Go to media page Available in: English   Turkish   Bahasa  

Selâmet Yalnız Göklerden Gelir

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Haziran 17, 2011 Lefke, Kıbrıs

Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd Ve Sallallahu Vessellem Âlâ Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Habibi Rabbil Alemiyn, Şefiyil Mü’minin Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Habibena Ve Habiballah Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn İşfalena Ya Rasulallah…Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym Bismillahir-rahmanir-rahiym.

İzâ vaka`tum fî emrin `azîm fe gul hasbunallahu ve ni`mel vekîl.

“Eğer müşkül bir duruma düşersen, ‘hasbunallahu ve ni`mel vekîl’ de.”

(Hadis-i Şerif.)

Ey insanlar! Ey doğudan batıya katılanlar! İşitin ve dinleyin ve itaatkâr kullar olun. İtaatkâr kimseler olmaya çalışın, çünkü ilahi rahmet sadece itaatkârlara gelir. İtaatsiz olanlara lanet iner. Onlara insanların ya gördüğü ya da görmediği bir şey ulaşır ve düşüp ölürler. Şimdi öyle bir zamandayız ki … Meded Ya Sultanul Evliya! Bu gezegendeki insanların hepsi itaatsiz kimselerdir ve lanet onların peşinden koşar. Bu insanoğlu için en fena zamandır ve ilahi intikam yaklaşıyor, yaklaşıyor. Neuzubillah. Kendinizi kurtarmak için Allah’a koşmalısınız. Eğer Allah’a koşmazsanız kimse sizi koruyamaz, kurtaramaz ve de sizi kurtarıp emniyette tutamaz. Selamet yalnız göklerden gelir.

Şimdi dünyada başlangıca ulaşıyoruz; biz zamanın sonuna ulaştık ve şimdi yeni bir alana adım atıyoruz, yeni bir bölge. İslam’ın doğuşundan 14 asır sonra 1432 Muharrem ayında bütün dünya yeni bir alana adım attı. Şimdi üstünde yürüyoruz ve bu en dehşetli alandır. Bunu buz yağmuru zannedersiniz, kurşun gibi. İlahi intikam bu şekilde insanlara geliyor; çünkü insanlar asla Rabbinin ilahi emirlerini düşünmezler. Simdi onlara ilahi intikam başlıyor.

Ey insanlar! Onun için beni en zayıf kul aracılığıyla size ikaz ettiriyorlar. Doğudan batıya, siz altı mayınlarla dolu olan bir alandasınız. Ayağınızı nereye koyup “buum buum bumm” olacağını bilmiyorsunuz.

(Hud, 11:43) لاَ عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللّهِ

<>

Onun için şimdi bu günlerde kimse… Himaye yalnız ilahi himayedir ve ilahi himaye asla Rabbinin ilahi emirlerini düşünmeyen o insanlara ulaşmaz. Onlar şeytanın ve şeytanın emirlerini takip edenlerdir. Şimdi doğudan batıya, kuzeyden güneye herkes şeytani emirleri takip etmeye koşar. Kimse Allah’ın ilahi emirlerini dikkate almaz. Herkes şeytani emirleri tamamlamaya koşar ve şeytan insanları bir bir daha önce olmamış böyle kötü duruma düşürür. İnsanların sadece dış görüntüsüyle insan olduğunu zannedersin ve hakikatte ona baktığınızda yüzünde çok vahşi bir hayvan bulursun. Neuzubillah. Onun için alınlarında mühürleri olanların yüzleri değişir. Melekler onlara ulaşır ve bu hayatta onları en fena hale getirirler; kötüden en fenaya. Bugün durum kötüyse yarın daha fena olacak. Yarın daha fena olursa öbür gün daha da fena olacak. En fena kimse olmanın adımı bir tane olduğunu zannetme, hayır. Bir kimseye en fena adım ulaştıktan sonra daha fena durum gelir. Ve eğer geri gelmeyip orda kalmakta ısrar ederse iki kat fenası gelir; üçüncü gün iki katı, dördüncü gün bunun iki katı.

Onun için fenalıklar, çileler, krizler ve acılar artar; çünkü insanlar doğudan batıya, kuzeyden güneye şeytanın emirlerini takip ediyorlar. Onlar Âlemlerin Rabbinin ilahi emirlerini bıraktılar. Her yerde kriz var, her yerde acı var, her yerde çile var. Çilelerin ilk adımlarıdır, ardından çilelerin ikinci adımı, ardından çilelerin üçüncü adımı gelir ta ki Rabbine kavuşana kadar.

Ey insanlar, Rabbinin ilahi huzuruna gelin ve Galû Bela gününde söz verdiğinizi kabul edin. Gelin ve kurtulun. Gelmezseniz hepsi kül olurlar. Belki küller duman olmak için gömülür ve gider gider gider! Allahu Ekber!

Ey insanlar, dünyayı ve zevklerini biraz bırakın. Krizler neden arttı? Çünkü insanlar dünkü zevklerine bugün ulaşamadıklarını hissediyorlar. Ulaşamazlar; çünkü onların paraları azalıyor ve azalıyor. Onlar neden sokaklarda koşuyorlar ve asla hükümetlerinden mutlu değiller? Onlar “Hayır, bizler bugün dünkü gibi zevklenemiyoruz, onun için bize daha fazla ve fazla ve fazla vermelisiniz” derler. Ve insanların ahlakları ateş gibi olur. Ateş ne der? Ateşe bir odun atarsanız bunu yakar ve yenisini ister, “Bize yenisini verin” der. Ve insanların nefsanî zevkleri bu şekilde ateş gibidir.

(Kâf: 30) هَلۡ مِن مَّزِيدٍ۬

Helmin Meziyd

<> der.

“Biz daha fazlasını istiyoruz ve siz para yok diyorsunuz. Bizler para yok demenizden anlamayız, dünkü gibi biraz daha fazla zevklenmemiz için bize daha fazla vermelisiniz. Bize verdiğiniz maaş yeterli değil, bunu bir gecede bitirebiliyoruz.” derler. Budur sorun. Şeytan değneğiyle onları “Hükümetlerin peşine koşun, isteklerinizin peşine koşun!” diye yönlendirir. Bu isteklerinin bazıları helal ise Cenâb-ı Hakkın bir ikramıdır. Lâkin şeytanın hiyerarşisi, şeytanın hükümeti veya şeytanın saltanatı “Hayır, daha fazla istemelisiniz, daha fazla istemelisiniz, daha fazla istemelisiniz” der. Ve insanlar altın yığınında olsalar bile daha fazla isterler. Nedir bu? “Benim yığınım küçüktür, onunki tepe gibidir” der. Tepe “Benimkisi tepe, onunki dağ gibi” der ve böyle devam eder. Helmin meziyd, “Daha var mı?” Böyle nefsanî zevkleri için daha fazla ve fazla isterler. İnsanları hükümetlerden daha fazla istemek için zorlarlar. Onun için bunu yaparlar; çünkü bütün devletler insanlara “Daha fazla isteyin!” der. Onlar daha fazlasını isterler, lâkin ellerinde hiçbir şeyleri yoktur. Insanlar devlet adamlarından razı oldukları zaman, tahtlarında veya koltuklarında otururlar.

İnsanların mutluluğu nedir? Nefsanî isteklerini yerine getirmektir. Bütün ülkelerin bir numaraları, insanlar kendilerini zevklendirirlerse kendilerine asla karşı gelmeyeceklerini bilirler. Onun için onlar insanları daha fazla yapmaları için teşvik ederler. Onun için her yer şeytani merkezlerle doludur; içerler, yerler ve şehvetlerinin peşine koşarlar. Onlar asla tatmin olmazlar. İnsanlar ateş gibi oldular; ne kadar içine odun atarsanız yanar ve “Bana daha fazlası yok mu, ben açım” der. Insanların nefisleri bu şekildedir. Ne kadar verirseniz onu hoşnut edemezsiniz; kanaatkârlık yoktur. Ve insanlar “Biz bunu yapacağız, şunu yapacağız.” diye bu şekilde konuşurlar. Hayır, çünkü devletler insanları şeytani bir şekilde eğitirler, talim ederler.

Söylemeye üzgünüm ki İslam devletleri de gençler her şeyi yapsınlar diye onları bıraktılar. “Hürriyet, hürriyet, hürriyet!” Nereye kadar hürriyet? Nereye kadar? Her şeyin bir sınırı vardır. Lâkin hükümetler “Herşeyi yapın, size hiçbir sınır yoktur.” derler. Bunu söyleyebilirsiniz, lâkin bir genç belki yüz metre veya beş yüz metre koşar ve yorulup düşer. Bütün dünya eroin kullanan insanların ellerindedir. İnsanlar onun peşine koşarlar ve hükümetler onları toplar, lâkin bu zehrin satıcıları hükümetlere “Bize satışımız için fırsat vermezseniz size her kötülüğü yaparız, en azından sizi aşağı indiririz.” der. Onlar da “İstediğiniz gibi yapın.” der. Bu, hükümetlerin durduramadığı bir ateştir. Bir kimsenin emirlerini tutmaya mecburmuş gibi onların emirlerini tutarlar. Onun için şimdi bütün dünya ateş içindedir. Belki şimdi sadece şehirlerde veya kasabalarda değil; bu zehir köylere de ulaştı. Köylerde ailelerin evlerine geldi ve bu imkânsızdır. Hükümet bir taraftan kırbacını kullanır öte yandan gençleri toplamak için öbür taraftan kırbaç kullanırlar. Onlar bunu ister, bunlar onu ister.Ve insanlar sürü gibi ne yapacaklarını bilmezler. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin!

Onun için şimdi bir yol söylüyoruz çünkü hükümetler bunu durduramaz, lâkin onlar kendilerini ve çocuklarını kurtarmak için maneviyattan bir şey kullanmalılar. Bu kolaydır; 24 saatte bile durdururlar. İslam bölgeleri bunu 24 saatte durdurabilirler. Bu yeterli olmazsa kırk günde her şeyi bitirirler, lâkin onlar “Hayır, biz en büyük ticareti yapmalıyız.” derler. Onun için onlar dinlere karşı savaşır; çünkü dinler bütün haramlara, korkulu ve zararlı şeylere engel olur. Bitti derler, onları 24 saatte toplarlar. Lâkin bütün devletler “Onları bırakın istediklerini yapsınlar ve bizler tahtlarımızda veya koltukta oturalım.” derler. Burada ve buradan sonra, onlara en büyük ceza gelecektir.

Ey insanlar! Çok mübarek ay olan Receb ayındayız. Selametli alanlarda olmayı isteyin. Ey Rabbimiz! Bizi korunmuş alana koy. İsteyin ve O sizi korur. İstemeyip camiler boş olduğu sürece, mübarek yerler boş olduğu sürece ve Müslüman ülkelerde bile mukaddes yerleri yıkanlar olduğu sürece…Rahmet orada olan birine gelir. Bir yere gelen şeref, orada bulunan kimse için gelir. İnsanlar neden Mekke-i Mükerremeye koşar? Beytullah, Allah’ın evinin şerefi için. Neden Peygamberimizi (sav) ziyarete koşarlar? Çünkü onun mukaddes bedeni orada yatıyor. Olmasa insanlar oraya gitmezler. Lâkin söylemeye üzgünüm ki Selefi ve Vehabbiler gibiler, insanlara mübarek yerlere ve mübarek kimselere gelmeye engel oluyorlar. Lâkin onlar asla gençleri zehirleyip, mukaddes yerleri yıkanlara karşı ağızlarını açmazlar. Evet. Onun için bazı kimselere yüksek saygımızı vermeliyiz. Bazı yerlere yüksek saygı vermeliyiz. Bu bilinen bir kaidedir: Şereful mekan bil mekin (bir mekanın şerefi o mekanda yaşayanlarladır). Vehhabi ve Selefiler çok cahillerdir, bu açıktır ve bu göklerden gelir. Şereful mekan, şereful mekan: bunu inkâr ederler. Neden inkâr edersiniz? Bil mekin. Kimse Haremi Şerifi gidip ziyaret etsinler diye zorlamıyor onları. Mekin, evet. Onlar bunu ne için inkâr eder? Çünkü onlar asla düşünmezler, tamamen cahillerdir. Medine-i Münevvere’de, Peygamberler Mührünün mukaddes bedeni olmasa oraya kim gider? Kimse! O şeref O’nundur ve dünyadaki mübarek kimseler kıyamet gününe kadar asla bitmezler. İnsanlar O’nun için koşarlar, onların ruhları çektikleri için giderler.

Onun için ey insanlar, ey insanlar! Serefli kimselerin peşine koşun. Onları insanlar arasında bulsanız bile “Burada mübarek, iyi, saygılı bir kimse var mı?” diye sormalısınız. İnsanlar asla saygı duymaz. Bir sinemaya veya gece kulübüne insanlar asla saygı duymaz, lâkin camiye saygı duyarlar. Bu bir binadır, o bir binadır. İnsanlar neden camide Âlemlerin Rabbinin razı olmayacağı bir şey yapmaya korkar? Lâkin insanlar gece kulübüne gidip haram işler ve asla bunu yapmaya utanmazlar; çünkü gece kulübünün şerefi yoktur, lâkin cami binası saygılı yerdir. Onun için insanlar camiye girip sigara içmekten korkar. Lâkin böyle yerlere koşup yasak olan her şeyi yapar ve “Bu hiçbir şey değil.” derler; çünkü o yerlerin şerefi yoktur. Evlerinizde birisi ibadet ve birisi abdesthane için iki odanız varsa abdesthaneye mi saygı verirsiniz yoksa ibadet odasına mı? Lâkin şimdi insanlar mübarek ve mübarek olmayanı ölçmeyi, düşünmeyi bitirdiler. Ve Vehhabiler kavga eder. Ya, sizler Araplarsınız. Cenâb-ı Hak bazı yerleri şereflendirdi. Estâuğuzubillah:

(Bakara:125) وَٱتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبۡرَٲهِـۧمَ مُصَلًّ۬ى‌ۖ

<< İbrahim`in makamından bir namaz yeri edinin >>

“Ey kullarım, benim sevgilim İbrahim’in namaz kıldığı yerde namaz kılın!” Lâkin Vehhabilerin ve Selefilerin akılları yoktur. İbrahim’in makamı, bu demektir ki Cenâb-ı Hak orada bulunun kimseye göre oraya şeref veriyor; şeref o toprak parçası için değil, orada bulunmuş olan kimse içindir. O insanlar akılsız insanlardır. Ve ikinci olarak “Zekeriya (a.s.) Seyyidetina Meryem’e geldi.” Bu ne demektir?: Cenâb-ı Hak, Allah Subhanehu ve Teâlâ buyurur: “Zekeriya Meryem’i ziyaret etmeye geldi ve onun şerefini ve Cenâb-ı Hakkın ona ikram ettiği kerametleri gördü.” Cenâb-ı Hak işaret ediyor. Ne için buyurdu?:

(Al-i İmran:38) هُنَالِكَ دَعَا زَڪَرِيَّا رَبَّهُ

<< Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti >>

O yerde, Zekeriyya (a.s.) Rabbine dua etti. Neden “Hunalike” buyruldu? Bu yer Meryem (a.s.)’ın hürmetine şereflendi anlamına gelir. Zekeriyya gidip başka bir yerde dua etmedi, lâkin Cenâb-ı Hakkın Meryem (a.s.)’a ikram ettiğe yerde “Ey Rabbim bana zürriyet ver” diye dua etti. Bu yer ilahi görünüşte uygundur ve oraya Meryem (a.s.) hürmetine rahmet iniyor anlamına gelir.

Ey Vehhabiler, neden insanların mübarek bir yere gitmelerine mani oluyorsunuz? Yerin mübarekliği mekandan değil, lâkin orada bulunmuş olan kimseden dolayıdır. Lâkin onlar akılsız insanlardır, onlar mübarek yerleri yıkarlar. Yahudiler bile yıkmadı, Hıristiyanlar bile kutsal yerlerini yıkmadılar. Bu Vehhabiler ve Selefiler nereden çıktılar da mübarek yerleri yıkıyorlar? Şereful mekan bil mekin (bir mekanın şerefi o mekanda yaşayanlarladır). Subhanallah! Benim Arapçam da zayıftır İngilizcem de olduğu gibi, lâkin siz anlamalısınız. O size anlamanızı sağlar.Elhamdülillah.

Ey insanlar, enbiyaların ve evliyaların yollarını tutun, kalplerinizde onların sevgilerini tutun. Onların adımlarını ve nasihatlerini tutun. O zaman burada ve buradan sonra mutlu olursunuz. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Subhane Rabbike Rabbil İzzetti Amme Yessifun.

UA-984942-2