Available in: English   Turkish   Go to media page

Sürekli Ecir Getiren Sadaka Canlıdır ve Bir Ruhu Vardır

Şeyh Hişam Kabbani

9 Ağustos 2013 Burton, Michigan

As-Siddiq Camisi’ndeki Cuma Hutbesi

Bugün günlerden Cuma. Cuma hayırlı bir gündür, tatil günüdür. Müslümanlar olarak bizim tatil günümüz Cumadır, Cumartesi ya da Pazar günü değil. Batılı ülkelerde yaşadığımızdan onların tatillerini takip ediyoruz, fakat gönlümüzde Cuma var. Ne mutlu ki Cumadayız. Bugün aynı zamanda Ramazan Bayramı’nın ikinci günü. Allah bizi nice Ramazan bayramlarına ulaştırsın.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) buyurduğu şekilde bir nasihat verelim:

الدين نصيحة

Ed-dînü nasîḥa.

Din nasihattır. (Ebu Davud)

Din nasihattır. Şuradaki avizeye bakıyoruz. Kapasitesine bağlı olarak bazı camiler bunlardan yüzlerce yapabilir ve Allah’a olan aşklarını göstermek için asarlar. Bazı insanlar saçlarını kısa kestirmeyi sevmeyip, Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanındaki sünnete uyarak, uzatırlar. Hadis-i şerifte Peygamberimizin (s.a.v.) saçlarının uzun olduğu, fakat Veda Haccı’nda onları traş ettiği geçer. Dahası, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:

لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِن شَاء اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُؤُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ

Le-tedhulunne’l-mescid el-harâm inşâAllahu âminîne muhallikîne ruûsekum ve mugassirîn.

Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. (Fetih, 48/27)

Kısa veya traşlı, bu avizenin çok güzel olduğunu söylüyoruz, lakin elektriği olmayan bir avizenin ne faydası var ki? Işık olmadıkan sonra ne işe yarar? Tavana asılı yüzlerce avize olabilir, fakat elektrik ya da bir ışık kaynağı olmaksızın ne faydası var? Bir şey güzel olsa ama faydası olmasa, o boştur. Din güzeldir, insanları bir araya getirir. Fakat, Allah bize öyle bir şey vermiştir ki avizeyi çalıştırır. İşte o enerji, o ışık, Allah’ın Kudret Denizi’nden içimize koyduğu o enerji sayesinde bedenimizi hareket ettiririz.

Ölü bir insana bakın, bedeni hareket edemez. Bedeni hareket ettiren nedir? İşte o bir sırdır, göremezsiniz. O ruhtur. Doktorlar ruhu kavrayamıyorlar. Onlar maddeleri ya da bizim anlayabileceğimiz maddi meseleleri anlıyorlar, fakat manevi varlıkları anlayamıyorlar. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “De ki! Ruh Rabbimin bileceği bir şeydir.”

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً

Ve yes-elûneke anir-rûhi gul er-rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum min el-ilmi illâ galîlâ.

Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.” (İsra, 17/85)

وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي

Ve nefaktu fîhi min rûhi.

Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman. (Hicr, 15/29)

Kudret Denizi’nden gelen o enerji sonsuz sırları da beraberinde taşır. İşte o ruh bizde büyük bir değişiklik yapar ve Allah’ın almasını istediği şekle bürünür. Her bir ağacın, yaprağın, kayanın, taşın, dağın bir ruhu vardır. İşte o ruh Allah’ı tesbih eder:

وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ

Ve in min şey-in illâ yusebbihu bi-hamdih.

Her şey O’nu hamd ile tesbih eder. (İsra, 17/44)

Bu dünyada ve alemlerde gördüğünüz, duyduğunuz her şey tesbih etmekte. O halde, avizemizin ışıldaması için onu güzel bir şekilde ışıklandırmamız gerekiyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunun için, kendimizi ışıldatmamız için, bir yoldan bahsediyor. Bu yolu terkedersek, içimizdekiler ışıldamaz; içimizdeki herşey karanlıkta kalır, çünkü bu insanı şeytana yaklaştırır. Bedene can veren, her daim İlahi Huzur’da Allah’ı (c.c.) anmakta ve O’ndan İlahi İsimleri ve Sıfatları vasıtasıyla istemekte olan ruh yoluyla Allah verecektir. İşte bu ruh amellerimizi harekete geçirir. Bir gün ruh insandan çekilir ve beden durur. Bunu bilim ile kıyaslamıyorum fakat, ruh ölmez. Bilim açısından enerji hiç bir zaman yok olmaz; muhafaza edilir. Bu konuda eğitim görmüş kişiler bunu bilir. İşte bu ruh bu dünyada tesbih eder ve bu size yazılır. Ahirette yaptıkları ise yazılmaz.

Bunu başlatmak için bir katölizöre ihtiyacınız var ki hepimizin bildiği hadiste geçiyor. O olmadan doğru kimyasal formülü kullanamayız. Dünyada bir amel işlediğinizde ödüllendirilirsiniz. Öldüğünüzde ise bu durur. Bu yüzden, amelimizin devam etmesi için, Ebu Hureyre’nin (r.a.) Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) aktardığı üzere, bu dünyada ve kabirde Allah’ı (c.c.) anmaya devam etmeniz için, çünkü ruh zikir etmek zorundadır. Bu zikir sizin değildir, o Allah’a (c.c.) aittir.

ينقطع عمل ابن ادم الا من ثلاث: صدقه جاريه; علم ينتفع به; ولد صالح يدعوا له

Yengati` amel ibni Adem illâ min salâs: sadagatun câriye ve ilmun yentefi`u bih ve veledun sâlihun yeda`u leh.

Ebu Hureyre (r.a.) Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.)’den naklen şöyle buyuruyor:

“Ademoğlu ölünce ameli de kesilir. Ancak şu üç şey müstesna: Sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden salih bir evlat.” (Müslim)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu: “Ademoğulları ölünce ameli de kesilir. Ancak şu üç şey müstesna: Sadaka-i cariye,” yani ahirette amelinizin işlemesinin verdiğiniz sadakaya bağlı olduğunu buyurdu. Yani sizin için yazılmış olan kabirde yazılır, ama sizin anahtara ihtiyacınız vardır. Yani nasıl dünyada arabanızı çalıştırmak ve yakıtın ateşlenmesi için anahtara ihityacınız varsa dünyada da sadaka vermeyi unutmayacaksınız. Daima akan bir nehir gibi… Nereye? Kudret Denizi’ne. Bu da demektir ki, göklere, yani gelmiş olduğun yere geri dön, Kudret Denizi’ne. Öyle bir deniz ki, Allah birşeye “Ol!” buyurduğunda oluverir.

Şöyle buyuruluyor:

و امره بين الكاف و النون

Ve emruhu beynel-kâf ven-nûn,

O’nun emri Kef ve Nun harflerinin arasındadır.

Yani, bu akmakta olan bir hibedir. Bir mescide bir tuğla koysanız, o tuğla orada tesbih ettiği müddetçe bu sizin kabrinizdeyken amelinize yazılır. Bu yeniden dirileceğiniz güne kadar devam eder. Hatta o tuğlayı oradan alsalar ve yeniden bir mescid inşa etmek gerekiyor deseler, o tuğlanın hayrı devam eder. Sadaka-i cariye, daima akan, o sadaka canlıdır ve bir ruhu vardır ki o ruh Ahiret Günü tanıklık edecektir. O sadakanın içinde Kudret Denizi’nden gelen ve onu canlı kılan bir ruh vardır. Biz sadaka verdiğimizde o andan itibaren Ahiret Günü’ne kadar akar. Bu ise aynı dili bile konuşmayan insanlar içindir.

Bu İslami ilim, yani zikir, ya da insanların kendisi ile yararlanacağı bir kitaptaki bilgidir. İnsanlar o kitabı okumasalar da, o kitap rafta okunmadan dursa da, onun içinde İslam, iman ve ihsandan edilen bahisteki harfler kendiliğinden konuşacaktır. Onlar dilsiz ya da sağır değildirler. İşte bu kendisi ile faydalanılan ilimdir. Bir diğeri ise iyi bir çocuk yetiştirmektir, buradaki başlarını örtmüş çocuklar gibi, arkalarından bırakacakları çocukları. Bu çocuklar İslam üzere büyüdüğünde, dışarı çıkıp “Ben özgürüm” diye bağırmadığında ne kadar mükafata ereceğinizi Allah bilir. Çocuklar bağımlı olmalı. Onsekiz yaşına eriştiklerinde “bağımsız” olmaları değil. İlk yıllardan on beş yaşlarına kadar çocuklarınıza veriğiniz eğitim sizin amel defterinize mükafat olarak yazılır. Daha sonra o çocuk anne babası için Allah’tan af ve mağfiret diler.

قال رسول الله (صلى الله عليه وآله وسلم):"إِذا قال المعلِّم للصبيّ: بسم الله الرحمن الرحيم، فقال الصبي: بسم الله الرحمن الرحيم كتب الله براءَة للصبي، وبراءَة لأبويه، وبراءَة للمعلم".

Gâle rasûlullahi sallallâhu aleyhi ve selleme: izâ gâl el-mu`allima lis-sabiyy bismillâhirrahmânirrahîm, fegâl es-sabiyy bismillâhirrahmânirrahîm keteballâhu berâeten lis-sabiyy ve berâeten li-ebeveyhi ve berâeten lil-mu`allim.

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Muallim çocuğa “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm”derse ve çocuk da “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm” derse Allah çocuğu da onun evebeynini de muallimi de (Cehennem) ateşinden beri kılar.

Bir muallim bir çocuğa “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm” demeyi öğretirse, çocuk da ebeveyni de muallim de Cehennem azabından emin olur. Bu çok muazzam bir hadistir. Bu hadis bize, batılı ülkelerde bile, çocuklarımızı İslam üzere yetiştirme imkanı veriyor. Zira, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her kim ahir zamanda İslam dinine ve sünnete tabi olursa elinde yanmakta olan bir kömür parçası taşıyor gibi olacağını buyuruyor.

قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : يأتي على الناس زمان القابض على دينه كالقابض على الجمر

Gâle rasûlullah ye’tî alâ en-nâsi zamân el-gâbidu alâ dînihi kel-gâbidu alâ el-cemr.

İnsanlar öyle bir zamana ulaşacak ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda dirençli davranıp müslümanca yaşayan kimse avuç içerisinde ateş tutan kimse gibi olacaktır. (Tirmizi)

Örtünme böyledir. Kadınların örtünmesi üzerinde duruluyor da neden erkekler ve erkek çocuklardan bahsedilmiyor? Bu müekked sünnettir, yani erkeklerin başları üzerinde örtü olması Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) tasdik edilmiş sünnetidir. Özellikle hanımların saçlarının örtülmesi üzerinde duruluyor. Halbuki, Efendimiz (s.a.v.) hiçbir zaman başını örtüsüz bırakmadı. Sorarım size, bunun aksini ispat edecek var mı? Eğer Müslüman olmak istiyorsanız Müslümanca yollar takip etmelisiniz. Başınızı kapatmadığınızda her yere gitmek kolay. Başınızı örttüğünüzde ise sizi iyilik mekanlarına, mescide—restoran da sorun olmaz— ulaştırır. Oğul, anne babasını görerek onları taklit eder.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Gul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebi`ûnî yuhbibkumullâhu ve yağfir lekum zunûbekum wallâhu ğafûrur-raheem.

(Ey Muhammed) de ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran, 3/31)

Eğer Muhammed’i (s.a.v.) seviyorsanız onun izinden gidin. Eğer Müslümanlarsanız, anne babanızın yolunu takip edersiniz. Sizin örtündüğünüzü görünce onlar da sizin izinizden gelir. Kızlar için durum daha tehlikeli, zira Allah onlara saçları ile güzellik vermiştir. Onlar sadece babaları, erkek kardeşleri, yeğenlerinin yanında örtülerini açabilirler, kuzenleri buna dahil değildir. Saç kadının güzelliğidir. İnsanlar arasında iken uygun şekilde giyinmeye dikkat edin ki sizin üzerinizde İslam’ın temsil edildiğini görsünler. Size baktıklarında gayet güzel, ayağınıza kadar örtündüğünüzü, başınızı örttüğünüzü görüp “Ne hoş kızlar, ne güzel örtünmüşler” derler. Şeytan onlara der ki, “Bu nasıl acayip bir kız, her tarafı örtülü?” Allah ve melekleri de derler ki, “Bu örtülü güzel kız da kim?” Allah’ı mı istersiniz yoksa şeytan’ı mı? Allah (c.c.) bize İslam nimeti bahşetsin. Tüm bu sözünü ettiklerimiz sadakadır.

تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أَخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأَمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَنَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي أَرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَبَصَرُكَ لِلرَّجُلِ الرَّدِيءِ الْبَصَرِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَةَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِفْرَاغُكَ مِنْ دَلْوِكَ فِي دَلْوِ أَخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ

Ebu Zerr (r.a.) Peygamberimiz’den şöyle nakletti: “Kardeşinizin yüzüne gülmeniz sadakadır. İyi şeyleri emredip kötülüklerden sakındırmak sadakadır. Yabancısı bulunduğu bir bölgedeki kimseye yol gösterip yardımcı olmak size sadaka sevâbı kazandırır. Gözünden rahatsız olan bir kimseye yardımcı olmanız sizin için yine sadakadır. Yollardan insanların gelip geçmesine engel olabilecek taş, kemik, diken gibi şeyleri kaldırmak da yine sadakadır. Kendi kabından ihtiyacı olan bir kimsenin kabına bir şeyler boşaltıvermekte yine sadakadır.” (Tirmizi)

Kardeşinizin yüzüne gülmeniz sadakadır. Bu bir sadaka-i cariye değildir, zira bir sonu vardır. Bu sadakanın bereketine nail olursunuz, lakin, bu sürüp giden sadaka değildir. Biz de deriz ki: “Ey Allahım! Bunu sürüp giden sadaka eyle.” Allah, İkram Sahibidir.

Ve üçüncü olarak, iyiyi emredip kötülükten sakındırmak sadakadır. Kardeşine “Selamun aleyküm” demen sadakadır. Eğer Müslüman değilse nasıl “Selamun aleyküm” diyeceğiz? O zaman “Hello” de. Hatta, şimdi bu kelime herkesin dilinde, şeytan herkesin diline doladı. Şimdi telefonu olan herkes, hatta çocuk bile, “Hello” diyor. Ben gerikafalı değilim, fakat “Selamun aleyküm” demelisiniz, eğer bir Müslümanı arıyorsanız “Selamun aleyküm” deyin. Eğer bir Müslüman sizi arıyorsa—ekranda ismi görülünce—“Selamun aleyküm” deyin, “Hello” demeyin. Eğer bir kimseyi İslam’a saygı duyulmayan bir küfür diyarında bulursanız ve o kimseyi Müslümanların olduğu bir yere doğru yönlendirirseniz, bu bir sadakadır. Eğer caddenin her bir köşesine bir mescid yapsanız bu bir sadakadır, bir küfür diyarında insanları gidebilecekleri bir yere yönlendirmiş olursunuz. Görmeyen bir kimseye gözlerinizle yaptığınız yardım bir sadakadır. Birine zarar verebilecek bir diken, taş ya da çalıyı kaldırın. Eğer yolda bir kemik ya da hayvan leşi görürseniz kaldırın. O taş bir kazaya sebep olabilir. Biri taşa çarpar, o da size, ya da arkanızdaki bisiklete çarpar, sizin ya da arkanızdakinin arabasına çarpıp zarar verebilir. Susasanız ve bir kuyuya gitseniz, kuyudan bir kova su çekseniz, susuz biri gelse ve suyu ona verseniz, bu sadakadır. Bakınız Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sadaka vermek için ne kadar çok imkan vermiş.

http://www.sufilive.com/Unite_and_Do_Not_Seperate-5174.html

© Telif hakkı “Sufilive”a aittir. Bütün hakları saklıdır. Bu kopya, uluslararası Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tarafından korunmaktadır. Lütfen paylaşırken, “Sufilive”a atfediniz. Allah razı olsun.

UA-984942-2