Available in: English   Turkish   Go to media page

Allah Başkaları Hakkında

Kötü Zanda Bulunmamızı İstemez

Mevlana Şeyh Hişam Kabbani

24 Ocak 2014 Burton, Michigan

As-Siddiq Camisi’ndeki Cuma Hutbesi

Ey müminler! Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde birlik olmamıza işaret eden ayetler vardır. Allah (c.c.) insanların birbirinden uzaklaşmasını değil, bilakis birlik olmalarını ister ve şöyle buyurur:

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ

Ve`atesimû bi ḥablillâhi cemî`an ve lâ teferraḳû.

Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. (Âl-i İmran, 3/103)

Peki bu ip nedir? Bu maddi bir ip değildir. Bu, onu tutan herkesin kurtulacağı bir iptir. Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de bu ipi şöyle tarif eder:

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Ḳul in kuntum tuḥibbûnallâhe fettebi`ûnî yuḥbibkumullâhu ve yağfir lekum ẕunûbekum vallâhu ğafûrur raḥeem.

(Ey Muhammed) de ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âl-i İmran, 3/31)

Eğer Allah’ı (c.c.) gerçekten seviyorsanız o ipe tutunun. Allah (c.c.) Müslümanlara, inananlara şöyle buyuruyor: “Eğer Allah’ı (c.c.) seviyorsanız, Muhammed’e (s.a.v.) uyun!”

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا

Ve mâ âtâkumur resûlu fe ḫuzûhu ve mâ nehâkum anhu fentehû.

Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. (Haşr, 59/7)

Peygamber (s.a.v.) size ne verdiyse onu alın. Verileni alıp almama hususunda aklınızla bir yargıya varmayın. Eğer verilen şey İslâmî ise alın. İnsanların aklına şüphe sokmayın. Çünkü Allah (c.c.) şüpheyi sevmez.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ

Yâ eyyuhelleẕine âmenuc-tenibû kes̱iran min eẓ-ẓanne inne be`deẓ-ẓanni is̱m.

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. (Hucurât, 49/12)

Ey iman edenler, müminler! Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammedun Rasûlullah diyen mümindir. Ey iman edenler! İctenibû kes̱iran min eẓ-ẓann, zannın birçoğundan sakınmaya çalışın. Zanların pek çoğu yanlıştır. Belki zanna kapıldığınız şey doğrudur. Fakat Allah’ın (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de buyurduğu üzere zanna kapıldıklarınızın pek çoğu yanlıştır. İnne be`deẓ-ẓanni is̱m, hatta bazısı insanı günaha sevk eder. O zaman zanna ne gerek var? Eğer bir şeyin açık ve doğrudan olduğunu görürsek ona uyarız. Allah (c.c.) bize Peygamber Efendimize (s.a.v.) uymamızı emretti, başkasına değil. Peki din nedir? Dinin tamamı nasihattır.

Temim ed-Dâri’den (r.a.) rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

الدين النصيحة -قلنا لمن يا رسول الله- قال لله ولكتابه ولرسوله ولأئمة المسلمين وعامتهم

“Din nasihatten ibarettir.” Oradakiler: “Kim için nasihat yapılmalıdır, ya Rasûlullah?” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Allah için, Kitabı için, Rasûlu için, Müslümanların imamları/önderleri için ve bütün Müslümanlar içindir.” (Nesâi, 3/4126)

İslam nasihattır, iman nasihattır, ihsan nasihattır. O zaman bizim de Allah’ın (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hadislerde bildirdiği nasihatlere uymamız gerekiyor. Efendimiz (s.a.v.), ed-dînü nasîḥa, “Bizim dinimiz nasihattır.” buyurmuştur.

Sahabe-i Kiram (r.a) ̣ḳâlu li men yâ Rasûlullah, “Kime nasihat, ya Rasûlullah?” diye sordular.

Efendimiz (s.a.v.) de “Öncelikle birbirinize Allah’ı tavsiye edin.” buyurdu.

Nasihat sizi Allah’ın (c.c.) sevdiği yola, birleşmeye götürmelidir: Ve`atesimû bi ḥablillâhi cemî`an ve lâ teferraḳû, “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın.” Ayrılmayın, birleşin! Birbirimizden ayrıldığımızda düşmanın açık hedefi oluruz. Burada düşmandan kasıt şeytandır. Biz ayrıldığımızda şeytan aramıza şüphe saçar. Allah (c.c.) şüphe etmememizi emrediyor. O halde, şüphe saçmayın!

Ebu Hureyre (r.a.) Peygamber Efendimizden (s.a.v.) şöyle naklediyor:

عن ‏ ‏أبي هريرة ‏ ‏رضي الله عنه ‏أن رسول الله ‏ ‏صلى الله عليه وسلم ‏ ‏قال ‏ ‏إياكم والظن فإن الظن أكذب الحديث ولا تحسسوا ولا تجسسوا ولا ‏ ‏تناجشوا ‏ ‏ولا تحاسدوا ولا تباغضوا ولا تدابروا وكونوا عباد الله إخوانا.

Zandan kaçının, çünkü zan sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın, birbirinizin sözlerine kötü niyetle kulak kabartmayın, birbirinizle rekabete girişmeyin, birbirinizi çekememezlik etmeyin, birbirinize karşı kin gütmeyin ve sırtınızı dönmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun!

(Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Müsned-i Ahmed b. Hanbel)

Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de “zanda bulunmayın” buyuruyor. Olabilir ki zan edilen şeylerden biri doğrudur, fakat çoğu yanlıştır. Zanna kapılmak suretiyle şeytanın tuzağına düşmeyin. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ne buyurur? “Zandan kaçının. Zira zan yanlış haberin en kötüsüdür.” Zan en yanlış haberdir. Eğer bir zannınız varsa, bunu kendi kendinize mazur göstermek için uğraşırsınız. Bu durumda herkesi yalana sürüklersiniz. Bu da şeytanla beraber olmak demektir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

لَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ

Lâ tecessesû ve lâ yağteb ba`ḍukum ba`ḍan e-yuḥibbu eḥadukum en ye’kule laḥme eḫîhi meyten fe-kerihtumûhu vetteḳullâhe innallâhe tevvâbun raḥîm.

Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (Hucurât, 49/12)

Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın, yoksa Allah (c.c.) bize lanet eder. Allah (c.c.) insanların birbirinin kusurlarını araştırmasını, “O şunu yaptı” ya da “O şununla ne yaptı” diyenleri sevmez. Eğer kardeşinizin bir yanlışını görürseniz bunu örtmeye çalışın. Allah’ın (c.c.) en güzel isim ve sıfatlarından biri es-Settâr, yani örtendir. O, hatalarımızın tümünü örter. Allah (c.c.) bizim hatalarımızı açığa çıkarıyor mu? Allah (c.c.) ahiret gününde rahmetiyle hatalarımızı örtebilir. O Settâr, yani her şeyi örtendir. İslam birbirinin hatalarını örtmektir, onun bunun yaptığını ortaya dökmek değil.

O halde, kardeşinizin hatalarını örtün. Affet, çünkü sen affedersen Allah da seni affeder. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Lâ tenâceşû ve lâ teḥâsedû, “Birbirinizle rekabet etmeyin ve birbirinize haset etmeyin.” Lâ tecessesû, “Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.” Kardeşinize haset etmeyin, kendisiyle ve işiyle rekabete girişmeyin. Eğer kardeşinizden işi öğrendikten sonra kendinize bir iş yeri açarsanız ve onun müşterilerini kendinize çekerseniz, Allah (c.c.) bunu sevmez. Birisi bir şirket kurar ve size işletmesini öğretirse ve siz gider ondan aldığınız dersle benzer bir şirket kurarsanız, bu onun adını ve yöntemini kullanmaktır. Allah (c.c.) bundan hoşlanır mı? Birbirinize haset etmeyin. Allah (c.c.) ezelde sizin için ne yazdıysa onu alırsınız, yazılmayanı asla alamazsınız. Sakın elinizdekinin kendinizin olduğunu düşünmeyin! Eğer sizinse, alırsınız. Sakın elinizdekinin kendinizin olduğunu düşünmeyin! Onu sizin elinize koyan Allah’tır (c.c.). Eğer Allah (c.c.) onu sizden alırsa, bu yazılmıştır; eğer onu size verirse, o da ezelde yazılmıştır. Birbirinize haset etmeyin. Eğer Allah birini zengin diğerini fakir yaparsa, bu Allah’ın (c.c.) hikmetindendir.

Takvalı bir kişi şöyle bir soru sordu: “Allah niye bazısına fakirlik verirken diğer kişiyi zengin kılar?” Öncelikle, böyle bir soru sormak boş ve yararsızdır, bu sizi ilgilendirmez. Bu Allah’ın (c.c.) takdiridir. Akil adam bu soruya şöyle cevap verdi: “Eğer Allah (c.c.) bu zenginliği fakire verseydi belki İslam’dan uzaklaşırdı ve bu fakirliği zengine verseydi belki o da İslam’dan uzaklaşırdı. Fakat Allah (c.c.) onların durumunu öyle takdir etti ki zengin olan zenginliğini kabul etti, fakir olan da fakirliği.” Bu durumda her ikisi de doğru yoldadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Birbirinize buğz etmeyiniz, yani birbirinizden nefret etmeyin.” diye buyurdu. Arkadaşınızın başarılı olduğunu görürseniz ondan nefret edersiniz. Başarılı olan birisinden neden nefret edersiniz? Onun yediğinden siz de yemek istersiniz. Oysa yemeğin tadı dilin sadece baş kısmıyla alınır, ardıyla değil. Fakat tüm hastalıklar işte bu ağız ve dilden gelir. Dil kişiyi zanna sevk eder, başkalarının arkasından kötü konuşturur. Eğer dilinizi tutarsanız (konuşmazsanız) kendinizi tutmuş olursunuz. Bazı insanlar hortumla beslenirler; yiyecek doğrudan karınlarına enjekte edilir ve tadını alamazlar. Tüm yiyecekler böyledir, boğazdan mideye, hiç lezzet almadan… Bu dil sadece ufak bir parçadır. Eğer onu kontrol ederseniz kendinizi kontrol edebilirsiniz, nefsinizi kontrol edebilirsiniz.

Lâ tedâberû, “Birbirinize sırtlarınızı dönmeyin.” Aranızda sorun olsa bile kardeşinizi gördüğünüz zaman selam verin. Aranızdaki nefreti artırmayın. Eğer böyle yaparsanız, Allah’ın (c.c.) kulları ve birbirinizin kardeşi olursunuz. Bunu yaparsanız Allah’ı (c.c.) hoşnut edersiniz ve Allah bizlere daha fazlasını verir.

Ibn Ömer’den rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

وعن ابن عمر رضي الله عنهما أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال‏:‏ ‏ "‏المسلم أخو المسلم، لا يظلمه، ولايسلمه، من كان في حاجة أخيه كان الله في حاجته، ومن فرج عن مسلم كربة فرج الله عنه بها كربة من كرب يوم القيامة، ومن ستر مسلمًا ستره الله يوم القيامة‏"‏ ‏(‏‏(‏متفق عليه‏)‏‏)‏ ‏.‏

Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana terk ve teslim etmez. Kim, bir kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah ta onun ihtiyacını karşılar. Kim, bir kardeşinin sıkıntısını giderirse, Allah ta onun kıyamet sıkıntılarından mühim birini giderir. Her kim de bir müslümanın ayıbını örter, onu utandırmazsa Allah ta kıyamette onun ayıplarını örter.

(Buhari, Mezalim 3; Müslim, Birr 58)

Bir Müslüman diğer bir Müslümanın kardeşidir. Ben senin kardeşinim, sen de benim kardeşimsin. Herkes birbirinin kardeşidir. “Mümin” dememiştir, “Müslüman” demiştir ki bu geneli kapsar. Herkes mükemmel bir mümin değil, fakat mükemmel bir Müslümandır.

Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ

Ḳâlatil `arâbu âmannâ ḳul lem tu’minû vêlâkin ḳûḷu eslemnâ velemmâ yedḫulil îmânu fî ḳulûbikum.

Bedevîler(den bir kısmı): “İman ettik!” dediler. De ki: “(Siz aslında gerçekten) iman etmediniz; fakat 'Teslîm olduk!” deyin; çünki iman henüz kalblerinize girmemiştir. (Hucurât, 49/14)

“Biz müminiz” demeyin, “biz Müslümanız” deyin.” İman kalbe girene kadar bunu uygulayın ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) getirdiğine uyun. Evet, doğrudur. İman kalplerinize girdiği zaman mümin olursunuz. Hadis-i şerifin buyurduğunu yaptığımızda mümin oluruz. Aksi halde kendimiz ve nefsimiz arasında bir mücadele olur. Niyet gelecekte inşallah bunu uygulamaktır. Zira Allah (c.c.) Hz. Peygamberin (s.a.v.) verdiğine uymamızı, onu bırakmamamızı emrediyor.

Hz. Peygamber (s.a.v.) “ Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmesin.” buyurdu. Dolayısıyla, kardeşiniz hakkında yalan yanlış konuşmayın. Bu demektir ki, Müslümanlar olarak onlarla sevgi ve saygı ipini koruyunuz ki hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa eresiniz. “Kim, bir kardeşine yardım ederse, Allah ta ona yardım eder.” Kardeşin için yaptığın en ufak bir amel ona bir yardımdır; onu sevindirmek icin yaptığın her şey ona bir yardımdır. Allah ta yaptığımız yardıma mukabilen kıyamet gününde bize yardım edecektir. Kim, bir din kardeşinin sıkıntısını giderir, sırtındaki yükünü alırsa Allah ta kıyamette onun yükünü alır. Her kim de bir Müslümanın ayıbını örter, onu utandırmazsa Allah ta kıyamette onun ayıplarını örter.

http://www.sufilive.com/Allah_Does_Not_Like_When_We_Have_Bad_Doubts_About_Others-5417.html

© Telif hakkı “Sufilive”a aittir. Bütün hakları saklıdır. Bu kopya, uluslararası Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tarafından korunmaktadır. Lütfen paylaşırken, “Sufilive”a atfediniz. Allah razı olsun.

UA-984942-2