Go to media page Available in: English   Turkish  

Boş İşler İle Meşgul Olma

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Salı, Temmuz 6, 2010 Lefke, Kıbrıs

Bismillahirrahmanirrahiym. Meded Ya Ricalallah! La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah Aleyhi Salâtullah, Destur.

Bütün mübarek kimselere selâm veriyor ve destek istiyoruz. Cenâb-ı Allah bütün bu dünyayı bir karıncaya yükleyebilir; bunda şüphe yoktur. Mübareklerden birisinin mütevazı sohbetimizi gözetmesini istiyoruz. Bu mütevazı bir sohbettir ama nükleer bir bomba gibidir. Bu kuvveti açarlarsa doğudan batıya bâtıl adı altında herşeyi yıkar. Ve bu gezegendeki bütün mübareklere salât ve selâm veriyoruz. Özellikle de bu dünyada herşey için sorumluluk taşıyan kimseye.

İnsanlar bir alet yapar ve milyonlarca merkezlere ulaşır. İnsanlar zayıf yaratılmıştır. Peki ilahi merkezlere bağlı olan kimselerden ne haber? Onlar ne yapabilirler? Onlar bütün okyanusları toplayıp, “Bu dünyanın üstüne çıkın ve ben size emredene kadar orada kalın” diyebilirler. Bir veli bütün okyanuslara söyler ve onlar da gelirler. Bu kuvveti kimse düşünemez. Onlar insanoğlunun kolay kimseler olduğunu zannederler. Hayır, âlemlerin Rabbini onlara halife olma rütbesi vermiştir. Bu Cenâb-ı Allah’ın zayıf kullarına çok heybetli bir emridir. Söyleyebilir. O bir veli, “Bütün okyanuslar ayağa kalkın” dese, okyanusta bir damla su bile bulamazsınız.

Böyle şeyleri insanlara yeni bir anlayış vermek için konuşturuyorlar. İnsanlar için konuşuyoruz, ilahi varlıklar için değil, hayır. Onlar insanoğlundan başlarlar çünkü onlara insanoğlunun anlayış seviyesine göre konuşma ikram edilmiştir, yükselemeyiz, hayır. Onun için katılanlar bütün anlayışları almaya çalışmalı ve birşey anlamak için bütün dikkatlerini vermeliler. Allahu Ekber, Allahu Ekber-ul Ekber. (Seyh Nazim Efendi tâzim için ayağa kalkar) Ayağa kalkıp oturana kadar saahatul vujood'da milyonlarca yeni varlıklar meydana gelir! Allahu Ekber. Ve esselamun aleyke ya Sultanul Evliya! Bu gezegende olan insanlar için çok az bir destek (gönder). Ki onların bütün gayretleri ancak bu gezegen içindir. Okyanusların altına veya göklerin üstüne ulaşmaya çalışmak isteyenler.

Çekirgeye ne derler? Çekirge zıplar, ulaşmak ister ama bir mesafeye ulaşır ve pat aşağı düşer. Şimdi insanlar bu şekildedir. Bakarlar ve ulaşırız derler. Nereye ulaşırsın? Bu dünya sizin için küçük bir yer mi? Yeterli değil mi? Ne için yukarıya ve yukarıya zıplamak istiyorsun? Bazı maddi kuvvetlerle bile bir kilometre, iki kilometre ulaşamazsın; ondan sonra bitip aşağı düşersin.

Ve esselamun aleyküm katılanlarımız, insanoğlunun hepsi! Bir saniye verin. Bu bir saniyede belki birşey ilgini çeker ve bunu yarmak istersin. Çok kısa bir zaman içinde bu mesafeyi yükseltirsin ama onların zannettikleri gibi değildir. Biz burada herşeyle sınırlıyız. Bizim maddi varlığımıza bazı imkânlar ikram edildi ama insanlar imkânsız şeylere ulaşmak isterler. Bu maddi varlık asla uygun değildir; ve onun için bazı kapsüller, roketler gönderirler. Halbuki bu onların bölgesi değildir. Onun için bazı mesafeler giderler ve giderler. Onların içinde ölürler ya da bu roket patlar ve hiçbir şey kalmaz çünkü insanoğlu bu mesafelere maddi imkânlarla ulaşılmadığını düşünmezler. Onlar deli kimselerdir.

Şeytanın ilk vazifesi insanları aldatmak ve onları imkânsız olanın peşine koşturmaktır. Şimdi doğudan batıya insanların hepsi imkânsız şeylerin peşine düşmek isterler. Bu, en büyük lanettir, imkânsız olanın peşine koşmak. Halbuki, insanoğlunun bulunduğu alan çok kısa bir mesafededir. Bu kısa mesafe çok sınırlı bir bölgedir ama şeytan gece gündüz insanları hakikatı olmayan şeylerle meşgul eder ve onları malayani ile oyalar. Onlar imkânsız olan birşeye çalışırlar. Bunu bırakın. Küçük bir varlık, sinek diyelim. Sineğe ulaşabilir misin? Ne için yukarı ve yukarı ve yukarıya ulaşmak istersin? Bu senin alanın değildir ama şeytanın bütün çabası insanları yuşgilehum `anil-hakîka yapmak ister. Şeytan insanların kendilerine ait birşeyle meşgul olmasını istemez. İnsanları saçma sapan şeylerle meşgul etmeye çalışır. Ve şimdi dünyadaki bütün insanları, "teknoloji" adı altındalar ve hedefleri imkânsıza ulaşmaktır. Bütün sarf ettikleri gayretleri saçma sapan şeyler içindir. Mesela; Venüs, Müsteri veya Merrih gibi şeyler. Güneş sistemi peşine koşmayı bırakın derim. Onları bırakın ve bakın. Eğer üstünüze bir sinek gelir ve sizi ısırırsa, yakalayın onu. Ondan intikamınızı alın, onu cezalandırın. Her ikisi de imkânsızdır. Ya bu, ya da budur.

Şeytanın ilk amacı insanları ulaşması imkânsız olan bir istikamet peşine koşturmaktır. Şeytanın meşhur uğraşması insanların yollarını, zihniyetlerini ve çabalarını yanlış yöne, yanlış istikamete götürmektir. Bir atomun derin bir anlayışına gelseler bile onu göremezler. Yalnız yüksek matematik ilmi ile birşeye ulaşırlar. Onlar bilmiyorlarki bütün öğrendikleri ilimler onları âlemlerin Rabbine götürür. Atoma bakarlar ve kendilerini atomun etrafıyla meşgul ederler ama bütün ilimlerin insanları Rabbinin ilahi huzuruna götürdüğünü düşünmezler.

Şeytanın vazifesi insanları aldatmaktır veya onları saçma sapan şeylerle meşgul etmektir. Esselamun aleyküm Selefi ulemalarımız. Neden burada değilsiniz? Bu gece için bir davet mi var? Yoksa bazı mühim toplantı için mi? Bilmiyorum. Neredesiniz? Söyleyin. Neden bu Hadisi Nebeviyi Şerifi söylemezsiniz?

Peygamberler Mührü (sbuyurur;

Min hüsni İslami'l mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi,

"Kişinin Cenab-ı Hakk'ı hatırlatmayan lüzumsuz bütün duygu, düşünce ve fiilleri terk etmesi, İslam'ı bilmesinin ve gereklerini yerine getirmesinin mükemmelliğindendir." (Tirmizî, Zühd, 11)

Bu doğru mu? Bu Hadis-i Şerifi hiç görmediniz mi? Min hüsni İslami'l mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi. Bu Hadis-i Şerif, insanların anlamaları için Peygamberler Mührünün (s) buyurduğu ilk anlayıştan bir anlayıştır. Ey insanlar! Anlamalısınız. Min hüsni İslami'l mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi. Arapça söylüyorum. Merhaban ya ehli Selef us-Salihin ulemaları. Siz hiç bu Hadis-i Şerifin anlamını biliyor musunuz? Kalbime bunu size, şeriat doktorlarına ve Ezher-i Şerif ulemalarına söylemem gerektiği geliyor. Bu büyük okyanustur.

Hişam Efendi, herşeyden önce, o büyüklenen Selef us-Salih ulemaları asla bunu konuşmazlar. Ve bu Peygamberler Mührünün (s) Hadis-i Şerifi bütün İslam dünyasını bâtıldan hakka ve hayatlarını hayatun tayyibe yapmak için değiştirmeye yeterlidir. Bu Hadis-i Şerifin anlamını anlayıp hayatlarına geçirseler, eğer Peygamberler Mührünün (s) bu Hadis-i Şerifini kullansalar, göklerdeki yıldızlar gibi olurlar.

Bu Hadis-i Şerif kim tarafından öğretildi? Cenâb-ı Allah!!! Estâuğuzubillah,

الرَّحْمَنُ عَلَّمَ الْقُرْآنَ خَلَقَ الْإِنسَانَ عَلَّمَهُ الْبَيَانَ (Rahman:1-4)

<>

Tamam? Bazen hatırlıyorum, çünkü Selefi ulemalara çok öfkeleniyorum. SubhanAllah. Ey Celaletul Muluk! Onları zaman zaman mahkeme huzuruna çağırmalı ve onları birşey için denemelisiniz. Bu bir Hadis-i Şeriftir, yalnız İslam dünyasının değil, bütün insanlığı kurtarabilir, bütün tabiatı kurtarabilir, bütün varlıkları kurtarabilir. Bu tek bir Hadis-i Şerif bütün dünyadaki hayatı kurtarabilir. Evet, ey Selef us-Salih ulemaları! Peygamberler Mührünün (s) buyurduğunun anlamı nedir? Utîtû cevâmi` ul-kelim, "Bana kelamların en geniş kapsamlısı verildi." Allahu ekber! Peygamberler Mührünün (s) açıklamaları veya onun Hadis-i Şeriflerinden birisi bile bütün ümmeti kurtarmaya yeterlidir. Bu Hadis-i Şerif acayiptir. İçinde olana bakmalısın.

Min hüsni İslami'l mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi.

Bu üstatlarımızın eğitimine göredir çünkü bizim seviyemiz Peygamberler Mühründen (s) alıp söyleyecek bir seviye değildir. Hayır, bizim seviyemiz aşağı, aşağı, aşağı! En son seviyede birşey anlarız. Ama bu ümmetleri kurtarmak için yeterlidir. Özellikle Müslüman dünyasını kurtarmak için. Şimdi bana onların isimleri ile konuşmak ikram edildi. Bu insanların bütün işlerin, bütün dünyanın uğraşması demektir. Şunları, bunları yaparlar, deniz üstünde, deniz altında, bulutlar üstünde, ormanlarda, çöllerde bir çaba gösteririz. Herkes birşey yapmaya çalışıyor ama insanların çoğu göklerin ölçüsünü kullanmıyorlar. Bu yalnız seçilmiş, şereflenmiş, övülmüş kimselere ikram edilmiştir.

Size soruyorum, şeriat doktorları! Bu Hadis-i Şerifle ilgili bir anlayış getirin ve ben yanlış mı veya doğru yoldamıyım diye bana bu aletlerle gönderin. Bu kimlerin mü’min olduğunu gösterir ve bütün insanoğlunun gayretlerinin iki istikamet üzerine olduğunu gösterir. Birinci istikamet mayani’dir, ikincisi malayanidir. Bu onların anlamını verir. Malayaniyi (boş, lüzumsuz işleri) bırak! Bu insanlığı kurtaracak olan kocaman bir okyanustur. Peygamberler Mührüne (s) gelen İlahi Eğitim, onun ümmetine konuşmasını emreder ki şimdi bütün milletler ona aittir. Ama onlar onun kim olduğunu anlamaya koşmazlar. Âlemlerin Rabbi buyurur;

(Necm:3) وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلۡهَوَىٰٓ

<>

Bu kimdir? Neden söylemezsiniz? Ve pekçok ahmaklar Peygamberler Mührünün (s) açıklamalarını reddetmeye çalışırlar. Bunu yapanları abdesthaneye bekçi olmak için gönderiyorum. Peygamberler Mührünün (s) açıklamalarını reddetmek isteyenlere bu iyi gelir. Ve bir gün o lağım kanallarına atılacaklar. Onların kabirleri lağım kanalları olacak; bunu bulacaklar.

İşittim ki Mısır’da herşeyi değiştiren çok meşhur bir kimse varmış. Rasulullah’ın (s) Hadis-i Şeriflerine göre değil. Onu bir yere defnetmişler ve bakmışlar ki bedeni bir kere denizdeki bir gemi gibi lağım kanallarında geziyormuş. Bu kimsenin bedenini başka bir yere götürüp gömüşler ve orada aynı şeyi bulmuşlar. Ondan sonra birşey yapamayız demişler. Bu bizden birşey değildir ama İslam'a karşı olduğu için âlemlerin Rabbi onu böyle yaptı dediler. O İslamın prensiplerini değiştirdi ve zalimlerden oldu; bu onun cezası. Onun bedenini çöle götürseler orada aynı kanalları bulursunuz. Cenâb-ı Allah’tan korkun!

O Cenâb-ı Allah’tan korkmayıp sorunlar yapan insanlar birinci sınıf sorun yaratanlar olurlar. Kurân-ı Kerîmi bırakıp pekçok bâtıl kuralları alıp, “Biz şuyuz, biz buyuz” derler. Biz demokratlar değiliz. Biz Şeriatın takipçileriyiz! Allahın Şeriatını! Kurân-ı Kerîm’de demokrasi yoktur. Bunu söyleyenler ahmak ve akılsızdır ve asla anlamayanlardır. Cenâb-ı Allah onları o kimseyi cezalandırdığı gibi cezalayacak.

Evet, bakın. Anlamak için Rasul (s) ne buyuruyor? Bu mü’minlerin karşısında iki çeşit gayret var demektir. Birincisi mayani, ikincisi malayanı. Ve bize mayani’ler peşinden gitmek emredildi. Kendimizi insanoğluna faydalı olmak için meşgul etmemiz gerekir. Gayretlerimizi malayani olan birşey için kullanmamalıyız. Bu insanoğlunun peşine düşmesi gereken değildir. Ve şimdi bütün milletler malayani üzerinedir; heryerde. Cenâb-ı Allah’ın emirlerini tutmak bize emredilmiştir. Bu mayani, inanan demektir ama insanlar malayani peşine koşarlar.

Hişam Efendi, Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Yalnız O bizim içinde bulunduğumuzu değiştirebilir. Bunu söylemeye üzgünüm. Ve Selefi ulemalara kapanmış bir kapıyı açmaya çalışıyoruz. Bu Hadis-i Şerif hakkında İslamın başından kıyamet gününe kadar konuşsalar asla bitmez. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Tövbe Ya Rabbi Tövbe Ya Rabbi Tövbe Estağfurullah. Tövbe Ya Rabbi Estağfurullah.

Fatiha.

Acayip bu. Hişam Efendi, bütün dünyayı değiştirebilecek çok mühim bir noktadır.

UA-984942-2