Go to media page Available in: English   Turkish  

Mutlu ve Güleryüzlü Kullardan Allah Hoşnut Olur

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Salı, Ağustos 31, 2010 Lefke, Kıbrıs

Ya Allah Ente Allah. Allah Allah Allah Allah Allah Allah. RabbunAllah HasbunAllah RabbunAllah HasbunAllah SubhanAllah SultanAllah Ey Rabbimiz! En yüksek övgünü ve şanını ilahi huzurunda tek olan en şerefli olana ver. Sen teksin ve temsilcin de tektir. Ey Rabbimiz, onun hürmetine bizi affeyle ve bize sonsuz rahmetinden ikram eyle. Allahu Ekber Velillahil Hamd. Elfu Elfu Salât Elfu Elfu Selâm Âlâ Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammedin Ve Alihi Ve Sahbihi Ve Mentebiahu Bi İhsani İla Yevmiddin. Vessalatu Vesselamu Âlâ Cemiyal Enbiyai Vel Murseliyn Salavatullahi Vesselamu Aleyhim Ecmayin Ve Mentebiahu Bi İhsani İla Yevmiddin.

Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym. Sümme Vesselatu Vesselam Âlâ Sahibil Zaman Ve Âlâ Kutbul Mutesarrif. O bu gezegende herşeyi gözetlemek için en yetkili kimsedir, Kutbul Mutesarrif. O ilahi kuvvetleriyle bize yardım eder. Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz, kuvvet alıyoruz. Destur Ya Seyyidi. Bütün zayıflar, zayıf olduğunu hisseden ve görevlerini taşıyamayan herkes Bismillahirrahmanirrahiym demelidir. Ey Rabbim! O (zayıf) kimseye bir karınca, çok küçük bir karınca bile yardım edebilir. Bazen beni karıncalar da ziyaret ediyor. Siz ziyaret etmezsiniz. Siz çok kibirlisiniz ey selefi ulemaları! Çok kibirli. Ben gelebilsem size geleceğim ama sizin kutsallarınızı ziyaret etmem mümkün değil. Ama siz böyle yaşlı bir kimsenin açıklamalarına gelip bir ziyaret yapmaya kibirleniyorsunuz. Ne için? Konuşana bakmamalısınız ama bu yaşlı kimseyi hergün bütün milletlere, bütün dinlere ve onların temsilcilerine hitap ettirene dikkat etmelisiniz.

En yüksek makamda olan kutsal papa, kutsal haham başı, Selefi ulemaları kutsal değildir, bunu onlara söyleyemezsin çok öfkelenirler. “Ey kutsal” derseniz, “Ne kutsalı?” derler. İngilizce anlıyor musunuz? Kutsalın anlamı nedir? Kutsal, saf insan sıfatı demektir. Temiz olduğun zaman kutsal bir kimse olur. Evet. Siz kendinizi kutsal mı zannediyorsunuz? Selefi ulemaları kutsal olmalılar. Kutsal kimselerseniz böyle yaşlı bir kimsenin size kim tarafından hitap ettirdiğine bakmalısınız. Kutsal, ilahi nûru olan demektir. Çünkü geceleyin göremezsiniz, gündüz görürsünüz.

Sorunların veya yanlış anlayışın içine girdiğiniz zaman veya bakıp göremediğiniz zaman ilahi nûrunuzu kullanmalısınız. İlahi nûr kullanırsanız bu doğru mudur değil midir anlarsınız. Kutsallar kavga etmezler, hayır. Onlar o kimseyi bütün milletlere kimin hitap ettirdiğini bakıp görürler. Kaç milyar insan var? 7 milyar insana hitap edebilir.

O kutsal kimse 7 milyar değil 70 milyara hitap edebilir. Anlıyor musunuz?

Esselamun aleyküm, ey katılanlarımız. Siz çok meşgulsünüz. “Ey Şeyh, biz meşgul değiliz. Biz iş adamlarıyız; bize olan hitabını düzelt. İş adamları demelisin, meşgul adamlar deme.” Katılanlarımıza meşgul kimselersiniz dersem kabul etmiyorlar: “Hayır, meşgul olduğumuz doğru değildir. Senin gibi kullar meşgul olur” derler.

“Yav, ben birşey yapamam.”

“Fark etmez. Bizim için çalışanlar meşgul kimselerdir. Onların şerefi yoktur. Hindistan’da paryalar var; en aşağı seviyedeler. Biz meşgul değiliz, biz iş adamlarıyız, yüksek makamda.”

“Oooh, maşallah, iş adamları. Onun için şekliniz meşgul insanlardan farklıdır.”

“Evet, hem iş adamıyız hem de başkanız. Konuşmanı düzelt ey Şeyh! Hitabını düzelt! Biz senin veya başkalarının seviyesinde değiliz. Bizim seviyemiz yüksektir, iş adamları seviyesidir.”

“Onları alkışlayın!”

Evet, ne yapalım? Selefi ulemalarımız da “Biz senin seviyende değiliz; biz çok mühimiz ey Şeyh. Biz Selefileriz” derler.

Selefiler seviyesinin anlamı yoktur. Milyonlarca insan Selefi (bu geçmiş demektir) olduklarını, onlar da sizin gibi, “Biz Selefiyiz, biz Selefiyiz” diye iddia ettiler ve geçmiş insanlara ulaştılar. Onlar şimdi kendilerini hakiki Selefilerden olduklarını zannediyorlar.

Ey insanlar! Sıradan halk kesimindeki insanlarımıza, ki biz onlara katılanlarımız diyoruz, hoşgeldiniz! Buraya gelip şaka yapan bir kimsenin hitabıyla eğlenenler gülümseyebilirler, ve gülümsemek onlara zevk verir. En azından bunu alın; gelin ve günlük katılanlardan olun ki biraz gülümsersiniz. Çünkü dünyanın ağır yükü sizi `abûs el-vech kerîh el-menzhar (asık suratlı, bakılması tiksindirici), çirkin suratlı yapar. Yüzünüz her zaman öfkelidir; öfke gösterir, hoşnut olmadığınızı gösterir. Ama gülümseyen kimsenin yüzü mutlu olduğunu gösterir. Gülümsemekten daha fazlası olursa güler, ha, ha, ha! Gülmek onlara daha fazla zevk verir.

Âlemlerin Rabbi Subhanehu ve Teâlâ kullarının mutlu ve hoşnut olmalarını sever. Bunu sever. Mesela çocuklarınız gülümseyip gülünce mutlu, memnun olursunuz. Çocuklarınızın mutlu olduğunu anlarsınız. Gülümser ve memnuniyet gösterirsiniz. Sen baba ve anne olarak mutlu olursun. Çocuğuna bakınca dersin ki “Ey sevgilim, sana ne oldu? Seni mutsuz eden nedir?” Âlemlerin Rabbi Subhanehu ve Teâlâ kullarını mutlu gördüğü zaman onlara daha fazla mutluluk sebepleri ikram eder.

Onun için siz ulemalarsınız, Selefi ulemalarısınız, iki tecelli olduğunu biliyorsunuz. İnsanlar iki tecelli altındadır. Bunlardan birisi hoşnutluk tecellisi altında olmaktır: haletul bast. Anlıyor musunuz? Bazen birşey veriyorlar ki benim anlaşılmam zor oluyor. Bu sizin içindir çünkü siz “Bizim anlayışımız ulema anlayışıdır” diyorsunuz. Ama bunu anlamalısınız. Haletul bast, hoşnutluk tecellisi. Mısırlılar kendilerini birinci sınıf anlayışta olduklarını zannederler ve anlayışları benim anlayışımdan daha azdır. Onun için bast, genişleme tecellisi. Haletul bast, kulların hoşnutluk içinde olmaları demektir. Ve âlemlerin Rabbi kullarının memnuniyet içinde olduklarını görmeyi sever ve kullarından razı olur. Ama haletul bast’ın tersi olarak haletul kabt vardır. Asla gülümsemez, gülmez veya şaka yapmaz. Çünkü onlar kendilerini mühim birileri zannederler.

Bu iki şarttır ve bunlar her zaman dünyadaki olan tecellidir; âlemlerin Rabbi hoşnutluğu ile tecelli eder. Rabbimizin hoşnutluk okyanuslarından bir kimseye bir damla geldiği zaman, “Benim kulum mutlu” diye âlemlerin Rabbini mutlu ve hoşnut eder. Ulemalarsanız böyle şeyleri bilmelisiniz. İnsanları mutlu etmeye çalışmalısınız çünkü âlemlerin Rabbi kulunun memnun olduğunu gördüğü zaman mutlu oluyor.

Hakiki hoşnutluk nerede gözükür? Hoşnutluk dışarıdan gelmez. Dışarıdan gelen hoşnutluk insanların peşine koştuğu taklit hoşnutluklardır. Akılsız kimseler memnuniyete ulaşmaya koşarlar. Etraflarında hoşnutluklar ararlar, hayır. Memnuniyet iç hayatımızdan gelir. İç varlığımızdan gelir. Bu senin hakiki varlığının hoşnutluk görüntüsüdür.

İnsanlar şimdi hakiki varlıklarını ihmal ederler. Memnuniyet gelip hakiki varlığımıza yansır. Bu bizi mutlu ve hoşnut yapar. Bu âlemlerin Rabbini kullarından razı eder ve o kulunun hoşnutluk okyanuslarından alıp etrafındaki insanlara hoşnutluğunu göstermesi, oturduğu yerde başkalarına da hoşnutluk vermesi, onu Allah tarafindan sevdirir. Bu âlemlerin Rabbini bizden razı eder. Cenâb-ı Allah ne buyurur? Siz ulemalarsınız. Cenâb-ı Allah buyurur;

(Rahman:60) هَلۡ جَزَآءُ ٱلۡإِحۡسَـٰنِ إِلَّا ٱلۡإِحۡسَـٰنُ

Hel cezâ'ul ihsân ille 'l-ihsân

<< İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?>>

Yanlış birşey mı var? Selefi ulemalarımız, neredesiniz? Size Arapça mı Türkçe mi konuşuyoruz? Nedir? Hel cezâ'ul ihsân ille 'l-ihsân, "İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?" Neden Kurân-ı Kerîmi iyi anlamaya dikkate almassınız? Neden her zaman cahil olursunuz? Verin ve alın. Her ne veriyorsanız âlemlerin Rabbi sizi mükâfatlandırır. Bir kimse başarılı olursa ona mükâfat verirler. Bir Mısırlı ve bir Amerikalı (bulunan müritlere hitaben): hiç birisi asla anlamaz. Benim İngilizcem yüksek İngilizcedir. Shakespeare işitse gülerdi ve “Böyle İngilizce kelimeleri nereden getirdiniz. Ben asla böyle sözleri düşünmemiştim” diye şaşırırdı (cemaat güler). Evet. İlahi ikramlar sonsuzdur; beni konuşturuyorlar. İhsan. İhsan nedir? İhsan, ilahi ikramdır. İlahi ikramdır. Siz insanlara dünyevi ikramlar verirsiniz ve Cenâb-ı Allah sizi ilahi ikramlarla mükâfatlandırır. O kadar kolaydır. Anlaşılması o kadar iyidir.

Ey meliklerimiz! Ey ümeralarımız! Ey ulemalarımız! Kurân-ı Kerîmi anlamaya çalışın. Hel cezâ'ul ihsân ille 'l-ihsân. Bunu kim buyuruyor? Bunu bir hiç olan kimse mi konuşuyor yoksa bu Kurân-ı Kerîm’in mukaddes sözleri midir? Siz maddi şeylerinizden ikram ettiğiniz zaman, size İlahi ikramlar geliyor. Ve sizin verebileceğiniz başka bir ihsan, ikram şekli de vardır. İlki, insanların maddi varlıklarına verdiğiniz ihsan şeklidir (size bu şekil bir ikram gelir), ve başka bir ihsan vardır ki bu sizin hakiki varlığınız ile verdiğiniz, göklerden gelen ikramdır. Eğer başkalarına o ihsan'dan verirseniz, bu, ilahi ikramlardan sizin maddi varlığıniza degil ama hakiki varlığınıza verilen bir fazilettir. Hakiki varlığınız maddi bedeniniz değildir, hayır. Sizin bir hakiki varlığınız vardır ve eğer hazırlanmışsanız, hakiki varlığınıza göklerden ilahi ikramlar yağar. Ve bu göklerden gelen hakiki ikramlar insanların ilahi varlıklarına ikram edilir.

Bu böyledir, ey Selefı ulemaları! Ben talebe olmaya çalışıyorum ama çok yaşlıyım. Bazen anlarım bazen anlamam. Ama siz gençsiniz, siz hazırlanmış kimselersiniz. İnsanlara nasihat ediniz. Meliklerinize, “İnsanlara maddi ikramlarınızdan verin ve verdiğiniz maddi ikramdan böyle (göklerden) geri alın” deyin. Manevi ikramlarınızdan insanların maneviyatına verirseniz maneviyatınız için daha fazla ilahi ikramlar geri alırsınız. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin ve bize anlayış ikram eylesin.

Onun için, insanlar ya hoşnut olacaklar ya da üzüntü içinde olacaklar. Bu insanlara burada ve buradan sonra nasıl mutlu ve hoşnut olacaklarını göstermenin yoludur. Cenâb-ı Allah Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hürmetine bu mübarek ayda beni, sizi, kullarını affeylesin.

Fatiha.

Bu mübarek ayın bereketidir. Benim işitip de insanlara hitap ettiğim ilahi hoşnutluklar, en şerefli ay Şehr-ul Ramazan Mübarek içindir. Ey insanlar! Bu ayda daha fazla iyilik yapmaya dikkat edin. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Tamam mı?

(39 dakika)

(Mevlana Şeyh Nazım Efendi telefonda Şeyh Hişam Efendi ile konuşur)

UA-984942-2