Go to media page Available in: English   Turkish  

“Habibim, Sen Olmasaydın Âlemleri Yaratmazdım!”

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazar, Ağustos 1, 2010 Lefke, Kıbrıs

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Ey Rabbimiz! En yüksek saygı ve şanını ve heybetini ilahi huzurda en sevgili olana Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’e ver. Bütün peygamberlere, mübareklere ve ilahi kimselere ver. Onların hürmetine Senin övgülerini ve affını istiyoruz.

Esselâmun Aleyküm katılanlarımız. Uyanın ve işitin ve Rabbinizin övgüsüne ulaşmaya çalışın. Övülenlerden olmaya çalışın. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Gücümüz besmeleden gelir. Katılanlarımız, böyle mütevazı sohbet ve toplantıya katılmak için kısa bir zaman verin.

Ey Selefi ulemaları, ey Selefiler, âlemlerin Rabbi kullarını ne zaman över? Bu mühim bir sorudur. Evet, ilahi huzurda övülen olmak. Bu övgü insanlara ne zaman geldiğinin cevabını biliyor musunuz bilmiyor musunuz? Ama siz ulemalar olduğunuzu söylersiniz. Eğer ulemalarsanız bilmelisiniz, bilmeye çalışmalı ve insanlara da öğretmeye çalışmalısınız. Birşey öğrenirseniz sadece kendinize saklamayın ama insanlara verin. Bu kulların ilahi sıfatlarındandır.

İlahi ikramlara ulaşanlar! Bunu sadece kendinize saklamayın, verin, açgözlü olmayın. Açgözlüler herşeyi kendilerine saklayanlardır. Açgözlü olmayın. Size ilahi ikramlardan birşey gelirse siz bu ilahi ikramları isteyen insanlara da bu kuvvetten vermelisiniz. Ve ilahi ikram asla doğrudan doğruya sıradan insanlara gelmez. Bu doğrudan doğruya olamaz. Kurân-ı Kerîm anlıyor musunuz? “Evet, biz anlıyoruz” diyorsunuz. Beni size hitap ettirdikleri bu ikram nasıl sıradan insanlara ulaşır? İlahi ikramları sıradan insanlara vermek ilahi bir üslup değildir, hayır. Bu seçilmiş olan kimselere gelir ve ilahi ikramlar onlardan sıradan insanlara ulaşır. Evet, anlamaya çalışıyoruz. Sizin anlayışınızın daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Onun için bana size sorduruyorlar.

Bir kimse nasıl ilahi bir ikrama ulaşır? Hişam Efendi? Bu mühim bir sorudur. Kimse kendi kendine ilahi bir ikrama ulaşamaz. Bunu Cenâb-ı Hak kabul etmez. Delilimiz nedir diye sorabilirsiniz. “Sizin deliliniz nedir?” diye sorabilirsiniz. Sorabilirsiniz veya ben size soruyorum. Bir kimsenin doğrudan doğruya (vasıtasız) ilahi ikramlara ulaştığı bir delil var mı sizde? Ne düşünüyorsunuz? Bu güne kadar sizden biriniz, ey Selefiler, kendi kendinize ulaştınız mı? Ve kendinize ilahi bir ikram istediniz mi?

Sizden biriniz kendi kendine bu ilahi ikrama ulaştığına dair bana cevap verebilir mi? Bunu söylüyorsanız Kurân-ı Kerîm’den bütün insanoğlu, özellikle Müslümanlar için mühim olan hiç birşey anlamadınız anlamına gelir.

Cenâb-ı Hak buyurur: Bismillahirrahmanirrahiym;

(Maide:35) وَٱبۡتَغُوٓاْ إِلَيۡهِ ٱلۡوَسِيلَةَ

<>

Tamam Hişam Efendi? Bu bizim delilimizdir. Vesile istemelisiniz. Ondan birşey isterken vesile kullanmalısınız. Vesile ilahi ikramlar için yetkili kimse demektir. Doğrudan doğruya âlemlerin Rabbinden ilahi ikram isteyemezsiniz. “Ona (yaklaşmaya) vesileler arayın” buyuruyor. Onun için soruyoruz: siz hiç kendi kendinize ilahi bir ikrama ulaştınız mı? Hayır, olamaz! Bir kimsenin ilahi huzura gelip bazı ikramlar istemesi ilahi üslup değildir. İkramlar göklerden gelir ve ilahi ikrama ulaşmak isterseniz o ikrama kendi kendinize ulaşamazsınız ama vesile kullanmalısınız.

Bir kıtadan bir kıtaya ulaşmak istediğiniz zaman, “Ben uçak kullanmayacağım, bir kıtadan başka bir kıtaya kendi kendime ulaşacağım” derseniz bu saçmadır. Bu kimse akılsız ve ahmak ve cahildir. “Hayır, benim birşeye ulaşmak için göklerden bir vesileye ihtiyacım yoktur” demek.

Bu evliyaların meşhur bir hikâyesidir: Mısırdaki, Seyyid Ahmedi Bedevi. O çok yüksekti. O ulaşmak istedi ve bütün gücünü ve gayretini verdi ve bir makamdan bir makama ulaştı. Ve bir makama ulaştı ve bu seviyede kendi için bir açılışa ulaşmak istedi. Bir gün Kutbul Zamanla karşılaştı, o zamanın kutbu. O kullar ve ilahi makamlara ulaşmak için vesile olmaya yetkilidir. O gayretleriyle o makama ulaşmak istedi ve bir cevap bekledi. Bir gün yetkili olan, Evliyaların Kutbu, Kutbul Zamanla buluştu.

“Ey Ahmed, ne yapıyorsun?”

“Ben Rabbime kullukla meşgulüm. Bütün gayretimi ilahi makamlardan bir açılışa ulaşmak için veriyorum,” dedi.

“Ey Ahmed, bana gel, bende o makamların anahtarı var. Bana gel, senin anahtarın benim elimde.”

Ahmedi Bedevi, Allah ondan razı olsun, dedi ki, “Ben senden anahtar almam. Yanlız O herşeyi saklayan Rabbimden isterim. Ben senden almam, ben Ondan isterim” dedi.

Ve bu ilahi makamların anahtarlarını taşımakla şereflenen ve yetkili olan kimse, “Ey Ahmed, sen git ve istediğine ulaş” dedi.

Daha sonra elinden geleni yapıp o makama ulaştı ve “Ey Rabbim, seni görmeyi bana aç” dedi. Âlemlerin Rabbi, “Ya Ahmed, sana yüksek makamın için o Kutba anahtar ikram edildi, ondadır anahtarın” buyurdu ve geri geldi.

Bu kısa bir eğitimdir; insanlara vesile hakkında birşey anlamasını sağlar. Vesilesiz hiç bir makama ulaşamazsınız. Evet ve onu bıraktı. Onun için her zaman bir kimse kendi kendine ilahi bir ikram isterse bu imkânsızdır.

(Maide:35) وَٱبۡتَغُوٓاْ إِلَيۡهِ ٱلۡوَسِيلَةَ

<>

Bana birisiyle gelin ki o kimseden size açarım. Ve bütün kâinat için ilk vesile Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’idi. Onun şerefine Gayıb Aleminde bütün kainat meydana geldi. Levlâke Levlâke Lema Halaktü'l Eflâk, (Habibim! Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.) “Sen vesilesin ey en sevgili ve şanlı olanım, Benim hakiki halifem. Sen vâr olmasaydın hiçbir şeyi meydana getirmezdim!” Onun için o ilahi ikramlardan almak için Cenâb-ı Haktan bazı vesilelerin ikram edilmesini istemeniz mühimdir. İlahi ikramlar asla insanlara vesilesiz ulaşamaz. Ve Selefi kardeşlerimiz, “Gerekmez, biz ulaşırız” derler. Ulaşamazsınız! Ulaşamazsınız! Bu ilahi kuraldır. İlahi kuralda, Benim ikramımı vesilesiz ulaşamazsınız onun için “Ona (yaklaşmaya) vesileler arayın” emreder. İlahi ikram isteyenler sizi Rabbinizin ilahi huzuruna götürecek birilerine ulaşmalı. Ve o yetkili olan ilahi huzurda o ikramı sana getirir. Bunu kendi kendinize yapamazsın.

Bir uçağın var, yolda gider gelir ama uçmazsa o uçağın bir anlamı yoktur. O uçağı yükseltmek için ona benzin koymalısın. Ve kuvvet merkezleri vardır. Kuvvet merkezi dediğimiz zaman bu sizin anladığınız birşey değildir. Çünkü ilahi makamlara girmezseniz ilahi terimleri anlayamazsınız. Men Zake Arif denildiği gibi, tadan bilir. O makama ulaşmazsa hiçbir şeye ulaşması imkânsızdır. Onun için şimdi bir başlangıç olarak söylüyoruz.

Ey insanlar! Övülmüş olanlardan olmaya çalışın, bu başlangıçtı. Ve Selefilere soruyoruz, sizi ilahi huzurda övülmüş kimse olmanıza vesile nedir? Sıradan bütün insanlar ilahi huzurda övülmez, hayır. Ulaşma yoluna uyanlar. Aya ulaşmak isterim derseniz, bazı aletlere binip yukarıya çıkmalısınız. Ama bu kendi kendinize imkânsızdır. Şimdi bu bütün insanoğlu için mühimdir. Ve onların en mühim hedefi ilahi huzurda övülmüş olmaktır. Yanlış mı doğru mu? Fikriniz nedir ey Selefi ulemaları?

İnsanların başındaki taçtan başka daha şerefli ve şanlı bir taçın olduğunu mu zannediyorsunuz? Bunu söyleye bilir misiniz? Övülenlerden olmaya çalışmalıyız. İnsanları hangi şeyler övdürür? Siz söylemelisiniz, ey herşeyi biliyoruz diyen ulemalar! İnsanlara ilahi huzura ulaştırıp övülen kimseler yapan vesile nedir? Bir kimseye ne ikram edilmiştir? Sorup biliyor musunuz? Söyleyin! Bu mühim sorudur. Ben birşey değilim ama doğudan batıya bütün milletlere, bütün dinlere ve İslamı ulemalara ve bütün bilgin insanlara soruyorum: Bir kulu İlahi huzurda hangi şey övdürür? Bütün ulemalara soruyorum, Ehlisünnet veya Selefilere. Ama Vehhabiler akılsızdır, onlar anlamazlar. Kutsal papaya soruyorum, kutsal haham başına soruyorum, heryerde soruyorum. Bir kulu İlahi huzurda hangi şey övdürür? Mühim sual bu. Söyleyin, bu nedir? Söyleyin.

Ey katılanlarımız, anlamak için dikkatinizi verin. Ama insanların çoğu bu hayatın kirli amaçlarıyla meşguller. Onlar ilahi ikramlar istemezler. Bütün peygamberler ilahi ikramlara geldiler ve insanları çağırdılar: “Ey insanlar, gelin ve ilahi ikramlar alın. İlahi ikrama ulaştığınız zaman ilahi huzurda övülürsünüz” dediler. Bu insanları övülen kimseler yapan nedir? Bana söyledikleri çok kolaydır. Ben bilmem ama sahibimiz cevabı veriyor. İki şeydir: Ey insanlar, ilahi huzurda övgü isteyenler Rabbini kendilerinden razı etmeye çalışmalılar, bu bir. İkincisi, ilahi ikram ve övgü isteyenler Rabbine hoşnutluk vermeye çalışmalılar. Bu ikidir. Rabbini kendinden razı ve hoşnut etmektir. Hareketlerinizle hoşnut olmasıdır. Hoşnutluk ve razılık sizi ilahi ikramlara ulaştırır. Yanlış birşey var mı? Rabbinizi kendinizden razı etmeye çalışın ve ona hoşnutluğunuzu verin. Bu hoşnutluk Cenâb-ı Haktan size ilahi rızalık verir. Gidin çalışın şimdi. Dünyanın pisliğini istiyorsunuz ondan sonra Cenâb-ı Hakkın ilahi ikramlarını istiyorsunuz, bu imkânsızdır. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Estağfurullah.

Fatiha.

(779 000 kişi dinlemiş)

Maşallah Elhamdülillah ve bugün Pazar günü, onlar dans ederler.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Bu kullarından o ilahi mutluluğu işaret eder. Onun için söylüyoruz;

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Fatiha.

Bu başka memba, acayip şey: vesile.

UA-984942-2