Go to media page Available in: English   Turkish  

PEYGAMBERLER MÜHRÜ HERYERDE

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Şubat 15, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Seyyidi. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Seyyidina Ve Nebiyyuna Muhammeden Rasulullah (s.a.v.). Ey Rabbimiz bizi affeyle.

Esselamun Aleyküm kalpten dinleyenler. Sinemada oturup kendini burada mutlu edip veya vaktini heder eden veya sorunlarını unutan bir kimse gibi seyretmeyin, dikkat edin. Ne kadar dikkat ederseniz bu toplantımıza o kadar göklerden destek gelir ve konuşmak kolay olur hem dinlemek hem de anlamak kolay olur. Hakiki mesele, hakiki mesele anlamaktır. Ben anlamaya çalışıyorum ama ilahi destek gelmezse benim anlama çabam boşa gider, faydasız olur. Şimdi burada mütevazı bir şekilde oturuyoruz ve burada inananlar olarak oturuyoruz. İnanç olmazsa bu insanoğlu için en aşağı seviyedir, onun altında başka seviye yoktur. Anlayış olmazsa, anlayış biterse onun seviyesi en derin seviyeye iner.

Ey Rabbimiz, bize anlamayı ikram eyle. Ey en şanlı Peygamberimiz, kulluk seviyesinde en şanlı ve en şerefli kul, senin şefaatini istiyoruz. İnsanlar belki beş kişidir önemli değil. Belki on dinleyiciler var önemli değil. Göklerden verilen geri alınmaz. Bu ikram beş kişiye ikram edilir. Belki altı milyar insana ilahi ikram gelir. İnsanlar dikkate almayıp, bizi ilgilendirmez derlerse Cenâb-ı Allah siz dikkat etmezseniz dikkat edip birşeyler isteyenlere verir.

Onun için dünyanın sonunda, kıyamet günü yaklaşınca insanlar hakikatlerden daha fazla kaçarlar. İnsanların çoğu maddi yönlerle meşguller. Onun için şimdi pek az insanlar ilgi duyarlar. Belki haşmetli kral, belki ekselans Bubama (Obama)? Bubama belki ilgi duyar ve bakar. Bu unvan ebedi onun olacak zanneder ve yıkılır. Bu مكارة الدنيا . Bu dünyada, bu hayatta en fazla aldanan insanoğludur. Herkes aldanır ama bazı insanlar anlar ve geri dönerler. Bazı insanlar dikkat etmezler ve daha fazla fazla isterler. Şeytan her zaman onları aldatır ve onları tuzaklarına düşürür ve aşağı, aşağı, aşağı inerler.

Orası kâinatın karanlık merkezidir. Oraya bakarlar kara delikler görürler. Bu bir hayaldir çünkü bizim aklımız atmosferin dışında bir yere ulaşmaz ama bu bir kılıftır. Bu hayaldir. Bu evrenin başlangıcı bir atom olduğunu söyledikleri gibi. Bu hayaldir hakikati yoktur. Ondan sonra o atom patladı ve milyonlarca ve milyarlarca saniye parçalarında çıktı ve uzayı doldurdu derler. Bu şeytâni fikirdir. Biz pozitif ilmi takip ederiz derler. Nedir o pozitif ilim? Bu Pozitif ilmi nasıl yaparsınız? Onlar insanları aldatırlar ki bu evreni kim yarattığını sormasınlar diye. Allah Subhanehu Ve Teâlâ, olmadığını söylerler. O yarattı ve böyle saçma tezler yaparlar.

(İçeriye biri girer) Merhaban, ilk önce selâm vermeyi unuttuk. Ama konuşmamın önsözünü taşıması için bu önemli bir şeydi. Beyaz saray gibi pekçok basamaklar vardır. Basamaklar olmazsa içeriye giremezsiniz. Şimdi bizim söylediğimiz basamaklar gibidir. Hakiki merkezlere adım atmak ister. Biz konuşmaya çalışmalıyız ve siz anlamaya çalışmalısınız.

Onun için şimdi kalpten dinleyenlere Esselamun Aleyküm diyoruz. Hepimiz insanoğluyuz. Herkes Âdem ve Havva’danız ve Âdem ile Havva da topraktandır. Evet? Ama insanlar onlara insanlar tarafından verilen bir unvana ulaştıkları zaman bunu hakiki unvan zannederler, hayır. Hakiki unvan, sen sayısız varlıklar arasında bir insan olarak yaratıldın ve bu gezegende en mühim varlık olduğun için gurur duymalısın. Ben birşeyim diyebilirsin. Ben birşeyim diye iddia edersin. Birşey olmak için, ben birşeyim demen için bu daim olmalı. Ama bir sınıra gelince orada ona “Dur, kendini birşey zannettiğin buraya kadar” derler.

“Sen taklit unvanlarınla çok büyüklendin. Seni yaratan Âlemlerin Rabbi Peygamberine insanlara “Sen kimsin?” diye söylemesini emretti. Ben ilk insanlar olan Âdem ve Havva’nın çocuğum. Bu doğrudur. Sen şusun, busun diye başka unvanları siz birbirinize verirsiniz. Âdem ve Havva topraktandır. Bunda yanlış birşey var mı? Hiçbir şey, hiçbir şey.

Onun için insanlara Esselamun Aleyküm demeye geliyoruz. Ey küçük bebek, hayata hoş geldin. Sen şimdi küçüksün. Sen buraya kendi kendine mi geldin? O sana bakar, duyar ve bakar ama sana cevap veremez çünkü daha anlamak için olgunlaşmadı. Bu herşeyin adım adım yükseldiğini ve aniden karanlığa düştüğü anlamına gelir. Ve şimdi Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Her zaman şeytâni tezlerden kaçıyoruz. Onların hepsi insanların inançlarını değiştirmek içindir. Çünkü insanların inancı kuvvetli bir temel üzerine kurulmuştur. Ama onların tezleri asla sağlam bir temele kurulmaz, hayır. Bu onların hayalidir.

Hayal sana bir zandan başka birşey vermez. İnsanlar düşünürler ve kendi içinde verdikleri karar doğrudur. Ama ona doğrusun demez. “Hayır, benim söylediğim, benim tezim en iyisidir veya seninkinden daha iyidir” der. Biz bedenen ve manevi en aydınlık kimseler olarak yaratıldık. İnsanın maddesi seçilmiştir. Bu büyük bir uçağın inşa edildiği gibi tamamlanmıştır. Suda yüzdüğü gibi. İnsanlar kendi kendine suda akıp yüzdüğünü zannederler.

Bu yanlış bir fikirdir çünkü o kocaman uçağın içinde insanoğlundan canlı biri olmalı. Başka hiçbir varlık o uçağı idare edemez, yalnız insandan olur. O kocaman uçağın yanında bir parmak kadar kalır ve yükselir.

İdare köşkünde oturur ve o kocaman uçak onun emri altında olur. Böyle (parmağını oynatır) ve o kocaman uçak yolculuğa başlar. Harekete geçmek için daha fazla kuvvet verir. Bu kimse parmak kadardır ama ona o kocaman uçağı hareket ettirme yetkisi ikram edilmiştir.

Senin yaratılışın bir uçağın gövdesinden daha önemlidir. Senin maddi varlığın o kocaman uçaktan daha fazla önemlidir. Onun özelliği yalnız büyük bir gövdesi olmasıdır. Okyanusta yüzen bir ada gibi. Ama senin yaratılışın daha fazla önemlidir çünkü o kaptanlık sana annenin rahminde üç kırk gün durduğun zaman gelir. İlahi emir birisini gönderir, biz buna maneviyat deriz. Gönderilir ve şimdi git ve o yeni yaratılanı idare altına al. Hayatının sonuna kadar onu gözetlemelisin. Onun için insan o kadar mühimdir ve kimse onun hakikatini bilemez.

Herkesin maddi bedeni ve manevi bedeni vardır. Maneviyatı olmazsa maddi bedenine gelmez ve faydasızdır. Seni acilen mezarlığa götürürler, Yallah. Hergün bakıyoruz, ne oldu? O göçtü gitti. Nasıl göçtü gitti? Trenle mi? Gemiyle mi? Uçakla mı?

“Ben size göçtü gitti diyorum.”

“Nereye? New York’a mı yoksa Washington Dc, Cd’e mı?”

“Hayır, hayır, bunlardan hiçbirisi değil. Evet bu çok acayip bir olay. Dün yürüyor, yiyip içiyor ve dans ediyordu. Dünya için daha fazla para istiyordu. Amerikan bankasını başı olduğu halde bugün ayakları onu taşımadı mı?”

Evet, dünyada koşuyordu bugün ayağa bile kalkamıyor ne oldu? İnsanlar ve bütün milletler bu konuya dikkate almazlar. Dün dolaşıyordu bugün hareket edemiyor. Bunun sır kuvveti nedir? Bu bütün milletlerin onlara öğretmeyen liderlerinin en büyük sorumluğudur. İnsanoğlu, insan yaratılışın en yüksek seviyesidir. Onlar gökler için yaratıldı. Ama uçaklarınla son noktalarına ulaştıkları zaman uçağı bağlarlar ve kaptana “Bunu bırak gel” derler. Maddi varlığımız da uçak gibidir, “Bırak sen gel, sen gel, sen gel. Hakikatleri görmen için sen gel ama hakkını kayıp ettin çünkü bütün gayretlerini heder ettin. Sen kayıp ettin ve birşey anlamadın. Nasıl geldiysen öyle geri döndün. Bir unvana ve ebedi bir makama ulaşmak için fırsatını kaçırdığın için üzgünüz. Kayıp ettin, heder ettin. Kısa bir hayat ve zevklerin peşine koştun. Ebedi hayatı asla düşünmedin. Seni uyandırmak, düşündürmek, bilmek ve sana Yaratandan ikram edilen bölgeleri istemen için pekçok binlerce ve binlerce ilahi kimseler gönderdik. Sen bunları kayıp ettin.”

Şimdi Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz çünkü heryerde yanlış fikirler var. Üniversiteler, akademiler, liseler, kolejlerde heryerde “Yaratan yoktur, Allah yoktur” diye öğretirler. Hâşâ. Estağfurullah, Estağfurullah. Bu gençlere kurdukları yeni binalardır. Onları neden “Allah yoktur” demekle aldatıyorsunuz? Allah olmazsa burada nasıl oluruz? Bizi buraya kim getirdi söyleyin? Bu gezegeni kendi etrafında dönmesi için kim buraya getirdi? Ondan sonra kendi yörüngesinde güneşin etrafında döner. Bunu görürsünüz ve gördüğünüze de yanlış dersiniz. Çünkü hakikatler her zaman kapalıdır. Hakikatlere ulaşmak kolay değildir.

Onun için Âlemlerin Rabbi bir parça açmak için Peygamberler gönderdi. Açılınca “Oo…Allah Allah ” dersin. Şeytan gelir “Kapat kapat, bu hayaldir, hayaldir” der. Nasıl hayal bu? Bakarlar “Bunu hiç görmedim, hiç düşünmedim, hiç anlamadım” der. Biz anlamak için gönderildik ama insanlar kıymetsiz şeyler peşinde koşarlar. Evet, iki ay önce bu dünya sarı kurumuş çayırdı. Şimdi gelin bakın yeşil kıyafet giymiş bu nasıl olur? Asla yeni nesle anlamalarını sağlamazlar. Onlar yanlış fikirleri takıp ederler, bunlar şeytâni fikirlerdir.

Mars kim? Darwin kim? Spencer kim? O filozof kim? Neden Seyyidina Musa’nın söylediklerine dikkate almazsınız? Neden İsa a.s’ın söylediklerini sormazsınız? Neden Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in söylediklerini sormazsınız? Neden bütün başkanlara, bütün hükümetlere engel olursunuz? Âlemlerin Rabbi onları milletlerin başlarına çoban etmiştir. Onlar insanlarının yanlış yollarına engel olmazlar ama onları şeytâni fikirlerin üstüne yürütürler.

Ben buradayım, ben en zayıf kulum. Ama yetmiş değil seksen şeytan gelse Âlemlerin Rabbinin şerefine onların fikirlerini ayaklarımın altına alırım. Çünkü anlayış gelir. Anlayış Âlemlerin Rabbinin ilahi bir ikramıdır. Anlamalısınız, anlamazsanız yarın sizi bir tabuta koyup gömerler. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar, ey insanlar bu insanoğlunun liderlerine bir hitaptır. Biz sürülerden çobanlarına hitap ediyoruz. Çobanlar yanlış yolda olursa sürüleri de yanlış yolda olur ve kurtlar onları yer, onlar biter. Heryerde şeytan var. Heryerde şeytan yok demeyin. Onun için selefi ulemalarımıza soruyorum, ey ulemalar, السلام على من اتبع الهدى. Yanlış yolda olanlara Esselamun Aleyküm diyemezsiniz. السلام على من اتبع الهدى. Doğru yolda olanlara selam verilir. Soruyorum, bir kimse bana sorar; “Ey Şeyh, şeytan heryerde mi fikrin nedir? Şeytanın giremeyeceği bir yer var mı?”

Bende bilmem Arabistan’daki selefi ulemalara sormalıyım derim. Onlara soruyorum, şeytanın asla giremeyeceği bir yer biliyor musunuz? Cevabınız ne? “Hayır”.

“Selefi ulemaları, şeytan Mekke-i Mukerreme’de mi?”

“Evet.”

“Sizce aynı şeytan Medine-i Münevvere’de olabilir mi?”

“Evet, orada da var.”

Şeytan olmazsa insanları kuşatamaz ve kavgalar olmaz. İyi, evet, biz yukarıdan aşağı dinleyicileriz. Kaç tane şeytan var? İlahi kitaplarda milyarlarca şeytandan mı bir tane şeytandan mı bahsedilir? He…? Bir tane şeytan. Bir tane şeytan heryerde olabilir mi? Şeytan camilere, kiliselere, manastırlara, sinagoglara sizce gelmez mi? Şeytan buralarda değil mi? “Hayır beyim”. Bir şeytan her yere gidiyor değil mi? Selefi ulemaları “Evet” derler.

Ben çok fazla bilgili kimse değilim ve yaşım doksana ulaşır. Yalnız anlamak için soruyorum: Bir şeytan heryere hazır olursa inanıyorum ki Peygamberler Mührü de heryerde olabilir. Ama onlar bunu kabul etmezler.Şeytan her yere gidebilir ve Peygamberler Mührü gidemez. Bunu söylesem bana müşrik diyorlar. Müşrik mi? Şeytan nasıl heryerde olur da Peygamberler Mührü olamaz mı? Şeytan heryerde olma yetkisini veren Peygamberler Mührü’ne vermez mi? Bana nasıl müşrik dersiniz bana söyleyin!

Âlemlerin Rabbi buyurur; (arapça) Bu hitap ancak sahabeye mi indi yoksa bizim zamanımız da mı gelir? Çünkü Peygamberler Mührü her zaman seninle beraberdir. Bunu neden söylemezsiniz. Siz yanlış yoldasınız. Öğrenmelisiniz, hakiki kimseleri bulup onlardan birşeyler öğrenmelisiniz. Biz selefi ulemalarıyız demeyin. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin ve bize bir anlayış ikram eylesin. Herşey anlayışa bağlıdır. Ve insanların anlamasına çalışıyoruz. Ben zayıf bir kimseyim ama bana doğudan batıya, kuzeyden güneye birşey vermek için gönderiyorlar.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Ben birşey değilim ama selefi ulemalara başka bir soru soruyorum. Seyyidina Musa ve Seyyidina İsa’dan ne haber? Onlar ümmetlerini bırakıp gittiler mi yoksa Peygamberler Mührünle mi beraberler? Onlar Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) ile beraberler. … (dua)

Fatihah.

“Hheyyy….heyyyy.... heyyyy... .

heyyyy..... heyyyy..... heyyy.....

heyyyy..... heyyyy..... heyyy.....

Huuu…huuu. ...huuuu… huuu…”

Fatihah.

Esselamun Aleyküm. Ben zayıf bir kulum. Ben konuşmak için birşeyler hazırlamam ne gelirse konuşurum.

(547 00 kişi)

(Şeyh Nazım Hazretleri telefonda Şeyh Hişam Hazretleri ile Hacı Neziha annemizle konuşur)

UA-984942-2