Available in: English   Turkish   Go to media page

İLAHİ HİTAP MADDİ VARLIĞIMIZI TEMİZLER

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Nisan 5, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Seyyidi.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Elfu Elfu Salât Elfu Elfu Selâm Âlâ Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammed (s.a.v.) Ve Alihi Ve Sahbihi Ecmaiyn.

Esselamun Aleyküm, ey katılanlarımız, ilahi birşeyler dinlemek isteyenler. İlahi hitap kulaklarımızı temizler, akıllarımızı temizler, kalplerimizi temizler, maddi varlığımızı, bedenlerimizi temizler.

Onun için ey katılanlar, mutlu bir hayata, sakin bir hayata, zevkle dolu bir hayata, hoşnutlukla dolu bir hayata ulaşmaya çalışın. Gelin dinleyin. Nasıl isterseniz, nasıl isterseniz. Ve bu gezegendeki herkesin hayatından sorumlu olandan ilahi desteğimizi istiyoruz. Denizlerin altında, okyanusların üstünde veya kıtaların üstünde veya uçan herşeyin. Herşey bir kimsenin sorumluluğu altındadır. Onun için temsilcimize karşı edebimizi korumamız gerekir. O ilahi makamlarda temsilcimizdir. O ilahi imdat, ilahi kuvvetler verir ki bu bizi vâr eder. Eğer ilahi destek birşeye ulaşmazsa bu biter ve kayıp olur.

Onun için onun bu gezegen, dünyada, okyanuslarda ve kıtalarda vâr olan herşeye sorumluluğu vardır. Onun için o kimseden bizim zayıf şahsiyetimizi desteklemesini istiyoruz. O bize göklerden bu şahsiyetimize destek vermezse, bu şahsiyet uydurmayla aynıdır. Uydurma. Biz bu dünyada dolaşan taklit kimseleriz. Göklere ait olan hakiki kimliğimizi besleyen ilahi destek gelmezse birşey değiliz. Merhaban, birşeyler duymak isteyen herkese. Evet, evet. İnsanların öyle bir kimliği vardır ve bilip öğrenmek isterler. Ama şeytan şimdi bu gezegendeki bütün insanoğluna öğrenmeyip anlamamalarına çalışır. Ve Kurân-ı Kerîm’in bahsettiği gibi şimdi Ahdul Cahiliye’deyiz, cahiliye devrindeyiz.

Şimdi Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz ki anlayışımız yanlış bir yola gitmesin. Veya o tehlikeli düşman, şeytan ve takipçileri göklere ait olan herkesin hitabını yanlış anlattırmaya çalışır. Bu şeytanın vazifesidir. Evet, Kurân-ı Kerîm gönderildi. Tevrat, İncil, hepsi insanlara ulaştı, bu bilinir. Bu her doğru olanı açığa kavuşturur. Veya o kutsal kitaplar göklerden dünyaya gönderilen doğruları açığa kavuşturur. Evet ama şeytan gelir ve pekçok insanların anlayışına gelir ve der; “Bu Ayet-i Kerîme hakkında ne düşünüyorsun?” O da der; “Bu Ayet-i Kerîme nettir çünkü Cenâb-ı Allah asla anlaşılmayan birşey göndermez.

Cenâb-ı Allah buyurur;

(Zâriyat:49) لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ

<< Düşünüp öğüt alasınız>>

Her ilahi Ayet-i Kerîme kocaman bir anlayış okyanusu getirdiğini düşünmelisiniz. Ama bu bir okyanustur ve söylediğimiz okyanuslarda sayısız varlıklar, sayısız balıklar, içinde sayısız canlılar var diyemezsiniz. Bu bir hakikattir. Ama şeytan gelir ve der; “O okyanus hakkında söylenilen, içinde sayısız kocaman balıklar ve en küçük …var.” Şeytan gelip der; “Onların bu okyanusunu sayısız varlıklar içerdiğini söylediklerine inanma.” Bu okyanusu yaratan, o okyanusta olanlara da can verir ki orada sayısız varlıklar yaşasın. Bunu hayal edemezsin. Hayalin yaratılan o okyanusun son noktasına bile ulaşamaz. Ama şeytan gelip; “Bak her şeyi görüyorsun. Evet bu bir okyanustur ama buna, buna, buna, pekçok balık türlerine, canlılara inanma” der.

İlahi vahiy peygamberlere ve özelikle Peygamberler Mührüne geldiği zaman şeytan gelir. Ve onlara Kurân-ı Kerîm ikram edilmiştir. Ve pekçok şeyler söyler. Sıradan bir kimse baksa “Böyle anlamlar görmeyiz” der. Teleskop size bir mesafe gösterir. Başka daha kuvvetli bir teleskop var, daha derine ulaşır ve şunu bunu der. Ama çıplak gözle bakarız… Hatırlıyorum ki Selim kadar yedi, sekiz yaşındayken bakardım ve derdim ki; “Bu küçük yıldız noktaları…” O vakit ocaklarımız vardı. Yemek pişirmek için küçük ocaklarımız vardı, içine ateş koyardık ve böyle olurdu. Düşünürdüm ki, onlardan biri belki bu kadardır diye. Bu benim hayalime göre benim fikrimdi.

Ve insanlar sürekli sürekli uzayın derinliğine bakmak isterler ve teleskoplar icat ettiler. Ve de hatırlıyorum ki ilk teleskop bu şekildi. Yani bir metre yirmi, bir metre elli santim. Eski kitaplarda gösterirlerdi. Özellikle ansiklopedilerde baştan bu güne kadar olanı gösterirlerdi. Evet, bu tamamdır. Bakardık ve “Uu… kocaman uzay." O kadar büyüktü. O astronotlardan biri çalışırdı ve değeri vardı. O teleskop merkezinde çalışıyordu. Bir gün geldi ve etrafına baktı o kocaman teleskopu gördü ama üstünde “Lütfen gözünüzle bakmayın” diye yazıyordu. “Burada kimse yok, ikaz eden de yok. Önemli değil bir denemem gerekir” dedi. Ve gözünü bakmak için koyar koymaz düşüp bayıldı. Ve insanlar ne oldu diye koştular. Ve o teleskopa gizlice baktığını ve teleskop ona muamele ettiğini anladılar, bayıldı.

Böyle teleskoplardan pekçok şeyler görürler. Ondan sonra insanoğlunun daha fazla ve fazla isteme özelliği vardır, daha fazla ve fazla bilmek için. Ondan sonra uydular yaptılar. Bu teleskopu üstüne koyup yukarıya gönderdiler. Ve o resimleri gelince hayrete düştüler. Bakıp görüp öğrendiğimiz birşey değildir, bu dönen bir ayak mesafesi kadar ancaktır derler. Ve bu şekilde insanoğlu daha fazla ve fazla öğrenmek isterler. İlahi kitaplar geldi ve herkes içine bakabilir ve birşey anlayabilir. Ama bu kutsal kitapları anlamak için son sınır değildir. Ama şeytan insanları ne yazılıdır diye sadece harflerine baktırır.

Bismillahirrahmanirrahiym “Elhamdülillahi Rabbil Alemiyn”, ne anladın? Bütün tazimler, sonsuz azametler Âlemlerin Rabbinedir. Ondan sonra başka birşey yok mu? Kelamullah, Cenâb-ı Allah’ın ilahi sözleri sonsuzdur. Bu en yüksek makamdan gelmez ama Estâuğuzubillah; (arapça) Kurân-ı Kerîm’in ayetleri yazar. Bismillahirrahmanirrahiym “Elhamdülillahi Rabbil Alemiyn,” ne anlarsınız? Bütün tazimler, sonsuz azametler Âlemlerin Rabbinedir. Ondan sonra başka birşey yok mu? Kelamullah, Cenâb-ı Allah’ın ilahi sözleri sonsuzdur. En yüksek makamdan gelmedi ama … (arapça) Kurân-ı Kerîm zikirdir.

Kurân-ı Kerîm’i düşünmek için gönderildi sadece çıplak gözle bakmak için değil, hayır. Tartışan ve o okyanuslarda pekçok varlıklar olduğuna inanmayız çünkü görmeyiz diyen bir kimse olmayın. Şeytanın prensibi bakmadıkları, görmedikleri, duymadıkları veya dokunmadıkları birşeye inandırmamaktır. Onun için “Bu sadece bu yerdeki kocaman bir sudur ama içinde olduğunu söylediğiniz pekçok şeyleri kabul etmeyiz” derler. Şeytan ilahi kitapların karşısına çıkar ve insanlara “ Peygamberinin buyurduğuna inanma. Onlar bunun bu ilahi kitaptan geldiğini söylerler inanma. Sen sadece tek tek yazılı olan sözlere inan ve buna evet de. Bunun dışında evet deme” der. La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym.

Ey katılanlarımız, bu insanoğlunun en büyük yanlışıdır. Onlara gelin söyleyin Kurân-ı Kerîm’den ne öğrendiniz? Hangi ilahi emri tuttunuz? Ne anladınız? diye sorulacak. Onun için Cenâb-ı Allah onlara Peygamberler ve ilahi kitaplar, ilahi haberler gönderdi. Çünkü yalnız o Peygamberde “Bakın, bakın, bakın” diye o okyanusu açma yetkisi vardır. Ama bazen insanlar ağmadır, onlar kabul etmezler. “Bakıp birşey görmeyiz” derler.

Ey katılanlarımız, bu gece hocalarımız beni bu şekilde konuşturuyorlar. Bu gece selefi ulemaları bıraktım. Çünkü selefi ulemaları hakikatte kraliyetlere, okullara, liselere, yüksek okullara, üniversitelere, akademilere bakmakla sorumlular. Öğretim grubu talebelerine ne öğretiyor diye. Kurân-ı Kerîm hakkında ne öğretiyorlar diye. Neden Kurân-ı Kerîm’i gençlerin göremeyeceği, ulaşamayacağı, açamayacağı, okuyamayacağı, anlayamayacağı bir yere koyarlar? Onun için ilahi huzurda ilkönce sorumlu olan selefi ulemalarıdır çünkü onlar ders programlarına ne öğrettiklerine dikkat etmezler. Öğrettikleri Kurân-ı Kerîm’in öğrettiklerinden daha mı mühimdir? Neden bakmazlar?

Bu belki haşmetli kralı ve bakanları ve ümeralar içindir, onların hepsi sorumludur çünkü Kurân-ı Kerîm’i öğretmezler. Üniversitelerde, akademilerde, liselerde, kolejlerde öğrettikleri şeyler Kurân-ı Kerîm’in okyanusları yanında birşey değildir. Üzgünüz, bunu söylemeye üzgünüm ki elimde bir güç olsa onların hepsini kapatıp yıkacağım ve anlaşılsın diye Kurân-ı Kerîm’in programını getireceğim. Bu İslam’dır. Bunun dışındaki İslam’ı kabul etmiyorum. O kimse belki münafık veya cahil veya şeytandır. Ama bütün İslami bölgelerde Kurân-ı Kerîm’in eğitimini ilk sıraya koymadıklarını söylemeye üzgünüm. Onun için onların üstüne ilahi rahmet inmiyor. Asla ilahi rahmet gelmez.

Ezher şeyhine bağırıyorum, Mısır’ın şeyh-ül İslamına, Şam’ın, İran’ın, Yemen’in, Pakistan’ın, Afganistan’ın, Türkistan’ın, Libya’nın, bütün kuzey Afrika’nın şeyh-ül İslamına soruyorum. Neden Kurân-ı Kerîm’i ilk sıraya koymuyorsunuz da bunu isteğe bağlı yapıyorsunuz? Hayır, bu zorunlu olmalı. İnsanlarının başında olan herkese ve milletlerine emredilenlere soruyorum. Onlar Kurân-ı Kerîm’in emirlerine uymazlar. Onun için İslam dünyasına da lanet iniyor. Gayri Müslümanlara bir lanet inerse Müslüman bölgelerine iki lanet iner. Ve bütün İslami bölgelerin liderlerine ilahi lanet iner. İnsanlara bir inerse liderlerine on iner. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar, insanları eğitmeye çalışmalıyız. Bu konuştuğumuz Kurân-ı Kerîm’i herkes sadece Harameyni Şerifeyn’de mi okur, okur, okur? Kimse açıp onlara “Bu okyanuslardır ve yazılı olan

Bismillahirrahmanirrahiym ne demektir? Elhamdülillahi Rabbil Alemiyn ne demektir? Errahmanirrayim ne demektir? Maliki Yevmiddin ne demektir? İyyake Nağbudu Ve İyyake Nestağin ne demektir" diye bakın demez mi?

O kimdir. bu selefi ulemalara sorduğum mühim bir sorudur. Bu “İyyake” deki “Kef” (harfi) ne demektir? Neden İyya Nağbudu Ve İyya Nestağin denilmez? Ondan pekçok anlamlar gelir. Eğer “İyyahu” denilse bu “Hu” hakkında anlamlar getirmelisin. Bu “Hu” kimdir? Eğer “İyyake” deki “Kef” dersen bu muhatap olduğun kimdir? Kime hitap ediyoruz? “İyyake” Kef, ona bakmalısın. Neden İyya Nağbudu Ve İyya Nestağin demezsin? Sizin böyle ilminiz var mı? Söyleyin, söyleyin.

Selefi salihlerin söylediklerini söyleyin. Böyle bir kimse hakkında “Harfan” dersiniz. Neden “İyyake Nağbudu” yerine “İyya Nağbudu” demezsiniz? Çünkü ilkönce Elhamdülillahi Rabbil Alemiyn Errahmanirrayim Maliki Yevmiddin, bu kimin içindir? Ondan sonra İyyake Nağbudu Ve İyyake Nestağin gelir. Anlaşılması için bir tefsir getirin, böyle yaşlı ve cahil kimsenin kalbini mutmain edin. Soruyorum, bana sövmeyin, hayır anlayış özgürdür. Ama birşey söyleyemezsiniz. Bize ikram edileni söylersek "İslam’dan çıkarsınız” dersiniz. Sizi İslama ne getirir bana söyleyin. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar, herşeyi bırakın. Okullardaki eğitimleri boş bırakın. Biz saman istemiyoruz, biz tane istiyoruz. Biz o tohumu istiyoruz, saman istemiyoruz. Ama siz insanlara saman vermek istiyorsunuz. İnsanlar hayvan değildir. Onlar yemek için tohum isterler çünkü onlar insandır, hayvan değil. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Estağfurullah. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Estağfurullah.

Ey Rabbimiz, bize iyi bir anlayış ver ki sadece Senin kulluğun için çalışalım. Bizi affeyle. Rabbimize söz gününde kulluk yapacağız diye söz verdiğimiz, bize kulluk yapmanın yollarını öğretecek birini gönder. Cenâb-ı Allah bizi en şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine affeylesin.

Fatiha.

Beni üzüyorlar onun için size söyleyemiyorum;

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Memlekette herkes, insanların hepsi kendini şeytani müziklerle meşgul ediyorlar ve ilahi müziği dinlemek istemiyorlar.

Allah Allah Allah Ente Allah Ente Allah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah Ente Allah

Ente Rabbi Ente Hasbi

Ente Rabbi Ente Hasbi

Ya Allah.

Fatiha.

(Kutbul Mutasarrif, Mevlana Şeyh Hişam Kabbani hazretleri ile Hacı Neziha hazretleri telefonda)

UA-984942-2