Çarşamba, Temmuz 7, 2010 Lefke, Kıbrıs
Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Subhansın, Sultansın. Biz fukara kullarız. Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) Zidhu Ya Rab İzzu Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultana…Zidhu Ya Rabbi İzzu Ve Şerefa Nûren Ve Surura… Onlara da rahmetini ver. SubhanAllah, SultanAllah, SubhanAllah, SultanAllah, AziyzAllah, KerimAllah. Meded. Sümme Selamu Aleyke Ya Sahibel Vakt, Ya Sahibel İmdat. Alel Ard Fiddünya Evveline Ahirina. Ya Mutesarrif Fihim Bihi Emri Sahibel Risaletil Mutlaka Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammed (s.a.v.). Sümme Selam Alel Hadiriyn …Resulillah (s.a.v)
Esselamun aleyküm katılanlarımız. Nasılsınız? Bugün kimsenin aç olduğunu zannetmiyorum.
“Ey Şeyh, yememek için nasıl sabırlı olabiliriz? Yemeliyiz. Her zaman biraz acıkıyoruz. Garsondan birisini çağırıyoruz.”
Drringgg!
“Evet beyim, lütfen bir çay ve de bir tane kek. Çok ağır bir kek değil, bisküvi gibi olanını getir.”
“Evet, evet beyim, buyurun.”
İçer ve böyle yapar (şap,şap).
“Ama kendimi zevklendirmeliyim. Biraz fıstık fındık getirin daha iyidir. Onları (ağzıma atarım).
“Ağzım öküz gibi, develer gibi, koyunlar gibi durmasın. Onlar oturup zevk alırlar. Bizde kendimizi zevklendirmeliyiz. Fıstık ve badem getirdin mi? Onlardan birazı tuzlu, birazı tatlı olmalı. (Şap, şap) Kendimi zevklendirmem gerekir.”
Katılanlarımız o kadar çoktur; onların bunları yaptıklarını zannetmiyorum ama katılanlarımızın dışındaki insanların ahlakları hayvanlar seviyesinde oldu. Yeme ve içmeden başka birşey düşünmezler.
Merhaban ya Selefi ulemaları! Esselamun aleyküm. Bu doğru mu? Ve şimdi söylediğimiz sadece bir ikaz veya bir eğitim; eğlence diyebilirsiniz. Evet. Euzubillahimineşşeytanirraciym deyin. Ey insanlar, ey bütün insanlar! Euzubillahimineşşeytanirraciym deyin, çünkü bunu söylemezseniz Şeytan gelip üstünüze biner ve sizi bineği, eşeği yapar. Ey insanlar, Şeytanın eşeği olmayın; euzubillahimineşşeytanirraciym deyin. İşitir ve Şeytan korkar kaçar. Bismillahirrahmanirrahiym deyin; bu bizim kuvvetimizdir. Bu bizim kuvvetimizdir. Meded Ya Sultanul Evliya.
Şimdi inşallah Selefi ulemalara birşey konuşmaya geliyoruz. Ulemaların vazifeleri nedir? Onların vazifeleri Peygamberler Mührünün (s) yolunu takip etmek olmalı. Onlar Peygamberler Mührünün (s) bize gitmemiz için gösterdiği doğru yolu takip etmeye çalışmalılar. Peygamberler Mührünün eğitim şekli neydi? Kurân-ı Kerîm buyurur, estâuğuzubillah;
(Ahzab:45) إِنَّآ أَرۡسَلۡنَـٰكَ شَـٰهِدً۬ا وَمُبَشِّرً۬ا وَنَذِيرً۬ا
Innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiran ve nezîrâ
<< Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik >>
Bu göklerdeki güneş gibi o kadar nettir. Innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiran ve nezîrâ. Bu sonsuz bir okyanustur ama bu sadece Yaratana ait olan Azameti ve Heybeti ve en Şânı olanı göstermek içindir. Ama biz sadece bu üç, dört kelimeyi konuşuyoruz. Bu bizim anlayış seviyemize göredir.
(Ahzab:45,46) وَدَاعِيًا إِلَى ٱللَّهِ بِإِذۡنِهِۦ وَسِرَاجً۬ا مُّنِيرً۬ا إِنَّآ أَرۡسَلۡنَـٰكَ شَـٰهِدً۬ا وَمُبَشِّرً۬ا وَنَذِيرً۬ا
<
Subhanallahu Aliyil Aziym, Allahu Ekber. Bu Ayet-i Kerîme bütün insanoğluna hakiki vazifeyi gösterir. Ve de Peygamberler Mührünün de hakiki varlığını gösterir. Aklınızı kullanmalısınız. Hıristiyan kardeşler, Yahudi kardeşler! Zihniyetlerinizi ve ilimlerinizi kullanmalısınız. Siz kitap verilmiş insanlar olduğunuzu biliyorsunuz. Tevrat İsrailoğulları içindir. İncil İsa (a) içindir ve İsa (a)'dan da İsrailoğullarınadır. Cenâb-ı Allah buyurur, Seyyidina Musa (a)'a hitap eder. Musa (a)’ın Peygamberliğini ve elçiliğini İsrailoğullarına netleştirir. Ondan sonra zaman devam eder.
Bugün dünün bir kopyası değildir. Yarının da bugünün kopyası olmayacağı gibi. Hergün herşey için yeni zuhuratlar vardır. Sizde dün gibi aynı kimse değilsiniz. Ve yarın da şimdi burada olduğunuz gibi aynı olmayacaksın, hayır. Allahu Ekber! Azametulillah! Allahu Ekber! Bütün dinler taazimul Hakk, Yaratanı tazim etmek üstüne kurulmuştur. Onun için hergün başka bir zuhurat olur ve bu zuhurattan âlemlerin Rabbine başka bir tesbih gelir. Anlamalısınız.
Ey Selefi ulemaları, işitip anlamak için kulaklarınızı açın. Musa (a)’ın zamanındaki şartlar İsa (a)’ın zamanına gelince değişti. Ve Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) zamanında anlayışlar tamamen değişti. Şimdi insanların adımlarının sonsuza gitmeyeceği bir zamanda yaşıyoruz. Çünkü siz hilali bilirsiniz ey Selefi ulemaları; Ramazanın hilali mesela. Bu ilk gecede çok ince bir hilaldir. Ondan sonra ikinci gece fazlalaşır. Üçüncü, dördüncü, Ramazanın on beşine kadar veya başka ayın on beşine kadar bakarsın ki mükemmel görünümde tam bir aydır.
Âdem (a) insanlara Ilahi nûrlardan açıklıyordu ve oğulları için bir sayfa yeterliydi. Ondan sonra, öldükten sonra onun adına oğlu Şit (a) geldi ve bu Ilahi nûr büyüdü. Ve Şit (a)’a dünyada yaşayan insanlar için 10' dan fazla sayfa ikram edildi. Ondan sonra başkaları geldi, geldi ve insanlar çoğaldı ve çoğaldı ve çoğaldı. Onların tam bir aya ihtiyaçları oldu.Ve her Peygamberden insanlara daha fazla ve fazla Ilahi nûrlar ikram edildi ve Musa (a)’a ulaştı. Onun zamanında bir hilal vardı; belki bu yarım hilaldi. Bu yeterliydi.
Ondan sonra Cenâb-ı Allah İsa (a)’ı gönderdi. İsa (a) başka bir Ilahi nûr ile geldi. O bu nûru yaşayan insanlara kerametlerle yaymaya çalıştı. Onun kerametleri çok kuvvetliydi. Ne için? Çünkü o Peygamberler Mührü gelecek diye müjdeler verendi. Onun için ona o kadar kuvvetli kerametler ikram edildi. Mükemmel anlayan bir kimsenin bunu reddetmesi imkânsızdır. Çünkü o son gelecek olan, en iyi olan, en mükemmel olan hakkında müjdeler verdi. Ve İsrailoğulları bunu taşıyamadılar. Onlar müjde veren kimseleri bile taşıyamadılar. “Biz seni kabul etmeyiz,” dediler. Onlar en fenasını yaptılar. Onlar tam bir ayı müjde vermek için geleni yok etmeye çalıştılar. Çalıştılar, onu yok etmeye çalıştılar. Öldürdüler demiyoruz, onu yok etmek istediler. Onu maddi varlığından almak istediler ama Son gelecek olanın müjdeleyicinin hakiki varlığına dokunamazlar.
Bu sebepten dolayı, İsrailoğulları Musa (a)’ın herkes için en son gelen olmasını istediler. Hatta herkes için değil, sadece İsrailoğullarının olmasını istediler. Âlemlerin Rabbi Ilahi Ikramından bütün milletlere ikram etmek istedi. Neden engel olmaya çalışıyorsunuz? Olamaz. Ve İsa (a) için en fenasını yaptılar, ve Cenâb-ı Allah İsa (a)’ı göğe çekti ve kayıp oldu. Ama onlar kendilerini teselli etmek için bir çarmıh getirdiler. Oraya, bir kimseyi oraya koyup, onu öldürdük ve bitti dediler. Estağfurullah.
Bu bir tiyatrodur. Bu güne kadar hiçbir millet İsrailoğulları gibi bir senaryo yapamadı. Bu güne kadar birinci sınıftırlar. Seyyidina Musa (a) onlara çok öfkelendi. “Bana göklerden gelen vahiler hakkında anlayışlarınıza birşey getirmeyin! Bunu neden yaparsınız? Ben sizi bırakıp gidiyorum,” dedi ve sahraya, çöle gitti. Çünkü gelecek nesiller için Musa (a)’ın eğitimleri yeterli değildi. Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s) geldiği zaman o tam bir ay, dolunay olarak geldi. Ve dolunay mükemmel bir şekildir. Dolunaydan sonra mükemmel bir şekil hayal edemezsiniz. Onun için şimdi bütün milletler ebediyete kadar bu dolunayı devam ettirirler. Bu dolunay herkes için yeterlidir. Buna şuna bakmaya gerek yoktur, hayır.
Ey dinleyicilerimiz, biraz zihniyetinizi kullanın. Herkesin birşey öğrenmek istediğini bilmelisiniz. Ve Cenâb-ı Allah’ın buyurduğu gibi istemelisiniz;
(Furkan:59) فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرً۬ا
Fes'el bihî habîrâ
<
Ey Selefi ulemaları, fes'el bihî habîrâ! Bu Ayet-i Kerîme midir yoksa insan sözleri mi? Fes'el bihî habîrâ ayet-i Kerîme mi değil mi? Siz, “Biz Selefi ulemalarız” diye iddia edersiniz. Bana bir açıklama verin. Fes'el bihi habîrâ hakkında bir tefsir verin. Cenâb-ı Allah kime hitap ediyor? Söyleyin! Siz ulemasınız. Fes'el bihi habîrâ üç kelimedir. Bunlar üç okyanus gibidir. Herkes ne için istemeli? Kim için istemeliler? Ne maksat için istemeliler? Bu mühimdir. Bir Ayet-i Kerîme’nin üç kelimesi. Anlamını söyleyin.
Ben birşey bilmem ama siz Selefi ulemayız diye iddia edersiniz, söyleyin. Cenâb-ı Allah kime hitap ediyor? Kime? Söyleyin. Rasulullah'a mı? Cenâb-ı Allah allemel Kuran, allemehul beyan. O Resûlu segaleyn, Peygamberler Mührüdür. Bu hitap kimedir söyleyin! Bu hitap kimedir söyleyin! “Biz ulemalarız,”dersiniz. Ben soruyorum: fes'el. Kurân-ı Kerîm kime hitap ediyor? Şeriat doktorları, söyleyin. Ezher ulemalar, söyleyin. Fes'el, Cenâb-ı Allah bu Ayet-i Kerîmeyi kime gönderdi? Fes'el bihî. Bu bihî başka bir okyanustur. SubhanAllah, SubhanAllah. İhtiyacın olan herşeyi başını ve sonunu bilen birisine sorun. Habîrâ, nakis olamaz. Habîrâ mükemmel olmalı. Fes'el bihî habîrâ.
Ey Selefi ulemaları, habîr, bilirkişi olan bir kimseye bakıyor musunuz? Bilirkişi. Bu Ayet-i Kerîmeyi sordunuz mu? Veya herşey için? Fes'el bihî, bihî ne demektir? Sorabilirsiniz çünkü vâr olan herşey nettir. Bakıp anahtarı bulursanız girip bilirsiniz. Ama önemli olan bu anahtarı taşıyandır. Habîr, size gizli hazineleri açacak olan kimsedir. Biz birşey bilmeyiz deyin. Ve ben mütevazı bir kulum; size bilirkişi bulun diye nasihat ediyorum. İsteyin. İlkönce benim için isteyin; ben birşey değilim. Ondan sonra ister kabul edin, ister reddedin; bu mühim değildir. İlkönce, hergün pekçok şeyler söyleyen için isteyin. Ama genelde birşey anlamazsınız. Siz anlamıyorsanız anlayan bir kimseyi isteyin. Selefi ulemalarına soruyorum. Benim için bir kuvveti olan ve size insanların kimliklerini gösterecek kimselerin anlayışı için isteyin. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah. Huuuu.
Fatiha.
40 dakika? İyi. Kaç kişi? (628 000)