Go to media page Available in: English   French   Turkish   Bahasa   Spanish  

İşte Onlar Hayvanlar Gibidir

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Perşembe, Haziran 10, 2010 Lefke, Kıbrıs

La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammedun Resulullah Aleyhi Salâtullah Selamu. Sümme Selâmu Aleyküm Ya İbadallahi Salihin… Esselamun Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym deyin ve korkmayın.

Ey bu gezegeni idare eden sahibimiz! Lütfen, anlayış için ilahi destek istiyoruz ve de anladıklarımızı takip etmek istiyoruz. Biz anlamak için yaratıldık. Ve kim anlarsa onun anladığını takip etmeli. Ey insan tabiatında olan katılanlarımız, bu gezegendeki insanlar iki şekildir: onlardan birisi insan tabiatıdır, ikincisi hayvan tabiatıdır. Evet. İnsan tabiatından olanlar bineğine veya eşeğine veya atına biner demektir. Ve ikinci olanlar hayvan doğasındandır: onların hayvanı karşılarına çıkar ve o kimseyi idare eder.

Bir annenin küçük bir çocuğuyla bir süpermarkete gittiği gibi. Pekçok şeyler bakıp görür, akıllarını bununla meşgul ederler. Anneyi götürür ve “Gel bana bundan al” der ve annesi şöyle böyle koşturur. Annesi çocuğunun emri altına girer. Bunun gibi pekçok insanlar nefislerini idare edemezler. Onların nefisleri o çocuk gibi onları o tarafa bu tarafa götürür. Onlar hayvan tabiatındalar. Onların seviyesi hayvanlar seviyesindedir. Ama insan tabiatından olanlar ilahi kimliğe aittirler ve onların ilahi varlıkları onları doğru yola götürür ki mübarek kimselerin, rahmet dolu kimselerin, selamet üzerlerine olsun, Peygamberlerin mukaddes yollarını takip ederler. Onlar iyi kimselerdir. Onun için onlar bineklerine binen ve bineklerini ilahi istikametlere doğru gönderenlerdir. Ama bu şimdi bu zamanda acınacak durumda ki insanlar maddi varlıkları idare edemezler. Onlar bineklerini idare edemezler ve bineklerini onun taleplerine göre takip ederler.

Şimdi doğudan batıya milyonlarca insanlar ikiyi ayrıldı. Onlardan birisi insan tabiatı, öbürü hayvan tabiatı. Ve insanların çoğunun çabaları bineklerinin istekleri içindir. Onlar başka birşey için yaşamazlar. Onlar sadece bineklerini mutlu etmek için yaşarlar. Onlar asla insan görüntüsünde olan manevi varlıklarını düşünmezler. Bütün Peygamberler bu dünyada insan şeklinde gözüktüler. Hiç birisi bir melek gibi gözükmedi, hayır. Cenâb-ı Allah temsilcilerini insan tabiatında, insan görüntüsünde gönderdi. Ama bineklerini takip eden insanlar her zaman itiraz ederler. “Sen başka bir varlık olarak gönderilen hakiki bir kimseysen, 'Ben göklerden gönderilen Peygamberim' diyorsan, görüntün bir melek görüntüsünden olmadığı sürece biz seni kabul etmeyiz,” derler. “Biz seni bir insan olarak kabul etmeyiz çünkü bir ilahi temsilcinin bizim gibi olabilmesini asla anlamayız biz. Sizin görüntünüz bir melek gibi olmalı.” Bu onların itirazlarının ilk noktasıdır. Asla kabul etmezler. “Sen ve biz aynıyız, kabul etmeyiz. Biz sadece bizim seviyemizin üstünde olan kimseleri kabul ederiz.”

Onun için son Peygamberin ümmetinden çoğu, “Neden bir yetim geldi? Özel bir varlık olmak neden bir yetime ikram edildi? O özel görüntü neden o büyük şehrin liderine veya ülkenin kralına ikram edilmedi?” Bu onların yanlış itirazlarıydı. Bu onların seviyeleri ve bakışları her zaman farklı demektir. Farklı olmak. Onlar asla sıradan bir kimseyi kabul etmezler. Onlar sıradan bir kimseye belki ilahi bir kıyafet giydirildiğini düşünemezler. Onun için onlar her zaman Peygamberlere itiraz ederler. Çünkü Peygamberler geldi ve onların kötü ahlaklarına ve kötü sıfatlarına saldırdılar. Onun için onlar Peygamberlere saldırırlar ve “Siz Peygamber değilsiniz, göklerden gönderilmediniz” derler. Evet, “Siz hakikiyseniz bazı hazineler getirin veya karşınıza melekler gelsin. Arkanızdan melekler gelsin ve melekler tarafından kuşatılın.” Onlar ilahi bir kimsenin onları ikaz ettiğini ve doğru yola gelmelerini söylediğini asla anlamazlar ve devam ederler.

Şimdi bu zaman aynıdır: ûlâ'ike kel en`âm. Ey Selefi ulemaları! Siz Kurân-ı Kerîm, Kuran-u Âzimu Şan anlıyor musunuz? Ey krallar, sultanlar! Siz anlarsınız. Cenâb-ı Allah,

(Araf: 179) أُوْلَـٰٓٮِٕكَ كَٱلۡأَنۡعَـٰمِ

ûlâ'ike kel en`âm

<<İşte onlar hayvanlar gibidir;>>

diye buyurduğu zaman ne anlıyorsunuz? SubhanAllah, SubhanAllah, SultanAllah! Ûlâ'ike kel en`âm, onlar hayvanlar gibidir. Ve ondan sonra, onların seviyeleri sadece hayvanlar seviyesindendir, bel hum edalle. Âlemlerin Rabbi, ey Selefi ulemaları, Cenâb-ı Allah'ın ûlâ'ike kel en`âm diye buyurduğu ayetin farklı anlamı nedir? Bunlar o insanlardır ki, ey ilahi huzurumda en şerefli ve şanlı olanlar, o Senin Peygamberliğine itiraz edenler hayvanlar gibidir çünkü onlar hayvanlık egemenliği altındadırlar. Uyuyor musun? Ama ne düşünüyorsunuz ey Selefi ulemaları? Size hitap ediyorum. Biliyorsunuz ki Peygamberler Mührünün karşısına çıkıp onun Peygamberliğine itiraz ederler. “Ey seçilmiş olanım, ey en şanlı olanım, telaş etme. Senin karşında olanlar hayvanlar gibidir, telaş etme. Onları bırak.”

(A’raf:179) أُوْلَـٰٓٮِٕكَ كَٱلۡأَنۡعَـٰمِ بَلۡ هُمۡ أَضَلُّ‌ۚ

<<İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar>>

Ne olduğunu O bilir ama biz birşey anlayabiliriz. Onlar mevcut olanlar değildir. Mevcut olanlara, “Ey en sevgilim, onlar hayvandırlar. Onlar asla anlamazlar çünkü onların hayvan tabiatı insan tabiatlarını geçmiştir. Onları bırak.” Cenâb-ı Allah gelecekte gelecek olan insanları işaret ediyor. "Onlarda kendi seviyelerinde olacaklar ama onların akılsızlığı, onlar o insanlardan daha ahmak olacaklar. O insanlar birşey okuyup birşey öğrenmezler ama gelecekte başkaları gelecek. O gelecekte başkaları gelecek ki bunlar aynı yolda olacaklar ama daha o hiçbir şey bilmeyen insanlardan daha fena olacaklar. Ve onlar senin Peygamberliğine itiraz edecekler. Ama gelecekte insanoğlundan milyonlarca veya milyarlarca insanlar gelecek ve onlarda senin Peygamberliğine itiraz edecekler. Milletler gelecek ve onlar “Biz herşeyi biliriz, biz medeniyetin zirvesine ulaştık. Bizim böyle teknoloji kuvvetimiz var” diye iddia edecekler. Bel hum edalle, onların seviyeleri senin karşında olan insanlardan daha aşağıdır çünkü onlar birşey bilmediği halde itiraz ederler."

Kurân-ı Kerîm’den anlamalısınız ey Ezher-i ulemaları! Ve bu Ayet-i Kerîme’yi bütün insanlara daha netleştirmek sizin sorumluluğunuzdur. Şimdi doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün milletler Peygamberliğin anlayışını dışarıya atarlar ve “Göklerden gelen birşey doğdu değildir. Biz dünyada yaşıyoruz ve herşeyi anlarız ve ihtiyacımız yoktur. Onun için üniversitelerde, akademilerde, liselerde kutsal kitapların olmasına engel oluruz” derler. Bel hum edalle şimdiki doktorları ve pekçok profesörleri veya akademisyenleri veya teknisyenleri işaret eder. “Biz herşeyi biliriz ve göklerden gelip yolumuzda olmamızı istediğiniz şeylere gerekene ihtiyacımız yoktur” diye iddia ederler. Ve Âlemlerin Rabbi dünyanın sonu geldiği zaman onların seviyeleri ümmi milletin seviyelerinin altında olacağını buyurur. Ve şimdi bunun içindeyiz. Herkes kutsal kitaplara ihtiyacı olmadığını iddia ederler. Özellikle göklerden geldiğini söyledikleri son kitabı kabul etmeyiz derler. Estağfurullah.

Ve Cenâb-ı Allah onların anlayış seviyelerini hayvanların anlayışı altına getirir. Bu bütün sorunların kaynağıdır. Şimdi bütün bu dünyadaki herşey yanlıştır çünkü onların kaynakları temiz kaynak değildir. Onların kaynakları lağım kanalları gibi pistir, budur. Şimdi onlar fareler gibi içindelerdir ve anlamazlar. Ve söylemeye üzgünüm ki, “Biz ulemalarız, Selefi ulemalarıyız” diye iddia edenler neden bütün milletlere açıklamazlar? Ve söylemeye üzgünüm; neden yüzlerce ve binlerce Şeriat doktorları böyle mevzuları insanlara netleştirmezler? Böyle meseleleri, insanları uyandırmak için. Ve bütün milletleri uyandıracak böyle insanlara ihtiyacımız var. Âlemlerin Rabbinden umut ediyoruz ki bize hakiki kimseleri göndersin, taklit ulemalar veya taklit insanlar değil, hayır. Onlar ki `âlimu bi-lisân câhil bi 'l-galb, sadece kendi anlayışlarına göre kendileri yazdıkları kitaplardaki öğrendiklerini konuşmayı bilirler. Onlar kalp seviyesine gelmezler. Kalpler ilahi nûrların merkezidir. Ve ilahi nûrlar insanoğluna karanın ne akın ne olduğunu gösterir. Onlara karanlığın ne olduğunu aydınlığın ne olduğunu gösterir. Ve size sorulacak.

Onun için ey insanlar! “Biz Selefi ulemaların takipçileriyiz” veya “Biz doktoruz veya biz şuyuz buyuz” diye iddia etmeyin. Hayır. Kurân-ı Kerîmi anlamaya çalışın. Fihi ma fihi. Peygamberimizin varislerinden büyük bir kimse bir kitap yazdı ve fihi ma fihi buyurdu. İstediğiniz herşey içindedir. Ve içinde sonsuz ilim okyanusları vardır. Onun dışında hiçbir şey olmaz, bu mukaddes kitabın. Fihi ma fihi, içinde herşeyi bulabilirsiniz. Ve bu ilahi bir ikramdır.

O ilahi ikrama ulaşmaya çalışın ey insanlar! Özellikle ulemalar ve doktorlar. Bunu tutun ve kimse bir hocasız öğrenemez. Peygamberler Mührü vâr olan herkesin hocasıdır, ilahi varlıklar da dâhil. Burada ve buradan sonra bilmek ve tutmak ve yapmak ve kimsenin ulaşamayacağı bir şerefe ulaşmak için ilahi huzurda insanoğluna uygun olan hakikatleri alan tek kimse odur. Allahu Ekber velillahil hamd. Söylediğimiz, insanoğlunun bazıları insan tabiatıdır, başkaları hayvanlar tabiatıdır.

Ey insanlar! Hayvanların yollarını takip ettiğiniz yeterlidir! Gelin dinleyin! Gelin itaat edin! Âlemlerin Rabbinin insanlık seviyesinde olan hakiki insanoğluna ikram ettiğini yapın. Gelin dinleyin! Gelin öğrenin! Hayvanlar seviyesini ve de onun altını bırakın. Cenâb-ı Allah bizi en şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hürmetine affeylesin.

Ey Rabbimiz! Bizim anlamamızı sağla ve bize bizi eğitecek birisiniz gönder; Müslüman ve gayri Müslüman dünyasına karşı bize bazı anlayışlar ikram eyle. Bu bizim yararımızadır yoksa iyi veya parlak bir gelecek olmaz. Ve şimdi bulunduğumuz sorunların hakiki kaynakları, insanların hayvanlık seviyesini bırakmak istememelerinin ısrarından dolayıdır. Ve onlar kavga edip herşeyi yıkıyorlar. Kim insanlığı yıkarsa onların şerefi olmaz, alıp götürülürler. Cenâb-ı Allah bize ilahi himayesinden ikram eylesin.

Fatiha.

UA-984942-2