Go to media page Available in: English   Turkish  

Islam’da Modernleşmek Yoktur

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Çarşamba, Haziran 23, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Seyyidi Meded. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah Aleyhi Salâtullah Vesselamu. Esselamun Aleyküm Ya İbadallahi Salihin. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym deyin.

Ey insanlardan ve cinlerden bu dünya üzerinde kulluk için sorumluluk taşıyan katılanlarımız! Bu dünya’da yaşayan sayısız varlıklar vardır, ama sadece insan tabiatı ve cinler sorumludur. Onlar Cenâb-ı Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya kul olma sorumluğu taşıyorlar. Ente Rabbuna Ente Hasbuna Ente Veliyyuna Ente Niğmel Mevla Ve Niğmel Nasir Ya Rabbena. İlahi huzurunda en şanlı ve şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hürmetine, ey Mutlak ve Herşeye Kadir Allah’ım, Senin ilahi affını talep ediyoruz.

Ey katılanlarımız! Siz birşey bildiğinizi ve bilgin kimseler olduğunuzu iddia edersiniz ama sizin öğrendikleriniz bu dünyanın büyüklüğüne göre bir atomdan daha fazla olamaz, ama biliyoruz ve öğrendik diye iddia edersiniz. Ne öğrendiniz, bana söyleyin! Bilmeyiz derler. Siz varlığınız hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz ve bilgin kimseleriz diyorsunuz. Ne öğrendiniz? SubhanAllahil Aliyil Aziym! Varlıklar arasında en kibirli olan insanlardır. Kibrin tohumu onların nefsanî varlıklarındadır. Onlar ne için iddia ederler? “Biz kibirliyiz çünkü biz kâinatın sahipleriyiz” derler. Eğer 70 sene, 100 sene, 1000 sene, milyon sene, veya milyar sene yaşasak hiçbir şeye ulaşamazsınız ki; bu öğrendiğiniz şeyle, sizi kibirlendiren şey size yetmez. Kâinattaki herşeye bir sır ikram edilmiştir (Şeyh Hişam Kabbani efendiye hitaben), ama sır yeterli değildir; bazı hikmetler ikram edilmiştir! Herşey hikmet okyanuslarından bir hikmet taşır. O o kadar büyüktür ki hiçbir varlık onun başını ve sonunu bilemez. İçine giren birşey var; insanlar yaratıldığı zaman içine gizli bir hikmet tohumu yerleşmiştir. Etrafınızdakileri bırakın ve kendi içinize bakın!

İnsanlar birşey görmek için kocaman mikroskoplar kullanırlar. Neden kendiniz için büyük bir mikroskop yapmazsınız? Onlar en küçük varlığı öğrenmek ve kendi haklarında öğrenmek için kocaman mikroskoplarla araştırma yaparlar ama o küçük varlığı öğrenmek onlar için imkânsızdır. Belki mikroskop ile bakıp o en küçük varlığı görürsünüz; görebilirsiniz ama hikmetini, onun içine konulanı, ve onun hangi sır amacıyla yaratıldığını anlayamazsınız!

Kurân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak buyuruyor;

(Al-i İmran:191) رَبَّنَا مَا خَلَقۡتَ هَـٰذَا بَـٰطِلاً۬ سُبۡحَـٰنَكَ فَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ

<< Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!>>

Allahu Ekber! Siz Arapsınız; “Biz bilgin insanlarız” dersiniz. Âlemlerin Rabbinin sayısız varlıklar meydana getirdiğinin ilahi hikmetini anlıyorsunuz ama kimse o varlığın hakiki maksadını bilemez. Onun için diyoruz: Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru! Bunu Sen yarattın ey Yaratan’ımız! Sen yarattın ve bu maksatsız değildir.

Haza! Araplar başka milletlerden daha fazla bilirler. “Haza” ne demektir? İşaretun ilâ mevcut, vâr olanın bir noktasını işaret eder. Sonunda anlayışımız kayıp oluyor ve “Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın” diyoruz ama biz bilmeyiz. Ne için yaratıldınız? Onun yaratılması için bir maksat olmalıdır. O kadar derine gitmeyeceğiz; insanlık hakkında konuşuyoruz, çünkü bazen insanlar “O Rabbimin kulu yaradılışın öyle noktalarını konuşuyor ki onu takip edemiyoruz” diyebilirler. Evet, bu doğrudur; bu doğrudur ama insan, Allah, Azze ve Celle Subhanehu ve Teâlâ, bu kâinatın sahipleri olan insanlara ikram ediyor. Estâuğuzubillah Allah Subhanehu ve Teâlâ Celle Min Gail;

(İsra:70) وَلَـقَدۡ كَرَّمۡنَا بَنِىۡۤ اٰدَمَ

<< Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık>>

O Herşeye Kâdir olan Yaratandır! Buyurur ve insanoğlunu bütün yaratılanların arasında yüceltir. Buyurur, ilahi sözünü verir: “Biz insanı yarattık ve onlara tekrim, ilahi şeref ikram ettik!” Bu şeref başka hiçbir varlığa ikram edilmemiştir. Onun için en küçük kimseler birşey hakkında konuşuyoruz ama bizim hedefimiz o neslin en küçük temsilcisinden insana ulaşmak istiyoruz. Eğer o yaradılışın en küçük parçası o kadar derin sır hikmetleri içeriyorsa peki insanlardan ne haber? Âlemlerin Rabbi sözünü veriyor: ve lekad kerremna beni Adem, “Biz onlara öyle bir şeref ikram ettik ki bunu kimse bilmez.” Kimse insanlara ikram edilen hakiki şerefi bilemez. Biz yalnız onlardan bazılarına anlayış seviyelerine göre ikram ederiz. Ama kimse bize Yaratanımız tarafından ikram edilen o şerefe ulaşamaz.

Ey insanlar! Selefi ulemaları, merhaban, merhaban! Siz hiç bu ilahi Ayet-i Kerîme’yi açıp konuştunuz mu? Cenâb-ı Allah Subhanehu ve Teâlâ Cebrail (a.s.) ile Kurân-ı Kerîm’deki bu Ayet-i Kerîme’yi en sevgili ve en bilgin olana gönderdi. Yüce Rabbimiz, “Çünkü siz kendinize hocasınız ama Nebiyyul Ümmiy’in hocası Benim; Ben en sevgilime ikram ettim, ona Ben öğrettim. Onun bilgisini, konuşmalarını, açıklamalarını tartışmayın; buna bir ölçü kullanmayın. Bu sizin için değildir” buyurur.

(Al-i İmran:53) رَبَّنَآ ءَامَنَّا بِمَآ أَنزَلۡتَ وَٱتَّبَعۡنَا ٱلرَّسُولَ فَٱڪۡتُبۡنَا مَعَ ٱلشَّـٰهِدِينَ

<< (Havârîler:) Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber`e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler >>

Bu bütün insanlar, bütün insan tabiatı içindir. Onlar Âlemlerin Rabbine kul olmakla mükellefler. Onlar sonunda, “Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Al-i İmran:191) derler.

Allahü Teala, “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık” buyurdu. Bu okyanuslar içinde okyanuslar içinde okyanuslardır, ki Âlemlerin Rabbinin ilahi huzuruna ait olan kocaman, azametli mülklerdedir! (Havârîler:) “Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber`e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler.” (Al-i İmran:53)

Sizde böyle demelisiniz ve Peygamberler Mührünü takip etmelisiniz! Ama siz Selefi ulamları ve Ezher-i Şerif ulemaları, ve şeriat doktorları, her zaman yeni moda elbiseler kullanırsınız. “Kendimizi modayı takip eden insanlar olarak göstermeliyiz. Biz modern hayat şekli takip ediyoruz ki insanlar gelip konuşmalarımızı dinlesinler. Bizim zamanımızdan önceki insanlar asla modernleşmiş hayat şekline dikkat etmezlerdi. Biz yeni modayı, yeni moda kıyafetler ve modern hayat tarzını takip ediyoruz” derler. Maşallah, bu modernleşmiş hayat tarzlarına Batılı moda dersiniz. “Biz modern bilgin insanlarız, biz modern ulemalarız” dersiniz. Hayır bunu yapamazsınız! Cenâb-ı Hak’ın buyurduğunu giymeye çalışmalısınız, ey Selefi ‘s-Salihler! Cenâb-ı Hak buyuruyor;

(Araf:26) وَلِبَاسُ ٱلتَّقۡوَىٰ ذَٲلِكَ خَيۡرٌ۬‌ۚ

<< Takvâ elbisesi; işte o daha hayırlıdır >>

Sizin libasun takva’nız nerede? Nerede, söyleyin! Bütün krallara, ulemalara, doktorlara, ve Selefi ulemalara da soruyorum. Allahu Ekber! Sizden hanginiz şimdi takva elbisesi giyer? Bana gönderin, ey selefi ulemaları veya doktorları. Takvâ elbisesi nerede? Müzede mi? Yoksa kitaplarınıza bakıp onların resimlerini orda mı saklıyorsunuz? Bunu neden kullanmıyorsunuz? Ki Âlemlerin Rabbi, şeriat’ında çok ince kıyafetler kullanmayı yasaklıyor. Onlar nerede? Onlar asla takvâ elbisesi kullanmazlar. Takvâ elbisesi modern kıyafet değildir. Ne kadar modern kıyafetler giyerseniz kabrinize giderken o elbiseler sizden alınacaktır ve bir tabuta konacaksınız. Bu moda elbiseleri kabrinize götüremezsiniz. Peygamberlerin yollarını takip etmiyorsunuz!

(Meryem:43) فَٱتَّبِعۡنِىٓ أَهۡدِكَ صِرَٲطً۬ا سَوِيًّ۬ا

<<Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım>>

Bu dünyada bu hayatın kıymetini bilen böyle insanlari takip edin. Ama siz nefsanî isteklerinizi takip ediyorsunuz ve kimse söylediklerinizi dikkate almaz. Siz ve bir kaset aynıdır. Aynıdır ama insanlar Peygamberimizin (s.a.v) sır kuvvetini taşıyan bir kimseyi görmek isterler. Bunu severler, onlar yeni moda modern kıyafet giyenleri sevmezler. İslamda modernleşmek yoktur. Bunu Cuma hutbesinde söyleyin. Neden söylemezsiniz? O kimselerin yollarını takip edin ki Cenâb-ı Hak buyurur;

(Lokman:15) وَٱتَّبِعۡ سَبِيلَ مَنۡ أَنَابَ إِلَىَّ‌ۚ

<< Bana yönelenlerin yoluna uy >>

Lokman süresi. Bu ne demektir? Kabul eden o insanları takip edin. Bu Ayet-i Kerîme derin bir okyanustur. Anlar mısınız anlamaz mısınız? Ey Ezher-i Şerif ulemaları! O insanlar sadece geçmiş zamanda mıydı, gittiler mi yoksa bizim zamanımızda da mevcutlar mı? Cenâb-ı Hak, “Hakiki hedefleri Benim razılığım olan o insanları takip edin,” buyuruyor. Onlar sadece Beni kendilerinden razı etmeye çalışırlar ve onlar sadece Benim razılığımı isterler; maddi dünyadan birşey istemezler.” Neredesiniz? Bir kimse buldunuz mu? “Onlar bir zamanlar vardı ve şimdi bitti derseniz;” bu olamaz! Bizim zamanımızda da varlar ama siz istemezsiniz. Siz hanımlarınızdan korkarsınız çünkü hanımlar modern kimselerdir. Onlar akranları arasında en modern kimseler olmak isterler. Korkuyorsunuz, onun için Allah dostlarının, ilahi huzurda sevgili olanların kullandığı kıyafetleri kullanmazsınız. Onları takip etmezsiniz çünkü onların hanımlarınız bu şekilde olmanızı istemezler, ve Cadillac arabası kullanmamanızı istemezler.

Ben bunu nasıl biliyorum? Birisinden işitmiştir. Başka bir araba daha var: WC arabası. Birisi, “Ey Şeyh Efendi! Birisi birşey yapmak isterse o arabada WC vardır; onun için en meşhur araba WC arabasıdır” diyor. WC’de uyuma arabası. Onlar nefislerinin hevasını takip ederler. En fena istekler nefsimizden gelir. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey insanlar, böyle kimseleri takip etmeye çalışın. Onlar sadece “illAllah, illAllah, illAllah” derler. Ama insanlara camilerde “La İlahe İllAllah” demelerine mani olurlar çünkü onlar sadece “illeddünya, illeddünya, illeddünya,” derler. “La İlahe İllAllah, Allah’dan başka ilah yok” yerine “La İlahe İlleddünya, dünyadan başka ilah yok,” derler.

Euzubillah! Euzubillah! Euzubillah! “La İlahe İllAllah efdalu ma gale Nebiyyune min kabli la İlahe İllAllah” Hadis-i Şerif mi değil mi? İnsanlar gelip, oturup “La İlahe İllAllah” dedikleri zaman onlara neden engel oluyor ve buna bi’dat diyorsunuz? Böyle saçma emirleri nereden çıkartıyorsunuz?

Peygamberler Mührü buyurur: (...) La İlahe İllAllah demeye kim engel olur? “Neden oturup La İlahe İllallah diyorsunuz? Bu bi’dattır” diyorlar. “Arap olmayanlar cahildir” derler. Ama Cenâb-ı Hak Kıyamet Gününde bütün insanlara buyurur: Estâuğuzubillah;

(Sâffât:24) وَقِفُوهُمۡ‌ۖ إِنَّہُم مَّسۡـُٔولُونَ

<>

Ey Araplar, size baştan sona kadar sorulacak, ama biz Acemiz. “La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah” der demez, “Yallah! Cennet’e!” Ama Araplara: “Onları durdurun, çünkü onlar mes'uldürler” (Sâffât:24) Müjdeler olsun İslam’a. Selefi salihlere müjdeler olsun! İşleri var Arapların. Araplara “Senin kimliğin nerede? Sen Arap mısın? Onu alıp götürün!” derler.

Ey insanlar! Gelin Rabbimizin kullarından istediği gibi olmaya çalışın. Ey Rabbimiz, bizi affeyle!

Fatiha.

UA-984942-2