Go to media page Available in: English   Turkish   Arabic  

SENİ YARATAN BENİ DE YARATTI

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cumartesi, Nisan 3, 2010 Lefke, Kıbrıs

La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Seyyidina Ve Nebiyyuna Muhammeden Rasulullah Allâhümme Zidhu Ya Rab İzzu Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultan. Ya Allah Ente Allah Nahnu Abiduke…Esselamun Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu.

Ey katılanlarımız. En mühim olan hedefe katılanlar. Bir avcı bir avı avlamak istediği zaman ona bütün dikkatini verir. Hiçbir şeyle meşgul olmak istemez. Ne için? Küçük bir kuş için. 100 gram olur olmaz birşeye o kadar gayretini ve dikkatini verir. La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym. Bu hayatta varlığının dışında insanoğlu birşeye dikkat etmezler. Bu herkes için bir vâr olmaktır. Evet? Ama insanlar bu hayatın dışında hiç bir şeyi dikkate almazlar. Bu hayat küçük bir kuştur onun dışında Allahu Ekber…Cenâb-ı Allah’ın ikram ettiğini kimse bilmez.

Sümme Selamu Aleyküm katılanlarımız, gafil olmayın. Sürekli bu hayatta olacağız zannetmeyin. Bir gün gelecek duracak. Birşeye dikkat etmeyiz, bu gezegendeki varlığımız, ne için buradayız diye. Ve de Esselamu Aleyk Ya Men Huve Mesulun An Kulli bu gezegende olan olaylardan, ilkönce insanoğlunda olanlar ondan sonra bu gezegende yaşayan herşeyden. Onların sorumluluğu için tayin edilen birine öyle bir ilahi kuvvet giydirildi ki doğudan batıya, kuzeyden güneye okyanusların, en yüksek noktadan en derin noktaya kadar idare edebilir. SubhanAllah bütün tazimler Cenâb-ı Allah’adır. Nasıl olur? Bazen bakıyorum mendilin üzerinde küçük bir karınca koştuğunu görüyorum. Ona derim, o en küçük varlığa sorarım; “Seni kim yarattı?” Cevap verir; “Seni yaratan beni yarattı.”

Allahu Ekber. İnsanlar neden düşünmez? Çünkü insanlar sarhoştur onun için düşünmezler. Allahu Ekber. Ve bu gezegen hiçbir şey değildir, o kadar küçüktür. Belki bu uzayın büyüklüğünde gözükmez, bilinmez o kadar küçüktür ama üstündeyiz ve pekçok gayretler gösteriyoruz. Koşuyoruz, çalışıyoruz, soruyoruz, çabalıyoruz. Ey insanoğlu ne için çabalıyorsunuz? Nuh a.s’a sorulduğu zaman;

“Ey peygamberlerin arasında en yaşlı olan. Kimse senin yaşadığın kadar yaşamadı. Senin 1000 sene hakkındaki izlenimin nedir? Ne söyleyeceksin ki sen dünyadaki insanoğlunun ikinci babasısın. Çünkü tufan onları (kavmini) alıp götürdü. Sen insanoğlunun ikinci babasısın ve bu gezegende en uzun yaşayan insansın. Senin izlemin nedir? Soyuna ne söyleyeceksin?”

Ve buyurdu; “Ey oğullarım, torunlarım, şimdi bakıyorum ve bir zuhurat görüyorum.”

“Nedir bu zuhurat?”

“Bir kervanın sarayın girişine ulaştığını görüyorum. Girdiler ve geçiyorlar ve şimdi gidiyorlar. Baktığım zaman dünyayı görüyorum. Bir kimse 'Giriş' yazan yerden içeriye girdi. İçeriye giriyorum ve şimdi 'Çıkış' diye yazar ve çıkarım. Bin sene (bundan) başka birşey değil.”

Selefi ulemalarından ne haber? Bu doğru mu değil mi bunu tartışmayacağız ama insanoğlu için değişmez bir hakikatin farkına vardı. Evet? Evet.

“Milyonlarca insanoğlu bir girişten girdiler ve geçtiler, biraz uzun veya kısa zaman oturdular ve kalkıp gittiler. Bu insanoğlunun hayatı hakkında benim izlenimimdir. Çünkü bu insanoğlundan biri, bu gezegende en uzun yaşayan biri olarak şimdi çıkıyorum. Başka milletlerden ne haber? Benden sonraki başka Peygamberlerin ümmetleri kısalacak, kısalacak, kısalacak, kısalacak ve Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) ümmetinin hayatı en kısa olacak.”

Nuh a.s. yatıyordu ve Seyyidina Muhammed (s.a.v.) deyince yatağından ayağa kalkıp tazim etti. Peygamberler Mührü (olan) Seyyidina Muhammed (s.a.v)’e en yüksek saygısını verdi. Bizim sivil servis ulemaları, selefi ulemaları onun mübarek ismi anılınca ayağa kalkmayı kabul etmezler. Selefi ulemaları öğrenmelisiniz. Bütün Peygamberlerin Mührüne en yüksek şerefinizi vermeye öğrenmelisiniz. En sevgili, en şanlı, en şerefli, yaratılanların arasında en heybetli olana. Onun ismi anılınca ayağa kalkmayı öğrenmelisiniz. Kalkarsanız bu sizin içindir. Cenâb-ı Allah ayağa kalkmayınca kızmaz ama en sevgili ve en şerefli, en şanlı olan ve evvelden ezele mutlak halifesidir.

Başka bir Muhammed (s.a.v) gelecek zannetmeyin!! Bir tanesi yeterlidir. Bir tanesi yeterlidir başkasına gerek yok. Onun ismi anılınca ayağa kalkmalısınız. Bu bi’dat, bu haram, bu şirk, bu bi’dat demeyin, hayır. Bu saygıdır. İlahi huzurda sayılana saygıdır, sonsuz sayılandır. Evet, Cenâb-ı Allah… zannetmeyin. Muaheze size ceza vermek demektir. Çünkü siz ayağa kalkıyorsunuz diye. Çünkü O Herşeye Kâdir olan ona saygı duyar ve onun şerefine herşeyi yarattı. Kimse onun başını ve sonunu bilmez. Ve dinimiz İslam böyle güçlü sütunlarla geldi. (arapça)

Siz selefi ulemalarsınız, hocalarımızın bana öğretip gönderdiği Hadis mi değil mi? Herşeyin bir şerefi vardır bu da Peygamberler Mührüne aittir. Ve Cenâb-ı Allah ezelden evele mutlak halifesine ikram etmiştir. Cenâb-ı Allah halifesini değiştirmez, hayır. O tektir, halifesi tektir, mutlaktır, evet. İlahi huzurda sayılana en yüksek saygınızı vermelisiniz. Dinimiz saygı, şan ve şeref üzerine kurulmuştur. Göklerden sayılan birilerine saygı duymazsanız doğru yolda değilsiniz ve şeytanın takipçilerisiniz. Çünkü şeytan Cenâb-ı Allah’ın hakiki halifesini saygı duyulmasından mutlu olmaz.

Ey selefi ulemaları, biliyor musunuz ki şeytan öfkelendiği zaman ve Rabbine secde yapmadığı zaman, itaat etmekte o kadar gayretliydi. Ve bu şeref ona ikram edilecek zannetti ama hayır. Cenâb-ı Allah Peygamberler Mührünü getirmeseydi o sahneyi taşıyamazdı. Hayır, hayır çünkü o azametli sahneyi taşıyamadı. Onun için Âdem a.s’ı getirdi. Âdem’in anlına halife olması için çok, çok, çok küçük bir damla ikram etti. Ve bütün dünya nûrlandı, bunu hayal edemezsiniz. Seyyidil Ruslul Kiram’ı getirmedi, hayır. Seyyidina Âdem geldi. Allahu Ekber Allahu Ekber. (arapça) Cenâb-ı Allah’ın halifelerinin ilahi nûrları gözükmez. Bunu taşıyamaz, bütün kâinat yanar, kayıp olur.

İlminiz nerde ey selefi ulemaları? Söylediklerimizi inanılmaz hikâye mi zannediyorsunuz? Hayır, onlar bu ilimden biraz açarlar ki buna bir okyanustan bir damla diyebiliriz daha fazla değil. Daha fazla değil. Bütün kâinat bu damladan daha fazlasını taşıyamaz. Allahu Ekber. Sizin ilminiz nerde? Neden İslami kitaplara bakmazsınız? Ama birisinin ilmine bu doğru değil bu iyi değil şöyle böyle dersiniz. Bunu yapamazsınız. İslam çok yüksektir, iman çok yüksektir. Âlemlerin Rabbinin aşkı başka birşeydir bunu hayal edemezsiniz. Hayal edemezsiniz ama ondan istemezsiniz. Siz kitaplarınızı böyle yaparsınız (koltuğunun altına alıyor) ve gelirsiniz. İçinde ne yazar?

Kurân-ı Kerîm’in ilminden milyonlarca kitaplar yazılır. Bu sadece birinci seviyedir. Daha ikinci seviyeye, üçüncü seviyeye, dördüncü, beşinci seviyeye çıkmadık, hayır. Daha giremedik, birinciyi seviyeyi bitiremedik nasıl ikinci seviyeyi bitireceğiz? (Nasıl) ikinci seviyelerin ve ilahi seviyelerin sınırlarına ulaşacağız? Bu sınırlar bize göredir. Cenâb-ı Allah’a ait olan herşey sınırsızdır, sınırsız. Biz nerdeyiz?

Ey insanlar, dikkat edin. Biz ulemayız veya selefi ulemalarız demeyin. Onların gökler hakkında fikirleri veya ilimleri neydi diye sorun. 1,2,3,4,5,6,7 seviyeler hakkında ne düşünürler söylesinler. Söyleyemezsiniz çünkü daha içine giremediniz sadece haritasına bakarsınız. Burada Peygamberimizin mukaddes kabri var. Buna bakınca o içeride bende onun gibi birisi olurum mu zannediyorsunuz? Hayır. Göklerin 7 seviyesine resim gibi bakarız. Resimden daha fazla sadece isimlerine bakarız. Resme bile bakmayız. O okyanusa bakıp ulaşınca nasıl dalacaksınız?

Ey insanlar, talebe olun. Daha fazla isteyin, daha fazla isteyin. Cenâb-ı Allah (Kaf:35) وَلَدَيۡنَا مَزِيدٌ۬ < buyurur. Ne kadar isterseniz size sonsuz ikram eder. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Uyuyan akılları veya donmuş akılları birşey anlasınlar diye uyandırmaya çalışıyoruz. Bu bahsedilen birşey bile değildir. Biz küçük bir gezegendeyiz, heryere, yukarıya aşağı ulaşamayız. Göklerden ne haber? Gökler bir el dolusu okyanus mu?

Okyanuslarımızın içinde küçük bir damla olur çünkü okyanuslarımız sınırlıdır. Göklerin okyanusları sınırsızdır. Bu yine bir sır ilmidir. Ey insanlar, şimdi selefi ulemaları kendi aralarında tartışmaya bırakıyoruz. Hangileri söylediklerimizi doğru bulur, hangileri anlamazlar, hangileri kabul etmez diye. Ama kabul etmezseniz size (Bakara:111) قُلۡ هَاتُواْ بُرۡهَـٰنَڪُمۡ <> deriz. Eğer şimdi söylenenleri reddederseniz bu ilmin üstüne bir ilim getirin ki hakiki bir delil getirin. Getiremezseniz faydasız. Ey insanlar, öğrenmeye çalışın. Onun için Âlemlerin Rabbi en sevgilisine buyurur; “Ümmetine söyle Utlubul-İlme Minel-Mehdi İlel-Lahd.<< Doğuştan, ölünceye kadar, ilim öğren>>

Ey Rabbimiz, biz birşey bilmeyiz sadece yemeyi, içmeyi ve kendimizi helal veya haramla zevklendirmeyi biliriz. Allah bizi korusun. Bu büyük Şeyhlerimizle bir sohbettir. Onlar birşey gönderirse bu benim düşüncem değildir ve yazmam, hayır. Bu vahiy gibidir, göklerden gelir. Saygılı olun, olamazsanız… hakiki itirazınıza hakiki delil getirmezseniz bu hakiki birşey değildir. Bitirdim demeyin, hayır. Ben doktorum demeyin. Doktorsanız ben sizin nabzınıza bakayım. Evet, buraya bakan birileri var. Sadece fizikçiler değil. Bakmak için yetkili olanlar var, anlayış seviyene göre, öğrenme seviyene göre ve ilim seviyene göre seni oraya buraya gönderirler. Cenâb-ı Allah bizi ilahi huzurda en şerefli, Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine affeylesin.

Fatihah.

44? (40 dakika) Bize şimdi gönderdikleri yeterlidir.

UA-984942-2