Available in: English   Arabic   Turkish   Go to media page

Dehşetli Bir Gürültü

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Ağustos 2, 2010 Lefke, Kıbrıs

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

KerimAllah KerimAllah SubhanAllah SultanAllah

SubhanAllah SultanAllah SubhanAllah SultanAllah

Zid Ve Barik Ya Rabbi İzzeti Vel Azameti Vel Ceberut Habibeke İzzen Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultana…Biz kullarız, Ya Rabbil İzzeti Vel Azameti Vel Ceberut. Sen bizi yarattın. Sen varsın ve başka birşey yoktur. Ve bu gezegendeki Kutbul Mutesarrif’e selamımızı veriyoruz. O bu gezenin temsilcisidir. Ve ondan âlemlerin Rabbinin ilahi huzuruna tazimimiz ulaşır. Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz.

Ey Rabbimiz, şeytani lanetlerden Sana sığınıyoruz. Bismillahirrahmanirrahiym Bismillahirrahmanirrahiym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Bu temel noktadır; herşey bu noktada meydana gelir. Bismillahirrahmanirrahiym deyin ey katılanlarımız. Bunu günlük kullanın ve her fırsatta Bismillahirrahmanirrahiym deyin. Bismillahirrahmanirrahiym dediğiniz zaman bize göklerden ikram edileni hayal edemezsiniz.

Cahil olmayın, katılanlarımız. Benim sesim çok zayıf ama bazen ilahi bir ses gelir ki kimse ayağa kalkamaz. Belki düşerler ve ruhları onların maddi varlıklarını terk eder. Ey katılanlarımız, cahil olmayın. Gözlerinizi ve kulaklarınızı ve anlayışınızı açın. Göklerden gelen bir ses bütün dünyayı yok edebilir. Göklerden bir ses bütün varlığı yokluğa taşıyabilir, biter.

Ey katılanlarımız, ey bütün insanoğlu, ne bekliyor veya umuyorsunuz? Siz ilahi bir gürültü bekliyorsunuz. Ey Selefi ulemalarımız, her zaman “Biz ulamalarız, ulemalarız” dersiniz. Siz “Biz Talibi İlmi”yiz demekle asla mutlu olmazsınız. Siz asla “Biz talebeyiz, öğreneniz” demeye gelmezsiniz, hayır. Onlar, “Biz ulemalarız” derler. Ulemalarsanız konuşmamız gereken bir nokta vardır. Bana size beyan etmek için gönderiyorlar, hatırlatıyorlar ve zorluyorlar. O ulemalar olmakla kibirlenenler! Sizin anlayışınızın ne olduğunu söyleyin. Göklerden bir gürültü gelse, bu dünyayı üç de bir den daha kısa bir zamanda yok eder ve kayıp olur.

Sizin Kurân-ı Kerîm okuduğunuzu zannediyorum. Cenâb-ı Hak Subhanehu Ve Teâlâ neden buyurur;

وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ مِنۢ بَعۡدِهِۦ مِن جُندٍ۬ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ خَـٰمِدُونَ

<> (Yasin:28-29)

Bakın bu çok mühim nokta. Onlar bunun oyun olduğunu zannederler. Onlar bu gezegendeki hayatı oyun zannederler. Ve Kurân-ı Kerîm okuyanlarımız okurlar ama dikkate almazlar. Bu sohbetin başında insanları ikaz ederler. “Ey insanlar, halinize bakın yoksa şimşek gibi bir gürültü size ulaşır ve bu gezegendeki herşeyi alıp götürür” derler. Ve şimdi onların şaka zannettikleri başka bir nokta geliyor. Bu söylediğimiz şaka değildir. Buraya şaka yapmak için gelmiyoruz, şakayı kendiniz yapın. Burası kendinizi ilahi cezadan kurtarmanız için anlamanız gereken çok ciddi bir sohbettir. Bu ilahi ceza size bir şimşek gibi ulaşabilir. Bu bu noktanın zayıflığıdır. Yasin süresi okuduk, Yasini Şerif’te Cenâb-ı Hak bunu neden buyurdu?

Bu geçmiş bir olayın bir hikâyesidir. Cenâb-ı Hak bunu neden tekrarlıyor? Ne için? Bu ayeti buyurmasının faydası nedir? Âlemlerin Rabbi kullarına ne hatırlatıyor veya öğretiyor veya talim ediyor? Bu dehşetli bir gürültü. O zamandaki Antakya şehrindeki dehşetli bir gürültü. Cenâb-ı Hak Seyyidina Cibril (a.s)’a bağırmak için emretti. Ve onun sesi yanında belki binlerce şimşek kuvveti onun sesine ulaşamaz. O ağlayıp bağırdı. Bütün şehrin insanları kömüre döndüler. Bu bütün insanlara bir ikazdır.

Ey insanlar, halinize bakın, iyi ahlaka bakın. Ey insanlar, ilahi emirleri bırakmayın. Ey insanlar, şeytan ve yollarının peşine koşmayın. Bu bir beyanat ve de bir ikazdır. Durumlarınıza bakın. Hazinelerinizden veya ikram edilen kuvvetlerden Allah rızası için kullanmazsanız size asla bir fayda vermeyecek birşey için kibirli olmayın!

Eskiden insanlar hazineleriyle kibirlenirlerdi. Şimdi 21.yüzyıl insanları hazinelerine kibirlenmezler ama şeytanın kibri gibi aynı seviyede kibirlenirler. 21. yüzyıl insanı şeytanın bulunduğu aynı seviyeye gelmeye çalışıyorlar. Şeytan hazineler kullanmaz. Ama şeytan öyle şey kullanır ve cahil insanoğluna bu gezegen için bazı sırlar öğretir. İnsanlara bazı bilinmeyen kuvvet merkezleri kullansınlar diye ikram gelir. Bu onların dedikleri teknolojidir. Teknoloji 100 sene önce bilinen birşey değildi ama bir asırda şeytan takipçilerine bu insanlara ilahi kimselere karşı savaşmak için verilen sır yetkiyi öğretti. Ve şimdi şeytan o teknolojiyle bütün insanoğlunu kölesi yapmak dışında birşey yapmıyor. Ve asıl hedefi inananlardır. Onlardan inancı almak ve onları çıplak bırakmaktır. Onlar çıplak olduklarını görürlerse şeytani teknoloji peşine koşarlar. Âdem (a.s.) Rabbinin emrine karşı birşey yaptığı zaman o elbise düştü ve kendisini cennete birşeyle örtmek için koştu.

Şimdi bu günlerdeki insanlar, insanoğlu bir seviyeye ulaştıklarını görürler ki bu seviyede kendilerinin giyinmiş olduğunu görürler. Ama bu onlar için yeterli değildir ve şeytan onlara sır kuvvetinden daha fazla ve fazla verir. Ve “Ey takipçilerim, bende sizi göklere ve ilahi varlıklara karşı daha kuvvetli yapmak için daha fazla kuvvet var” der. Onun için 21. yüzyıl insanları koşarlar ve pekçok kendilerini saklamak veya kendilerini ilahi lanetten korumak isterler. Pekçok şekiller var ve kendilerini saklamak isterler. Ve şeytan teknoloji ile daha önce verilmiş olandan daha fazla yetki verir. “Bunu şunu yap ve teknolojiyle kendinizi ilahi kuvvetlere karşı korursunuz” der. Çünkü onlar Nuh (a.s.)’ın ümmetine, İbrahim (a.s)’ın ümmetine, Musa (a.s.)’ın ümmetine, İsa (a.s.)’ın ümmetine ve başka binlerce peygamberlerin ümmetine olanları işittiler. Ve ilahi kuvvetlere karşı bir savunma istiyorlar. Onun için onun peşine koşarlar ve “Teknolojiyle göklerden gelen herşeye karşı kendimizi savunuruz” derler. Bu şeytani talimdir. Ama onlar dünyada ve göklerde olan birşeyi düşünmezler. Onlar basit kuvvetleri veya basit kuvvet merkezleriyle kendilerini ilahi lanetten koruyacağını veya yok edeceğini zannederler.

Evet, onların şimdi bilim ve teknolojileri var ama bunun kendilerini savunmak için yeterli olduğunu zannediyorlar. Ve Kurân-ı Kerîm Antakya’daki insanlara ne olduğuna bakın buyurur. Onların bir kraliyeti, kendilerini savunmak için herşeyleri vardı ama âlemlerin Rabbi onlara ordular göndermedi. Ve âlemlerin Rabbinin insanoğlu için ordular kullandığı hiç olmamıştır, hayır. Bazen sinekler, bazen küçük kuşlar ve öyle şeyler kullandı. (Ama Antakyadakiler için) kuşlar veya başkaları kullanmadı ama Sayha kullandı. Sayha’nın anlamını hayal edemezsiniz. O gürültü çok dehşetli gürültüdür. Yakar, herşeyi yerin altından çıkan kömüre çevirir. Bu bir ikazdır. Onlar peygamberlerin getirip bize ilahi merkezlerden geldiğini söyledikleri hiçbir yolu takip etmemize ihtiyacımız yoktur derler. Biz dikkate almayız derler. Ama Cenâb-ı Hak onlara yukarıdan değil kendi içlerinde bir gürültü yaptı.

Gazetede dehşetli bir resim gördüm. Amerikalılar kocaman bir uçak gemisi gönderdiler diyor. Tamamen nükleer kuvveti ile dolu olan 100,000 ton ağırlığından bir uçak gemisi. Ve bu nükleer bombayı gönderirlerse onun gönderdiği o kocaman gürültü insanları öldürmeye yeterlidir, biterler. Bu onlardan onlaradır çünkü onlar ilahi şeyleri veya maneviyata veya ilahi ilme inanmıyorlar. Cenâb-ı Hak onlara bu gezegendeki bütün insanoğlunu her vesileyle helak edecek şeytani projelere bakmaya müsaade ediyor. Ve bu bir Sayha, gürültüdür. Bu şeytanın insanoğluna öğrettiği gürültüdür. Bu gürültüyle ülkeleri, şehirleri, kıtaları siyah bir kömüre çevirecek. Ve bu o ilahi emirleri takip etmeyip bu dünyayı kömüre çevirmek için şeytani yöntemleri takip eden insanlara verilen birşeydir. Ve bu hikâyede Allah Azze ve Celle insanlara buyurdu: doğru yola gelmezseniz, her zaman şeytanı takip ederseniz size geçmiş zamanda olan birşeyler ulaşır. Ama Cenâb-ı Hak bunu yapmaz; onlara şeytanı ve talimlerini takip ettirir ve bu dehşetli bir gürültü, bu dehşetli bir şimşekle yere düşerler. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Kurân-ı Kerîm birşey buyurur ve içine baktığınızda geleni görürsünüz. Ama cahil olanlar, insanoğlunun şeytani grupları insanlara inandırmazlar veya ilahi emirlere ve ilahi haberleri ve ilahi kitaplara ve ilahi elçilere inandırmazlar. Bu onların cezalarıdır. Onlara kendi aralarında cezalarını verir. Estâuğuzubillah, Cenâb-ı Hak buyurur;

قُلۡ هُوَ ٱلۡقَادِرُ عَلَىٰٓ أَن يَبۡعَثَ عَلَيۡكُمۡ عَذَابً۬ا مِّن فَوۡقِكُمۡ أَوۡ مِن تَحۡتِ أَرۡجُلِكُمۡ أَوۡ يَلۡبِسَكُمۡ شِيَعً۬ا وَيُذِيقَ بَعۡضَكُم بَأۡسَ بَعۡضٍ‌ۗ

<>(Enam:65)

Bunu anlıyor musunuz ey Selefi ulemalarımız? Neden insanlara böyle sır eğitimleri netleştirmezsiniz? Anladığınız iyi bilinen şeyler vardır. Kurân-ı Kerîm’de pekçok sır anlamlar veya sır anlayış okyanusları vardır. Neden insanları iyi ahlaklı, iyi edepli olsunlar, Rabbinin karşısında en yüksek saygılarını verip itaat etsinler diye ikaz etmezsiniz? Yoksa şimdi daha önce olmamış birşey geliyor! Cenâb-ı Hak, “Ben onlara yukarıdan veya ayaklarının altından birşey göndermem ama o inanmayan ve şeytani grup ve şeytani takipçilere bir yetki veriyorum ki kendi aralarında nefret etsinler ki şeytanın onlara öğrettiği böyle silahlar kullanarak birbirlerini öldürsünler,” buyurur. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey insanlar! Ey insanlar! Dikkat edin, ulemalarımız, özellikle Selefi ulemalarımız. Neden insanlara açmıyorsunuz? Neden Peygamberler Mührünün (s.a.v.) kendisi için kullandığı “Beşiren ve Neziren” anlamı kullanmıyorsunuz? Neden insanlara Neziren kullanmıyorsunuz? Çünkü onlar hatlarını aştılar. Onlar ulaşılmak için müsaade edilen sınırı geçtiler ve itaat etmeyip geçtiler. Geçtiler ve onlara gök gürlemesi geldi.

Bilmiyorum gelecek günlerde, gelecek aylar, gelecek seneler şeytan ve takipçileri için dehşetli olacak. Şeytanın takipçileri olmayın! Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in takipçileri olmaya çalışın! Ey Rabbimiz! Bizi affeyle ve son ikazcı Mehdi (a.s.) ile zayıf kulları sana toplayacak birini gönder. Bi Hürmetil Habibi Bi Hürmetil Fatiha.

Bu SubhanAllah.

(40 dakika)

(803,000 kişi dinlemiş)

İyidir. Yükseliyor, maşallah, elhamdülillah. İnsanlar anlamaya gelmeliler, İnşallah. Allah Allah Allah Ya Rabbi Tövbe Ya Rabbi Tövbe Estağfurullah.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Bütün ilahi varlıklara selam!

Fatiha.

UA-984942-2