Go to media page Available in: English   Turkish  

BİZ ONA RUHUMUZDAN ÜFLEDİK

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Mayıs 17, 2010 Lefke, Kıbrıs

Meded Ya Ricalallah. (Mevlana Şeyh ayağa kalkar.) La İlahe İllallah, La İlahe İllallah, La İlahe İllallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah Muhammed Rasulullah aleyhi salâtullah selamu. Destur Ya Ricalallah. (Mevlana Şeyh oturur.) Meded Ya Sahibel İmdat Meded. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym.

Ey insanoğlu, sizin için iyi olanı veya sizin için iyi bir nasip isteyeni veya sizin için çok parlak bir gelecek isteyeni veya sizin yüksek ve yüksek ilahi makamları isteyeni bilmelisiniz.Ve size kimin karşı olduğunu, sizin varlığınıza karşı olanı bilmelisiniz. Bu ulemaların öğretmeleri gereken en mühim noktadır ki kimin bizim için iyi bir gelecek ve hakiki şeref istediğini, kimin bizim için sayısız zevklerle ve hoşnutluklarla ve şereflerle ve âlemlerin Rabbinin övgüleri ile dolu olan ebedi hayatı istediğini açıklığa kavuşturmaktır. (Mevlana Şeyh ayağa kalkar.) Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. (Mevlana Şeyh oturur.) Bu ulemaların insanoğluna netleştirmeleri gereken en mühim noktadır.

Esselamun Aleyküm katılanlar! Ben zayıf bir kulum ama benim mübarek kimselere karşı sorumluluğum var. Burada oturuyorum ve benim vazifem onların istediği gibi durumlarımızı bir anlayışla açıklamaktır. Çünkü onlar bakıp görüyorlar ki şimdi bütün dünyanın insanları, bütün insanoğlunun burada ve âlemlerin Rabbinin ilahi huzurunda onlar için şeref ve övgü olan noktaları düşünmezler. Onlar buraya yeme ve içmek için gelmediler. Genelde düşünmeyen insanlar bu hayatta bulunması gereken hakiki hedeflerinin ve`ulûm el-`unâsır, (dört element) olduğunu zannederler veya hayal ederler. Çünkü şimdi insanlar baştan sona son hedeflerinin yeme ve içme ve cinsel ihtiyaçlarını, maddi varlıklarına ait olan herşeyi yerine getirmek olduğunu zannederler. Ve bu hakikatten yanlıştır çünkü âlemlerin Rabbi insanları asla hayvanlar gibi yaratmadı. Bizim bütün kâinatta özel bir yaratılışımız var. Ve başlangıçta buyurdu; "Ben yeni bir varlık getiriyorum." Başlangıçta ilahi varlıkları açıkladı. SubhanAllah.

İlahi varlıklar ilahi varlıkları bilirler. Mübarek varlıklar olan melekler göklerle sınırlıdırlar ama göklerin üstünde başka seviyeler vardır ki bunlar ilahi varlıklara aittir. Melekler içinde bulundukları ilahi zuhuratı biliyorlardı ama onun dışındakileri bilmiyorlardı. Onun için âlemlerin Rabbi onlara, “Ben yeni bir varlık getiriyorum,” diye beyanat yaptı. Evet ve onlar dünyada halife olacaklardı. SubhanAllah. Estâuğuzubillah:

(Bakara:30) وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةً۬‌ۖ

<>

Ve bu o kadar sırlarla doludur. Sırlar okyanuslar gibi. Melekler okyanuslara yüzeysel bakarlar ama dipsiz okyanusların içinde olanı bilmezler. Onlar sadece bizim bir okyanusa bakıp yalnız su gördüğümüz gibi bakarlar ama onun dışında bilmeyiz. Ve melekler bakarlar ve bir okyanus görürler. Ve "halife" hakkında melekler yalnız o kelimeyi anlarlar ama nereye ulaşır, nereden başlar, nerede sona erer bilmezler. Onlar "halife" derler. SubhanAllah, bu ilahi Ayet-i Kerîme bir okyanuslar gibidir: Inni câilun fil ardi halife, "Yeryüzünde bir halife yaratacağım." Allahu Ekber.

O herşeye Kâdir olanın halifeye ihtiyacı var mı ey ulemalar? Âlemlerin Rabbinin ne demek istediğini biliyor musunuz? Kimse bilemez, ancak O bilir. Biz bir kimsenin okyanusa baktığı gibi bakarız ama o okyanustan kim sorumludur kimse bilmez. “Ben bir halife yapıyorum.” Ne için? O yaratılış okyanusu için. “Yeni bir varlık yaratıyorum ve onu şereflendiriyorum ve de övüyorum. O bana aittir.” Allahu Ekber. Herşey Ona aittir. Ve O’na ait deyince onun o yeni varlığa ihtiyacı olduğunu zannetmeyin, hayır. Veya Âlemlerin Rabbinin sayısız yaradılışları, sayısız makamları, sayısız varlıkları yaratmaya ihtiyacı olduğunu zannetmeyin. Onun ihtiyacı yoktur. Subhanallahu Aliyil Aziym.

Onun için melekler şaşırıp, “Ey Rabbimiz, Siz bir halife yaratacaksınız, fil ardi halife?” dediler. Elif Lam kullanmaz. Bu yeni varlığın hakiki durumunu kimse bilmez veya Yaratanın dünyada neden halife yaratmasını isteğini kimse bilmez. Bu dünya daha önce yaratılmıştı demektir. Ne zaman yaratıldığını kimse bilmez, ancak O bilir. O dünyanın üzerinde kim vardı? Halifesiz miydi? Ve o beyanat olduğu vakit, zaman ve mekân yaratılmamıştı.Ve buyurdu: “Ben 'yaratıyorum' demiyorum ama (önceden beri) Benim gizli okyanuslarımda bulunan yeni bir varlığı 'tayin' ediyorum. Onları gizli okyanuslarımdan alıp buraya, dünyaya getirdim,” buyurdu. Bu olmalı! “Yaratıyor,” demeyin. Zaten Ilahi Huzurda vâr idi. Meydana gelmelerinin, yaratılmalarının başını bilmezler. Onları meydana getirmek istedi ki insanlar bu dünyanın asla sahipsiz olmadığını görsünler diye. Ve Âlemlerin Rabbi ilahi varlıklar, melekler dünyası kendi haklarında ve yaradılışlarının ve meydana gelmelerini bilmelerini beyanat etmek istedi. Meleklerin kim için yaratıldıklarını bilmelerini istedi.

Ey ulemalar! Esselamun Aleyküm! Ona ikram edilen Ayet-i Kerîmelerin hikmetlerini ve ilmin hakikatlerini açığa kavuşturmalıyız. Bu kâinatın kim için hazırlandığını netleştirmek istedi. Bu melekler için değildi.

Ve Âlemlerin Rabbi, innî câilun fil ardi halife, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım," buyurmakla bunu açığa kavuşturdu. Ben oraya halife getiriyorum. Kimse Cenâb-ı Allah’ın halifesi olamaz çünkü O ezelden evveledir. Onun ihtiyacı yoktur. O Varlığını kendinden sonra bir halifeye bırakmayacak. O Evvel ve Ahirdir ve Zahir vel Batıl.

Cenâb-ı Allah yeni bir varlık yaratmak istedi, onlar Ilahi Huzurdalardı. Onlar ilahi kimseleri bilsinler diye onlara Melekût âlemini (Âlemul Melekût), göstermek istedi. Bu kâinat kim için meydana geldi diye. O halifenin bu dünyadaki bulunma amacı veya hakiki hedefı neydi? Bu mühimdir.

Ey Selefi ulemaları! Anlayışlarınızı daha fazla keskinleştirmeye çalışmalısınız. Anlayışlarınızı hapis etmemeniz gerekir. Ve sağ taraf, sol tarafa, ön ve arkaya, yukarı ve aşağıya değmesin diye anlayışınızı kapatırsınız. Bu yeni bir varlık meydana gelsin diye yeni bir açılıştır. Ve bilmelisiniz ey Ezher-i Şerif ulemaları ve Şii ulemaları ve her şekil dini insanlar, anlamalısınız ve sıradan insanların anlayış seviyelerine göre beyanat etmelisiniz. Biz sıradan insanlarız. Gelip, koşarız, inerçıkarız. Ama ne için? Temiz anlayışlı kimseler bizim burada ne için olduğumuzu, biz bu gezegende neden olduğumuzu, bizim meydana gelmemizin hakiki hikmeti nedir diye sorarlar.

Bu noktayı, bizim bazı bilinmeyen şerefli varlıklar için yaratıldığımızı insanlara açıklamalısınız ey ulemalar! Bu insanların bilinçlerini sükûn ettirmek için bazı hakikatlerdir. Ki insanlar biz bu amaç için veya o amaç için meydana geldik desinler ki kanaat getirsinler. Ve bütün Peygamberler, selamet hepsinin üstüne olsun, özellikle Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.), Meded Ya Sultanul Enbiya (Mevlana Şeyh ayağa kalkıp oturur.). Onların hakiki vazifeleri, ki onlar göklerden giydirilmişlerdir ki bizim varlığımız ilahi varlıklara ulaşsın. Ama bu gezegende biz böyle maddelerle giydirildik: toprak, su, ateş, hava. Bizim hakiki varlığımız kuşatılmış ve bu dört unsurlara hapsedilmiştir. Ve bir yumurta gibi olur. Yumurtayı bir tavuğun altına koyarsak ve üstüne oturursa bir süre sonra tavuk olur.

Bunun gibi bizim buradaki hakiki varlığımız bu dört unsurların içindeydi ve onun bu gezegendeki o hayat seviyesinde ihtiyacı vardır. Tavuk için bu üç haftadır. Bu gezegendeki insanoğlunun hakiki varlığı ortaya çıkması için bazılarının senelere, bazılarının aylara, bazılarının da daha az veya fazlasına ihtiyacı vardır. Ve ölüm gelince bu açılır ve oradaki hakikatlerini görürler. Ve beklemedikleri bir seviyede olurlar. Onlar bu hayatta dört unsurlar tarafından kuşatılmışken böyle bir beklenti içinde bulunamazlar. Cenâb-ı Allah Subhanehu Ve Teâlâ buyurur;

(Enbiya:91) فَنَفَخۡنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا

<< Biz ona ruhumuzdan üfledik>>

Ey ulemalar! Nerde o? Siz Kurân-ı Kerîmi anlar mısınız? Kurân-ı Kerîm nerede, bizim seviyemiz nerede? Bu insanların kendi haklarında anlamaları için ilk ve en basit seviyedir. Cenâb-ı Allah ne buyurur?

Ve nefekha fîhi min rûhihi, "Biz ona ruhumuzdan üfledik." Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? İnsanlara ne için üfledi? O neydi? Min rûhihi. Bu ruh nedir? İnsanoğluna ikram edilen o bilinmeyen kimlik nedir? SubhanAllah. Söyleyin, bir anlam verin. Ve nefekha fîhi min rûhihi. Ulemasanız, "Min rûhıhı" nin (Ruhumuzdan) ne olduğunu söyleyin. Ruh-ul Kudüs mü zannedersiniz? Ruh-ul Kudüs mü yoksa Ruh-ul Kuddüs mü? Ne anlarsınız?

Öğrenmeli ve insanlara Ilahi Huzurda ikram edilmiş olan ilahi durumlarını öğretmelisiniz. Ondan sonra insanlar o şeref için elinden gelenin en iyisini yapmaya koşarlar. Ve o açılış geldiği zaman onlara sonsuz rahmet iner. Onun için bize baştan sona kadar en iyisini yapmamız emredildi ki Rabbimizin Ilahi Huzurunda en iyi makama, en iyi yere, en iyi anlayış ve en iyi vasıflara ulaşalım. İlahi Huzuru bir seviye zannetmeyin, sayısız seviyelerdir. Bizim için yapılmış olan o sayısız seviyelere ulaşmaya, dokunmaya ve girmeye çalışın. Çünkü biz dört ünsurdan yaratıldık. Allahu Ekber.

Ve şimdi biz cahillik içindeyiz. Şeytan en iyisini yapmasınlar diye en şerefli varlık peşine koşar. Ama Şeytan insanoğluna en fenasını yapmaya zorlar. Ve Peygamberler gelip, “Ey insanlar, elinizden gelenin en iyisini yapın,” dediler. Şeytan gelip, “Hayır, en iyisini yapmak sizin için iyi değildir. Gelin beni takip edin. Ben size öyle yollar öğretirim ki o kadar mutlu, o kadar hoşnut, zevki sefada olursunuz,” der. Onun için insanların bazıları gider ve insanlara, “ Ey insanlar, gelin en iyisini yapın,” diyen mübarek kimseleri kabul eder. Bunlar çok azdır. Ve Şeytanın talimlerini takip edenler çoğunluktadır. Şeytan insanların zihniyetlerine en fena şeyleri koymaya çalışır. Ve fena şeyler perdeler, perdeler, perdeler olur ve sayısız perdeler olur ve İlahi Huzura ulaşamazlar. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar, gelin dinleyin ve sizin bir anlayış için yaratıldığınızı anlamaya çalışın. Kendinizi anlamazsanız siz Yaratanı anlayamazsınız. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Estağfurullah.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum duuuum Allah”

Fatiha.

40? (45 dakika) 45? Çok fazla.( Mevlana tebessüm ediyor ve iki rekat şükür namazı kılıyor.)

(Şeyh Hişam ve pekçok kişi selam gönderiyor.) Nerede Şeyh Hişam? (Endonezya'da) Maşallah, ona ve herkeze selamımı gönder. Elhamdulillah.

UA-984942-2