Go to media page Available in: English   Turkish  

CENNETIN NESİLLERİYİZ

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Nisan 19, 2010 Lefke, Kıbrıs

Meded Ya Sultanul Evliya. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah (s.a.v). En şerefli ve şanlı halifen hürmetine ilahi destek istiyoruz.

Ve Esselamun Aleyküm İbadallahi Salihin diyoruz.

Esselamun Aleyküm Ya Ricalallah

Esselamu Aleyke Ya Sahibel Zaman

Esselamun Aleyke Ya Kutbul Aktab

Esselamun Aleyküm İbadallahis Salihin

Senin ilahi desteğine bakıyoruz çünkü biz zamanımızda en ihtiyaç sahibi olanız. Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Şeytan kendinden başkasının daha kuvvetli olmadığını zanneder. Ve ben de kendisinin varlıkların en aşağı seviyede olduğunu söylüyorum. Kimse Şeytanın seviyesinin aşağısında olamaz, en aşağı olandır. Ama kendisini kuvvetli zanneder. Ve Âlemlerin Rabbine sığınıyoruz. Bize Euzubillahimineşşeytanirraciym demeyi emretti. Ve bize ilahi kılıç Bismillahirrahmanirrahiym ile ilahi destek ikram edildi. Bismillahirrahmanirrahiym bu hayatta, kabrimizde, kıyamet gününde, hüküm gününde bizi korur, Bismillahirrahmanirrahiym. Allahu Ekber.

Ey katılanlarımız şimdi size geliyoruz. Esselamun Aleyküm, bugün nasılsınız? Çok fazla para topladınız mı? Doğruları söyleyin. Evet, şimdi herkes daha fazla ve fazla bu gezegendeki bu hayatın saçma hazinelerini toplamak isterler. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah. Ey Rabbimiz, en şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in hürmetine (Mevlana Şeyh ayağa kalkar ve oturur). Eğer bu dünyada hazinelerin kıymeti olsaydı Cenâb-ı Allah bu hazineleri en sevgilisinin üstüne yağmur gibi yağdırırdı. Göklerden inciler, elmaslar, yakutlar, zümrütler yağdırabilir. Evet yapabilir mi ey insanlar?

Ey Selefi ulemalarımız, merhaban. Nasılsınız? Dünyayı seviyor musunuz? Zannedersem sadece bir el dolusu insan bulabilirsiniz…nefret eden… Çok az insan bulursunuz ki inciler yağmuruna , elmaslar yağmuruna, yakut yağmuruna, zümrüt yağmuruna, pekçok çeşit kıymetli taşlara kendini hazırlamasın. Yağarsa ooo….O yerde bir şey almaya koşmayacak kimse olduğunu zannetmiyorum. Çok, çok, çok az kimselerdir. Kendinizi deneyin Selefi ulemaları. Kimseye söylemeyin ama kendinizi deneyin. “Ey Şeyh Gurrani, bir gün göklerden zümrütler ve pırlantalar ve elmaslar yağarsa nasıl olursun?” deyin.

Ne düşünürsün dürüstçe söyleyin. "Ben bir tane bile almaya koşmam," deyin. Bunu söyleyebilir misin? En şereflinin hürmetine söyleyin. Bir inci, bir elmas toplamaya gider misiniz? Ne düşünüyorsunuz? Evet.

Nefsimiz bize der;

“Cevherler yağarsa burada nasıl dururum, mümkün olduğu kadar taşırım, toplamalıyım. Bir deve ve iki torba getirmesem bile ama en azından. Evet beyim, çok bakmam ama o kadar güzeller. Belki hanımım çok mutlu olur, ceplerime bu pırlantalardan biraz koymalıyım. O vadiye cevher yağdı dersem hanımım bana sopayla gelir ama bu kadar taşıyamaya utanıyorum. Ama hatırlıyorum ki…”

“Ey sevgilim, böyle elmasları sevdiğin için aldım çünkü ben büyük bir âlimim onun için sadece seni mutlu etmek için aldım.”

“Ey büyük Şeytan, sen Şeytansın. Neden bana bir el dolusu getirmedin ve sen bana gelip, 'Sen Zahidsin' diyorsun. Zahid nedir? Neden bana getirmedin?”

Evet, Selefi ulemaları Cenâb-ı Allah Kâdiru Muktedir, herşeyi yapabilir. Belki çöllerde yağmur yerine cevher yağdırır. Ne düşünürsünüz? Ne yapabilirsiniz? Allahu Ekber. Ey insanlar, bir zamanlar, özellikle şeriat doktorları, Cenâb-ı Allahın buyurduğunu dinlemelisiniz. Bismillahirrahmanirrahiym. (Mevlana Şeyh ayağa kalkar)

(Bakara: 155) وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

<>

Bu Ayet-i Kerîme’yi biliyor musunuz? Ve la-nebluvennekum bi şey. Allahu Ekber Allahu Ekber. Cenâb-ı Allah buyurur; “Ben kullarımı asla imtihansız bırakmam. Ben hepsini imtihan ederim. Bütün mükellef, sorumlu olan yetişkinleri imtihan ederim. Cenâb-ı Allah وَلَنَبۡلُوَنَّكُم ve la-nebluvennekum bi şey buyurur; “Ey kullarım, Ben sizi bırakmam, herkesi her seviyede pekçok şeylerle imtihan ederim. Sizi çok değişik imtihanlarla deneyeceğim.”Anlıyor musunuz anlamıyor musunuz Selefi ulemaları? Neden insanlara söylemezsiniz? Bütün ulemalarda, “Biz ulemayız ve Ehlisünnet Vel Cemaatin" veya "Şiilerin eğitilmiş insanlarıyız” derler. Cenâb-ı Allah’ın bu hitabı onlara da gelir. Ama Âlemlerin Rabbi kullarına bakar ve onları dener ve imtihan eder. Onlardan bazılarını arıların kovanına oturtturur. (Bir müride) Bu da uyur. “Burada dur ama dokunma, bu emanettir. Dokunma,” buyurur. Âlemlerin Rabbi dokunma buyurur ve Şeytan dolanıp gelir ve der;

“Burada ne yapıyorsun?”

“Ben bu bal kovanların bekçisiyim.”

“Bazılarının tadına baktın mı?”

“Bana tadına bakmak yasaktır.”

“Neden? Yeme ama biraz tadına bak, bak ben tadıyorum. ”

“Dokunma!” diye Şeytana bağırır. “Dokunma, bu emanettir.”

“Biraz bu şekil (ağzına at).”

“Yapamam” Şeytan onu aldatana kadar ve ona tuzak kurana kadar ve ona sayısız hilelerini kullanana kadar hiç bırakmaz.

“Biraz (tadına) bak. Bana birşey oldu mu?” der.

“Hayır” Bunu şeytan yapıyor diye asla aklına gelmez. Bakar ve alır ve birşey olmazsa o da (ağzına alır).

Ey insanlar, ey ulemalar, Selefi ulemaları. Selefi ulemalar veya başka şeriat doktorlarından veya Ezher ulemalarından hiç duymadım ki hitaplarından insanları ikaz etsinler ve “Ey insanlar, biz cennet neslindendik nesl el-Cennet,” dediklerini hiç işitmedim. Evet bilmeyiz. Çünkü böyle şeyler söylemezsiniz. Selefi ulemaları bunları söyler misiniz? İnsanlara hitabınızı ve açıklamanızı yapın. Hiç “Ey insanlar, siz cennetin neslindendiniz,” diye söylediniz mi? Bu doğru mu değil mi? Bu tamamen doğrudur. Ve ne oldu? Biz nesl, Cennetin neslindeniz. Ne oldu da cennetten kovulduk? Neden söylemezsiniz? Bunun sebebi nedir? Neden Âdem ve Havva’ya olanı açıklamazsınız? Neden onların yaradılışlarının başını konuşmazsınız? Estâuğuzubillah; Rabbuba Celle Ve Âlâ Gal. (Mevlana Şeyh ayağa kalkar)

(Bakara:30) وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةً۬‌ۖ

<>

Bu şerefi Cenâb-ı Allah meydana getirmek istedi. Ve halifeler bütün yaratılanların en yüksek makamında. Sadece başkaları değil ama halife olmaktır. Bu ilim okyanusudur. Bana konuşmak için geleni söylerim. Böyle şeyler hakikatte Âdem'e açılan ilim okyanusudur ki Cenâb-ı Allah onu ilahi elleriyle yarattı. (Mevlana geri oturur)

Ey Selefi ulemaları, Cenâb-ı Allah, Allah Celle Celaluhu halifelerine eller verdi. Kendisinin elleri yok mu zannediyorsunuz? Elsizdir ve bize el mi verdi? Ve O elsiz mi? Nedir bu? Cevap verin. Cenâb-ı Allah’ın elleri vardır ama Âlemlerin Rabbinin ellerinin hakiki varlığını bilemezsiniz. Onun sonsuz hazinelerinden kim verir? Kim herşeyi ikram eder? Kim göklerden ışınlar gönderir ve dünyaya sayısız zevkler verir? Ve siz, insanoğlu yersiniz ve zevklenirsiniz ve sonsuz hoşnutluğa erersiniz. Bunları elsiz mi gönderdi? Böyle şeyleri bilir misiniz? Ben bilmem ama şimdi geliyor ve konuşuyorum. Ben birşey bildiğimi iddia etmem, birşey değil. Ama Cenâb-ı Allah ilahi iradesine göre sevgilisine gönderir. Ve sevgilisi ümmetinden bazılarına gönderir ki onları kimse bilmez. Sadece o en çok bilinen, Peygamberler Mührü bilir, Rabbinin ona verdiği kadarıyla. Nasıl verir? Selefi ulemaları söyleyin, söyleyin, hakikatleri söyleyin çünkü bazı insanlar sorar ve şimdi insanlar baştan sona kadar sarhoşlar ve böyle sorular sorarlar.

Evet Âdem (as) ve Havva (as) cennetteydi çünkü onların makamları çok yüksekti ve bu şerefle dünyaya gönderilmeleri imkansızdı. Dünya sorunlarla doluydu, heryer sorunlarla dolu. Herşey insanlara, insanoğluna zahmet verir. Ama Âlemlerin Rabbi o yeni varlığına onların makamlarına ve şereflerine göre bir yer olsun istedi. Onun için Cennet meydana geldi ve Cenâb-ı Allah Âdemi orada yarattı ve yükselti.

Ondan sonra ne oldu? Çünkü insanlar imtihan edildiler. Cenâb-ı Allah Âdem'e daha fazla vermek istedi. Ona daha yüksek Cennet makamları vermek istedi ama ilk imtihandan aşağı indi. “Hayır çıkmalısınız,” dedi. Ey selefi ulemaları bunun sebebi neydi biliyor musunuz?

(Araf:19) وَلَا تَقۡرَبَا هَـٰذِهِ ٱلشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ

<>

Ayet-i Kerîme mi? (Mevlana Şeyh ayağa kalkar) Subhanehu Ve Teâlâ Cenâb-ı Allah buyurdu; Ya Âdem! Âlemlerin Rabbinin ilahi emri; “Size herşeyi veriyorum ama size bu ağacı yasaklıyorum. Ben sizin Rabbiniz, sizde Benim kullarımızsınız. Benim sizi imtihan etme hakkım var. Her imtihan bir kimseye yükselmeye veya inmesine sebeptir.” (Mevlana Şeyh oturur)

Evet, beni arıların kovanları hakkında konuşturuyorlar. Şeytan gelir ve “Biraz” der. Cennete gelip de “Yeme ama tadına bak, tadına bakarsan mutlu olurum. Ben sana daha fazla şeref vermeye geldim ve sır ilimlerden daha fazla bilirim,” dediği gibi. Bu öyle şeylerle dolu bir ağaçtır ki bunu Âlemlerin Rabbinden başkası bilmez. Ama onlar şeytâni fikirleri dinleyip, işitip takip ettiler. “Yeme ama biraz tadına bak.” Buraya (ağzına) koyunca ilahi varlıktan onların üstlerine yağan kesildi ve çıplak kaldılar.

Ey insanlar, böyle ilimleri söyleyin. Kurân-ı Kerîm bir hikâye kitabı değil ama hikmetler almalısınız. İnsanlara, “Dünya peşine koşmayın ama ilahi ikramlar peşine koşmaya çalışın,” deyin. Onların peşine koşun, daha aşağısına değil. Ve Cenâb-ı Allah imtihan eder ama ulemalarımız böyle şeyler söylemezler. Ben birşey değilim ama bana doğudan batıya bütün insanlara hitap ettirirler. Kitap verilmiş insanlarda. Tevrat ikram edilenlere, İncil iş-Şerif ikram edilenlere, onların hepsinin şeytâni hallerini bombalıyorum. Bu benim vazifemdir. Bu çok çok çok basit bir bombalamadır. Ağır bombalama benden sonra gelecek. Ey insanlar, bakın, dinleyin, kabul edin yoksa ağır bombalama sizi alıp götürür. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin ve size rahmetinden versin, en şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine! (Mevlana Şeyh kalkar ve oturur)

Fatiha.

Tövbe Ya Rabbi, Tövbe Ya Rabbi, Tövbe Estağfurullah Tövbe Ya Rabbi.

(40 dakika) MaşaAllah, elhamdulillah. (619 000 kişi dinlemiş) MaşaAllah (Mevlana Şeyh sevinçten kıkırdıyor).

(Kameraman, Şeyh Nazım'a telefonu uzatıyor)

MSN: Hişam Efendi mi? (gülümsüyor)

Kameraman: Hacı Neziha, seyyidi (Şeyh Nazımın çok değerli kızı)

(çok güzel bir telefon görüşmesi)

MSN: Haa, Selamun Aleykum .

HN: Selamun Aleykum

MSN: Nasılsın Neziha?

HN: Elhamdulillah. Çok güzel sohbet verdin gene bu gece. Gene başka kapılar, başka tecelliler, mâşallah, mâşallah. Allah keyfini arttırsın!

MSN: Eh, napalım? Allah istedigi gibi. Onlarda ilim bitmezki. Bir söylesek, bizimki hadi bir gün, iki gün, üçüncü gün bizde biteceğiz.

HN: Allah bitirmesin, Allah sizden ayırmasın.

MSN: Lakin bu ilahi teyiddir (destektir). Cenabı Hakkın lütfu keremidir. Vakit saat geldi bu Şeytanın saltanatı yıkılacaktır!

HN: Amin amin! Siz yıkıtacaksınız onu inşallah.

MSN: İşte budur. Işte budur, budur. Hişam Efendi gibi genç adamlar istiyor şimdi. Herkez vazifesini alacak, bir taraftan yıkacaklar.

HN: Inşallah, inşallah

MSN: Nasıl çocuklar?

HN: Iyiler elhamdulillah. Ellerinden öperler. Şeyh Hişamda iyi. Washigton'a Pakistandan vezirler geldi. O vezirleri Şeyh Hişam davet etti. Gereken hükümeti Şeyh Hişamdan talep etti bu vezirlere, Washington'a gelmeleri icin.

MSN: Allah onun derecesini âli (yüce) eylesin.

HN: Amin. Onun için yarın gelir kısmet olursa. Onunda cok selamı var. Ellerinden oper..

MSN: Bende selam ederim, sakallarını öperim. Yaşasın! (çoşkulu bir şekilde gülüyor)

HN: Sende yaşa baba, sende gör baba, maşallah bu yaşın, cübbede çok yakıştı sana bugün (Sultanın üzerinde yeşil bir cübbe var).

MSN: Öylemii?

HN: Çok güzel .

MSN: Yok yaw, cübbe?

HN: Nûrunda, çok nurlusun bu gece maşallah.

MSN: Allah Allah, Allah Allah aman ya Rabbi...

HN: Şöyle, güneş gibi parlıyorsun maşallah.

MSN: Allah razı olsun, Allah sizede nur versin. Amin amin.

(telefondan sonra)

Ah Ya Rabbi, ah Ya Rabbi.

UA-984942-2