Cuma, Mayıs 28, 2010 Lefke, Kıbrıs
Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah
Esselamun Aleyküm. Ey doğudan batıya insanoğlu. Destur Ya Ricalallah. Ey bu gezegendeki insanoğlundan seçilmiş olan kimseler. Esselamun Aleyküm. Senin ilahi gücünden birşey bilmek isteyen herkese hitap etmek için destek rica ediyoruz. Ve Huuuuu, euzubillahimineşşeytanirraciym bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Biz zayıf kimseleriz ama insanlar kendilerini güçlü zannederler. Bu onların hayalidir. Çünkü Cenâb-ı Allah buyurur; ve huligal insânu da`îfâ, "Çünkü insan zayıf yaratılmıştır" (4:28).
Cenâb-ı Allah, “İnsanoğlu yaratıldı ve onlar zayıf kimselerdir,” buyurur. Ama insanoğlu kendilerini daha güçlü kimseler olduklarını zannederler ama onlar çok cahillerdir. Siz nasıl “ben güçlü bir kimseyim” diye iddia edebilirsiniz? Bir virüse karşı nasıl güçlü olduğunuzu iddia edersiniz ve virüsten kaçarsınız. O virüsü kocaman bir teleskopun altında bile göremezsiniz. Nasıl güçlüyüz dersiniz? Ama onlar akılsız insanlardır, onlar düşünmezler. Ne için güçlüsünüz? Siz bir virüsün karşısında yenilirsiniz. Nasıl güçlüyüz diye iddia edersiniz? Bende onları yakalayın derim. Bir zamanlar büyük şeyhimiz bir hikâye anlattı çünkü birşey konuşurken insanlar uyur. Bir hikâye anlatacağım dediğim zaman insanlar, “Şeyh ne söyleyecek? Bazen iyi hikâyeler anlatır ve memnun oluruz,” derler. Onun için anlatıyorum.
Bir zamanlar, bu mühimdir, ama bizim doktorlarımız, “bir zamanlar bir karınca vardı” diye anlatmak için asla mütevazı olmazlar. Karaçi’de yönetici misin? Ve büyük şeyhimiz buyurdu: bir zamanlar Kafkasya’da bir kimse topraktan çanak çömlek satıyordu. Bir köye gitti ve o insanlar hakkında onların ahmak kimseler oldukları bilinirdi. Oraya gitti ve yolunun üstünde bir katır vardı. Katır birşey görünce (ürpertiden zıpladı) ve bütün o çanaklar kırıldı. “Ooo, şimdi ne yağacağım? Bütün sermayem bitti,” dedi ve düşünmeye başladı. “Bütün sermayem gitti. Bende o ahmak kimselere gidiyordum,” dedi. Şeytânı bir fikir geldi ve “Otur ve bunları toz haline getirip çuvallara koy ve git” dedi. Gitti ve o insanlara ulaştı. Insanlar, “Hoş geldin ne satıyorsun?” dediler.
“Pireye karşı birinci sınıf ilaç satıyorum. Ben birinci sınıf ilaç getirdim pirelere karşı,” dedi. İnsanlar koştular çünkü orada çok pireler vardı. İnsanlar hepsini satın aldılar ve malı bitti. Ve dışarıya çıktı ve mümkün olduğu kadar koşmaya başladı. Ama baktığı zaman arkasından birkaç insanların koştuğunu gördü ve o da daha fazla koşmaya başladı.
İnsanlar, “Daha fazla koşma yorulduk, sana geliyoruz, telaş etme,” dediler. Ve durdu ve geldiler.
“Selamun Aleyküm”
“Aleyküm Selâm”
“Bize buraya pirelere karşı kullanacağımız çok iyi bir ilaç getirdin. Ama biz bunu nasıl kullanacağız? Şaşırıyoruz, nasıl kullanacağız?"
“Telaş etmeyin, size öğreteceğim. Evet, bir pireyi yakalayıp ağzını açın ve içine koyun. Bunu kullanmanın çok iyi bir şeklidir bu.”
“Teşekkür ederiz beyim, teşekkür ederiz beyim,” deyip doktorlara pireler gönderdiler, bitti.
Şimdi bizim doktorlara söylüyorum: siz neden domuz gribinden korkuyorsunuz? Çok kolay, onu yakalayıp ağzını açın ve içine zehir atın ve tamamdır. Evet, budur. Ama onlar titriyorlar ve böyle ağızlarını kapatıyorlar ama virüsün nereden içeriye gireceğini bilmezler. Allahu Ekber, Allahu Ekber. Bu söylediğimiz şudur ki Cenâb-ı Allah, “Ben insanları zayıf yarattım,” buyurdu ama onlar bakıp kendilerini çok güçlü zannederler. Nerede sizin gücünüz? Füzelerinizin veya nükleer bombalar, nükleer silahlar, nükleer donanma olması güç değildir. Böyle gücünüz varsa neden domuz gribine karşı savaşmazsınız? Biz zayıfız ama Şeytan insanlara her zaman kendilerine baktırıp güçlü gösterir ve “biz herşeyi yapabiliriz” dedirtir. Onlara kibir verir.
Onun için şimdi herkes kendilerini birşey zannederler ama onlar birşey değiller. Ve âlemlerin Rabbine karşı savaşmak istiyorlar. “Biz Seni dinlemeyiz. Biz Senin emirlerini takip etmeyiz. Biz herşeyi yapmaya özgürüz ve emirlerini asla kabul etmeyiz,” derler. Bu şeytâni talimdir. Peygamberler Mührü (s.a.v) buyurdu; “Ey insanlar, benim için şeref Rabbime karşı zayıf bir kul olmamdır.” Ama şimdi insanlar şeytâni ahlaklarla yetişirler. Çok kibirliler, çok hasetçiler ve dünya içinde olan herşeye karşı açgözlüler. Ve Şeytan onları eğitir ve onlara, “Bunları kullanırsanız ebedi olarak bu hayatta olursunuz,” der. Ve doktorlar bakıp araştırmalar yaparlar. Ne için? İnsanın içindeki sır kuvveti yakalamak için. Ölmemek için O sır kuvveti yakalamak onların esas amaçlarıdır. Bunların hepsi şeytâni talimdir. Ama biz zayıf olduğumuzu anlamalıyız. Çünkü Cenâb-ı Allah, “Ben insanoğlunu zayıf yarattım ve kimse insanoğlunun ulaştığı zayıflığa ulaşamaz,” buyurur.
Ey insanlar, onun için dinleyin ve itaat edin ve ilahi emirleri takip edin. Üzgünüm söylemeye ki bütün milletler, bütün dinler, İslam dini dahil insanlar dünyanın peşinde koşarlar ve asla o dünyada ölmeyecekleri yeni bir dünya yaratmak isterler. Bu cahilliğin sınırıdır, kibirli olmanın sınırıdır, ahmak olmanın sınırıdır. Evet bu mühim noktadır ve burada oturuyoruz. Beni böyle noktalarda konuşturuyorlar ki bunlar dinimizin direkleridir. Biz insanları eğitmeye çalışıyoruz ki ilahi sıfatları ve hangi temele inancımız kuruldu diye bilsinler.
Şimdi insanlar yüksek beton binalar yaparlar. Ve mimarlar binanın yüksekliğine bakıp ne kadar demir kullanacaklarını hesaplarlar. Ne için? O yüksek binayı taşısın diye. Onlar bir santimetre küp kullanmıyorlar, bakıyorlar ve taş yapıyorlar. Bizde insanoğlu olarak böyle kuvvetli temellere ulaşmaya çalışmalıyız ki üstüne imanımız kurulsun. Ama insanlara böyle şeyleri vermezler. Konuşurlar, konuşurlar. Söyleyin; siz Arapsınız, Selefi ulemalarsınız, doktorsunuz. Cenâb-ı Allah’ın ve huligal insânu da`îfâ, "Çünkü insan zayıf yaratılmıştır" (4:28) buyurduğunu neden söylemezsiniz? Neden bu ilahi Ayet-i Kerîmenin anlamını açmasınız? Bunu konuşabilirsiniz ve yüzlerce, binlerce bu Ayet-i Kerîme üzerine kitap doldurabilirsiniz. Ama bunu söylemezler çünkü pekçok petrol kuyuları olduğu için onlar, “Çok kuvvetliyiz, biz zayıf olduğumuzu söyleyemeyiz, hayır. Bizimde altın malzemeleriz var. Neden zayıf kimseler olduğumuzu söyleyeceğiz. Hayır, biz çok güçlü kimseleriz,” derler.
Bu beyanat Arap yarım ada insanlarına gerekli olandır. 20.yüzyılın başında onların hiçbir şeyleri yoktu ve mütevazı insanlardı. Şimdi Cenâb-ı Allah düşünüp Rabbinlerine şükür etmeleri için onlara sadece küçük bir yol açtı ve onlara ikram edildi. "Şimdi biz zayıf değiliz, kuvvetliyiz,” derler. Yarın göreceksiniz. İnsanların kuyuları kuruyacak ve Arap yarım adasında olan herşey bitecek ve âlemlerin Rabbi herşeyi istediği gibi yaptığını o zaman anlayacaklar.
Ey Arap kralları! Ey Arap zenginleri! "Biz kuvvetliyiz çünkü milyonlarca altın malzemelerimiz ve sayısız kuyularımız var. Kimse bizi alçaltamaz. Biz her zaman yüksekteyiz ve kibirliyiz," demeyin. Cenâb-ı Allah bakıyor, görüyor ve onlara hükmünü verecek. Çünkü Cenâb-ı Allah onlara sayısız zenginlikler ikram etti ama bunları Allahın rızası için kullanmazlar ve Cenâb-ı Allah onlara soracak.
Peygamberimiz buyurur:
اللهم لآ تكلنا إلى أنفســنا طرفة عين ولآ أقل من ذلك Allahumme lâ tekilnâ ilâ enfusinâ tarfet `aynin, "Ey Rabbim, bizi nefsimizin eline bırakma ve bizi imtihan etme." Biz zayıf kimseleriz. Bizi affeyle ve bize sonsuz rahmet okyanuslarından ikram et. Seni bize gazaplandıracak yanlış birşey yapmayalım. Çünkü ilahi öfke kolay değildir herşeyi alıp götürür.
Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Esselamun Aleyküm. Tamamdır.