, her birisinde kaç tane varlıklar, kaç tane seviyeler, onların kaç tane evrenler doldurduğunu kimse bilmez.
Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.
Ey insanlar, biz selefi ulamlarız diye iddia etmeye çalışmayın. Hayır, hayır bunu bırakın ama talebe olmaya çalışın. Söyleyin;
(Tȃhȃ:114) وَقُل رَّبِّ زِدۡنِى عِلۡمً۬ا
<< “Rabbim benim ilmimi artır” de>>
Bu Peygamberler Mührü için ama -- ondan almalı ve istemelisiniz. Âlim, onu kuşatan bütün ilim okyanusları demektir. Onu bırakın ve talebe olmaya çalışın. Talebe her zaman öğrenmeye çalışır. Her zaman yeni birşey öğrenmeye çalışın. Bu gezegene baktığımız zaman Cenâb-ı Allah’ın yaratması sonsuz devam ediyor. Bir ilim okyanusundan başkasına ulaşınca mutlu olmalısınız.
Rabbi için daha fazla öğrenmek isteyen insanlara müjde vardır çünkü daha fazla öğrenmekle Cenâb-ı Allah’ı daha fazla tazim etmek için daha fazla kuvvetlenirsin. Bu en zayıf kullardır. Âlimim demeyin ama talebe olmaya çalışın. Daha fazla ve fazla ve fazla isteyin bu sizin hayal edemeyeceğiniz hoşnutluk verir. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.
Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah
“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
“Dum dum dum dum dum dum dum duuum Huu”
Fatihah
42? (44 dakika)
Tamam mı?
Kaç kişi olmuş orada?
(449 000 kişi)
(Mevlana Şeyh Nazım Hazretleri telefonda Şeyh Hişam Hazretleri ile konuşur)