Available in: Turkish   English   Go to media page

Istanbul’da Yaşayanlara Dikkat!

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazar, Mart 13, 2011 Lefke, Kıbrıs

Şeyh Nazım Efendi: İsmin nedir?

Misafir: Orhan

Şeyh Nazım Efendi: Orhan Gazi. Kim isim sorarsa bana, ben diyorum ki, “Oğlanlara ‘Osman Gazi.’”. Başka sorarlarsa, "Orhan Gazi". Dolduracağım bütün memleketi Osman Gazi, Orhan Gazi ile. Bilinsin ki bu millet Osmanlıdır, Osmanlıya saygılıdır. Osmanlının evlat evladıdır.

Onlar bir ağaç dikti. Edebali Hazretlerinin rüyasını bilirsiniz. Biliyor musunuz? Ki onun gömleginden bir ağaç çıktı; mağribi maşriki donattı. Bir ağaç. Bir avuç Karakeçili kabilesi bunlar. Geldiler oraya, Sögüt kasabasına indiler. Onlar size okuturlar mı?

Misafir: Okuturlar Efendim.

Şeyh Nazım Efendi: Siz okudunuz.

Misafir: Şimdi okulda yok. Biz okuduk.

Şeyh Nazım Efendi:Okul deme.

Misafir: Mektep.

Şeyh Nazım Efendi: Bizim lisanımızı da paçavra ettiler.

Misafir: Doğru diyorsunuz.

Şeyh Nazım Efendi: "Yeni dil" derler. “Dil” deme be! Ne dili? Öküz dili? Eşek dili? Kuş dili? Nedir bu?

Hasılı kelam, onların ektiği ağaç büyüdü, büyüdü, büyüdü ve üc kıtayı tuttu; bir kabilenin insanı. Ektikleri tohum böyle ulu ağaç oldu. Geçen gün bir ağaç getirdi bir tanesi bana. Baktım, “Çam ağacına benzer bu ama çok bodur kalmış,” dedim. Bu diyor, “Yirmibeş yaşında, Şeyh Efendi,” dedi. “Bu fazla büyümez” dedi. Osmanlı o ulu çam ağacı. Bunlar o büyümeyenlerden; doksan sene oldu büyümüyör. Ektiklerinden daha küçülüyor, büyümüyor. Bu tavsiyemizi aklınızda tutun. Ecdadımız çam ama onun çamı üç kıtaya yetişti. Bunlarınki işte götürün gösterin, “Sizin devletiniz de kurduğunuz nizamınız da işte

bu kadardır; bundan fazla olmaz.”

Ne yapalım şimdi? Aha işte bak. Lütfen bak. Gel göster bu ağacı kamera görsün. İşte bu ağaç yirmi beş yaşındaymış. (Ufak boylu bir saksı ağacına işaret ediyor). İşte bu da çam ağacı. E büyümez. Bunlar bu işin temsili; tecelli işte budur. Osmanlı sağlam çamdı. Dünyayı tuttu. İşte bunlarınki bu kadar. İşte bunlar tamam benzer ancak fakir "Büyüyemiyorum ben,” der. "Büyüyemiyorum, ne yapacağım acaba?"

Ben de, "Seni bahçeye ekeyim de büyüyesin orada" derim.

"Şeyh Efendi," diyor, "Bahçede olmaz; ekildiğimiz yere bakar, kayanın üzerine ekmekle olmaz. Ben yerimi isterim. Ben de Osmanlı gibi olurum amma bunların toprağı ona benzemez, yetiştirmez. İşte ben burada böyle kalmaya mahkumum.” 90 senedir bir santim büyümediler. İşte temsilleri bu (Saksıdaki ufak ağacı işaret ediyor Şeyh Efendi). Anladınız mı?

Uyanın siz! Biz gidiyoruz, lakin uyanacak, ögrenecek kimseler sizler olacaksınız. Neyse, sabaha kadar değil gelen haftaya kadar söylesek bitmeyen meseleler vardır. Milleti öyle bir hale getirdiler ki millet içki müptelasi olmuş, millet sigara müptelasi olmuş. "Şeyh Efendi, içki ne sigara ne? Öteki beyaz

zehirden gençler zehirlenmiştir, bitmiştir.” Tecelli-i icraatı böyle oldu. TC devleti millete hürriyet verdi. Dini olan inzibatimiz kalmadı. Herkes istediğini yapar, istedigini eder, cünkü kimse kimseye "Dursun!" da diyemez. İşte beğensinler! Beğensinler!

Kalbime geliyor söylüyorum. Ister beğensin ister beğenmesin. Bana aylık yıllık verdikleri yok ya, işte ben söylüyorum. Getirdiler bu ağacı. Bana konuşur ağaç. Dedi ki: "Şeyh Efendi, ben yirmibeş yaşındayım.". “Az daha benim kadar olacaksın be.”

"Olurdum" diyor "eğer bu saksının içine ekmeselerdi beni, büyük meydana ekselerdi de. Lakin beni bu kadar kanunlarla sıkıştırdılar (o yüzden) ben bundan daha fazla büyüyemiyorum. Bodur kaldım. Benim cinsim ulu ağaçlar oldu. Lakin beni bu kadar kanunlarla sıkboğaz ettikten sonra ben nereye büyüyecegim? İşte ben böyle kaldım." diyor bu.

Allah bizi affeylesin. Hoşgeldiniz! Akibetiniz hayır olsun! Allah yüzümüzü ak eylesin! Kendimize dönelim! Kendi benliğimizden bizi kopartmışlar. Biz bunların istediği millet değiliz. Biz Osmanlı'yiz! Bitti! Osmanlı bir gün bunları kovacaktır. Bir gün Osmanlı bilinecektir. Bir gün Osmanlı kendisine haksıklık yapanların haddini bildirecektir. Cezalar da verecektir. Ya Rabbi, Sen bizi affeyle! Iyi günlere yetiştir! İslamın

parladığı günlere bizi tekrar yetiştir Ya Rabbi, o Habib-i Ekrem'in hürmetine ya Rabb, bu gençler Sana Emanet!

Fatiha.

Misafir: Efendim bu son günlerde Japonya'da tsunami oluyor, deprem oluyor. Nedir bunun...

Şeyh Nazım Efendi: Nedir diye bunu sormaya lüzum yok. Bunlar Allah ile muharebe ediyor, kendi teknolojileri ile. Beş saniye içinde teknolojisi en kuvvetli olan memleketi altüst etti. Gökyüzünü tanımayan kavim bunlar. Bıraktı...bıraktı...bıraktı...üc saniye salladı, deniz kaynadı. Beş saniye kaynasa Japonya'nın

bir tarafından girip bir tarafından çıkardı, üstünde adam da bırakmayacaktı. “Heavenly Mighty Power" derler buna. Bu bizim elimizdeki yok "nükleer bomba" yok "atom bombası" yok bilmem ne halt ise. Çok ileri gittiler! İşte beş saniyenin içerisinde altüst etti. Zarar ziyanın haddı hesabı yok. Giden adamların sayısını söylemiyorlar. Belki milyonla gitti. Siz de bileceksiniz ki bastığımız yer (Kıbrıs) sağlam değil haa! Anında altüst eder. Allah'ı tanıyacak bu insanlar. Tanımazsa Cenab-ı Allah seni yıkacak. Allah'tan korkun!

Aman Ya Rabbi! Tövbe Ya Rabbi! Tövbe Estağfirullah!

İstanbul'a da korku var. İstanbul'da kimse durmasın! Onu da söylemeye memurum. İstanbul yıkılacaktır. Ne kadar yeni İstanbul varsa hepsi yıkılacaktır. Altında kalacak insanın haddı hesabı bulunmaz. Onun için ben şimdi söylemeye memurum. İstanbul'u boşaltsın Anadolu'dan gelen bütün insanlar. Ne ise başlarına gelecek, gelecek. O okyanus patladı. Burada Marmara patladığında bütün onu süpürür. Karadeniz patlarsa Anadolunun yarısını süpürür.

Allah'a sığındık. Korkuyorum. Burası da tehlikelidir. Bu Kıbrıs ta. Batabilir! Batabilir! Kurtuluş sebebi yok ondan sonra. Çünkü bu yaşadığımız günler Kıyamet Alametlerinin zuhur ettiği günlerdir. Millet Peygamberliği, Peygamberin bildirdiği haberleri oyun eğlence zannediyor. Lakin sırası gelecektir. Çamur içinde boğulur; deniz çamur gibi olur. Sıcaklığından erir. Boğulur, biter. Yüzbinler, milyonlar. Allah'a sığındık. Dikkat ediniz! Yolumuza dönelim. Çok açıldık cünkü. Çok açıldık! Allah bizi affeylesin! Namaza dikkat edin! Bir de her gün yüz defa hiç olmazsa "RabbunAllah

HasbunAllah" çekin. Kuvvetli bir zikirdir bu. "RabbunAllah HasbunAllah" yüz defa.

Eşhedu enlaa ilaahe illaAllah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu. Elinizi koyun buraya (Şeyh Efendi biat vermek için bastonunu önündekilere uzatır).

Sünnet-i Peygamberi'dir. Efendimiz biat aldı Sahabe'den. Biz de işte taklid kabilinden. Peygamberin yaptığı tamam. Bizimki, o'nun gibi olmak istiyoruz.

Allah Hu Allah Hu Allah Hu Hakk!

Allah Hu Allah Hu Allah Hu Hakk!

Allah Hu Allah Hu Allah Hu Hakk!

Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel mevla ve ni'men nasır, gufraneke Rabbena ve ileykel masır. Allahümme sebbithum alel hakk! Allahümme sebbithum alel hakk! Allahümme sebbitna alel Hakk! Bi cahi men enzelte aleyhi suretel Fatiha!

Peygamberin (SAV) Sünneti bu. Onun için ne yapalım? Gelip gideni oraya havale ediyoruz. Allah sizi gözetsin! Namazınıza (dikkat edin), hiç olmazsa iki rekat. Gece sokağa çıkma! Akşam olunca evinize odanıza! Malayani yapma! Vaktinizi değerlendir! Oku, öğren, ve öğret! Buna dikkat edelim beyler!

UA-984942-2