23 Nisan, 2011 Lefke, Kıbrıs
Allah’ın şeriatıdır. Allahın şeriatını tutmadıktan sonra hiçbir işe yaramaz. Yani biz Allah’ın şeriatı için ayağa kalkarız, kuvvetimizin yettiği derecede. Herşeyin bir dermanı vardır. Şimdi artık birbirine girdi millet. Ne Türkiyesi, ne Suriyesi, ne Şam’ı...hep karmakarışık oldu. Bu Allah’ın izniyle Mehdi (as)’ın gelmesinin alametidir. Yani bu kıtal olacaktır. Kafirlerle müminlerin arasında bu muharabeler, çarpışmalar, çatışmalar muhakkak olacaktır! Okusunlar! Sokağa çıkan adamlar bağırıp durmasınlar; bunların söyleyeceği, yâ gâliben gayra mağlûb! Yâ gâliben gayra mağlûb! Yâ gâliben gayra mağlûb!
Bakalım onların silahlarımı kuvvetli bizim silahımız mı belli olur. Bu şimdi gelen talimattır, bütün Müslümanlara tâlimatımızdır: silah kullanmasınlar yanlız. Biz silah istemeyiz. Bunu söylesin yürüsünlar. “Dur!” dedikleri yerde dursunlar ve bunu zikretsinler. Yalnız silah kullanmasın bunlar. Yürüsünler ve desinler: “Yâ gâliben gayra mağlûb! Yâ gâliben gayra mağlûb!Yâ gâliben gayra mağlûb!” Bunu söylesinler. Anladın mı? Bundan kuvvetli silah kimsede yok! Sonra, “RabbunAllah HasbunAllah” diye zikretsinler, bakayım duracak mı, kuvvet varsa. Çarklarına okuyacağım onların! Silah istemez. Onlar “dur” dediği yerde dur ve başla çağırmaya: “Yâ gâliben gayra mağlûb!... Yâ garîben, yâ mucîben, yâ qarîben gayra be`’îd!
Yüreğini patlatır! Melâike inecektir Şam’a. Silah kullanmasınlar! 700 melâike, 700 cin, 700 Budala, Nuceba, Nukaba, Avtâd, Akyâr! “Etrafı kapalıdır (çevrelidir)” dedi bana Şeyh Efendi hazretleri. Canına okur. Bizim ruhaniyetimiz orada hazırdır. (Şeyh Hişam Efendi ve Şeyh Adnan Efendi: Âmenna ve sadaknâ! Allahu Ekbar!) Bizi de çağırdılar...Peki ben açıklayayım onlara da, biraz sabret.