Available in: English   Turkish   Go to media page

Kim Maneviyata İlgi Duyarsa, Melekler Seviyesine Ulaşır

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Mayıs 21, 2010 Lefke, Kıbrıs

Ya Hayyu Ya Kayyum Ya Hayyu Ya Kayyum Ya Hayyu Ya Kayyum Ya Hayyu Ya Kayyum Ya Hayyu Ya Kayyum Ya Hayyu Ya Kayyum Ya Zelcelalu Vel İkram. Meded Ya Ricalallah. Elfu Elfu Salât Âlâ Seyyidi Muhammedin Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn. Esselamun Aleyküm. Esselamun Aleyna Ve Âlâ İbadallahi Salihin. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym.

Ey ilahi sahibimiz! Bu gezegendeki insanlara konuşmak için bize desteğini ver. Ey sahibimiz! Bize bir anlayış ver ki anlayalım. Önemli olan anlamaktır. Anlayışı ne için istiyoruz? Kendimiz ve bu gezegendeki vazifemizi, ne için yaratıldığımızı bilmek için ve yaratılışımızın arkasında ne var diye. Ve bu hayattan sonra bizi kim gözetecek diye. Euzubillahimineşşeytanirraciym. Cenâb-ı Allah bize şeytandan Ilahi Huzuruna kaçmamızı emreder.

Meded Ya Ricalallah. Bismillahirrahmanirrahiym. İlahi Huzurda savunanlar kimlerdir? O Ilahi makamları korumak için birileri olmalı. Bize yüzümüzü mukaddes Kâbe’ye ve kalplerimizi mukaddes Kâbe’nin göklerdeki temsilcisine dönmemiz emredildi. Mukaddes Kâbe temsil edilir. Kâbe dünyadaki ilk makamı temsil eder. Ve bize hakiki kalplerimizi ki bu ruhlarımızdır ona emredildi. Ruhlarımızı mukaddes Kâbe’nin yönüne çevirelim. Ve mukaddes Kâbe, göklerdeki Beyt-ul Mamur’u temsil eder. Göklerin seviyesinde bütün melekler bakarlar ve manevi kuvvetlerini o merken olan Beyt-ul Mamur’dan alırlar. Beyt-ul Mamur dünyada Beytullah’ı, Kâbe-i Muazzamı temsil eder.

Ey insanlar! Esselamun aleyküm. Doğudan batıya ey bu gezegenin koruyucusu! O Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s)’i temsil eder. Şimdi onun desteğini istiyoruz. Bu destek olmazsa, hayvanlar seviyesindeki varlıklar gibi oluruz. Hayvanlar seviyesini temsil ederse, men teşebbehe bi gavmin fehuva minhum, “Kim bir grup insanı taklit ederse, ondan olur" (Hadis-i Şerif). Kim başkası olmaya çalışırsa onlar gibi olur.

Şimdi bu gezegende insanlar kendilerini hayvanlar seviyesinde temsil etmeye çalışıyorlar. İnsanlar hayvanlar gibi olmaya koşarlar. Doğudan batıya, kuzeyden güneye insanların tek istediği şey yeme, içme ve bedensel arzularını ve cinsel zevklerini isterler. Başka birşey değil. Bu hayvanlar seviyesidir. Bir kimse yalnız takip edip ve bedensel zevkler ile mutlu olmak isterse, onun seviyesi hemen hayvanlar seviyesine iner, kıymeti yoktur. Hayvanlara da sonunda, “Toprak olun” denilecek ve onlar toprak olacaklar.

Âlemlerin Rabbi tarafından sadece insanoğluna sır ve şeref ikram edilmiştir; hayvanlar dünyasına değil! Ama kim o göklerin seviyelerini bırakırsa ki bunlar meleklerin temsil ettikleri seviyelerdir, onlar melekler seviyesinde olurlar. Kim maneviyata ilgi duyarsa ve bu seviyenin dışında birşeye, meleklerin seviyesine ulaşmak isterse, hakiki seviyesine ulaşır ki bu melekler seviyesidir. Aynı seviyede olurlar.

Kim ilgi duymazsa ve ilgileri yalnız yeme içme ve cinsi istekler olursa, seviyeleri hayvanlar seviyesinde olur. Onların hayatlarının anlamı yoktur, hayır. Ama Cenâb-ı Allah insanoğluna bazı özel ve şerefli şeyler ikram etti ki bu asla hayvanlar seviyesine ikram edilmemiştir. O insanlar, maddi varlığı, bedenlerini terk ederken, hakiki seviyelerine ulaşacaklar.

Söylemeye üzgünüm ki şimdi insanlar yalnız maddi zevklerine ilgi duyarlar. Bunun anlamı yoktur, değeri yoktur çünkü onlar hayvanların yaşadığı aynı seviyede olurlar. Onun için şimdi dünyada yaşayan insanlar sadece bedensel zevklere ilgi duyarlar. Ve vazifelerini ve anlayışlarını sadece maddi zevkler için yaparlar. Anlamı yoktur. Bu hayatı bırakırken hakiki yönlerini, hakiki seviyelerini kayıp ederler. Toprağa yatıp asla kalkmazlar ve ilahi âlemlerdeki hakiki konumlarına yükselemezler. İnsanlar ne kadar bu sınırlı hayat ve zevklerine ilgi duyarlarsa o kadar kıymetsiz kimseler olurlar. Ve her gün maddi varlıklarından gelen ağır karanlıkla dolarlar ve dünyanın karanlık duvarlarının içine girerler. İnsanlar bu hayata geldiklerinde temizlerdi. Onlara daha fazla Ilahi Nurlar almak için bir fırsat verildi ama insanlar onu bırakırlar ve böyle kara karanlık dünyaların içine girmeye koşarlar.

Bir böcek vardır; ipek yapar. İpek böceği çalışır, yer, yer, yer, içer, ondan sonra koza yapıp kendini karanlığa atar. Kendini oraya hapseder. Ve şimdi insanlar o ipek böceği gibi yer içer, yer içer, yer, yer, yer ondan sonra kendine bir koza yapar. Kendini içine hapseder ve bakar; heryerin sadece bir karanlık olduğunu görür. Karanlık bir yer. Ve şimdi insan doğası çalışırlar, çalışırlar, çalışırlar ve hudutsuz gayretlerini verirler ve sonunda kendilerine bir koza yaparlar. İnsanoğlu için o koza nerede?

Kabirlerindedir! Onlar kendilerini bir karanlıkta bulurlar ve birden şaşırırlar. "Biz nerede yaşıyorduk ve nereye ulaştık" diye. Bu sizin istediğinizdi. Yediniz, yediniz, yediniz ve birşey yapmadınız. Sonunda kozanızı yapıp içine girdiniz ve bitti. Şimdi insanların gayretleri yeme ve içme ve cinsel arzularından zevk almak içindir. Ve sonunda kendilerini karanlık yer olan kabirlerinde bulurlar. Orada hiç bir ışık yoktur. Hiçbir ışık yoktur. Bu Ilahi bir ilimdir. Bir kimse kabrine gömüldüğü zaman Cenâb-ı Allah ona ruhunu bir daha geri gönderir. Ve onu uyuyan bir insanın uyandığı gibi uyandırır. Uyanırlar ve kendine baktığında kendini karanlık bir yerde bulur ve kendine ne olacağını bilmez. Evet ışık yoktur, ışık yoktur. Ve ondan sonra olan olur. Onların kabirleri, kıyamet gününe kalacakları son kozaları olur.

Ey insanlar! 21. yüzyıla ulaştınız. Bazı insanlar inanırlar ama biz Müslümanız ve şimdi 1431 yılına geldiğimize inanırız. Peygamberler Mührü (s) insanlara bir şeref, zevk ve nur verdi. Ama insanlar nûrdan kaçarlar, kaçarlar. Ne derler? Bir böcek gibi; her zaman yerin altında yaşayıp dışarıya çıkmayan böcek gibi. Onun gibi insanlar karanlık peşinde koşarlar ve bir daha ışığa ulaşamazlar. Onlar kendilerini oraya hapsederler. Ne zaman bu hayatı bırakıp kabrimize gideceğimizi bilmiyoruz. Ancak O bilir. İnsanlar bin sene kabirlerinde beklerler, beklerler, beklerler. Yeme yok, içme yok, ışık yok. Çünkü onlar burada Ilahi Nûrlardan almadılar. Onlar Ilahi Nûr almazlarsa onlara zevk veren birşey bulamazlar ve onların hayatları dipsiz sorunlarla sona erer. Dipsiz gider ve beklerler, beklerler, beklerler ve onlara hiçbir açılış gelmez.

Ey insanlar! Ey dinleyenler! Kendinize dikkat edin. Biliyorum ki şimdi insanların çoğu, özellikle yaz zamanlarında; Araplar daha fazla dikkat ederler çünkü onlar altın ve gümüşlerle doludurdar. Kendilerine saraylar yaparlar ve orada yaşayıp zevklenmek ve bunun ebedi olmasını isterler. Onun için yaz zamanı geldiği zaman yüzlerce veya binlerce insan bulursunuz ki saraylarını bırakıp Avrupa’ya veya Amerika’ya koşarlar. Ne için? “Biz bir çekap (muayene) yaptırmaya gidiyoruz” derler.

“Ne için çekap?”

“Bedenimizde kötü birşey var mı diye ve onu durdurmak için”

Evet, siz çok zekisiniz ey zenginler! Sizin çok şerefli unvanlarınız var. Siz ölmeyi sevmezsiniz veya kötü bir hastalıkla rahatsız edilmek istemezsiniz. Ve çekapa giderler. Yazın, son baharda ve biraz da baharda Avrupa’ya ne olduğuna bakmaya giderler. Olan olmuştur, çekapla kendinizi kurtaramazsınız! Bu onların tek meraklarıdır, kendilerini mutmain etmek. Çekap yaparlarsa ve bu tamamsa, “Oooo, çekapımız tamamdır. Hayatımızı aynı sistemde devam edelim. Hayat şeklimizi değiştirmeye gerek yoktur, hayır.”

Ve ikinci veya üçüncü sene sonra doktor diyebilir: “Ey haşmetlim, bakıyorum ve böbreğinde birşey görüyorum.”

O çok kibirli ve zengin birisi, “Bu benim için iyi bir haber değildir” der ve onda üzüntü başlar. Bana ne oldu diye düşünürler, düşünürler, düşünürler.

Doktor, “Telaş etme, çok hafif bir ilaçla seni tedavi etmeye başlarız merak etme,” der.

Bir sene geçer ve bir sene sonra gelir:

“Bu böbreğinde gördüğümüz daha gitmemiş. Ve bakıyoruz ki ikinci bir görünen var. Şimdi çok ilaçlarına dikkat edip doktor kontrolü altında olmalısın,” der. Bitti, bitti, biter, biter, biter. Üçüncü sene gelir ve “Daha fazla perhiz yapmalısın. Çok fazla yiyip içme, çok fazla kadınlarla koşma. Bunları azaltmalısınız yoksa bu senin hayatın için tehlikeli olur,” der.

Milyonlarca altının olmasının faydası nedir? Veya kocaman saraylar size ne verir? Veya genç hanımlar size ne verir? Gün be gün aşağı, aşağı inersiniz. Ey insanlar! Sarhoş olmaktan uyanın. Bırakın ve gelip doğruları kabul edin! Âlemlerin Rabbinin Ilahi Emrini tutarsanız sağlıklı ve sıhhatli ve varlıklı yaşarsınız. Ama siz yanlız sorun getiren şeylerin peşinde koşarsınız. Bu tehlikelidir, bu hayat biter. Belki 40 yaşındadır ve 80 yaşına kadar yaşar, ama bir dahaki 40 senesinde onun için ateş cezasının başlangıcı olur.

"Biz petrol krallarıyız,” diyen zenginlere sesleniyorum! Petrol kralı, pekçok vardır. Onların yüzleri asılır. Onların yüzlerinde iyi bir görünüş olmaz. Onlar maddi şeylerle yüzlerinin gençleştiğini zannederler.

Hayır, bitmiştir. Milyonlarca veya trilyonlarca Pound ve Euro’larınız olsa bile size asla genç, sağlıklı birisinin görüntüsü verilmez, bitmiştir. Onun için Allah rızası için vermeyip de ellerinde tutanlara sesleniyorum. Verin ve Ilahi Huzurda bir şeref alın yoksa Ilahi Huzurda cehenneme atılırsınız. Cenâb-ı Allah bizi Peygamberler Mührünün şerefine affeylesin. Âmin.

Fatiha.

(39 dakika)

Ehhhh, fark etmez.

Kaç kişi? (422 000)

Esselamun aleyküm!

Allâhümme Salli Vessellim Âlâ

Nebi Ya Muhammed Aleyhisselam

Salâten Tedumu Ve Tudâ İleyh

Memerehleyali Ve Tuledevam

UA-984942-2