Cumartesi, Mayıs 29, 2010 Lefke, Kıbrıs
La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah Aleyhi Salâtullah Vesselamu.
Ey Rabbimiz! O en sevgili, en şanlı, en şerefli olana Ilahi Huzurunda daha fazla şan ve şeref ver, ancak O, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) vardır. Meded Ya Ricalallah. Ey övülmüş olanlar! En mübarek olanlar! Bu gezegen için Sizin ilahi desteğinizi istiyoruz. İhtiyacımız olanı istiyoruz ve Size de selamımızı veriyoruz. Ve bu mütevazı sohbetimizin kuvvetli temeller üzerine olmasını istiyoruz ki kimsenin onu sallamaya gücü yetmesin. Hak her zaman yükselir. Hak asla alçalmaz, bâtıl her zaman ebedi alçalır.
Bizim için sorumlu olanlara, özellikle insanoğlu için esselamun aleyküm. İnsanoğlu bütün yaradılışın özüdür. Bütün kâinat kim için yaratıldı? Cenâb-ı Allah Celle Celaluhu Subhanehu ve Teâlâ içindir. Ama O herşeyi insanoğlunun şerefi için yarattı; onlara halifeler olmak ikram edildi. Ve ulemaların bilmesi gereken esas maksat bir şovdur. Ne şekil bir şov? Âlemlerin Rabbi en şanlı olan, Seyyidina Muhammed (sav) için bir şov yapmak istiyor. Herşey, herşey Peygamberler Mührüne gösterilmek için yaratıldı. Ve yaradılışın esas maksadı Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’dir.
Ve esselamun aleyküm katılanlarımız diyoruz. Bakın, dinleyin ve gerekli olan bu gelecekteki hâdiselerin hangi temel üstüne kurulacağını anlamaya calışın. Evet, bugün gelecek olayların bir temelidir. Bu kelime yeterli değil ama zuhuratlar ile bunlar netleşir. Bugün yarına gebedir. Yarın ki gelecek olaylar bugünden hazırlanır ve bugünün olan veya olmayan bütün hâdiselerin bir kimliği vardır. Bu güneş doğuşundan başlar, güneş batışına kadar devam eder. Her gün iki mühim vazife taşır: birisi dünden bugün zuhur edeceklerini getirir ve (öbürü) bugün gebe kalır. Güneş battığı zaman, yarın için hazırlanmış olan bütün gösteriler gözükmeye başlar. Allah Allah Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber.
Ey insanlar, birşeyler anlamaya çalışın. Hergün birileri için bir gösteri olur. Cenâb-ı Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın bir şova ihtiyacı yoktur, hayır. Kimse Cenâb-ı Allah için bir şov yapamaz. Estağfurullah. O mutlak halifesi adına bir şov yapmak ister. Mutlak halifelik ancak bir kimse, Peygamberler Mührü (sav) içindir. Evet, hergün bir şov yapmak ister. (Kameranın önünden bir cc geçiyor.) La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym. Bazen rahatsız etmek için Şeytan oyun oynar. Evet. La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym. Mutlak halifesi. Ve meydana gelen herşey mutlak halifesinin şerefi ile, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) ile dir. Allah Allah Allah Allah.
Ey ulemalar, şimdi hitap etmek için bulunduğumuz ilkönce sizedir. Siz anlarız ve eğitilmiş kimseleriz diye iddia ediyorsunuz, onun için konuşuyoruz. Cenâb-ı Allah Subhanehu Ve Teâlâ buyurur;
(Rahman:29) كُلَّ يَوۡمٍ هُوَ فِى شَأۡنٍ۬
<< O, her an yaratma halindedir>>
“Biz Selefi ulemalarıyız ve Ezher-i Şerif ulemalarıyız ve Şeriat doktoruyuz ve eğitilmiş insanlarız, akademik insanlarıyız,” diye iddia edenler, bunu ne demek olduğunu anlarmısınız? İlahi kimselerle bir bağlantıya ulaşmadan birşey anlamazsınız. Dünyada olduğunuz sürece anlamaya veya birşey bilmeye ulaşamazsınız. Öğrendiğinizi ve konuştuğunuzu Hıristiyan bir papazda bakıp görebilir. O ve sizin aranızda ne fark vardır? Biz ilahi kimselerle bir bağlantısı olan birilerini istiyoruz. Ve siz hakiki kimseler olan ilahi makamlara ulaşan böyle kimseleri istemiyorsunuz.
İslam maddi bir din değildir. İslam sadece hayatlarınızı bu gezegende düzenlemeye gelmedi. İslam geldi ve Islamın en yüksek maksadı insanları göklere bağlamaktır. Ama siz dünyada olmaktan mutlusunuz; elinizi tutup göklere çıkartacak kimseyi istemezsiniz. Ne anladınız? Peygamberler Mührü Miraç gecesinde kendi kendine dünyadan göklere gitmediğini biliyorsunuz. Cibril (a.s.) ve İsrafil (a.s.) geldiler. Anlamaya çalışmalısınız. Ama isterseniz bulabileceğiniz böyle kimselere talebe olmadan anlayamazsınız.
Kâbe-i Muazzama, Cenâb-ı Allah’ın evinin bir resmine bakmak yeterli değildir, oraya ulaşmalısınız. Ve hareket etmeden ulaşamazsınız. Baktığımız resim bizim için yeterli derseniz resim seviyesinde kalırsınız. Ve resim size asla hakiki Kâbe’nin vereceğini vermez. İnsanlar için Cenâb-ı Allah’ın evinin bir resmine bakmak yeterli olsaydı Mekke-i Mukerreme’deki kutsal yerlere gitmeye gerek yoktu. Buradan bakardık ve Cenâb-ı Allah’ın evinin ziyaretçisi olurduk. İnsanlar resimlere bakarak Arafat’a, Mina’ya Müzdelife’ye çıkarlar. Veya pekçok aletlerde hacıların hareket ettiklerini görürler. Kimse bakınca hacı olduk demez ve bunlar hareket eden resimlerdir. Orada bulananlar Arafat gününde giydirilen hakiki şerefi giyerler.
Onun için ulemalar Peygamberler Mührünü kimin temsil ettiğini sormalılar, Peygamberler Mührünü gören, takip eden Sahabeler gibi görmek. Bu yeterliydi. Ama resimlere bakmakla sahabe olmazsınız, hayır. Onlar Peygamberimizle beraberdi. Ne kadar onunla beraber oldularsa o kadar daha fazla aldılar. Kim bazen verdiyse biraz birşeyler aldı. Kim Peygamberler Mührünle beraber olmak için bütün varlığını verdiyse herşeyi aldı. Onun için şimdi İslam dini Müslümanlar arasında bile iyi bilinmez. Müslüman dünyası İslamın hakikatine ulaşmaya dikkat etmezler. Çünkü İslamın hakikatine ulaşan bir kimseye ulaşmadıkça kimse İslamın hakikatine ulaşamaz. “Doktor” yazmaya gerek yoktur, hayır. Siz daha yerdesiniz, siz kendinizi uçakta oturuyor zannediyorsunuz ama hayır, o hiç hareket etmez. Biz hareket eden kimseleri istiyoruz.
Peygamberler Mührü, Cibril (a.s.) ve İsrafil (a.s.) Burak-ı Şerifi getirdiği vakit sordu. Bu âlemlerin Rabbinin en sevgilisini Ilahi Huzura götürmek için gönderdiği özel bir binek. Sordu: “Ey Cibril, bu Burak, bu özel binek sadece benim için mi yoksa ümmetim için mi?” Ve Cibril Cenâb-ı Allah’ın beyanatına göre buyurdu, Peygamberler Mührü bunu biliyordu ama ümmeti de bilsin istedi onun için, “Bu sadece benim için mi yoksa ümmetim için de mi?” diye sordu. “Ey Peygamberler Mührü! Ey Rabbimizin Ilahi Huzurunda en sevgili, en şanlı olan! Bu herkes içindir.” Çünkü o Miraç gecesinde Buraklarla dolu olan bir yer gördü ve bir tanesi ağlıyordu. Ona Peygamberler Mührü binecek diye müjde verilmiş. Öbür sayısız Buraklar, Burak-ı Şerifler kim için? “Onlar da senin ümmetin içindir." Eğer onlar dünya yerinde kendilerini o Burakların üstüne binmeye hazırlarlarsa, maddi yerden ilahi varlıklara götürmek üzere herkese bir Burak gelecek."
Ama insanlar böyle şeylere dikkat etmezler. "Bunlara gerek yoktur. Hurafedir. Bunlar masaldır, bizi ilgilendirmez,” derler. Onlar maddi dünyaya ait olana ilgi duyarlar. Bu çok yanlıştır. Onun için Peygamberler Mührünün temsilcisi, bu dünyadaki ümmetten sorumlu olan, bazen “Bakın bu ilahi varlık, Burak sizi bekliyor. Bir kimse onun üstüne binmeye hazırlanırsa o sizi bekliyor,” diye işaret eder. Ama kimse ilgi duymaz. Belki bir el dolusu insan böyle şeylere ilgi duyar. Onlara ikram edilir ve onların kim olduklarını kimse bilmez. Onlarla karşılaşırsanız ona “bu hurafedir” dersiniz. Bunları bırakın. “O üniversitede veya Avrupa üniversitelerinde İslam hakkında öğrenmedi, bırakın onu,” derler. Ve bu kimse insanları yeryüzünden Ilahi makamlara götürmek için o Miracın sırrını taşır.
Onun için, siz Selefi ulemaları ve Ezher-i Şerif ulemaları, biliyorsunuz ki şu bulunduğumuz zaman Peygamberler Mührü (s.a.v)'nün buyurduğu zamandır:
Bismillahi 'r-Rahmani 'r-Raheem, sayaatee `alâ en-nâsi zamânun lâ yebgâ min el-Islâmu illâ ismuh ve lâ yebgâ min ed-dîn [el-Kuran] illâ rasmuh.
"Öyle bir zaman gelecek ki Islamın isminden ve dinin (Kuranın) resminden başka hiç bir şey kalmayacak."
Bu tamam m değil mi? Ne diyorsunuz? Bu benim hayalimden değildir, hayır. Bu bilinendir. Ve şimdi yaşıyoruz ve bu bulunduğumuz zaman zarfına ve ihtiyaçlarına yeterli diyorsunuz. Kimse hakiki İslama ve hakiki dîne ulaşmak istemiyor. Onlar doktor veya Selefi ulemalar veya başkaları olarak bilinmekten mutlular. Peygamberler Mühründen sonra nasıl yükseldiğini bilmek isteyen insanlara gelip onları bombalıyorlar.
Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.
Ey insanlar! Ey insanlar! Bineğinizle göklere giden yolu bulmaya çalışın. Onun üstüne binin ve yükselin. Yoksa kimse söylediğimizi anlamaz, kimse onları çağırdığımız şeylere kanaat getirmez. Biliyorsunuz ki liderleriniz, başbakanlarınız ve başkaları bile asla İslamın buyurduklarını sormazlar. Çünkü onlar İslam hakkında kendi içlerinde asla bir kanaate ulaşmazlar. Onun için onlar sormazlar, onlar “Demokrasi," derler. Demokrasi o pis nizamdır. Onlar İslamın saflığını istemezler. Onlar, “Parlamento topladık. Biz seçimler yaparız,” derler. Nedir bu seçimler!!! Cenâb-ı Allah size seçimler yapmanızı mı emretti? Cehennemlik insanlar! Ve fesat üstüne fesat yapıyorlar. Nedir bu? Onun için İslam aşağı düştü. O insanlar İslamdan anlamazlar. Devletlerin başlarına hakiki anlayış vermeyen veya öğretmeyen o ulemalar sorumludur.
Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.
Tövbe Ya Rabbi Tövbe Ya Rabbi Tövbe Estağfurullah.
Fatiha.
(Mevlana Şeyh Nazım telefonda Şeyh Hişam Efendi ve Hacı Neziha ile görüşür.)