Çarşamba, Mayıs 26, 2010 Lefke, Kıbrıs
Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah
Ya Rabbi Zid Habibeke Seyyidina Muhammed Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn İzzen Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultana … Ya Rabbena. Sümme Selamun Aleyküm Ya İbadallahi Salihin. Size âlemlerin Rabbi tarafından mübareklik ikram edilmiştir. Bizim sizin desteğinize ihtiyacımız var. Esselamun aleyküm Ya Kutbu`z-Zaman! Esselamun aleyküm Ya Ricalallah! Herşeyi iyi niyetle âlemlerin Rabbinin adına verenler. An abdun ve mâ yemlikuhu li seyyidihi derler.
Euzubillahimineşşeytanirraciym bismillahirrahmanirrahiym Ya Rabbena İbad irham da'fena, irham da'fena. Biz Senin zayıf kullarınız ey Rabbimiz. Bütün kâinat bir atoma girerse, bu olabilir mi? Fikriniz nedir ey insanlar? Sıradan insanları bırakıyoruz ve, "Biz Allah’ı tanırız,” diye iddia eden insanlara soruyoruz. Bu bütün kutsallar için veya biz eğitilmiş insanlarız ve herşeyi biliriz diye iddia edenlere bir sorudur. Meded Ya Sahibel İmdat. Birşeyleri netleştirmek için Yaratanımız bilinmeyi sever. Evet. Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz.
Ey Selefi ulemaları! Ey Şeriat doktorları! Ey pekçok acayip, onların İslama ait olan şeyler için pekçok parlak rütbeleri var. Ve İslam evrenseldir. İslam derseniz bu evrensel bir müessesedir. İslam hakikattir. Bu herşeye ulaşır. İslam bütün var olan atomlara ulaşır. Belki maddi vasıflarla, maddi dünyanın en küçük şeyine atom derler. Ve atomların öyle fevkalade olduğunu söylerler. Fevgal-`adâ, hâligul-`adâh, Subhanallah. Her atom Yaratanını temsil eder. Bir atom temsil ederse bu atomlara ait olan ilimlere insanların anlayışları ulaşamaz demektir. Her birisi Yaratanları hakkında anlayış seviyelerine göre tam bir anlayış vermeliler. Bu herşey olmalı.
Ey ulemalar! Ey kitap verilmiş eğitilmiş insanlar! Sizde dinlemeli ve anlamaya çalışmalısınız. Tartışma yoktur. Söylediklerimiz tartışma için değildir. Sadece, “Evet bu doğrudur,” demelisiniz. İlahiyat hakkında tartışma olmaz. Bu dünyanın kocaman görüntüsünü bölersen küçülür, küçülür, küçülür, cuzun lâ yetecezzâ ve bölünmesi imkânsız olan bir noktaya ulaşırsın, biter. Ne kalır? Orada bölünecek birşey olmalı. Bu kâinatın sıfır noktasına geldiği anlamına gelir. Bitti. Kocaman uzay veya ne derler? Kâinat. Onu bölersin, bölersin, bölersin, bölersin ki bölemeyecek bir noktaya gelirsin. Bu bütün kâinatın sıfır olduğu anlamına gelir. La Mevcuda İllallah.
Anlıyor musunuz Selefi ulemalar? Beni bu çizgide konuşturuyorlar çünkü siz birşey bildiğinizi iddia ediyorsunuz. Çok parlak bir ifade vardır. Çok parlak bir deyim vardır. Bu deyim Arapçadır; ne söylendiğini anlamalısınız. Ismeğa! Dinleyin ey ulemalar! Fe fî kulli şeyyin lehu âyeh, "herşey de Allahın bir göstergesi vardır." Bu bir okyanustur. Herşey, en son noktasının bile bölünmesi imkansızdır.Fe fî kulli şeyyin lehu âyeh, tedullu ennehu Vâhidun, "Herşeyin içinde, Allahın birliğine işaret eden bir Delil vardır." Subhanehu ve Teâlâ. Bu bir okyanustur, Subhanallah. Bu yapması emredilen herşey şahit olur demektir. Onların vazifeleri nedir? Bütün bölünmesi imkânsız olan herkes vazifesini yapmalı. Onların vazifeleri nedir? Yalnızca, “Ancak O herşeye Kâdir olan Allah’tır,” demek ve başka birşey değil. Bu, “La Mevcuda İllallah,” anlamıdır. Şahitlik yapar, herşey şahitlik yapar ve kayıp olur. La Mevcude İllallah, Cenâb-ı Allah’tan başka yoktur, bölünmesi imkânsızdır. Ama vâr olan herşey son noktasına ulaşır ve son noktada, “Ancak O vardır, başka birşey yoktur,” diye beyannâme yapar ve biterler. Nereye giderler? Bu beyannâmeyi yapan kimse ebedi Vahdâniyet okyanuslarına gidip kayıp olur. Bulutlardan inen bir damlanın okyanusa ulaşıp kimliğinin kayıp olduğu gibi. Kimliği sadece okyanusundur.
Birşeyler bilmeye çalışmalısınız diyorlar ey ulemalar! Ey Ezher-i ulemaları, Hıristiyan âlimleri ve Yahudi kutsalları da! Ne söylüyorsanuz, buna yorum yoktur, biter, biter. Biz geliyoruz ve Vahdâniyet okyanuslarda gözüküp, “Ennehu Huve Vahidun,” diye beyannâmemizi yapıyoruz ve Vahdâniyet okyanuslarına girip kayıp oluyoruz. Evet, onun için böyle ilimler kullara bir şeref verir. Ve onların ikinci kere gelip denemeye ve “Ennehu Vahidun” diye bir beyannâme yapmaya ihtiyaçları yoktur, yeterlidir, biter. Bu basit bir açıklamadır.
Onun için Peygamberler Mührü, Seyyid el-Evveliyn ve`l-Âhiriyn, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’e sorulduğu zaman. Allah Allah Allah Allah. Ona efdalu'l-`amâl ,"Amellerin en faziletlisinin ne olduğu," sorulduğu zaman. Arapça anlar mısınız anlamaz mısınız? Selefi veya Vehhabi olmayı bırakın ve gelin, muwaahid olmaya, bir olmaya çalışın. “Vahid La İlahe İllahu,” deme noktasına gelin. Bunu kabul edin. Peygamberler Mührüne bir kimse için en iyi işin veya en iyi amelin ne olduğu sorulduğu zaman? Nedir efdalu'l-`amâl (amellerin en faziletlisi)? O amelin, o gayretin, o gayretin en yüksek noktası nedir? Peygamberimiz, El İlmu Billah, "Allah'ı bilmek," buyurunca insanlar şaşırdı. Neden şaşırdılar? Çünkü onlar kulların yapacağı birşeyi sordular ve cevap hiç maddi varlığımızın gayretlerine ait değildi, bu onun dışındaydı. Dışındaydı çünkü onlar fiziki bedenimizin çabaları hakkında birşey sordular.
Ama Peygamberler Mührünün cevabı çok yüksekti çünkü bedensel yaptığımız ibadetler o kadar mecaldır. Nasıl atın kostuğu bir bölgesi, bir mecali varsa, aynı şekilde, fiziki bedenlerimizin ve gayretlerine ait olan herşeyin içinde bulunduğu bir bölgesi, bir mecali vardır. Ama Peygamberler Mührünün buyurduğu makam bizim gayretlerimizin dışındadır. Evet, damla gelir ve onun yaratılışında bir varlığı vardır. Gelir. Tayin edilmiş noktasını bırakıp hareket ettiği zaman bir okyanusa ulaşır ve kimliği kayıp olur ve ancak Âlemlerin Rabbinin kimliği kalır. Anlıyor musun Amerikalı? Bu mühimdir. Ve bu Hadis-i Nebevi Şerif bir okyanustur. Efdalu'l-`amâl (amellerin en faziletlisi) buyurur. Bütün hayatın boyunca daha değerli ne amel işleyebilirsin? Söyleyin Ezher-i Şerif ulemaları veya doğudan batıya eğitilmiş insanlar! Bu nedir? Ata binip koşma mı yoksa o atı Ilahi huzura ulaşmak için kullanmak mı? Bu attır; at veya eşek veya köpek olmak veya koşmak önemli değil. Ne için yaptığın, ne için namaz kıldığın, ne için oruç tuttuğun, ne için pekçok Peygamberlerin getirip insanlara öğrettiği şeylerdir. Bu mu bizim hakiki hedefimiz? Hayır.
Peygamberler Mührünün Miraç gecesinde bir bineği vardı. Mekke -i Mukerreme’den Kudüsu Şerife, evet. Onun hakiki hedefi Burak’a binmek miydi? Ne düşünüyorsunuz? Ve Burak’tan sonra merdivenleri çıkmak mı? Cibril getirdi ve bununla tek, tek, tek, tek çıkarsın buyurdu ama bu hakiki hedef değildi. Cibril, “Ben buradan oraya bir kıl bile hareket edemem, ben bittim,” dediği o İlahi huzura ulaşana kadar. “Ama Sen ey Muhammed (s.a.v)! Sen geçebilirsin. Sen o Ilahi huzura davet edilen tek kimsesin, başkası değil! Bu okyanus sadece Senin içindir, başkasına değil!” Onun için yaptığımız bizim için hakiki hedef değildir ama hakiki hedef Ilahi huzurda o sonsuz okyanuslara ulaşmaktır. Onun için, “La İlahe İllallah, La İlahe İllallah, La Mevcuda İllallah, La Mevcuda İlla Ente,” dersin. Öğrenmeye çalışmalıyız, bu çok basit birşey değildir. Bize öyle büyük birşey ikram edildi ki bu ikramları ancak O yaratan bilir. Bu anlayışının başlangıcıdır, Estâuğuzubillah;
(İsra:70) وَلَـقَدۡ كَرَّمۡنَا بَنِىۡۤ اٰدَمَ
<< Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık>>
İnsanlara ikram edilen hakiki şeref nedir? Biz birşey bilmeyiz. Ey Rabbim bizi affeyle. Biz dünya zevkleri peşinde ve maddi şeylere ulaşmaya koşuyoruz. Bizi affeyle ve bize birşeyler aç ki birşey anlayalım. Birşey anlarsak Vahdâniyetin Ilahi okyanuslarına gireriz. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Esselamun Aleyküm. Esselamun Aleyküm katılanlar, neredesiniz? Dünya için çalışıyorsunuz. Hayvanların zevk aldığından zevk alıyorsunuz ve “Biz insanoğluyuz” demekle çok kibirleniyorsunuz. Ne için? Çünkü hayvanlar dünyası gibi dünyadan ve maddi şeylerden zevk alıyorlar. Hakiki vasıflarını anlamazlarsa bu bütün insanoğlu için bir utançtır. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.
Fatiha.
(Mevlana Şeyh Nazım telefonda Şeyh Hişam Efendi ve kızı Hacı Neziha ile görüşüyor.)