Available in: Turkish   English   Go to media page

Otur Oturduğun Yerde, Peşlerine Düşme!

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Salı, Mart 22, 2011 Lefke, Kıbrıs

Adamın birisi nerde bir kalabalık görürse arkasına düşer ve beraber gider; bilir ki ziyafete gidiyor onlar. Bu da arkalarından gelir. Hepsi girdiği vakit, bu da beraber girer. Oradaki kapıcılar, muhafızlar zannederler ki bu da bunlardandır, ve “Buyurun” derler. Bir defasında, etrafında polisler olan başka bir kalabalığın gittiğini görmüş ve “Bunların peşine düşeyim; bunlarda iş var herhalde,” deyip yürümüş. Beraber kale kapısından içeri girmişler, ve bu da arkalarından.

Şimdi Kadı demiş ki, “Vurun boyunlarını bunların!”

Bu da demiş: “Aman! Ben bunlardan değilim!”

“Bre utanmaz! Ne için geldin bunlarlar (o zaman)? Bunu falakaya yatırın!” demiş Kadı. “Onların boyunlarını vur, bunu da falakaya!” Bir kere daha gider mi arkasından?

Şimdi millet böyle: birbirinin arkasına gidiyor, birşey var zannediyor ve cezanın belanın içine düşüyor. Allah uzak etsin. Onun için, “Kalabalık olan yere gitmeyin,” diyor Peygamber, `aleyhi ‘s-selatu ve ‘s-selam. “Bir yerde birşey oldu; ‘ne var’ diye ayağa kalkıp oturan kimse, ayağa kalkarsa o fitnenin içerisine düşer. Oturduğu yerde otursun, ayağa kalkmasın! Ayağa kalkan cezaya uğrar! ‘Gideyim bakayım, ne oluyor’ derse, içine düşer,” diyor. Ahir zamanı bu. “Ne var? Ne oluyor?” deme. Evinin kapısını kapat, içerde otur, görünme.

Şimdi bu yapılan işin hepsi yanlıştır. Hepsi yanlıştır! Bir kişi bağırarak sokağa çıkıyor, öbürleri arkasına, öbürleri de (onların) arkasına (düşüyor). “Ne var” diye yürüdüler ve onlarda cezanın içine girdiler. Öbür cebbar, “Ne oluyor ortalıkta?” diye, o da ayağa kalkı ve şaşırttı; o da düştü içerisine. Şam’dakiler öyle, Mısır’dakiler öyle, Tunus’da öyle. Her tarafta millet, “Ne oluyor?” diyor. Kıbrıs’ta öyle, “Ne oluyor,” diye saray meydanlarına çıkıyorlar. Ne olucak be ama?! Bre utanmazlar! Para mı dağıtıyorlar orda ki kalkıtınız koştunuz arkasına? Ne var? Birbirlerini yiyorlar, dövüyorlar, dövüşüyorlar, sövüyorlar. E bu insanlık değil; ne sövme ne dövme insanlık kârı değil. Efendi olan kimse sövmez. Efendi olan kimse, kimseyi dövmez. Efendi olan kimse, kimseye zarar vermez. Hayvan teper, köpek ıssırır; onlardan olma! İnsansın. Ama kimse söylersin? Duvara söylersin? Allah bizi affetsin.

Fatiha.

İşte bunlar böyledir. E sıra gelecek; sıra gelecek hepsine. Bize küçükken (şunu) söylerlerdi: “Deccal’in eşeğinin her tüyünden bir türlü ses çıkar. Sakınıp, arkasına, kapıdan dışarıya çıkmayasınız! Kapıdan dışarıya çıkan, eve giremez, boynuz çıkar başlarında,” derlerdi bize. Deccal’in zamanında, “Ne var? Ooo, çalgı çengi var,” diyerekten girdiğin zaman içerisine, o da boynuz çıkarır eve giremez,” diyor. Girmez! Nerden girecek o cümbüşün içerisinden? Ya aklı gider, ya canı gider. Ezilir gider.

İşte bizim Hüseyin’in babası, Girne kapısında Ingiliz’in askerini taşladı, bizim Türkler. O Rumlar hücum ediyorlardı İngiliz askerine. E bize ne lazımdı kalkıpta Ingilizi taşlamak? E İngiliz taşlandığı vakitte, yolu şaşırdı ve vurdu, bizim fakir de gitti içerisinde öyle.

Allah işin doğrusunu da göstertti, Efendimiz de bildirdi: “Doğrusu bu, eğrisi bu; eğrisi bu, kötüsü bu; hayrı bu, şerri bu.” Aklını kullanan kimse yok. Aklını kullansa, dünyada rahat olur. Kimsenin aklını kullandığı yok; şeytanın arkasında koşturur.

Herkes evine hiç olmazsa üç günlük, hiç olmazsa bir haftalık, hiç olmazsa bir aylık, hiç olmazsa üç aylık erzak biriktirsin koysun. “Kendim için değil” desin; “Fakir fukaraya da yardım edeyim,” desin. İşte o kadar. Ortalık düzelmez.

(Misafir: Halen devam ediyor, Efendim.)

Olacak. Yani bir defa başladı mı, “Şimdi bu sönsün, tekrar araya bunlar girsin, tekrar muharabeler kopsun, Mehdi gelsin” diye şimdi işi yürütecekler! “Hz. Mehdi’den evvel, Arap kabileleri birbirine girer” diyor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.). Kabâili ‘l-`Arab, Arap kabileleri. Ilk onlar başladı. Demek ki Mehdi’yi ilk bekleyen onlardır. Başka türlü onlar boyun eğmez. Biz nasıl olsa buyruktayız. Sonunda bizimkilerde ikiye bölünecek: biri Rus tarafını, biri Müslümanların tarafını tutar, sonra Mehdi (a) gelir. Eski siyaseti bırakacaklar şimdi, yenisine gelecekler. Ne olsa da, yani Hz. Mehdi’nin vakti girdi. Eskiden bahçenin ağaçlarını sökerler, yenisini ekmek için, büyüsün diye. Şimdi başladı eskiyi soksun. Eski ağaçlar sökülecek, yeni dikecek! İsteyen beğensin, istemeyen koştursun; öfkelenen kendisini denize atsın. (...) İşte onun için söylüyorum: Amık Ovası’nda, o mıntıka askerlen kaynayacak

(Misafir: Biz zayıfız, Sultanım. Ne yapacağız biz oralarda?)

Islam tarafı! Ordunun yarısı bizim bu tarafta kalacak, yarısı da bu tarafta kalacak. Şam’a bağlı, Şam’dan bir asker gelecek, o muharebeyi onlar kazanacak. Sürecekler onları taa İslambol’a kadar! Islambol’da, tekbirlen girerler İslambol’a! Onun arkasından Mehdi (a) gelir. Yaklaştı şimdi. Allah!

Fatiha.

Allah yüzünüzü ak, kalbinizi pâk eylesin. Ne yapalım?

UA-984942-2