Perşembe, Şubat 4, 2010 Lefke, Kıbrıs
Esselamun Aleyküm Eyyuhel Hadirun. Esselamun Aleyküm saygılı dinleyicilerimiz.
Lütfen herkes ayağa kalksın.Yaratanımızın şerefine ayağa kalkın ve hepiniz beni takip edip söyleyin;
Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Elfu Salât Elfu Selâm.
En yüksek saygılar ve şerefler Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’e. Hoşgeldiniz. Bu gecenin dualarına katılan herkes hoşgeldi. Herşeyden önce bütün bu mübarek toplantıya katılanları selamlıyorum. Bu dünya için değil ama Rabbimizi tazim etmek için. Ve Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyorum. Başlangıçtan bu güne kadar en fena ve en tehlikeli düşmanımızın şeytan olduğunu bilmeliyiz. Şeytan bu dünyadaki hayatın başından beri en fena ve en tehlikeli düşmandır. Onun için Euzubillahimineşşeytanirraciym diyorum.
Ey Rabbimiz bizi ve bu mütevazı toplantıya ve sohbete gelenleri koru. Herşeyden önce Rabbimiz, Âlemlerin Rabbi, bütün kâinatı yaratandan ve de insanoğlunu yaratandan af diliyoruz. Onun ilahi ismini söyleyip Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Biz zayıfız ve Âlemlerin Rabbinden ilahi bir destek istiyoruz.
İlkönce İngilizcem çok kötü olduğu için dinleyicilerimizden özür diliyorum. 80 sene önce 10 yaşımdan beri İngilizce öğrendim. Şimdi yavaş yavaş, yavaş yavaş unutuyorum. Onun için bazen dinlemek için dikkat etmelisiniz. İngilizcem Shakespeare gibi olmadığı için kusura bakmayın. Bir zamanlar Shakespeare İngilizcesi gibi konuşurdum. Belki İngilizcem patates, domates, lahana sattıkları pazar İngilizcesi seviyesindedir. Ama Rabbimizin isteği ile böyle yaşlı bir kulu sizin karşınıza getirip konuşturuyorlar.
Âlemlerin Rabbine şükürler olsun. Ve en yüksek tazimler Onadır. O herşeye Kâdir olan, SubhanAllah SultanAllah, SubhanAllah SultanAllah, SubhanAllah SultanAllah!!
Siz Manchester’dasınız ben Kıbrıs’ta olduğum için uzakta olanlara bakıp görmek için gözlük kullanıyorum. Herşeyden önce bakınca büyük Britanya’nın Veliahdı, haşmetli Prens Charles’ı görüyorum. Allah onu rahmetinle sarsın.
O bu mütevazı toplantıyı şereflendirdi. Herşeyden önce Peygamberimizin insanlara göklerden gelen bazı sözleri hatırlatmalıyım. Bu ilahi emirdir ve biz ilahi emirleri takip etmeliyiz. Buyurmuştur, belki bu toplumda Şeyh Hişam Efendi ve başkaları gibi İslam dünyasında eğitilmiş insanlar vardır. Ben bana geleni konuşurum. Ben birşeyler yazıp size konuşmuyorum, hayır. Kalbime ne geliyorsa onu konuşuyorum.
Kalpten gelen kalbe gider. Bazen beyanatlar yazıp okuyorum, bunlar buradan girip buradan çıkıyor. Bu ilahi birşeydir. Cenâb-ı Allah Subhanehu Ve Teâlâ’ya şükür ediyorum. Rabbimizin ilahi ismi için ayağa kalkın. Ayağa kalkmalıyız. Kalkabilirsem Yaratanımızın ilahi ismini tazim etmek için kalkarım.
Ey insanlar, Rabbinizin ismine en yüksek saygınız ve şerefinizi verin. Evet, SubhanAllah. Cenâb-ı Allah en şerefi Peygamberi, Peygamberler Mührü aracılıyla emreder, şimdi onun zamanıdır, Seyyidina Muhammed (s.a.v.). Ayağa kalkarsanız şereflenirsiniz.
Çünkü Cenâb-ı Allah ona şan ve şeref ikram etmiştir. Bütün Peygamberler Âlemlerin Rabbi tarafından şereflenip övülmüştür. Evet, bir Hadis vardır. Burada pekçok insanlar, ulemalar da anlarlar. Peygamberler Mührü buyurmuştur; Bismillahirrahmanirrahiym ; القول كريم أكرموا. Bu Arapçadır ve Arapça bilenler anlamalılar. Burada Peygamberler Mührü buyuruyor; “Ey insanlar, saygı duyulan kimselere saygınızı verin.”
Onun için bu toplantıya bütün katılanlara İngiltere’nin veliaht prensi, Prens Charles bizi şereflendirdiğini söylüyorum. Cenâb-ı Allah onu daha fazla şereflendirsin.
Peygamber ne buyuruyor? "Saygı duyulan kimselere en yüksek saygınızı verin." Dinimiz insanlara iyi ahlak öğretir. Biz her zaman sultanlık, krallık tercih ederiz çünkü göklerin kraliyetinde demokrasi yoktur. Onun için dünyadaki kraliyeti takip etmeliyiz. İlahi destek istiyorsak kralların, kraliçelerin saltanatına sahip çıkmalıyız.
Peygamberimizin Hadisinde de bahsedilir; القول كريم أكرموا He…? Milletleri tarafından saygı duyulanlara en yüksek saygınızı verin. Sadece Türklere, Araplara, Pakistanlılara, Ruslara buyrulmamıştır, hayır. Bu hitap herkese - milletlerin saygı duyduğuna saygınızı verin. Yalnız Araplara, Türklere değil, hayır. Saygı duyulan bütün milletlere saygı duymamız gerekir. Siz İngiltere hükümetinde, İngiltere kraliyetinde yaşıyorsunuz, evet. Burada bakıp görüyorsunuz ki İngiltere’nin veliaht prensi o kadar mütevazı olmakla davetimizi kabul edip geliyor ve toplantımızı şereflendiriyor. Bu bir şereftir.
Onun için biz haşmetliye şerefimizi vermeliyiz. Şeyh Hişam, sen Prens Charles’ın solunda oturuyorsun. Ona saygını ver ve bütün insanlardan İngiltere’nin veliaht prensi, Prens Charles’a saygılarını vermelerini iste. Onun gelecekteki hayatı ona şeref vermesini ve göklerden şereflenmesini diliyoruz.
Şimdi bu konuşabileceğim bir önsözdür. Ondan sonra haşmetliye uzaktan bakmalıyım, Prens mutlu mu değil mi diye. Evet, Prens Charles benim konuşmamdan memnun. Benim konuşmam nefsimin adına değildir. Nefsim ayaklarımın altınadır. Ben hak olanı, doğru olanları başımın üstünde tutuyorum. Onun için bakıyorum, evet, Prens çok mutlu. Cenâb-ı Allah ona burada ve buradan sonra daha fazla şeref ve kuvvet versin. Şimdi uzun bir konuşma yapmak istemiyorum çünkü bazen yaşlı kimseler konuşmaya başlayınca insanları usandırır.
Onun için insanlar “Ooof konuştuğun yeter” dedirtmekten hoşlanmam, hayır. Onun için bitireceğim, sonunu getireceğim. Yoksa bu geceden yarın geceye kadar, bu geceden gelecek Cuma gecesine kadar, şimdiden gelecek aya, şimdiden yeni yıla kadar konuşurum. Benim için zor değildir. Yukarıdan ilim alanlara sonsuzdur. Kim buradan, kitaplardan alıyorsa biter. Evet beyim, biraz daha konuşayım, insanları usandırmayım. Çünkü insanlar böyle böyle kapmak isterler. Onlarda mecal bırakayım ki herkes özgürlüğünü alsın. Şimdi onlar disiplin altındalar.
Bakıp da bir kimsenin dikkat etmediğini görürsem onun saçını da böyle yaparım. Saygılı olun, ilahi iyi ahlaklara dikkat edin. Şimdi bu gösteriye bakıyorum. Gösteriş derler, ben hiç gösteri yapmam ama bu makine bana gösteri yaptırıyor. Evet beyim, evet beyim. Burada belki binden fazla insanlar var. Bu insanlar maşallah, erkek ve kadın, bayanlar ve baylar!!! İyi İngilizcede konuşabiliyorum. Evet Şeyh Hişam, haşmetliye bak gülümsüyor mu öfkeleniyor mu? Öfkeleniyorsa konuşmayım, gülümsüyorsa yarına kadar konuşabilirim.
Evet beyim, baştan beri bu aletin görüntülerine bakıyorum, internette. Bakıyorum bu topluluk, belki bin veya daha fazla veya azdır. Bakıyorum bazıları ayağa kalkıp konuşuyorlar. Sonra oturuyorlar ve birileri gelip Mevlanalar gibi dönüyorlar. Bakıyorum katılanlardan bazıları “Dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum” yapıyor, evet. Onlardan bazılar gösteriş olması için bazı hareketler yapıyor. Diyorum ki; Ey haşmetlim, bunu İslam zannetme. Bu İslam değildir. Bu belki İslam’ın az bir noktasıdır. Ama bu Âlemlerin Rabbinin kullarına gönderdiği İslam değildir.
İslam ne için gönderildi? İslam insanlara Müslüman olarak yaşamak için gönderildi. İslam dans etmek veya zıplamak veya davul çalmak değildir, hayır. Bu İslam’ı göstermez. Bu toplantı insanlara, insanoğluna hoşnutluk veremez. İslam bütün insanoğlu bunu yaşasın, emirleri tutsunlar ve hayatlarını İslam’la yaşasınlar diye geldi. Peygamberler Mührü, o Peygamber (s.a.v), Seyyidina Muhammed (s.a.v.) bunu yaptı.
İslam ne içindir? İslam bütün kötülükleri, bütün fenalıkları, insanlardaki bütün kötü şeyleri, bütün şeytâni hareketleri yok etmeye geldi. İslam ilkönce insanlardan sonra toplumda şeytanın onlara takip ettirdiği şeyleri dışarıya atmak için geldi. İslam insanları şeytandan ve şeytâni hareketlerden veya fikirlerde kurtarmak için geldi. İslam bu şekilde geldi.
Bilinmeyen çöllerden bir Yetim geldi. En vahşi insanları hayatlarında en iyi şekle girmeleri için ilahi emirler getirdi. İslam en mükemmel hayat nizamını getirdi, bu İslamdır. İnsanlar burada yapılanlar İslam zannederler. Hayır, bu yaptığınız İslam değil. Şimdi bütün Peygamberler hakkında konuşuyorum. Bütün Peygamberlerin ilk vazifesi şeytanı dışarıya atmaktır. Ve bütün sultanlar, bütün krallar şeytanı dışarıya attılar, insanlardan uzaklaştırdılar. Bütün Peygamberler insanoğlunu şeytânı hareketlerden ve fikirlerden kurtardılar.
Ve Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’ın amacı bütün dünyayı şeytan ve şeytâni insanlardan kurtarmaktır. Bu İslamdır. Dönmek değil, hayır. Siz ilk kimseler olmalısınız. Cenâb-ı Allah insanlara İslam’la şeytanı fırlatıp atabilecek kadar kuvvet vermiştir. İslam dünyasındaki hangi ülke şeytanı dışarıya atıyorlar? Hepsi şeytanı takip ediyorlar. Onun için şimdi dünyada hakiki İslam yoktur. İnsanlara şeytan ve şeytâni fikirler, işler ve hareketlerden kurtarmak için hakiki İslamı getirmek istiyoruz. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Bu bir okyanustur, durmalıyım. Anlayanlar anlar. Anlamayanlara bugünden seneye kadar konuşsam anlamazlar.
Şeytanın Cenâb-ı Allah’ın emrini anlamadığı gibi. Meleklere Âdem’e secde edin buyurdu. O reddetti ve şeytan oldu. Şimdi şeytan inanıp Âlemlerin Rabbine inanmayanlar hakkı, hakikati yok etmeye çalışıyorlar ve bütün dünyayı şeytanın emirleri altına almak istiyorlar. Hayır, biz kabul etmiyoruz. Şeytanın sizle beraber geldiği heryerden şeytanı yok etmeye çalışmalıyız. Müslüman ülkelerine ilk ikaz şeytanı bölgelerinden, ülkelerinden, hükümdarlıklarından dışarıya atmaktır. Bunu yapmazlarsa ve şeytandan memnunlarsa onlara burada ve buradan sonra iyi bir gelecek yoktur. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.
Peygamberimizin emrine göre yüksek saygımızı veriyoruz. Şeyh Hişam’a haşmetliye yüksek saygılarımı iletmesini istiyorum. Ve mütevazı bir şekilde haşmetlinin şeytanı etrafından, ülkesinden ve bu dünyadan dışarıya atmasını istiyorum. Cenâb-ı Allah hepimizi affeylesin. En saygılı ve şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’ın hürmetine sadık ve mütevazı kulları olalım.
Esselamun Aleyküm ya İbadallah.
Patlattırdı, canlarına…