Go to media page Available in: English   Turkish  

İNSANLIK İNSANLARA ŞEREF VERİR

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazar, Mayıs 16, 2010 Lefke, Kıbrıs

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Zid Ya Rabbi Ve Barik Habibeke İzzen Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultana. Meded Ya Sahibel İmdat.

Esselamun Aleyküm Ya Ricalallah! Amiduna bi madadikum, diyoruz. Lütfen kuluna ilahi dikkatinle ve desteğinle ulaş, ey sahibimiz Sultanul Evliya. Konuşmak için mütevazı bir şekilde senin desteğini istiyoruz. Dinleyicilerin birşey anlamasından sen sorumlusun. Esselamun Aleyküm Ya İbadallah. Esselamun Aleyküm katılanlarımız. Âlemlerin Rabbinin huzurunda kabul edilmenin dışında hiçbir şeref beklemeyin. “Ey kulum.” Kulluk bu gezegende veya heryerde bir kimseye ulaşan en yüksek şereftir. Bir kul olarak kabul edilmek gibi başka bir şeref hayal edemezsiniz. Ona ilahi huzurda, “Ey kulum” denilsin. Eğer Rabbimiz, “Ey kulum,” derse daha ne istersin?

Ey ahmaklar! Ey akılsızlar! Ey Şeytanın takipçileri! Bu hayattan ne şeref istiyorsunuz? Bu hayat o kadar kısa bir zamandır. Bu gezegende çok kısa bir zaman olmaktır. Ne istersiniz? Bu hayattan bazı şereflere ulaşmaya koşmak için tam akılsız olmalısınız. Nedir bu? Bugün yaşarsın, yarın “Filan kimse göçtü gitti” derler.

"Nereye göçtü gitti?"

"Bilinmeyen bir bölgeye göçtü gitti. Onun ölü bedenini alıp toprağa gömeriz. Ama onun dışında birşey bilmeyiz. Evet, bilmiyoruz. Eğer Âlemlerin Rabbinin ilahi huzuruna ait olan ilahi kimseler yalnız birşeyler işitiriz ama bu sadece işitip görmediğimiz birşeydir."

Onun için iki dünyalar deriz. İnsanoğlunun iki farklı varlıkları olduğunu söyleriz. Bu dünya hayatı ve o hayatın dışında başka bir varlık. Çünkü biz bu gezegende nasıl bulunduğumuzu, nasıl geldiğimizi bilmiyoruz. Bizim başlangıcımız bir hücreden meydana geldi. Birşey bilmiyorduk ve gelişip kendimizi gördük ama hiç hatırlamayız. Yaradılışımızın ilk adımlarını kimse bilmiyor. Bu, “Ana rahmi,” dediğimiz bir dünyadır. Bu tamamlanmış bir âlemdir. Dünya değil ama bilinmeyen bir yerdir, bilinmez. Biz asla bilmeyiz ama orası özel bir dünyadır ki ilk adımımız veya yaradılışımızın ilk taşı o dünyada inşa edilmeye başladı. Ondan sonra bir zamana ulaştık ve dışarıya çıkartıldık. Annemizin rahminden dışarıya çıkartıldık. Bizi dışarıya kim çıkarttı? Annenizin rahmine sizi yerleştiren, "Şimdi dışarıya çık!" diye emretti. Geldik ve o durak hakkında hiç birşey hatırlamıyoruz. Hiçbir şey hatırlamıyoruz ve çıktık. Ve bir saat, bir gün, bir hafta, bir ay, bir sene, 10 sene,12 sene, 40 sene, 50, 60, 70, 80, 90, 100 sene buradayız.

Bu dünyadaki ilk adımımızı hatırlamayız. Bunu kimin yaptığı bilinmez. Ve inancımızı kullanmalıyız, birşeye inanmalıyız.En azından, “Ben meydana gelmemiştim, şimdi varım. Annemin rahminde çok mutluydum ve sorunlar yoktu ve çıktım. Gün be gün, gün be gün değiştim ve anlayışım genişlemeye, genişlemeye başladı ta ki erginliğe ulaşana kadar,” demeliyiz. Erginleşince, “Ne oldu? Bende ne değişti? Beni çocuktan erginliğe kim değiştirdi?” derler. Kendi içinde ne olduğunu bilmezler. Ama cahil insanlar, Şeytanın takipçileri, Şeytanın talebeleri insanlara yaradılışımızın bir hücreden düzenlenip bir insan olmamızı sağlayanı inkâr ettirmeye çalışıyor.Ve bu gezegendeki insanların hayatlarına bakıyoruz. Adım adım daha fazla bilgi ve anlayışımız tecrübeleniyor ama onların hepsi bizim maddi varlığımızdan birşey olur ve zihniyetimiz açılmaya başlar. Açılır ondan sonra insanlar o adımda bir basamaktan başka bir basamağa basarlar. O basamaktan birşeyler sormaya başlarlar. Kendi yaradılışları hakkında birşeyler öğrenirler. Yaradılışların başlangıcı nasıl oldu diye. Ve insanlar bazı görünmeyen varlıklarla yüz yüze gelir. Onlar yüz yüze gelince o yüz en çirkin yüzdür ama insanlar o yüzün en mükemmel yüz olduğunu zannederler. Ve o kimselerin fikirleri başlangıcımızı açmak için en mühim anahtar ve bize gidip sona ulaşırken bazı fikirler verirler. Bu fikirler hakikatlere karşıdır. Ve bu en fena varlıkların fikirleridir. Bu fikirler insanların erginlikte zihniyetlerini kayıp ettirir. Onlara erginliklerini ve hakiki varlıklarını kayıp ettirir ve inançta en negatif olan, inançta herşeye karşı olan yeni büyüyen insanlara yanlış adımlara bastırır. Onları yanlış yola, yanlış adımlara attırır.

Onun için Âlemlerin Rabbi bazı ilahi varlıklar gönderdi ki onlara insanoğlunun hakiki varlıkları deriz. Ve negatif güç bâtılı temsil eder. O negatif olandan gelen herşey, bâtılı temsil eden insanları şüpheye düşürür. İnsanoğlunun zihniyetlerine şüphe ettirir. Onlar kendilerini kurtarmaya çalışırlar ama yapamazlar. Onlar yüz yüze gelirler. Buraya bakarlar, oraya bakarlar. Buraya bakarlar ve hakikatten birşeyler görür. Oraya bakarlar ve Şeytan onlara başka bir sunum yapar. Bu insanlar için doğru düşünmeyi ve adımlarını doğru adımlarda adım atmak için en dehşetli ve çok tehlikeli zamandır. Ve bu pozitif ilim ve negatif ilim değil, negatif yanlışlık arasında tartışmalar başlar. Evet ve negatif yanlışlığı temsil eden Şeytandır. Yaratılanların arasında en fena olan Şeytandır. İnsanları yanlış yola çekmek ister ve onlara yanlış istikamet ve yanlışlık vermeye çalışır.

Onun için şimdi bu zamanda insanlar Subhane Malikel Mulk Zülcelali Vel İkram Allahu Ekber Velillahil Hamd, yanlışlıkta bir noktaya ulaştılar. Ve, “Şimdi hayatımızın dışında birşey yoktur,” derler. Bu, o kimse bitmiştir anlamına gelir, tamamen bitmiştir. Ve yeni nesli yanlışlıkla ve kirli düşüncelerle ve en kirli istikametlerle zorlar. İnsanların anlayışlarını yanlış yola gönderir ki eğer ayaklarını oraya basarlarsa geri gelmesi çok zordur. Bu insanlık için tehlikelidir. Ve şimdi içindeyiz. Heryere baktığımızda, hatta İslam dünyası bile böyle saçma fikirler, kirli niyetler ve yanlış hareketler peşinde koştuklarını görüyoruz. İnsanlardan insanlığını alırlar ve onları çok kirli ve en vahşi şekilde giydirirler ve hayvanlar gibi olurlar. Dünyada olan herşeyi almak ve bu gezegendeki herşeyi helak etmek isterler. Onların ilk hedefi insanlığı helak etmektir. Şimdi insanoğlu savaşırlar. Ne için savaşırlar? İnsanoğlunu helak etmek için. İnsanoğlunun bir tanesi bu dünyadan daha değerlidir ama insanları o insanoğlu helak edecek haline getirdiler. İnsanoğlu en yanlış olan, Şeytanın elindedir. Şeytan insanlığı yıkmak ister. İnsanlık insanlara bir şeref verir. Ve şeytani insanlar bu insanlığı yıkmak isterler. İnsanlık giderse insanlar havyanlar gibi çok dehşetli olur ve şimdi görüyoruz ki hergün insanlar insanları öldürmeye susamışlar.

Onları hiçbir hükümet durduramaz çünkü hükümetler de hayvan kıyafeti giymişler. Onlar insanları iki farklı partilere ayırmaktan ve birbirlerini öldürmelerinden mutlular. Bu şimdi bu gezegende zulmün zirvesidir. Şimdi bütün milletler insanlığı yıkmak istiyorlar çünkü onlar hayvanlar elbisesi giydiler. Bu şeytani talimdir. İnsanlara, “Öldürün, önemsemeyin. Küçükleri, büyükleri, yaşlıları, gençleri öldürün,” der. Ve şimdi 21. yüzyıl insanlar insanoğlunun kanını içmeye susamışlar. La İlahe İllallah ey Rabbimiz! Onun için şimdi insanlar maneviyattan, ilahi açıklamalardan kaçıyorlar. İlahi olan herşeye, “Biz inanmayız, biz reddederiz,” derler ve atarlar. “Biz sahibimizin söylediği gibi olmalıyız,” derler. Sizin sahibiniz kimdir? Şeytandır. Heryer dehşetlidir. Onun için bazı ilahi ikazlar da geliyor. Ve Âlemlerin Rabbi insanlara hitap etmeyi sever ve insanlara, “Bakın ey insanlar! Ben herşeyi yapabilirim, size verdiğim sınırları geçmeye cesaret etmeyin. Sınırlarımı geçerseniz sizi alıp götürmek için size ilahi şiddetimi gönderirim." İzlanda’daki volkanı ben tutuyordum ama uyandırmaya bırakıyorum. Ve dikkat edin. Ben bunu beklenmedik her yerde yaparım. Ve dersiniz ki, “Burada hiç volkan olduğu görünmemiştir.” İlahi öfkeye dikkat edin! Bu ilahi öfkenin işaretidir çünkü insanlar insanlığı yıkmaya koşuyorlar. Ve Âlemlerin Rabbi mutlu değildir. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar! Ey katılanlar! Seçimlerle birilerinizi getirirsiniz ve bu kimseler her zaman başkalarına karşıdır. Ve bu bütün dünyayı ateşler. Heryerde yeni bir volkan açılabilir. Ve öyle bir hale düşersiniz ki aklınız hiç çalışmaz ve anlayışınız asla bir cevap vermez ve tecrübeniz size asla yardım etmez ta ki hayvan özelliklerinizi bırakana kadar bu tehlikeli emir heryere gelir. Ki dünyada sadece bir el dolusu insanlar kalır. Ve insanlığa karşı olanların çoğu alıp götürülür. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar! Ey katılanlarımız! Gelin dinleyin ve kendinizi hayvan olmaktan uzak tutun. Özelliğinizi hayvan özelliğinden insan özelliğine değiştirin. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Ey insanlar! Bizim Selefi s`Salih ulemalara veya Mısırlı Ezher-i Şerif ulemalara veya başkalarına hitap etmeye vaktimiz kalmadı çünkü onlar söylediklerimizi biliyorlar. Bu onlar için sadece bir hatırlatmadır. Af isteyin ve insanlara af istemelerini öğretin ve hayvani özelliklerini bıraksınlar ve Âlemlerin Rabbine halife olmanın hakiki özelliklerini almaya çalışsınlar. Estağfurullah.

Fatiha.

Ya Rabbi!

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Bu ruhlarımıza ferahlık verir. Bunu kabul etmezseniz daha fena şeyler gelir ki milyonlarca insanları helak etmeye götürür. Estağfurullah deyin.

Fatiha.

44? (40 dakika)

UA-984942-2