Go to media page Available in: English   Turkish  

MANEVİ SEVİYELER GÖKLERDEN GELİR

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Salı, Mayıs 18, 2010 Lefke, Kıbrıs

(Mevlana Şeyh ayağa kalkar.) Destur Ya Seyyidi Meded

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Allâhümme Zidhu ve Barik Habibeke Seyyidina Muhammed (s.a.v.) Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Zidhu Ya Rabbi İzzu Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen.

Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym. Meded Ya Ricalallah. (Mevlana Şeyh oturur.)

Ey sahiplerimiz! Ilahi desteğinizle şerri ve Şeytanın hile ve tuzaklarını yenmek için zayıf kullarına ulaşın. Şeytani tuzaklara dikkat edin ey insanlar ki bu dünyadaki mayınlardan daha tehlikelidir. Heryerde Şeytan ve takipçileri hilelerini tuzaklar için kullanırlar. Bir tuzağa yakalanmamak için dikkat edin. “Biz zayıf kimseleriz, ey sahiplerimiz, biz zayıf takipçilerini koru,” deyin. Evet, Bismillahirrahmanirrahiym.

Ey insanlar! Esselamun Aleyküm, katılanlarımız. Bütün Peygamberlere, selamet üzerlerine olsun, ümmetlerinden kötü şeyler ulaştı. Meded Ya Sultanul Evliya. Ey Sahibim! Lütfen zayıf kulunu destekle. Evet, bütün insanoğlu, işitin, dinleyin ve itaat edin. Ey Ezher-i Şerif ulemaları! Kutsal toprakların profesörleri ve doktorları ve Selefi `s-Salihler kendilerine bu şerefli unvanları söylerler. Bir insan kendine bir şerefli unvan verirse bunun kıymeti yoktur. Eğer bir insan omzuna kralların omuzlarına giydiği gibi bir ceket giyerse bir kral olamaz. Bir kimse kendi başına bir taç takarsa kıymeti yoktur, bu kendindendir.

Ama bizim zamanımızda insanlar, özellikle Şeytan ve onun yolunun takipçileri kendilerine pekçok taklit unvanlar getirirler. Ve insanlara, “Bu senin unvanın, senin bu şu unvanın var,” derler, hayır.

Onun için ben zayıf bir kulum, Hıristiyanların başı, Kutsal Papaya soruyorum. Onların belki 12, belki daha az veya daha fazla kardinalleri vardır. Ve soruyorum, bu kendi aranızda bir şereftir. Ne düşünüyorsunuz? Bu birilerine verdiğiniz unvanlar göklerden mühürlü müdür? Asla. Sizin göçüp gitmiş pekçok kutsallarınız var. Onlar kendilerine, “Ben bir kutsalım,” diye bir unvan verdiklerini zannetmiyorum, hayır. Peygamberlik, elçilik veya bu maneviyatımıza ait olan manevi şerefler asla kendimize bir unvan vermez, olamaz. Hiç bir Peygamber, “Ben göklerden gelen bir elçiyim,” demez. Gökler onları destekleyip göklerin mübarekliğinden ikram etmezse ben buyum şuyum demezler. İsa (a.s.) 12 havarilerine gidip siz kardinalsiniz dediğini zannetmiyorum. Veya başka elçiler kendi aralarında sen şusun busun demezler, hayır. Göklerden birşey gelirse söylerler. Ama dünya insanlarından bir kimseye kutsal olarak tayin etmek doğru olmaz. Bütün manevi seviyeler göklerden gelir, evet.

Ey insanlar! Onun için, "biz doktoruz" veya "biz Selefi `s-Salih ulemalarız" veya "Ezher ulemalarıyız" diye iddia edenlere konuşuyoruz. Böyle şeyler asla göklerden ikram olmaz. Kendi aranızda kullanabilirsiniz ama maneviyat bu dünyaya ait değildir. Peygamber ve ilahi kimselere maneviyat göklerden gelir. Maneviyatı dünyada bulamazsınız, hepsi göklerden gelmeli. Ama bütün ulemalara söylüyorum, bazıları, “Biz Selefi ulemalarıyız,” derler. Bunu size göklerden kim mühürler? Söyleyemezsiniz. Ve Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) göklerden gelmediği sürece kimseye bir unvan vermedi. Ve bizim şimdi şerefi olup ilahi varlıklarla bağlantısı olan birilerini bulmaya ihtiyacımız var. Olmazsa bunlar taklit unvanlardır. Ve taklit unvanlar taşıyanlara asla bir şeref vermez. Veya insanlara asla bir maneviyat vermez. Ve şimdi insanların maneviyata maddi şeylerden daha fazla ihtiyaçları var. İnsanların hepsi maddiyatın zirvesine ulaştılar ve maddi fikirlerden bıktılar. “Bıktık, biz varlığımıza kanaat getirecek başka birşey istiyoruz ki sorunlarımız bitsin. Kendimizin görünmeyen dünyalarla bağlantıya geçmesi için,” diyorlar.

Evet, gündüz göklerde başka bir manzara görürsünüz ve gece vakti başka bir görünüş vardır. Biz gündüz ve gece vakti o maddi varlıklardan onların varlıklarını meydana getirmeyi düzenleyene ulaşmak istiyoruz. Biz selâmette olmak için bilinçlerimize bir kanaat getirecek birisine ulaşmaya çalışıyoruz. İnsanlar tamamen bıkmışlar. Onlar sorunlar içindeler ve şöyle böyle koşarlar. Ve Şeytan ve grupları onları en fena ve fena hale getirirler. Çünkü Şeytan insanoğlunun kanaat getirmesini ve hoşnut ve zevkli olmasını ve mutlu olmasını istemez. Asla istemez. Onun için heryerde Şeytan ve grupları onları yanlış yolda tutsunlar diye insanlara saldırırlar. Ve de temiz zihniyetleri kirlendirmek için bazı ajanlar kullanırlar. Ve genelde o, “Biz ilahi kimseleriz, biz maneviyat taşıyan insanlarız,” diyen insanları kullanırlar. Gelip daha fazla ve fazla sorunlar bulurlar.

İlahi kimselerin hangisine gidip oturursanız sizden bütün ağırlınızı alır ve bir kanaat verir. Onun için manevi temellerde bu mühimdir. Ve manevi insanlara ait olanlar insanlara, “Ey insanlar, ey misafirlerimiz, ey katılanlarımız, kalbinizde bir hoşnutluk bulursanız onu takip edin. O hoşnutluğu ve selameti bulamazsanız. Selamet kalbinizdeki sorunları alır. Sizden sorunları ve acıları alan birisini bulabilirseniz onu takip edin. Bu herkes olabilir,” derler. Bunu yapabilen kimse ilahi merkezlerle bağlantıda olmalı, bunu başkaları yapamaz. Pekçok taklit unvanlarla kibirlenen insanlar bunu yapamazlar. İnsanlardan sorunları alamazlar, insanlara selamet veremezler. Onları bırakın. “Ben buyum, şuyum,” diyenden kaçın.

Onun için ey insanlar! Şimdi bunları isteyin. Bütün milletlerin hepsinin rahatsız olduğunu biliyoruz. Ve onlar kendilerini bu rahatsızlıktan nasıl kurtaracaklarını bilmezler. Ve hiçbir dîni lider, dîni insanlar onlara bunu şunu yap demez çünkü onlar sorunlar içindeler. Onlar rahatsız insanlar. Onların kendilerinden bu sorunları alacak birisine ihtiyaçları var. Şimdi bu gezegendeki bütün insanlar sorunlar içindeler, sorun okyanuslarına düştüler ve asla mutlu olmazlar. Onlara mutluluk yoktur. Onların hepsi sorun okyanuslarına düşerler ve kendilerini o sorun okyanuslarında kurtarmak için bir yol bulamazlar. Eğer dışarıda birisi onlara bir halat veya başka birşey gönderip onları çıkartsa kurtulacaklar. Ama olmazsa bir karanlık seviyeden başka daha derin ve en derin karanlık seviyesine aşağı, aşağı, aşağı batarlar. Gün be gün daha fazla sorunlara ve acılara girerler. Onlar kendilerine bir tazelik bulamazlar. Onlara selamet edecek bir yol bulamazlar. Aksine, bu gezegende maddi şeylerden herşeyleri var ama mutlu değiller, rahat değiller ve selamette değiller. Ve o karanlık okyanuslardan kurtulmak için onlara atılacak bir halatı yakalamayı bekliyorlar. Ama böyle bir kimse insanlara yol göstermek isterse, Şeytan ve ajanları heryerde doludur. Heryerde onlardan yüzlerce, binlerce veya milyonlarca vardır. Ve “Bu doğru değil, bu yol selamet değildir,” derler. Gelip insanların anlayışını öyle bir hale getirir ki o insanları kurtarmak için yetkili olan insanlar çıkacak yol bulamazlar.

Onun için insanlar size bir unvan verirse bu faydasızdır. Bazı dünyalık kimseler tarafından size ikram edilen taklit unvanlara aldanmayın. İlahi kimselere bakmalısınız, bu sizin içinizde bir selamet ve kanaat verir.

Onun için ilahi kimseleri istiyoruz. İnsanlardan istiyoruz, ey insanlar, “Sen kimsin?” diye sorduğun zaman, “Ben zayıf bir kulum,” diyen kimseleri sorun.

“Sizin sertifikanız nedir? Hangi akademiden mezun oldunuz?”

“Hiçbir akademiden diplomam veya sertifikam yok.”

“Git buradan, biz sizi istemiyoruz. Biz Sorbon’dan veya Oxfort’dan veya Berlin’den veya Nesco’dan mezun olan, 'Doktor Filan,' 'Doktor Feltan,' unvanı olan birisi arıyoruz. Sen kimsin? Git buradan!”

Ama bu insanlar bile kendilerini burada ve buradan sonra kurtaramazlar. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Çünkü tehlikeli zamandır, belki insanoğlu için en tehlikeli zamandır. Çünkü onlar insanlıklarını kayıp ettiler ve insan hayvanlarını takip ederler ve insanlıklarını kayıp ederler. Ve bu insan hayvanları kendilerine Şeytandan bir kıyafet giyerler. İlk elbise kibirli olmaktır. Neyle kibirlenirler? Elbiseleriyle. O kadar ihtişamlı kıyafettir. Evet. İnsanlar ne giydiğine bakarlar. İnsanlar senin kim olduğuna, hakiki varlığında ne taşıdığına bakmazlar.

Ey insanlar! Hakiki varlıklarını bilen ve göklere giden hakiki yolu takip eden birilerine ihtiyacımız var. Ve onlar şimdi gizliler. Onları bulmak çok zordur çünkü taklit kimseler o kadar çoktur. Plastik elmaslar gibi doludur ama hakikisini bulamazsınız. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Ey sahibimiz! Şeytanın hile ve tuzaklarından kurtulmak için sana koşuyoruz. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Ey Rabbimiz, Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine Senin zayıf kulların kalalım. (Mevlana Şeyh ayağa kalkıp oturur.)

Fatiha.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

UA-984942-2