Cuma, Eylül 24, 2010 Lefke, Kıbrıs
Esselâmun Aleyküm. Selamullahi Aleyhum Elfu Salât Elfu Selâm Ya Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammed (s.a.v.) Ve Alihi Ve Sahbihi Ecmaiyn. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym.
Ey doğudan batıya katılanlarımız! Ey âlemlerin Rabbinin kulları! Selâmun Aleyküm! Bu size şeref verir. Her zaman şeref isteyin; göklerin şerefini isteyin. Bu taklit hayat şerefinin peşine koşmayın. Bu hakiki bir hayat değildir, hakiki hayat cennette olacak. İnananlar için iyi günler ve en iyi şerefler olacak. Ama hakiki hayat ve şerefini istemeyenler burada ve buradan sonra mahrum kalacaklar. Cenâb-ı Hak bize Cuma namazına gelmeyi ve zikir çekmeyi ve birşey dinlemek için oturmayı ikram ettiği için şükür edin ki bu belki hepimize gelen ilahi şerefin sebebidir. Doğum günümüzden itibaren hergün yaşlanıyor, yaşlanıyor, yaşlanıyoruz ve sonunda bizim için bu hayatta yazılı olan bitecek. Bu hayatımız bitecek. Yani gitmeliyiz demektir.
Ey insanlar! Doğudan batıya katılanlar! Sizin için olanları dinleyebilirsiniz. Ama birde dinleyip saygı verenler veya işitip âlemlerin Rabbinin emirlerini, ilahi emirleri takip etmek isteyenler var. Cenâb-ı Hak ezelden ebede yaratır. Sadece bir tane dünya yaratmadı, sayısız, sayısızca! Bütün hesap makineleri kullansanız genede (bu rakama) ulaşamazsınız.
Bir zamanlar Peygamberler Mührü (s.a.v) buyurdu, "Cebrail (a.s.) beni en şerefli kimsenin yeri olan bir yere götürdü ve ben ondan olmak isterim." Kimse Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) şerefinin üstüne çıkamaz. Bir tören vardı ve Cebrail (a.s) ile beraberdi: “Bak, bunlar âlemlerin Rabbinin ordularıdır, bunları görebilirsin. Onların başına ve sonuna ulaşamazsın” dedi. Ve orduların yanından geçtiler ve askerlerin hepsi atların üzerindeydi. Ama bizim atlar gibi değil, ilahi atlar. Atlar değil, ama melekler. Âlemlerin Rabbinin orduları nûr gibi geçtiler. Oooo! Oooo ve Peygamberler Mührünü (s.a.v) selamladılar. Peygamberler Mührü (s.a.v) “Bunlar kimdir ey Cebrail” diye sordu. Cebrail (a.s.), “Bunlar âlemlerin Rabbinin ilahi ordularının kanatlarıdır. Ben yaratıldığım günden bu güne kadar onlara bakıyorum. Onların geçtiklerini, geçtiklerini, geçtiklerini görüyorum ama asla onların başlangıcına veya bitmesine ulaşamadım. Bu Cenâb-ı Hakkın Ayet-i Kerîmesidir.
(Müddessir:31) وَمَا يَعۡلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَۚ
<< Rabbinin ordularını ancak O bilir >>
İlahi ordularını âlemlerin Rabbi bilir; onların başını ve sonunu ve sayılarını kimse bilmez. Ve yaratılma ezelden ebede devam eder, asla durmaz. Şimdi bizde içindeyiz. Bizde içindeyiz ama gafil insanlarız. Asla dinleyip veya işitip veya âlemlerin ilahi emirlerine itaat etmeyiz. Biz âlemlerin Rabbine itaatkâr kul olsak bize daha önce kimsenin bilmediği ve daha sonra anlayamayacağı ikramlar verilir.
Ey insanlar! Bu gezegendeki insanlara bakmayın, onlar sarhoşlar gibidir. Dünya, bu taklit hayat veya sınırlı hayat insanları sarhoş gibi yaptı. Ve şimdi bütün insanlar sarhoştur; çok az insan uyanıktır, onlar sarhoş değildir. Sarhoş olmayanlar birşey anlarlar ama sarhoşlar asla anlamazlar. Onlar fırsatları veya bu hayattan sonra insanlara söz verileni, ebediyet için ebedi bir hayat verilecek olanı kayıp ettiler. Gelin ilahi daveti kabul edin! O zaman ebedi göklerde, göklerin nûrlarında ilahi huzura gidersiniz. Gelin ve kabul edin. Ama şeytan insanları sarhoş yapar. Ve sarhoş olanlar anlamazlar ve kaçarlar. Onlar hiç bir nasihati kabul etmez ve şeytanın onlara hakikati olmayan şeyleri öğrettiğini takip ederler. Bu doğudan batıya sorunların sebebidir. İnsanlar ne amaçla yaratıldıklarını ve hayatlarının sonunda ne olacağını anlasalar.
Bazı mübarek kimseler derler; “Ey insanlar! Biz daha fazla öğrenmek için fazla ilim, ilim, ilim isteriz” dersiniz. Ama bu hakiki bir ilim değildir. Hakiki ilim size birşey öğretir ki anlar ve onun hakkında bilirsiniz.
Herşeyden önce öğrenmeniz gereken, ey insanlar, kendi hakkınızda öğrenmelisiniz. “Ben kimim?” diye sormalısınız. Başka ilimleri bırakın ama kendiniz hakkında öğrenin. Siz kimsiniz? Kim olduğunuzu öğrenin ondan sonra daha fazla isteyin. Bu temeldir. Kendinizi bilmeden neden başka birşey öğrenmeye koşarsınız? Ne için? Kendi kimliğinizi bilmiyorsunuz. Kendiniz hakkında bir ilminiz yoktur. Nedir bu? Siz kimsiniz? “Ben şuyum buyum. Ben Ali'yim, Ömer’in oğluyum” mesela. “Ben Ahmed’in oğluyum” Kendi kimliğin hakkında bildiğin başka birşey var mı? Bu mu kendin hakkındaki ilim? Kendin hakkında birşey bilmiyorsan neden uzayda birşey görmeye koşuyorsun? Neden güneş hakkında birşey bilmeye koşuyorsun? Neden ay hakkında birşey bilmeye koşuyorsun? Neden Venüs veya Satürn hakkında birşey bilmeye koşuyorsun? Neden onların peşine koşarsınız? Onlar hakkında birşey bilip kendi hakkında birşey bilmemenin faydası nedir? Kim olduğunuzu bilmiyorsunuz. Senin kimliğin kapanmıştır. Neden sormasın?
Bize bunu kim öğretecek? Bu soruyu sormalıyız. Kimden kendi hakkımız hakkında öğrenebiliriz? Subhanallahu Aliyil Aziym. İnsanlar bu noktaya ulaştıkları zaman onlara kimlikleri netleşir. Çünkü kimlik kaydı göklerdedir. Melekler, peygamberler veya Peygamberler Mührü (s.a.v) size kendiniz hakkında söylerler. Siz kendi hakkınızda ilahi kimselerden öğrenirsiniz; dünya insanlarından kimse bilmez. Herkesin göklerdeki hatları kapalıdır, onlar bilemez ve görmezler. Uzayı görürler; uzay çok küçüktür ve ona ulaşamazsınız ama kimliğiniz hakkında hakiki bilgi isterseniz Levh-i Mahfuz listesinde yazılana bakmalısınız. Oraya bakarsanız kim olduğunuzu anlarsınız. Hakiki kimliğiniz oradadır, bu hayatta sizin için yazılana bakmayın.
Onun için, ey insanlar, bütün peygamberler insanlara kimlikleri ve vazifeleri ve işleri hakkında öğretmeye geldiler. Ama şimdi insanların hepsi gafildir. Kimse böyle ilahi kitaplara ait olanlara ilgi duymaz. Bunları bırakırlar ve şeytani faydasız fikirlere bakarlar; zan ve hayal. İnsanlar kendilerini, bu olay, bu yaradılış hakkında hayal ederler. Onlar yalnız hayal dünyalarındalar.
(Necm:28) وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِى مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـًٔ۬ا
<< Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez>>
Hayal asla size birşey vermez. Bakın, hakiki ilim hayalin dışındadır. Pekçok insan bunu söyler; bu sadece yanlış hayaldir. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Hepimiz hakiki kimliğimizi sormalıyız ve bilmeli, öğrenmeli ve hareket etmeliyiz. Doğudan batıya insanlar hayal hayatı peşine koşar. Ve hayal asla insanlara birşey vermez. Gübre gibi kıymeti yoktur. Milyonlarca insanlar hayatlarını heder ediyorlar. Hakikatin hakiki açılışını bırakıyorlar ve doğru olmayan dünyalardan istiyorlar. Fikirleri ve düşünceleriyle sayısız yanlışlar yapıyorlar ve hayal içinde yaşıyorlar. Hayal kimseye size ve bütün uzaya ve bütün kâinata hakiki ilim vermez. Tövbe Ya Rabbi. Af istiyoruz çünkü insanların çoğu faydasız şeyler öğrenmeye koşuyorlar ve hayatlarını ve anlayışlarını heder ediyorlar. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Tövbe Ya Rabbi Tövbe Ya Rabbi Tövbe Estağfurullah.
Fatiha.
30 dakika?
*Evet, 932 000*
***