Go to media page Available in: English   Turkish   Dutch  

ENERJİNİZİ HEDER ETMEYİN

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El -Hakkani

Perşembe, Ocak 7, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Seyyidi Meded Meded. Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Ey Rabbimiz, ya Rabbena, Sen bizi yarattın. Sen bize herşeyi ikram eyledin. Ve kimse şimdiyi ve sonsuzluğu bilemez. Ey Rabbimiz ilahi huzurda en şerefli olan Seyyidina Ahmed, Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed (s.a.v.), Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Ahmed, Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Mahmud hürmetine bizi affeyle ve rahmetinden ver.

Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Ayağı kalkıp mübarek ismini söylemek bizim için bir şereftir. Ey Rabbimiz, Sen bizim Rabbimizsin, Ey Allah Allah Allah.

Bu mübarek gecedir, cuma gecesi. Bazı yeni şeyler ümit ediyoruz. İlahi kimselerden gelen herşey yenidir, hepsi yeni olmalı. Ey insanlar, Esselamun Aleyküm dinleyicilerimiz. Dinleyin ve saygı duyun. Ben zayıf bir kulum. Benim zayıflığıma bakmayın.

Âlemlerin Rabbi yarattığı her varlığı ikaz etmek istiyor. Kurân-ı Kerim’de bahsedilir ki, Süleyman a.s’ın orduları bir memleketten bir memlekete geçerken yolunun üzerinde karınca vadisine ulaştı. Ve bir karınca o büyük vadide bütün karıncaları ikaz etmek istedi.Karıncalar kendileri gibi bir karıncadan gelen ikaza bakmadılar. Ama onlar o küçük karıncayı o kocaman karınca vadisinde ikaz ettirene baktılar. Ve onlara ilahi himaye geldi. Ve onlar hemen yaşadıkları yuvalarına girdiler.

Onun için “Nedir bu yaşlı kişi birşeyler söylüyor ve biz anlamıyoruz” demeyin. Karıncalar karıncadan anlar. Sen insandan insana anlamaz mısın? Ben sadece karınca gibi zayıf bir kulum. Âlemlerin Rabbinden şimdi gelen ilahi ikazı en zayıf bir kuldan dinlemelerini istiyor. Bana bakmayın, ben birşey değilim. Ama beni burada tutup size hitap ettirene bakın. Ey dinleyicilerimiz, dinleyicilerimiz dışındakiler dinlemek için oturmazlar. Çünkü onlar dinlerlerse inanacaklarını bilirler. Ve inanırlarsa amel etmeleri gerekir.

Ama şimdi insanlar şeytanın hükmü altındalar. Şeytan hükmü altında insanlara emrediyor; “Ey takipçilerim, dinlemeyin, sadece benim size öğrettiğim hariç.” Şimdi insanların liselerde, kolejlerde, üniversitelerde, akademilerde ve daha yüksek yerlerde öğrendiği ilimlerin hepsi şeytanın talimleri ve maksadıdır.Onun maksadı insanlara söylediklerini dinletmek ve işitmektir. Bu Kurân-ı Kerim’de bahsedilmiştir. Cenâb-ı Allah insanlara Kurân-ı Kerim aracılıyla son bildirisini göndermekle en yüksek şeref vermiştir. Onları doğru yola getirip ilahi huzuruna ulaştırmak için.

Cenâb-ı Allah’ın kullarının yaptığına ihtiyacı yoktur ama varlıklarına sonsuz hâkimiyetlerinden ikram etmek istiyor. Ve sonsuz hâkimiyetlerinde sayısız okyanuslar, âlemlerin okyanusları vardır. O Cenâb-ı Allah’tır inanmalısınız.

“Burada ne yapıyorsun?”

“Ey sevgilim, biz eski moda arabamızı değiştirmeliyiz.”

“Ey sevgilim, sence biz eski moda arabamızı değiştirelim mi? Bunu tercih edelim mi? Eski moda arabamızı bir kamyonla değiştirmemize ne dersin?”

“Ey sevgilim, kamyonu kim kullanacak?”

“Hayır, biz kullanmayacağız. Biz içine otururuz ve hem de içinde uyuruz. Bir şoför de (kamyonu) sürer. Biri sorarsa nereye gidiyorsunuz diye 'Evimizi yeni bir evle değiştirdik. Onun için şimdi yeni mobilyalarla buradayız. Biri gelip onları çalarlar diye korkuyoruz. Onun için sevgilimle içinde uyuyoruz ta ki...' deriz."

“Ey sevgilim, belki...

Çünkü onların ikisi doksan yaşını geçmiş. Biri konuşur ve ikincisi yanlış anlar. Biri yanlış konuşur öbürü doğru anlar:

“Bunu söyleyebiliriz, evet biz bu mühim noktayı sabaha kadar tartışabiliriz ey sevgilim.”

“Ey sevgilim, olmaz çünkü ben yorgunum uyumalıyım.”

“Önemli değil, kamyonu götürürken konuşmamızı rüyalarımızda devam ederiz.”

Şimdi insanlar bu çok kısa zaman zarfında arabalarını değiştirmeye, mobilyalarını değiştirmeye, evlerini değiştirmeye, işlerini değiştirmeye bakıyorlar. Onların hepsi saçma şeylerdir. Beni... hakkında konuşturuyorlar... Yoruldun mu? Git.

Beni kamyon hakkında konuşturuyorlar. Bu kamyon meselesi çok mühimdir. Evet. İnsanlar o çift gibi kendilerini saçma şeylerle meşgul ediyorlar. Bakın ey insanlar, Cenâb-ı Allah hayatınızın amacını size netleştirmek için ve ne için yaratıldınız diye size göklerden 124 bin elçi gönderdi.124 binin hepsi “Ey insanlar, böyle saçma istekler peşine koşmayın. Ölüm sizin peşinizde.” dediler. Sabaha ölü bir beden olursunuz veya gece vakti ölürsünüz” dediler. Bunları hiç düşünmezsiniz. Bu şimdiki yaşayan insanların sorunlarının kaynağıdır. Çünkü onlar bütün enerjilerini heder ediyorlar. Bütün amellerini ve bütün çabalarını birşey için harcıyorlar ki bu perdelidir. Kapalıdır, nereye gittiğini bilmiyorsunuz. Karşında büyük bir perde buluyorsun ve oraya koşuyorsun. “Koşmalıyız, koşmalıyız” diyorsunuz.

Ey insanlar, koşabilirsiniz. Bazılarınız gençtir bazılarınız yaşlı ve bir sona ulaşıyorsunuz ve karşınızda büyük bir perde veya... başka birşey... Bu kapalı birşeydir. Tiyatroda perde kapalı olur ve o perdenin arkasındakine insanlar çok hevesli olurlar. En azından ey insanlar, insanoğluna ne olur diye düşünün. Onlar yaşarlar, yaşarlar, yaşarlar ve hergün binlerce, binlerce belki de milyonlarca insanlar kayıp oluyorlar.

Neden onların nereye gittiklerini sormazsın. Anlıyoruz o ölü bedeni bir kabristana götürüyorsunuz. Ve o kişiyi tabutla bir mezara koyuyorsunuz. Onlar nereye gidiyor diye neden sormazsınız? Onlar sizin gibi koştular, koştular, koştular, çalıştılar, çalıştılar, çalıştılar ve savaştılar, savaştılar ve sonsuz savaştılar ve sonunda onları kabristana götürdünüz. “Dün o kimse çalışmak için koşturuyordu, birşeyler yapmak istiyordu, bazı yüksek binalar yapmak istiyordu, gökdelenler yapıyordu. Dün yeni bina için pekçok projeler yapıyordu” neden demezsiniz?

Hatta kutsal topraklar Mekke-i Mükerreme’de günlük veya haftalık veya aylık veya yıllık bazı binaları yıkıp başkalarını yapıyorlar. Bir sene önce yaptıklarını yıkıp başka bir bina yapıyorlar. Ne için?

Ey insanlar, kutsal topraklardaki insanlar... selefi ulemaların merkezleri Mekke-i Mükerreme mi olmalı? Bakıyorsunuz ve insanların böyle çabalarına birşey söylemiyorsunuz. Onlar hayatlarını sadece bina yapmakla heder ediyorlar. Kurân-ı Kerim’den öğrendiğiniz bilgileri neden söylemezsiniz?

Şimdi Papa’ya bağırmıyorum, hayır. Papa onların eski binalarını eski halinde bırakıyor. Ama siz günlük yıkıp neden yeni binalar getiriyorsunuz? Ne için?

Ey insanlar Esselamun Aleyküm, dinleyin ve anlamaya çalışın. Size dilime geleni konuşuyorum. Bana emrediliyor, burada oturup size hitap etmek benim dileğim veya iradem değildir, hayır. Ama ilahi kimseler... “Biz asla ümmete ilahi kimselerden bahsetmeyiz...” Siz kimsiniz? “Biz selefi ulemalarıyız.” Kurân-ı Kerim’de ilahi kimselerden bahsedilmez mi? Lütfen bana söyleyin. Bu Arapçadır, Türkçe veya Acem, İran dili değil. Birşey yaparsanız anlamazsınız. Anlarsınız ama öğrendiğinize karşı gelirsiniz.

Kurân-ı Kerim herkese burada ve buradan sonra ihtiyacı olan herşeyi verir. Bunu şaka olarak görmeyin, hayır. Şimdi dünyadayız, yarın maddi varlığımız yerin altındadır. Ruhlarımız yükselir. Ruhlarımız yükselirken, her ruh için bir giriş vardır. Herkes kendi özel girişine ulaşmalı çünkü ruhlarımız göklerin ilahi yerlerine yükselir. Evet, oraya gider.

Ey insanlar, düşünmelisiniz ki bir gün bu hayattan gideceğiz ve melekler ruhlarımızı taşıyacaklar. Maddi varlığımızı taşımayacaklar, değeri yoktur. Maddi varlığımızın değeri yoktur. Değerli olan ruhlarımızdır. Ruhlarımız oraya gidecek.

Onun için herşeyi Kurân-ı Kerim’de bulabilirsiniz. İlahi kişiler yükselir, ilahi olmayanlar... Bir kişi ilahi bir kimse olmaya ulaşamazsa yukarıya çıkamaz. O kimse aşağı atılmalıdır. Dünyaya ulaşınca yer açılır ve bu dünyanın merkezine yutulur, orada başka bir ateş vardır.

Ey insanlar, ben size... (arapça)... konuşmuyorum. Peygamberler inanmayanlara hitap ettiği zaman, “Biz böyle şeylere inanmayız, bunlar eski hikâyelerdir” dedikleri gibi. Peygamberlere göklerden gelen bildirileri veya haberleri inkâr etmeyin. Onlar okyanus gibilerdir. Ama Kurân-ı Kerim’in okyanusları bütün okyanusları yutar.

Bir zamanlar İsa a.s. insanlarla buluşmak için her zaman seyahat ederdi. Pekçok insanlar ona ulaşamazdı ama o Âlemlerin Rabbinin topraklarında insanlarla buluşmak, konuşmak ve onlara kendileri ve bu kocaman kâinattan ve onun dışında olanlardan bir şeyleri anlamalarını sağlamak için dolaşırdı.

Evet, evet şimdi milyarlarca insanlar kimliklerini bilmezler. Siz kimsiniz soruyorum? Pekçok insanlar bu soru nedir diye şaşırıyorlar. Nedir bu soru “Siz kimsiniz?”

“Benim kim olduğumu biliyor musunuz? Ben selefi ulemasıyım. Veya ben İran’da, Türkiye’de, Arabistan'da, Mısır’da kralım. Beni anlıyor musunuz?”

Bakıyorum ve kendi varlığım ve senin aranda bir fark göremiyorum. Ve ben sana soruyorum; “Sen kimsin?”

Sende; “Benim baş idareci veya o ülkenin kralı veya sultanı olduğumu bilmiyor musun?”

Bakıyorum sadece bir iskelet görüyorum. Sende başka birşey yok. Kendini anlamaya çalışmalısın. İsa a.s. insanlara kendilerini bilmelerini sağlamak için koşturuyordu.

“Sen kimsin? Ey dostum sen kimsin?”

“Ben Alexandır’ım.”

“Evet, sadece Alexandır mı? Sen ve ismin arasında bir fark var mı?”

Biri sana sen İskender Alexander değilsin ama Filipos’sun dese ne diyeceksin? “Alexander göğsümde yazıyor ve onun adı alnında yazıyor” mı diyeceksin? Senin kimliğin hakkında anladığın bu mudur?

Peygamberler insanlara kendi haklarında, vazifeleri hakkında, durumları hakkında öğretmeye geldiler. Ama onlar bilmezler. Onlar uyuyan cahil insanlardır. Ve gelip dediler; “Ben İsa’yım beni Âlemlerin Rabbi, bütün âlemlerin yaratıcısın mucizesi olarak gönderildim.

“Bu ne demektir?”

“Otur da bunun hakkında sana biraz bilgi vereyim çünkü uzun bir zaman alır. Bende seni kimliğin hakkında, İsa a.s. hakkında ve onun Rabbi, onun Yaratanı hakkında eğitmek için bir süre senin leyim.”

Bu şekil dolaşıyordu. Yüksek dev bir dağdan geçiyordu ve orada bir kişi oturuyordu ve üzerinde bir... vardı. Üzerine güneş gelen bir yerde oturuyordu.

Ve İsa a.s; “Ey Rabbimin kulu burada yalnız ne yapıyorsun?”

O da; “Sen bunu söylüyorsun ve senin özel bir varlığın var ve senin yaratılışında özel bir sır var. Sen İsa’sın, bana nasıl 'Burada ne yapıyorsun' diye sorarsın? Beni yaratan beni kendine kulluk yapmam için yarattığını bilmez misin? Ey İsa, senin baban yoktur. Sen annenin rahminde insanlara bir mucize olarak yaratıldın. Sen bana 'Burada ne yapıyorsun?' diye soru soruyorsun. Bizim ne için yaratıldığımızı bilmiyor musun?”

İsa a.s; “Biliyorum, biliyorum ama insanlar kendi hakkında ve Rabbine, Yaratana kul olduklarını anlamaları için onları eğitiyorum. Ben bunu onlara ulaşmak için yapıyorum. Onlar benden anlamazlar, benim seviyem yüksektir. Ama senin seviyen aynı seviyede olduğu için anlarlar.”

Soruyor; “Sen gece gündüz, her zaman burada mısın?”

“Evet ey İsa, ben gördüğün gibi buradayım. Gece yarısı gelsen beni burada bulursun veya ikindi vakti gelsen beni burada bulursun.”

“Kendini saklamak için küçük bir yerin de mi yok?”

Ve dedi; “Ey İsa, bana bildirdiler ki…”

Kapatıyorum siz çok yüksek selefi ulemalarınız. Siz kitaplara bakın.

“Bana pekçok Peygamberler aracılıyla hakikatte ömrüm altı yüz ve yedi yüz sene arasında olacak diye bildirdiler. Onun için bu kısa süre için bir bina yapmaya vaktim olmadı çünkü Rabbime kulluk yapmakla meşgulüm. Bir kul iki sahibi taşıyamaz. Ben ya Rabbimin kuluyum ya da nefsimin kulu.”

İsa a.s. “Hepimiz Rabbimizin kuluyuz” dedi.

“Ben Onun kulluğunun hizmetindeyim ve vaktim yok”

İsa a.s.”Biz böyle kullarız. Yedi yüz sene ebediyette hiçbir şey, hiçbir şey diyoruz.”

“Onun için o çok çok kısa zamanı Rabbime kulluk yapmakla geçirmeliyim”

“Ey Abdullah, Rabbimin kulu. İyi haberler veriyorum, benden sonra gelecek olan Seyyidina Ahmed, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in öğrendiklerine göre ümmetin ömrü altmış ve yetmiş yaş arasında olacak. Az insanlar daha fazla olacak. Ama genelde onların yaşları altmış ve yetmiş yaş arasında olacak ve ölecekler. Bakıyorum ve görüyorum ki çok kısa zamanda Nemrut’un binaları gibi binalar yapıyorlar. Ne diyorsun?”

“Ey İsa, Rabbimizin mucizevî kulu. Ben o ümmetten olsaydım, Peygamberler Mührü’nün ümmeti, sadece bir secde yapardım ve ruhum Rabbimin ilahi huzuruna çıkana kadar secdede kalırdım.”

Ey selefi ulemaları, hakiki selefi ulemaları o Mekke-i Mükerreme ve Medinetil Münevvere’deki binalar hakkında ne derler? Söyleyin, siz … ve …yaparsınız, hayır, hayır. Siz krallardan veya krallardan sonra gelenlerden veya kralların altındakilerden korkarsınız.

İslam’da iki kattan yüksek bina yapmanın yasak olduğunu söylemeye korkuyorsunuz. Bir kimse iki kattan yüksek bina yapmak isterse melekler ona bağırır; “Ey cahil kimse, evini yükseğe, yükseğe, yükseğe nereye yapıyorsun? Böyle yüksek binalar yapan Nemrut gibi olacağını mı zannediyorsun?”

Bunu söylemeye üzgünüm, ben söylemiyorum ama bana ne veriyorlarsa söylemek için. Sizi ikaz ediyorum ki Mekke-i Mukerreme’ye ve Medinetil Münevvere’ye sizin mutlu olmayacağınız birşeyler geliyor. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

“Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah”

“Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah”

“Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum duuum”

Fatiha.

50 dakika?

(48.) Bu gece daha fazla oldu. Cahil insanları tam bombalamak için. Cahil olmaktan Rabbime sığınıyorum.

(500 bin kişi izledi) Elhamdülillah, bugün Elhamdülillah, çoğalıyor, çoğalıyor. O nasıl isterse. Onların hareketlerine göre dinletirler, anlatırlar ve itaat ederler. Kendim ve başkaları için af diliyorum.

(42 ülkeden izlendi) Cenâb-ı Allah bizim hepimizi affeylesin. Bu insanları uyandırmak içindir.

UA-984942-2