Cuma, Ekim 28, 2011 Lefke, Kıbrıs
Esselâmun Aleyküm İbadallah! Bugünun Zilhicce’nin ikinci günü olduğunu düşünüyorum, lâkin insanlar bunun birinci gün olduğunu söylüyorlar. Allah (cc) bilir. Bizler, başka bir mübarek aya, başka bir Hacca ulaştığımız için mutlu ve çok memnunuz. Bir kere daha buna ulaşmak bizim için bir şereftir. Onun için diyoruz ki: “Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Allahu Ekber, Allahu Ekber velillahil Hamd. Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammed (s.a.v) Seyyidel Evveliyn vel Âhiriyn Habibi Rabbil Alemiyn ve Alâ Alihi ve Sahbihi Ecmayin ve Alâ Sairi Enbiya vel Murseliyn Vv Hudemayi Şeriaihim.” Allah Allah!
Esselâmun Aleyküm katılanlarımız! Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym Bismillahir-rahmanir-rahiym. Meded Ya Ricalallah! Meded Ya Sahibel İmdat! Bizler, kıyamet gününe ulaşıyoruz. Bu dünya son gideceği yere koşuyor. Âdem (a)’ın zamanından bu güne kadar 7000 yıl geçmiştir ve şimdi dünya acele son durağına koşuyor. Subhanallah!
Bizler son ümmetiz; Peygamberler Mührü Seyyidina Muhammed (s.a.v)’in son ümmeti. Peygamberler Mühründen sonra başka bir Peygamber veya ümmet gelmeyecektir. Şimdi insanoğlunun son bölümüne geldik: Bahsedildiği gibi insanoğlunun hududu 7000 olacak ve 7000 insanoğlunun son durağı olacaktır. Subhanallahi Aliyil Aziym. Azamet ve şân Rabbimiz, bizi yaratan Cenâb-ı Allah’ındır!
Ey insanlar! Bizler yaratıldık; kimse kendini yaratmadı. Eğer “Bu alet (kamera), kendi kendine vâr oldu” dersem, bunu kimse kabul etmez. Bu, böyle alet olmak için tertiplenmiştir; bu aletin insanoğlunun yapamayacağı bir şeyi yapacağı düşünülmemişti. Bu bir alettir ve bunu yapanın yapamadığı bir şeyi yapabilir. Bizler insanoğluyuz; biz gücümüzle doğudan batıya ulaşamayız, lâkin bizim yaptığımız alet doğudan batıya ulaşabiliyor. Bu kıyamet gününün işaretlerinden biridir. Subhanallah, mutlak yücelik Cenâb-ı Hakkındır. O, bize bunu yapmak için böyle bir yetki verdi. Bu alet görür ve dinler, lâkin biz onu yaptığımız halde onun gördüğünü göremiyor, onun ulaştığına ulaşamıyoruz. Cenâb-ı Hak mutlak yücedir; mutlak kudret deryaları O her şeye Kâdir olanındır. O her şeyi yapabilir ve bu zaman için, insanlar böyle harikulade aletler yapsınlar diye yetki vermiştir. Bizler, kendimiz için yapamayacağımız bir şeyler yapıyoruz. Bu alet görsün, konuşsun diye ona yetkiyi veriyoruz, lâkin bize görmek ve ulaşmak yasaktır. Subhanallahi Aliyil Aziym! Bizler, insanoğlunun bu dünyadaki hayatının son bölümünde yaşıyoruz. Cenâb-ı Hak, insanoğluna bazı yetkiler veya güçler vermiştir. Onlar, binlerce sene öncesinden bildirilmis, olacak şeyleri dinleyip öğrenmeliler.
Bu aletlerin (kameraların) birtakım fonksiyonları vardır ki bizler bu noktaya ulaşamayız. Lâkin Cenâb-ı Hak insanoğlundan bazılarını yarattı ve onlara ikrâm etti. Onların yaratılışları sıradan insanlardan farklıdır. Allah (c.c.), kullarından bazılarını ayırt eder; bu kimseler bu aletleri kullanmadan bir şeyler bilirler. Onlar bilirler çünkü Âlemlerin Rabbi onlara gelecek günler hakkında konuşmak için, böyle bir güç ve yetki ikram etmiştir. Sıradan insanlar bilemez, göremez, konuşamaz, inanılmaz şeyler yapamazlar. Sadece bazı insanlara bu ikram edilmiştir. Onlar derler ki: “Ey insanlar! Kıyamet günü geliyor, kıyamet günü yaklaşıyor!” Bu, “insanoğlu, bu gezegendeki hayatının sonuna koşuyor” demektir. Sizler böyle harikulade aletler yaptınız diye bu size daha fazla güç verir zannetmeyin, hayır. Âlemlerin Rabbinin ayırt edilmiş kulları, insanoğluna, son günlerin yaklaştığı vakit, şu bu olacağının bildirildiğini söylerler. Şimdi bunu söylediler; onlar bildirdiler. Özellikle Peygamberler Mührü (s.a.v), ümmetine, dünyanın son durağı geldiğinde ne olacağını bildirmiştir. Onun kitabı, neler olacağına daîr bu şekilde açılıp kapanmıştır.
Mukaddes Peygamberler ve ilahi huzurda şânlı olan Seyyidina Muhammed (s.a.v), kıyamet yaklaştığı vakit böyle alametler olacak diye ümmetine bildirmiştir. Şimdi bunun içindeyiz. Her şeyden önce insanoğlu “Bizi bu gezegene Kim getirdi?” diye sormuyor. “Bizler bu gezegene nasıl geldik?” diye sormazlar. “Bizler bazı varlıklarız ve bu gezegende bulunduk” derler. “Buraya bizleri Kim getirdi?” diye sormazlar.
İlahi huzurda en yüksek Peygambere, pek çok alametlerin geleceği bildirilmiştir. Bütün sorunlar, bütün krizlerin hepsi, “Bu şu olacak” diye insanlara söylenilip bildirilmiştir. Her şey dipsiz fesat içindedir. İnsanlar kara delikler hakkında sorarlar. Onlar göklerdeki kara deliklere bakarlar. Yav! Siyah renkten başka bir renk yok mu? Sizler göklere kara delikler bulmak için bakıyorsunuz. Neden yerde insanların şahsiyetlerini yutan kara deliklere bakmazsınız? Neden bunları sormazsınız? Sizler göğe bakıyorsunuz, yere bakmıyorsunuz ve şimdi bütün dünyada sayısız kara delikler bulursunuz! Belki herkese bir kara delik vardır. Eğer dikkat etmezlerse, içine düşecekler.
Kara deliklerin zıttı olarak da, mavi delikler vardır. Bütün dünyayı saran kara delikleri gece vakti, mavi delikleri ise gündüz vakti görürsünüz. Lâkin insanlar sarhoştur; faydasız, pis arzularla sarhoşturlar. Bunların peşine koşarlar ve dikkate almazlar: “Gündüz vakti mavi delikler, gece vakti kara delikler vardır.” Şimdi insanların hepsinin gece vakti kara deliklere düştüklerini görürsünüz. Kara delikler onları sarhoş yapar; onun için kendilerine gelmek için onlara gündüz vakti yetmez. Onlar, mavi delikleri dikkate almadan koşarlar; koşup bir daha kara deliklere düşerler. Bu gezegende olan bütün krizlerin, bütün sorunların sebebi budur. Peygamberler Mührü buyurdu ki: “Son durak yaklaştığı vakit, insanlar bütün pis şeylerin peşine koşup, onlara burada ve buradan sonra şeref veren bütün şerefli şeyleri bırakıp, kara deliklerin peşine koşacaklar!”
Kara delikler şeytana aittir! “Her yerde zelzeleler var” derler. “Neden?” “Nereden gelir?” veya “Bu nasıl oluyor?” diye sormazlar. “Bu tabiattan meydana geliyor; altında bir şey hareket ediyor ve oluyor derler.” Hayır! İnsanların üstünde yaşadığı bu yeryüzünü binlerce sene Kim korudu? Ne oluyor? İnsanların akılları, sadece tabiata ait olan bir şeye ulaşıyor; lâkin “Tabiatın dışında, yeri Kim sallayıp farklı yönler veriyor?” diye sormazlar. Çünkü şimdi insanlar cahil ve sarhoşturlar; sarhoşluk dışında hiç bir imanları yoktur.
İnsanlar hiçbir şeye inanmazlar; bundan dolayı, inanmayanlara bazı alametler gelip sallar. “Bu koca dünya nasıl sallanır? Bu sallamayı kim yapar?” diye bunun üstüne düşünmezler. “Binalarımız zelzeleye dayanıklı değildir; evlerimizi yıkıp başka bir şekilde inşa etmemiz gerekir” derler. Onlar hakikate ulaşmazlar. Binlerce sene bu yerleri Kim korudu? “Evlerimiz zelzeleye dayanaklı değil; yeni binalar yapmalıyız” derler. Bunlar ne şeytani insanlar! Şeytan onları sayısız sorunlara atar ve gelip, “Sizler böyle binalarda oturduğunuz için bunu değiştirmelisiniz” der. Alemlerin Rabbi istese, bunu (yeni inşa ettiğiniz binayı) bir daha yıkabilir. Her şeklini deneyebilirsiniz. Rabbimiz “Saniyeler içinde bunun yıkılması gerekir derse!” yıkılır. “25 saniyede büyük şehir yıkıldı” diyorlar. “Birisinin Sonsuz Gücü bunu yaptı” demezler. Bu, insanların yüksek tâzimde bulunmadıklarından kaynaklanır. Onlar asla Yaratanı düşünüp Rablerine en yüksek tâzimi vermezler. Onlar, bunları sadece bu sebebe şu sebebe bağlarlar. Halbuki, bu olanların asıl sebebi, insanların Yaratanına hiç bir saygı göstermemeleridir. Cenâb-ı Hak yıkacaktır! Bazı yerlerde tsunami, bazı yerlerde volkanlar, bazen fırtınalar olur. “Bu nasıl oluyor?” diye sormazlar.
Ancak “Bu tabiattan oluyor” derler. Peki tabiata bu emri Kim veriyor? İnsanoğlu mu? Yada kendi kendine mi oluyor? İnsanoğlu değil; kendi kendine de olmaz! Zelzeleler veya fırtınalar kendi kendine olmaz. Bunu Birisi yapıyor, lâkin insanlar inanmayanlardır. Onlar “tabiat, tabiat, tabiat!” derler. Onlar “Âlemlerin Rabbi” demezler. Dünyanın son durağı ulaştığında, bu olunca bitecektir. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.
Ey insanlar! Gelin burada ve buradan sonra kurtulmak için hakikatleri kabul edin. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Cenâb-ı Hak bizi pis nefislerimize bırakmasın ve şeytanı takip ettirmesin. Şimdi insanların hepsi şeytanı takip ediyor ve şeytan onları en fena durağa götürüyor.
Ey insanlar! “Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah” deyin. Ey Rabbimiz! Bizi o şeytani işlerin adımlarından koru. Bize temiz kullarından birilerini gönder ki bizi kötü insanlardan, şeytanlardan kurtarsın ve burada ve buradan sonra mutlu olalım. Bu söylediğimiz şey, gelecek haftaya kadar konuşsak asla bitmez. Lâkin bu, dünyanın son durağının bazı alametlerini işaret ediyor ki bu gezegendeki insanoğlunun son noktası olacaktır.
Ey insanlar! Gelin ve dinleyin ve inanın ve şeytandan kaçın. Rabbimizin iyi kullarından olanlara koşun. Onun iyi kullarını takip edenler burada ve buradan sonra kurtulurlar. İyileri takip etmeyenler şeytanı takip ederler ve şeytan onları burada ve buradan sonra kara deliklere götürür. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.
Ey insanlar! Rabbinizin ilahi emirlerine gelirseniz kurtulursunuz. Bunu bırakırsanız, her seferinde dünyaya farklı farklı lanet iner. Rabbimiz Cenâb-ı Hak Subhanehu ve Teâlâ’dan rahmet ve af istiyorum.
Fatiha.
http://www.sufilive.com/Mankind_s_Dishonor_of_the_Lord_of_Heavens_Brings_Catastrophes-3897.html
© Copyright 2012 Sufilive. This transcript is protected by international copyright law.
Please attribute Sufilive when sharing it. JazakAllahu khayr.