Pazar, Haziran 13, 2010 Lefke, Kıbrıs
Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah
Ey Rabbim! Rahmetini en şerefli, en şanlı, ve en heybetli olan sevgilin için ver. O âlemlerin Rabbinin ilahi ve azametli isteklerinde, bütün kainatın hakiki yaratma sebebi, Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)'dir. Ve bu hayatta ilahi seviyelere ait olan bütün mübarek kimseler için Cenâb-ı Allah'ın daha fazla şeref ve kuvvet ikram eylemesini istiyoruz.
Ey insanlar, katılımcılarımız! Esselamun aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu, Maşallah. İlkönce göklerin seviyesinde kendilerini kul olduğunu bilenlere övgü ve şerefler gelir. Onlar mütevazı kimselerdir ve ne için yaratıldıklarını bilirler. Onlar hakiki vazifelerine daha fazla dikkat ederler. İnsanoğlunun vazifesi sadece onları yaratan, âlemlerin Rabbi, Allahu Ekber'e kulluk yapmaktır.
Esselamun aleyküm, katılımcılarımız! Ey katılanlarımız! Kendi aranızda ajanlık yapan insanlar olmayın. Çünkü şeytan, ajanlık yapmak için, "O kimse ne konuşuyor veya nasıl yanlış konuşacak" diye ajanlarını gönderir ve "bu yanlış olanı alıp doğudan batıya bir şov yapalım" der. Ve diyorum ki; O, bu kulu burada hitap ettiren, aynı zamanda bu zayıf kimseye ilahi korunmasını da verir. Onu sizin elinize bırakmazlar, ki gözleriniz görmez, kulaklarınız duymaz veya dilleriniz bu ilahi açıklamalara karşı konuşamaz hale gelinceye kadar. Cenâb-ı Allah bize ilahi korunmasını ikram eylesin.
Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Ey Rabbimiz! Bizi şeytan ve takipçilerinden uzak tut. Onlar doğruları işitmek istemedikleri sürece sağır kimselerdir. Onlar hakiki durumlarını görmek istemediği sürece bakamazlar çünkü kör kimselerdir. Dilleri de konuşamaz çünkü anlayamazlar ve insanoğluna ulaşan hakiki açıklamalara mani olamazlar. Onun için Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz; bu bizi kuşatandır, veya bizi sarar. Euzubillahimineşşeytanirraciym dediğimiz zaman onlar göremez, duyamaz, konuşamaz, anlayamazlar. Onların durumları hayvanlar seviyesi altındadır. Onların gözleri vardır göremezler,
kulakları vardır duyamazlar, dilleri vardır ama ayağa kalkıp doğrulara şahitlik yapamazlar. Ve geliyoruz ve Cenâb-ı Allah Subhanehu Ve Teala kullarının doğru kimseler ve doğrulara doğrulara, ebedi doğrulara düzgün şahitlik yapmalarını ister. Evet, biz doğruları görmek, doğruları duymak, doğrulara şahitlik yapmak ve ilahi doğruları anlamak için yaratıldık. Bu bize ikram edildi. Bu insanoğlu için ilahi ikramdır.
Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Ey Rabbimiz! Sen Rabbimizsin, Sen bizim anlamamızı, görmemizi, işitmemizi ve ebedi doğrulara şahitlik yapmamızı sağla. Hayvanlar bile, ey insanlar, onların hepsi seviyelerinde doğrulara şahitlik yaparlar. Bütün atomlar da şahitler. “Ve Fi Külli Şey’in Ayetun Tedullu Alâ Vâhid, "Her bir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir Âyet vardır.” Bu ilahi beyannamedir. Bu düzeltilmiştir. Eğer siz kendi Peygamberiniz (s.a.v.) ve onun varislerini kabul ederseniz onlar sizi hata üzerine bırakmazlar, hayır. Onlar düzeltir. Onun için bazen bazı ilhamlar gelir ve başka bir şekilde söylersek bizim için daha net yaparlar çünkü biz onlara teslim oluyoruz. Ve onlar sorumludurlar. Böyle zayıf kula bütün milletlere hitap ettirirken bu zayıf kul hata yapmasın diye sorumluluğu vardır ve onu düzeltirler. Onlar anlayana kadar onu düzeltirler.
Sütü büyük veya küçük bir kaba veya bir bardağa veya bir fincana koysan fark etmez. Onun dış görüntüsü önemli değildir, önemli olan hakiki içinde olandır. Bu önemlidir. Önemli olan insanların anlamasını sağlamak, böyle yap, şöyle yap. Biz katılanlarız ve biz anaokulu talebeleri gibi küçükleriz. Öğretmen düzeltir. Onun için bazen birşey deriz, belki onun dış görüntüsü değişiktir ama içerdiği aynıdır. Suyu elinle içebilirsin, suyu altın bardaktan içebilirsin. Suyu bir çanaktan içebilirsin. Suyu gümüş kabdan içebilirsin. Dış görüntüsü önemli değildir, içindeki önemlidir. Onun için düzeltiriz, fark etmez. Ben birşey bilmem; onlar bilir ve onlar konuştuğumuzu gözetleyip düzeltirler, ta ki insanlar anlayana kadar. Ama insanlar böyle toplantılara veya meclislere katılırlar. Gelip otururlar ama anlayışının birisini kiraya verirse ne anlayacak? Hiçbir şey. Onun için her zaman sizden verilmesini isteneni verin.
Burada pekçok aletler var. Eğer o insanlar bunlara dikkat etmezlerse çalışmazlar. Ama dikkat ederlerse onların modelleri farklı model olduğu önemli değil, hayır. Önemli olan anlamaktır. Onun için bizim hocadan fazla olan rehberimiz bizim halimize bakar. Biz buraya tam olarak gelirsek, bu şekilde verirler. Eğer insanlar gelip anlayışlarını kiraya verirlerse, bu kalplerinin, yani anlayış merkezlerinin burada olmadığı anlamına gelir. Onların kalpleri doğudan batıya gidip gelip iş yaparsa ve buraya oturup olması gerekeni yapmazsa ne alabilir? Hiçbir şey. Bu şekilde yaparsanız (açık kap) içine koyarsınız. Bu şekilde yaparsanız (kapalı kap)böyle olur. Bu şekilde gelenler hiçbir şey alamazlar. Bu şekilde (açık) yaparlarsa birşeyler gelmelidir. Bunu daha genişletin. İnsanların kapasitesi, onların maddi varlığı o kadar önemsizdir. Maddi varlığımız o kadar küçüktür ama anlayış kapasitemiz, uuuff, doğudan batıya, kuzeyden güneye yerden göklere ulaşır.
Onun için âlemlerin Rabbi, Cenâb-ı Allah başka hiçbir varlığa ikram etmediği böyle vasıflarla bizi şereflendirdi. Bu Cenabı Allah'ın وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةً۬, "Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi" (2:30) buyurduğunun bir anlamıdır. Bu halifedir. Bu bir varlığın ulaşabileceği son noktadır. Bunun dışında kimse insanoğlunun anladığını anlayamaz. Bizim yeteneğimize hiçbir başka bir varlık ulaşamaz. Veya hiçbir başka bir varlığa bizim kapasitemiz ulaşmamıştır. Azamet. Allahu Ekber Velillahil Hamd.
Onun için ey insanlar! Öğrenmeye çalışın, öğrenmeye çalışmalıyız. Ama biz daha kapalıyız. Biz daha kapalıyız, açılış yoktur. Açılış gelirse, sayısız bölgelerin içinde sayısız okyanuslar açılır. Onların hepsi sayısız azameti, en yüksek azameti, en yüksek tazimleri, en yüksek büyüklüğü işaret eder. Bu insanoğlunun Rabbine, bütün âlemlerin Rabbine aittir. Bizim kapasitemiz çok büyüktür. Biz o kadar küçüğüz ama kapasitemiz bütün kâinatı sarar. Belki bu kâinattan milyonlarca, trilyonlarca, katrilyonlarca veya pentrilyonlarca daha büyük olsa bizim onlara ulaşıp onları kuşatmamız için öyle bir kuvvet ikram edilmiştir; onlara ulaşacak kapasitemiz vardır. Allahu Ekber, bize ikram etti. Allahu Ekber, Subhanallah, SultanAllah, KerimAllah.
İnsanlar hiçbir şey bilmeyerek yaratıldılar. Biz doğduğumuz zaman hiçbir şey bilmiyorduk. Biliyorduk ama daha açılmamıştı. Bize anlamak için böyle bir kuvvet ikram edildi ama maddi varlığımıza bakınca bu imkânsızdır deriz. Âlemlerin Rabbi kimdir? O imkânsız olan herşeyi mümkün edendir. Allahu Ekber. Bize böyle bir kuvvet ikram edildi ve de bu kuvvet içinde sadece kuvvet değil, bu kuvveti kullanmak için bize yetki de ikram edildi. Ama ey insanlar! İşitin ve bu ilahi zuhuratın altında olmaya çalışın. Buraya maneviyatınızla gelmeye çalışın. Maddi kapasitenizi kullanmaya çalışırsanız ulaşamazsınız.
Cenâb-ı Allah mübareklerini gönderdi. Ve Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) insanoğluna bir yol veya yollar açmak için gönderildi. Gelip isteyenlere peygamberler açar. Ve peygamberlerin insanlara açılmasını istedikleri seviyeler o isteyen kimselerin seviyelerinde olur. Ve böyle hakikatleri kitap okumakla öğrenemezsiniz, hayır, hayır. Bu okyanuslara, ilahi kimselerle ulaşabilirsiniz. Onun için bütün peygamberlerin dış görüntüsü insanoğluna ait ama içleri göklere aittir. Anlamaya çalışın. Ve onlar, ey insanlar, herkesin hazine anahtarlarıyla gelirler. Çünkü herkese ilahi hazineler ikram edilmiştir ve bunun ilahi anahtarı olmalı. Sıradan anahtar değil ama ilahi anahtar. Ve anahtarlar böyle farklı seviyelerde olur. Bir anahtar herşeyi açar zannetmeyin, hayır. Herşey için halifelere ilahi huzurun okyanuslarından açılan sayısız anahtarlar vardır. Ve (bu anahtarlar) onlara âlemlerin Rabbinin ilahi büyüklüğünden birşey göstermek içindir. Bunun dışında durursun ve ilahi huzura ulaşan tek bir kimse vardır. Ve onun durumu yüzde yüz farklıdır. O tektir. Bütün kâinatın Rabbinin tekliği asla ikiyi kabul etmez. Bire bir. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin ve anlamamız için bize birşey ikram etsin.
Böyle hitap ettirdiler. Bunları kitaplarda bulmak zordur ama bunlar bütün ilahi kitaplarda bahsedilmiştir. Ama içine girmek sorundur. Onlar girişe kadar gelirler ama farklı anahtar kullanırlar ve açılmaz. Bütün ilahi hazinelerin özel anahtarları halifelere ikram edilmiştir. Bu halife bunu bir melekle kullanır. Onlar yalnız olmazlar; bu anahtarı bir melekle, iki melekle, üç melekle, yedi melekler veya 70 melekle veya dahasıyla açarlar. Açmak için onların seviyelerine göre kuvvet gelir.
Biz birşey bilmeyiz. Biz birşey bilmeyiz. İlahi ilim sonsuzdur. Ve ilahiyattan birşey tatmak için onlar şimdi ikram ediyorlar çünkü son günler yaklaşıyor. Ve onları düşünemeyecekleri bu seviyelere hazırlamak için bunun altında ilahi makamlar vardır. Onlar bu kâinatın tesadüf olduğunu zannederler. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin ve bize öyle bir anlayış versin ki ilahi seviyelere ulaşalım. Buradan hareket edip devam edelim, devam edelim ve kul “Hel min meziyd” ister. “Daha fazla yok mu?” Melekler, “Devam edin! Devam edin ve gidin tat alın, gidin anlayın ve gidin zevklenin” diye seslenirler. Cenâb-ı Allah bizi Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hürmetine affeylesin. Af istiyoruz ve ruhlarımız anlasın diye bir kuvvet istiyoruz.
Fatiha.
Buraya gelmiyorsanız beni ne için konuşturuyorsunuz?
37?
*39 dakika*
***