Go to media page Available in: Spanish   English   Turkish  

İnsanlara Karşı Nazik ve Yumuşak Olmamız Emredildi

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazar, Haziran 27, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Seyyidi

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Subhansın Sultansın

Ey Rabbimiz, sonsuz rahmetlerini en sevgili, en şerefli ve şanlı olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’e ver. Zidhu Ya Rabbi İzzen Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultana. Rağmen Âlâ Enf şeytan ve takipçilerine. Sümme Selâmu Aleyk Ya Sahibel Zaman! Ey bu gezegende sultan olan Kutbul Mutesarrif!

Esselamun Aleyküm katılanlarımız, ve Rahmetullahi ve Berekatuhu! Gelin ve dinleyin. Şeytan ve şeytani yolları takip etmeyi bırakın. Rabbimizin kulları olmaya çalışın; bu size fayda sağlar. Dünya size asla bir fayda sağlamaz, hayır. Milyonlarca ve milyarlarca insanın kabirleri üzerinde yürürsünüz ve onlar ağlarlar, ağlarlar, ağlarlar; ama siz işitmezsiniz. İşitseniz düşüp ölürsünüz. Bu mütevazı bir sohbettir. Esas gaye, esas amaç sadece size hatırlatmaktır, size bir soru sordurmaktır: “Ben kimim ve nereden geldim? Beni yokluktan kim var etti? Ve bir süre sonra benim varlığım alınacak ve nesyen mensiyye, unutulup gideceğiz. Unutulacağız, unutulacağız, unutulacağız.”

“Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym” deyin. Yaratanınız, her şeye kâdir olan Allah’a vaktinizi ayırın. Subhansın Ya Rabbi, Sultansın Ya Rabbi! Biz sadece Senin razılığını istiyoruz. Ilahi eğitimlerin esas gayesi, Yaratanı kendimizden razı etmektir. Bunun dışında ne istersiniz? Rabbimizi kendimizden razı etmek iyi, en iyi müjdedir. Bunun dışında ne vardır, ey ahmaklar? Ne istersiniz? Yaratanı kendinizden razı etmezseniz, bu hayatta ve gelecek hayatta hoşnut olamazsınız. Asla! Bu çok mühim noktadır Şeyh Hişam Efendi. İnsanlar memnun olmak için koşuyor. Bunun burada ve buradan sonra da yolu nedir? Biz Rabbimizi kendimizden razı etmek istiyoruz.

Ey Selefi ulemaları! Neden insanlara söylemiyorsunuz? Bu, insanlara açıklamanız gereken en mühim noktadır. Çok fazla şöyle böyle konuşmayın. Sadece “Ey insanlar, Yaratanınızı, Rabbinizi kendinizden razı etmezseniz, ne burada ne de bu hayattan sonra hoşnutluğa ulaşamazsınız.” deyin. Hayatımızın eyyaamen ma’dûdât (sayılı günler) olduğunu biliyorsunuz. Kurân-ı Kerîm, okyanuslardır. Bu, Ayet-i Kerîme’nin bir parçasıdır:

يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ كُتِبَ عَلَيۡڪُمُ ٱلصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِڪُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَتَّقُونَ أَيَّامً۬ا مَّعۡدُودَٲتٍ۬‌ۚ

(Bakara: 183) << Ey iman edenler! Oruç, sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Sayılı günlerde olmak üzere.>>

Kurân-ı Kerîm’de hiçbir şey böyle basit olmaz. Şimdi bu gelen parça okyanuslardır. İnsanları uyandırmak için bir anlam veriyor, insanlara işaret ediyor: “Ey insanlar, burada sayılı günleriniz var. Bazılarınızın belki bir günü, bazılarınızın belki on günü var. Bazılarınızın belki bir senesi; 365 günü var. Bazılarınız on saygılı günun on katıdır, bazılarınıza 365 günün kırk katı ikram edilmiştir. Bazılarınıza 365 günün elli katı, bazılarınıza yüz katı ikram edilmiştir. Bunların hepsi eyyamen ma’dudat, sayılı günlerdir, biter.

Ey Selefi ulemaları, şeriat doktorları ve Ezher-i Şerif ulemaları! Neden söylemezsiniz? Neden söylemezsiniz ve Cenâb-ı Hak emreder:

(Zâriyat:55) وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

<< Hatırlat, çünkü hatırlatmak inananlara yarar sağlar >>

Tamam, acayip. La Hâvle vela Kuvvete illa Billâhil Aliyil Aziym. Ve zekkera fe innez zekera tenfe`ul mu’minîn, “Hatırlat, çünkü hatırlatmak inananlara yarar sağlar.” Sıfatun Enbiya-i. Göklerden gelen ilahi emir: Kullarıma hatırlat ki bu gezegende, bu hayatta sonsuz yaşayacaklarını zannetmesinler, hayır. Onlar hayatlarının eyyamen ma’dudat, sayılı gün olduğunu bilsinler. Bittiği zaman alıp götürürler. Ölüm meleği her an gelir. Hayatının günlerinin yazılı olduğunu bilir ve onu karşında bulursun. Ve sana “Emanetini ver!” der. Evet. Melekler ruhunuzu Erva âleminden, manevi dünyadan getirirler. Ve doktorlar annesinin rahminde yeni doğacak olan bebeğin kalbi nasıl atmaya başladığını görmeye çok heveslenirler. Onun kalbi nasıl atmaya başlar? Buna asla ulaşmadılar, asla bilemediler. İnsanların hayatları annelerinin rahminden nasıl başlar? İlk hareketi kim yaptırır? Kalbe ilk emri kim verir? Kalp itaat eder ve pompalamaya başlar. Allahu Ekber Allahu Ekber. Evet. Ahmak insanlar! Şimdi, bu dünyada yaşayan bütün insanlar ahmak ve ahmaktan daha fazladır, bunu düşünmezler. Onlar böyle acayip aletler yapmayı düşünürler. Kendinize bakın, çok dar bir yerde ve suyla dolu bir torbada hayatınız nasıl başladı? Onu bırakın. SubhanAllah SubhanAllah SultanAllah SubhanAllah. Ya Rab Ya Rab bizi affeyle. La Hâvle Vela Kuvvete…

O günde dışarıya çıkartıldığın zaman Âlemlerin Rabbi, Yaratan o kimseyi dünyaya getirmek için yeni melekler gönderdi. İnsanlar, aynı meleklerin getirdiğini zannediyorlar, hayır. Her yeni birisi için yeni melekler geliyor. O melek asla başkasını getirmez, hayır, hayır. SubhanAllah. O, bebeği dışarıya çıkartır, açar ve bebek nefes almaya başlar. Bu gezegende kaç gün hayatta kalacağı yazılıdır. Allahu Ekber-ul Ekber. Eyyamen ma’dudat! Bu mühim noktayı, insanlara hatırlatma olarak neden söylemezsiniz? Ne yapıyorsunuz? Sizin kitaplarınız nerede?

Ey Vehhabiler! Kitaplarınız nerede? Böyle şeylerden bahsedip bana getirin. Siz sadece başınıza hatta takmasını biliyorsunuz. Ve bazılarınız bu şekilde oluyor, bu İslami değildir. Başınızı Arafat günü hariç açamazsınız, öbür günlerde başınızı tâzim için örtmelisiniz. Cenâb-ı Hakka en fazla saygınızdan dolayı başınıza bir şey takmalısınız. O kıyafetleri nereden getiriyorsunuz? Pantolonları, ceketleri ve kravatları? Söyleyin Vehhabiler! Sonunuz geliyor. Eğer ısrar ederseniz, sizi öldürmek için bedenlerinize bazı virüsler gelir. Size akşam gelirse sabaha ölürsünüz. Ben sadece bir ikazcıyım, sizi ikaz ediyorum. Siz yanlış yoldasınız ve Ehli Sünnet ve ‘l-Cemaati suçluyorsunuz. Bu yetkiyi size kim verdi? Söyleyin! İnsanları uyandıracak kitaplarınız nerede? Nerede? Siz sadece Ehli Sünnet ve ‘l-Cemaat’le kavga edersiniz. Onlar Sünnet-il Rasulu takip ederler, Seyyidel Evveliyn vel Âhiriyn. (Mevlana Şeyh Nazım tâzim

için ayağa kalkar.) Ayağa kalkın! Ayağa kalkın yoksa yarına ölürsünüz. Ben en zayıf olanım, en zayıf. Ve bu zayıf kimse bir şey yapamaz dersiniz. Sineklerin de en zayıf olduğunu ve sizin gibi Nemrut’u da alıp götürdüğünü bilmiyorsunuz. Onu ve ordularını alıp götürdü.

Ben zayıfım, çok zayıf; ama bazen kuvvetliyim. Rabbim emrederse hepinizi sabaha alırım ve size görünmez askerler gönderirim. Siz buna virüs dersiniz. Dillerinizi tutun; tutmazsanız, sizi yukarıdan aşağı bağlarız. Böyle en zayıf kula veya Ehli Sünnete saldırmayın. Hayır, siz yanlış yoldasınız. Doğru yol doğrularla olandır. Sizin takip ettiğiniz doğru kimseler kimdir, söyleyin! Abdulvehhab mi? Bu mu sizin yolunuz, imamınız? O şimdi nerede sorun ve bana söyleyin. Ey insanlar!

(Nisa:71) خُذُواْ حِذۡرَڪُمۡ

<>

SubhanAllah, Allah Azze ve Celle her şeyi öğretiyor. Huzû hizrakum, “Tedbirinizi alın.” En yüksek tedbirinizi alın; çünkü şeytan peşinizde. Biri arkanızda sizi gönderir, başkası önünüzde sizi yönetir. Ve “liderlerimiz...” dersiniz. Kendisine taklit liderlik yapan kimse ilk önce ateşe gidecektir ve onları takip edecekler, onlar zalimlerdir. Allahu Ekber Aleyküm. Ehli Sünnet ve ‘l-Cemaat’e saldıran insanlara neden söylemezsiniz? “Ey insanlar, hayatınız sadece eyyamen ma’dudat, sayılı günlerdir: daha az veya daha çok olamaz.” Ve hayatınızda ne yapmanız gerekiyor? Birbirinizle savaşmak mı yoksa başka bir şey yapmak mı? Başka birşey yapmak. Bu nedir? Neden takipçilerinize Rabbinizi, Allahu Ekber Celle Celaluhu nasıl razı edeceklerini öğretmezsiniz? Rabbini kendinizden nasıl razı edersiniz? Rabbinizi kendinizden nasıl hoşnut edersiniz? Bunu neden söylemezsiniz? Bunları neden yazmazsınız? Nerede o kitap bana gönderin. Cenâb-ı Hak emrediyor, SubhanAllah Allah Celle Ve Âlâ:

(Ankebut:46) وَلَا تُجَـٰدِلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلۡڪِتَـٰبِ إِلَّا بِٱلَّتِى هِىَ أَحۡسَنُ

<< İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin >>

Cenâb-ı Hak Celle Celaluhu emrediyor: İncil, Tevrat, Zebur ehli kitap kimselere, tartışmalarınızda heyyin leyyin, kolay, yumuşak olmayın. Rasul (s.a.v)’in sünneti, Rasulullah (s.a.v) ümmetine karşı en nazik olandı. Bu şiddeti nereden getiriyorsunuz? Başka bir kelime daha var; kaba olmak. Siz çok kaba insanlarsınız. İnsanları kendinizden ve eğitimlerinizden kaçırıyorsunuz; cünkü eğitimleriniz Kurân-ı Kerîm’in eğitimine karşıdır. Cenâb-ı Hak en sevgilisi Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’e buyuruyor: (Ankebut:46) وَلَا تُجَـٰدِلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلۡڪِتَـٰبِ إِلَّا بِٱلَّتِى هِىَ أَحۡسَنُ << İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin >> Bundan sonra nasıl bize saldırırsınız? Bizim günahımız nedir? La Hâvle Vela Kuvvete…

Söyleyin! Kitaplara yazın ve hitap edin. Neden yayınlarda bu kadar kabasınız? Cenâb-ı Hak heyyin ve leyyin, nazik olmanızı emrediyor. Neden nazik adamlar değilsiniz? Söyleyin! Bizi bırakın. Biz sizden sadece Cenâb-ı Hakkı kendimizden nasıl razı edeceğimizi soruyoruz. Tartışmayı bırakın ve insanlara Rabbini kendilerinden nasıl razı edeceklerini öğretin. Biz sizden başka bir şey istemiyoruz. Biz sizin paranızı istemiyoruz. Sizin taklit unvanlarınızı istemiyoruz, hayır. Biz sadece Rabbimizi kendimizden nasıl razı edeceğimizi soruyoruz. Kitaplar yazın ve bana gönderin; ama bunu yapmazsınız. Siz doğru yolda değilsiniz. İnsanlara “ Ey insanlar! Hayatınız eyyamen ma’dudat, sayılı günlerdir. Bir gün bu hayattan bilinmeyen dünyalara götürüleceksiniz. İlahi huzura götürülünce orada nasıl olacaksınız?” deyin.

Onları eğitin, tartışmayı bırakın. İnsanlara saygılı ve nazik olun. Ve etrafınızdaki kalabalığa verebildiğiniz kadar hoşnutluğunuzu verin. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Tövbe Ya Rabbi.

Fatiha.

UA-984942-2