Go to media page Available in: Dutch   Turkish   English   Russian   Spanish  

(Mevlana Şeyh Nazım Hazretleri ayağa kalkarak hitap ediyor)

Fatiha

Destur medet el Hak. SUBHANALLAH, SULTAN ALLAH. SEN SUBHANSIN, SEN SULTANSIN, SEN YARATANSIN. ALLAHU EKBER.

Bu mübarek ayda bize lütfünden ver de ilahi makamlarında temizlerden olalım. EY RABBIM, bize sonsuz lütfünden ver, bize sonsuz rahmet deryalarından ikram et. Hesapsız övgümüzü senin en sevgilin SEYYİDİNA MUHAMMED ( S.A.V.)’e sunuyoruz. O’na övgüsünü vermeyenleri, şanını yüceltmeyenleri ve şeytanı takip edenleri  aşağı indir.  ELFU SELAT ELFU SELAM.  Peygamberlerin mührü olan YA RASURULLAH (S.A.V.) , sen evvelden ahire kadar ilahi huzurdasın.  Sen ezel ebedin SULTANISIN! EY en övülmüş PEYGAMBER! Senin şefaatin ümmeti ve hesapsız varlıkları kurtarır. ALEMLERIN RABBI her şeyi senin hürmetine yarattı. Bu dünyayı donattı, bilinmeyen dünyalar ve bilinmeyen hâkimiyetler yarattı.  Ey en sevgili SEYYIDINA MUHAMMED (S.A.V.) , hesapsız hamdlar sanadır.

(Mevlana Şeyh Nazım Hazretleri yerine oturuyor)

Ey insanlar beraber söyleyelim, “Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim”. Ey insanlar, bir ejderhadan kaçar gibi şeytandan kaçın. Ey insanlar, himaye isteyin. Muhafaza olmayı isteyin. Muhafızlar, göklerin muhafızlarıdır. İki sekil muhafız vardır, birisi göklere aittir. İkincisi de mübareklere aittir. Onlar bu dünyada yaşarlar ve bu dünyada yaşayan insanoğlunu korumak isterler.  Ey insanlar, hem bu gezegenin muhafızlarından hem de manevi muhafızlardan isteyin. Ve “Bismillahirrahmanirrahim”, deyin.  Bu insanoğlu için daha kuvvetli bir muhafızdır. Sadece “Bismillahirrahmanirrahim” demekle.  Bu besmeleye verilen kuvvettir.  Besmelenin yanında bütün maddi silahlar hiç kalır.  Bütün maddi silahlar besmelenin karşısında durur. Nükleer kuvvet derler. Nükleer başlıklar, nükleer kuvvetle çalışır. Belki bu dünyadaki yasayanlara verilmiş olan kuvvetin son noktasıdır bu. ÂLEMLERİN RABBI kuvveti bu noktaya kadar vermiştir.  Bugüne kadar bu nükleerin sınırı dışında bir şeye ulaşamadılar.  Görülmemiştir. Sonsuz kuvvet makamları vardır.   ÂLEMLERİN RABBI bütün kuvvetleri, nükleer kuvvetleri ufacık bir atoma yerleştirir. O her şeye kadirdir. Simdi insanlar nükleer kuvvetlerinle çok büyüklenirler. Bu bir şey değildir. Mübarek bir kişi durdurur onları.  Mübarekler göklerin makamlarına aittir ve bu gezegendeki her şeyi gözetir. Tek bir sahip yeterlidir. Simdi insanlar zannediyorlar ki ÂLEMLERİN RABBININ tek bir dünyası vardır. Hesapsız, hesapsız.

Bir zamanlar, PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)’in soyundan yüksek bir mübarek varmış : “Seyyid Ahmed-i Er-Rufâî Kebîr”. O’na verilen dev kuvvetler vardı. Bu kuvvetlerden birisi de, göz açıp kapayana kadar doğudan batıya koşmasıydı. Çok kısa bir zaman içinde dünyadan göklere ulaşırdı. Onlar mübareklerdir….Mübarek demek, manevi kuvvet demek…. Onları hakiki varlığında düşünün. Onlar mübareklerdir.   Bir zamanlar o, dünyadan göklere yükseliyordu ve dördüncü gök makamına ulaştı ve orda durdu. Onun ilahi kuvveti, göklere aittir.

Ey insanlar, insanoğlu bir varlıktır, onun yaratılma sırrını bilmek imkânsızdır. Kimse bilemez. Ve o ilahi yetkisiyle dördüncü gök makamına ulaşmıştır.  Gökler yedi tanedir. O dördüncüye ulaştı ve o makamda durdu çünkü karşı manzarasında bir okyanus zuhur etti.   Aniden bir okyanus zuhur etti ve manevi kuvvetiyle idrak etmeye çalıştı. Bu okyanusun sonu ve başı nerde diye. İmkânsız.  Manevi kuvvet, maddi kuvvet gibi değildir. Şöyle baktı ve bir başını gördü fakat sonunu bulamadı. Ve sol tarafına baktı bu okyanusun sonu nerde diye. Mümkünatı yok.  Ve kulağına ilahi bir hitap geldi, dünya hitabından başkadır bu ses.  Bu ses ona, Ahmed-i Er-Rufâî Kebîr’ye … ALLAH onu takdis eylesin… “gel, gel, daha yakına gel” dedi. “Gel de, içinde ne var gör”. Manevi kuvvetiyle daha fazla, daha fazla ve daha fazla yaklaştı, ta ki ulaşana kadar. O okyanusa bakar ve girer. Bunun sıradan bir okyanus olmadığını anlar.  Dünyadaki gibi değil. Kum.  Baştan sona kadar kum okyanusu. Başı sonu nerde bilinmez.  Karşısına kum okyanusu zuhur etmişti.  Şimdi daha çok şaşırdı. O kadar büyük bir okyanus. Kendi kendine duruyor, altında ve üstünde bir şey yoktu.

Aynı değil, hepsi değişiktir, ilahi kelimeler değişik çağırır.  ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER.

Bütün dünyada ezan aynı okunur ama orada her minarede değişik şekilde ve sözlerle söylenir.  ALLAH’ı tazim eder.

Ey RABBIMIZ, büyüklük, şeref ve azamet senin içindir, YA ALLAH. Hiçbir tazim ayni şekilde söylenmez hepsi değişik şekilde söylenir ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER.  Bu azamet okyanuslardan birisidir. Kuvvet okyanusları değil azamet, en azametli kudret okyanusları. Yeni yaratılma geldiği zaman öyle okyanuslar var olur, öyle yeni yaratılanlar. Bir tane kum parçasının övgüsü öbürü ile aynı değildir.  Bu söylediğimiz ALLAH’ı tazim etmenin en düşük yoludur belki.  Bu tazim eden sadece tek bir velidir. O zaman hesapsız mübareklerden ne haber? O mübarektir, ayağını o okyanusa basınca dinledi ve o okyanus neye dayanıyor diye baktı. Bilmesi imkânsızdı. Bir yere ulaştığı zaman tövbe “YA RABBI” dedi. Ey RABBIM, bunu düşünmeye ve istemeye hayâ ediyorum. Senin hayaline getirebileceğinin kat kat fazlasıdır, sonsuzdur… ALLAHU EKBER.

Ey insanlar, RABBINIZIN büyüklüğünü, övgüsünü ve sonsuz bölgelerini anlamaya çalışın. Sonsuz dünyalar, sonsuz hükümdarlıklar YÜCE ALLAH’A aittir. ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER.

Ey dinleyenlerimiz, bir şeyler söylemeye çalışıyoruz çünkü daha azını söylersek RABBIMIZIN büyüklüğünü anlamak imkânsızdır. İmkânsızdır. ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER-UL EKBER.

Ey insanlar, gelin ve YÜCE RABBINIZA en yüksek ve övgülerin en son noktasını vermeye çalışın. Kalplerinizi canlılıkla, sevinçle, zevkle, nurla ve güzelliğe açın. Bu noktaya ulaşmaya çalışın. Bu yeterde artar da.  Fakat biz şeytanin çağrıları ve aldatması ile meşgulüz. Bu insanları böyle şeylere ilgi duydurmuyor. Bu noktadan sonra dersek ki, güzellik okyanusları, o her bir dünyaları sarmıştır o kum okyanusları. ALLAHU EKBER

Ey insanlar, Esselamun Aleyküm ve Rahmetullahu ve Berekatuhu.  Gelin dinleyin ve zevk alın. Siz sadece bir aynasınız. Aynanızda bir şeyler yansıtmaya çalışın. Hiçbir zaman ifade edilmez.

Ey insanlar, gelecek günleriniz için mutlu ve sevinçli olmalısınız. Ve çok şerefli ve çok hayat dolu ve çok güzel ve hoşnut ve çok süslü.  Beklenmedik işaretler zuhur edecek ulaşır milyonlarca ve milyarlarca ve trilyonlarca senelerde ulaşamayacaksın. Bakmak, görmek için ve hoşnut olmak için. ALLAHU EKBER!

Bu mübarek aydır, ALLAH ne için bu ayı gönderdi?  Simdi bir şeyler anlatmak için,  yüksek makamlardan, kendi seviyemize iniyoruz. Neden “mübarek ay” deriz?  ÂLEMLERİN RABBI, ümmeti MUHAMMED (S.A.V.)’e neden bir mübarek ay ikram etmiştir? Çünkü bu mübarek ayda çok çabuk, maddi varlığımızla beklenmedik nur okyanuslarına ulaşabiliriz.  ÂLEMLERİN RABBI ister ki, kulları, bu hayatta en küçük parça bile olsa, kendimize ayna olalım ve o aynada, mütevazılığa ulaşalım. Mütevazılık seni mübarek ayda sabit kılar. Mübarek ayda ilahi bölgelerde olursun. YÜCE ALLAH kulları mübarek olsun ister. Çünkü mübareklik bize şeref verir, özellikle de bu ayda. En mübarek aydır. Bu ayda daha fazla (mübareklik ) kutsiyet alın. Bu ayda kalbiniz daha şeffaf olur. Hiçbir zaman bu ağır cismaniyeti bırakmazlar. Bu çok ağır cismaniyettir. Onun için bizim ağır cismaniyetimiz ağır maddeler gibidir.  Bu dünyadaki en ağır madde altındır. Onun için bizim varlığımız daha ağır maddelere ulaşmak ister.  Cismaniyetimiz ister, ruhumuz istemez.  Hayır, ruh hiçbir zaman istemez. Ruhumuz, ne dersiniz?  Ruhumuz nefret eder maddiyatta. Maddiyat da bizim şeffaf varlığımızdan nefret eder. En ağır maddeyi yukarıya taşıyamazsın. Ama onsuz ilahi huzura yükselirsin. İlahi huzur o kadar kolay değildir. Bedenindeki bütün ağırlıkları atman gerekir o zaman şeffaf olma zevkine erersin. Onun için bütün Peygamberler şeffaftır ve bizim ruhlarımız o makamda olmayı ister. O makama ulaştıkları vakit orda ilahi varlıklar görürler. Bu ağır bedenle ulaşamazsın.  Ancak ruhunla ulaşırsın. ALLAH bizi affeylesin.

Dum dum dum dum dum dum dum[1]

Dum dum dum dum dum dum dum

Dum dum dum dum dum dum dum

Çiftçi dayı çiftçi dayı

Sen ekersin şu buğdayı

dum dum dum dum dum dum dum

dum dum dum dum dum dum dum 

Çiftçi dayı sen ekersin dağı taşı 

dum dum dum dum dum dum dum

dum dum dum dum dum dum dum

dum dum dum dum dum dum dum

İlahi şarkılar Göklerden insanların kalplerine canlılık verir.

ALLAH bize de ikram etsin

Esselamun Aleyküm 

-Şeyh Nazım: Kaç oldu?

-Mürit: 45 dakika



[1] Dum, dum”, İngilizce Kubbe anlamına gelen “Dome” kelimesini ifade etmektedir. Buradaki kubbe ilahi kubbedir.

UA-984942-2