Go to media page Available in: Turkish   English   Dutch   Bahasa  

Git Derlerse Gitmelisiniz

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Ocak 28, 2011 Lefke, Kıbrıs

Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Ve Lillahil hamd. Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Ve Allahu Ekber Allahu Ekber Ve Lillahil Hamd. SubhanAllah Velhamdulillah La İlahe İllallah Allahu Ekber Ve La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym. Elfu Salât Elfu Selâm Âlâ Habibillah Nûrul Arşıllah Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammedin Ve Alihi Ve Sahbihi Ecmayin İşfa Lena Ya Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn…Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym. Esselâmun Aleyküm Eyyuhel Hadirun. Esselâm Âlâ Menitebeal Huda (Allah'ın selamı doğru yola tabi olanların üzerine olsun)

Katılanlarımız! Doğudan batıya katılanlarımız! İmanınıza sahip olun, şerefinizi tutun! Ey insanoğlu, size, Yaratan Cenâb-ı Hak tarafından ikram edilen şerefi koruyun. Cenâb-ı Hak insanoğluna şeref vermiştir; Yaratanımız hariç bu şerefi size kimse veremez. Siz bu şerefi geçici hayatınızda alabilirsiniz. İnsanların size şeref verdiğini ve bunun bir şey olduğunu zannedersiniz ama bu birşey değildir. Eğer bir kimse insanlardan bir şerefe ulaşmak isterse bu toz olur, toz. Bu hakiki değildir ve geçici şereftir. Ve insanlar, mesela cumhurbaşkanı, bakan veya başbakan olurlarsa mutlu olurlar. Ben krallar ve sultanlar hakkında konuşmuyorum. Kralların, sultanların ve imparatorların şerefleri insanlar tarafından verilmemiştir, hayır. Sıradan insanların hiçbir şerefi yoktur. Onlar sıradan insanlardır ama akılsız insanlar halktan şeref almaya koşarlar. Halkın şerefi yok ki size ne verecek?

Siz insanlardan zümrüt, yakut, pırlanta veya inci isteyen kimselersiniz. İnsanların kara taşları bile yoktur. Belki bunu boyayıp size verirler. “Beni memnun etmek için alın; bu çok mühim bir incidir, al bunu” derler. İnsanların sadece üstünde yürüdükleri taşları vardır. O kadar akılsızlardır. Şimdi insanlar hakiki pırlantayı, kıymetli taşları veya taklit, boyanmış taşları anlamayacak bir seviyeye ulaştılar. Demokrasi pisliktir çünkü insanlar bunun peşine koşarlar ve (politikacılar), “Ey insanlar, bize kıymetli taşlarınızı (oylarınızı) verin” derler. Ve bir küp vardır: “Bizi kabul edenler buraya kıymetli, kırmızı taşları koysun” derler. Başkaları onlara öfkelenirler ve “Biz sizin için o tarafa koymayız, bu tarafa kirli bir renk koyarız (farklı bir partiye oy verir)” derler.

İnsanlar zihniyetlerini kayıp ettiler. Bu çok mühim noktadır. İnsanoğlu şeytan tarafından aldatılmaktadır. Şeytan, “Hayır, gelip seçim yapın, kırmızları getirirseniz mutlu olursunuz” der. İnsanlar onu boyayıp getirirler. “Oraya koyun. Bize karşı olanları oraya koyun, başka kirli bir renk daha” derler.

Bu da taş o da taş ama renkleri farklıdır. Onun için koltukta oturdukları zaman demokratik sistemi, demokratik cumhurbaşkanları pekçok akılsız kimseler tarafından seçilmiştir. Onlar kırmızıyı maviden ayırt edemezler. “Buraya yakutları koyun” derler. İnsanlar orada otururlar ve “Ey insanlar, biz aptal çoğunluğumuz tarafından seçildik. Ahmaklar bize kuvvet verdiler çünkü bizim burada pekçok kırmızı taşlarımız vardır. Ve karşıtlarımız hakiki olmayan taşlarının rengi mavi olduğundan dolayı kayıp ettiler” derler.

21.yüzyıl insanlarda kimsenin zihniyeti yok mu? İnsanları eşekler gibi mi yaptılar? Vatandaşları eşekler gibi yaptılar, onlar birşey anlamazlar. Evet, şimdi güç aldılar. Neyden? “Biz bu kırmızı yakutlardan dolayı şimdi iktidardayız. Bize böyle bir güç ikram edilmiştir” derler. Ey demokrasi sistem azınlığı! Hiçbirinizde akıl yok. Şeytan, İblis sizi aldatıyor ve boyanmış taşları size yakut diye veriyor. Şimdi bütün dünya bu şekilde ve dünya böyle çökmektedir. Çünkü insanların onlara verdikleri sütünler çürüdü ve çökmeye başladılar. Tunus, Cezayir, Sudan, Mısır, Libya, Lübnan, Türkiye, İranlılar, Iraklılar, Yemenliler, Pakistan’da başladığını görürsünüz. Pakistan? Burada çok Pakistanlı vardır. Pakistanlılar demokrasiden ümit ederler. İslam nerede?! Siz nasıl Müslümansınız? Onlara lanet gelir, bu inmeye başlamıştır. İkazlar gönderirler; şimdi insanlara ilahi ikazlar gelir. Kıtalara ilk önce seller gelir, bir süre sonra Endonezya kıtası çökmeye başladığını işittik.

Sizi kurtarmak için teknolojiniz nerede? Nerede? Sizin tutunup güç aldığınız pekçok halatlarınız var. Gücünüzün nerede olduğunu gösterin? Gösterin! Kar yağdığı zaman bunu durduramazsınız. Yağmur yağsa bunu durduramazsınız. Kasırga gelse kaçamazsınız. Volkanlar patlamaya başlasa kaçmaya yol yoktur. Bu insanoğlunun şimdiki böyle saçmalığı nedir? Şimdi pekçok cumhurbaşkanı olarak seçilmiş kimselerin kalpleri tıp tıp tıp tıp tıp atıyor. Onlar bilmiyorlar; akşama ulaştıkları zaman geceye kadar mı sabaha kadar mı yaşayacaklarını bilmiyorlar. Onlar korku içindeler. Şimdi korku maddi birşey değildir. Korku maddi birşey değildir ama göklerden inip her yere ulaşır. Ama insanlar asla nasihat kabul etmezler; onlar şeytanın onlara söylediğine koşarlar çünkü sarhoşturlar.

Bunu bırakın! Cenâb-ı Hak, Subhanehu ve Teâlâ’dan şeref isteyin. Ey Rabbimiz! Burada ve buradan sonra kurtulmak için Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v)’i takip edin. Her şeyden önce Arap ülkelerine sarsıntı geliyor çünkü onlar “Biz Arap’ız” derler, “Biz Müslüman’ız” demezler.

Onlar bize ulaşan ilahi sözlere inanmazlar. Onlar şeytanın halatları peşine koşarlar. Onun için onların kalpleri tıp tıp tıp tıp tıp tıp tıp diye atar. Onlar neler olduğunu bilmiyorlar. Ben Arap cumhurbaşkanlarına konuşuyorum. Onlar kendilerini kurtarmak istiyorsa Kurân-ı Kerîm herkes için açıklamıştır. Her durum için bir kurtuluş yolu vardır.

Cenâb-ı Hak insanların düşebileceği bütün sorunlar için onları çıkartmak için bir halat göndermiştir. Mısırlılar Araplardır, Libyalılar Araplardır, Şam Araptır, Irak Araptır, Yemen Araptır, Tunus Araptır. Cenâb-ı Hak, Celle min Gail, buyurur: Estâuğuzubillah, bu ilahi Ayet-i Kerîme’yi yüzlerce, binlerce defa okurlar ama Cenâb-ı Hakk’ın buyurduğunun üzerine düşünmezler. Estâuğuzubillah. Ben milletlerin başında olan bütün Arap liderlerine, cumhurbaşkanlarına sesleniyorum! Cenâb-ı Hak onlara buyurdu: Estâuğuzubillah;

(Nûr:28) وَإِن قِيلَ لَكُمُ ٱرۡجِعُواْ فَٱرۡجِعُواْ‌ۖ

<>

Bu Ayet-i Kerîme mi? Bu fetvayı Ezher ulemaları, Tunus ulemaları, Libya ulemaları, Şam ulemaları, Hicaz ulemaları, Yemen ulemaları, Bağdat ulemaları, Mısır ulemaları, Sudan ulemaları düşünsünler. Bu Arapça mı? Onlar bunu anlarlar mı anlamazlar mı? Cenâb-ı Hak buyurur. Eğer insanlar bize ziyaret yaparlarsa, mesela bir kapıya gelirsiniz ve o evin sahibi “Gelme git” derse gitmelisiniz. Şimdi insanlar, ey Ezher ulemaları, hatırlatın. Bu Cenâb-ı Hakkın ilahi emridir. Cenâb-ı Hakkın "Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün" buyurduğunu neden cumhurbaşkanlarınıza hatırlatmazsınız?

Bu Cenâb-ı Hakk'ın ilahi emridir: gidin. Milletiniz size "Gidin" diyor, gidin. Gitmezseniz sorumlusu olursunuz. Üzerinize gelecek olan bir şeyden sorumlu olursunuz. Eğer sizi öldürürlerse bu sizin suçunuzdan dolayıdır. İnsanlar, “Biz seni burada istemeyiz” derlerse “Ben burada kalmalıyım” demeyin, hayır. Cenâb-ı Hak buyurur; "Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün." "Dön, git, geri git" dedi mi geri git. Eğer “Git” derlerse gitmelisiniz. Bu özellikle fetvadır ki, Ezher ulemaları, Tunus ulemaları, Libya ulemaları, Sudan ulemaları, Yemen ulemaları, Bağdat ulemaları bu fetvayı getirin. Onlar Araplar, bilirler. Eğer bu yanlışsa bana “Ey Şeyh, senin sözlerin doğru değildir” desinler. Kurân-ı Kerîmi açın ve buyurduğuna bakın. Eğer git diyorsa gitmelisiniz. İsminiz ebedi olarak mühürlü değildir, hayır. İnsanlar sizi cumhurbaşkanı veya sultanları olarak istemiyorlarsa bırakın ve gidin. Size eza ve cefadan bir şey ulaşırsa, size zarar gelirse siz kendi nefsinizden sorumlusunuz. Ve Cenâb-ı Hak “Siz ümmetin üzerinde tek bir kimseydiniz. Neden burada oturacağım, gitmeyeceğim diye ısrar ettiniz?” diye soracak. Hayır, eğer insanlar “Biz seni liderimiz olarak istemiyoruz, git” derlerse gitmelisiniz. Bu mühimdir.

Ey ulemalar! Bu fetvayı vermezseniz Kıyamet Gününde en fena azaba uğrayacaksınız çünkü sıradan insanlar bunu bilmezler. Siz biliyorsunuz, kimden korkuyorsunuz? Bunu Cenâb-ı Hak buyuruyor. Neden sıradan bir kimseden korkarsınız? Hayır bu doğru değildir, Cenâb-ı Haktan korkmalısınız. “Gidin” derlerse, bitti. “Seni başımız olarak istemiyoruz” diyorlar. “Hayır, ben kuvvet kullanırım” derseniz öldürülürsünüz. Ve şimdi bütün dünya bu şekildedir; heryerde sorunlar var. Amerikalılar Hıristiyanlardır, aynı kural onlar için geçerlidir. Amerikalılar, “Ey Obama, biz seni sevmiyoruz git” derlerse bırakıp gitmelidir.“Ey Rus cumhurbaşkanı, git. Koltuğu bırakıp ayağa kalkıp gitmelisin” derlerse gitmek senin için burada ve buradan sonra selametli bir yoldur. Yoksa burada ve buradan sonra cezalanırsın. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Bu bütün milletler için kalbime gelen açıklamadır, özellikle Müslüman dünyası için. “Biz seni sultanımız olarak seviyoruz” derlerse tamamdır. “Senin sultanımız olmanı istemiyoruz” derlerse, çoğunluk onu tutup az bir grup insan git dese bu doğru değildir. Çünkü başka bir emir vardır ki mukaddes Peygamber (s.a.v.) buyurur: çoğunluk nerdeyse orada olmalısınız. Çoğunluk neredeyse onları takip ediniz. Aleyküm bi sevadil azam, "Çoğunluğu takip edin." Bu hak mı? Araplar anlarlar. Ulemaları “Biz ilim sahipleriyiz” derler. Sizin ilminiz nerede? Fetva verin, cumhur reisi ve parlamento hakkında ben sizden fetva istiyorum. Bu parlamentoyu Kurân-ı Kerîmin neresinden getiriyorsunuz söyleyin. Onun için başlarına gelecek.

Ey insanlar, Rabbinize kullar olmaya çalışın ve yalnız Ondan korkun. Hakiki koruyan O'dur, kimse sizi burada ve buradan sonra koruyamaz. Tövbe Ya Rabbi Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Estağfurullah Şükür Ya Rabbi, Şükür Ya Rabbi Şükür Elhamdülillah. Ey Rabbimiz, bize Senin ilahi emirlerini takip ettir, bu bizim istediğimiz. Hakiki emirleri, ilahi emirleri takip ederseniz burada ve buradan sonra kurtulursunuz. Cenâb-ı Hak bizi Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine affeylesin.

Fatiha.

Bunu bütün Arap dünyası anlar ve başka Müslüman dünyası bunu tercüme edip burada söylenenleri anlasınlar. Bu benim hazırladığım birşey değildir; bu benim hazırlayıp konuştuğum birşey değildir ama bu ilahi kimselerden gelir. Böyle zayıf bir kulu bütün milletlere hitap ettiriyorlar. Ben farklı birisi değilim; ben sıradan birisiyim ama beni bütün milletlere hitap ettiriyorlar, özellikle yanlış yolda olan Arap dünyasına.

Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Fatiha.

Bak, fakir iyicene şaşırttı. Şeyh Muhammed'de korktu, kaçtı. Hepsi Arap bunların, hepsi mesuldür. Şeyhleri de mesul, ümeraları da mesul, alimleri de mesul, efendim, müftüleri mesul, şeyhul İslamları mesul, hepsi mesuldür. La İlahe İllallah. Tamam?

UA-984942-2