Available in: English   Arabic   Bahasa   Turkish   Go to media page

Kıyamet Alâmetleri

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Aralık 24, 2010 Lefke, Kıbrıs

Esselâmun Aleyküm.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Elfu Salât Elfu Selâm Âlâ Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammedin Ve Alihi Ve Sahbihi Ecmaiyn Ve Mentebiahum İla Yevmiddin.

Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym. Ya Rabbi! İngilizce konuşmalıyız çünkü çok insanlar uzak mesafelerden, okyanusların ötesinden geldiler. Amerika’dan, Avustralya’dan, Singapur’dan, Rusya’dan, İngiltere’den, Fransa’dan, Almanya’dan, İtalya’dan, İspanya’dan geldiler. Dünyada yaşayan insanlardan, onlar dinlemek ve işitmek ve anlamak ve insanlarına raporlarını vermek için kendi adlarına birilerini gönderdiler. Ben kimseyi çağırmam, ben sadece zayıf bir kulum. Ama evliyalardan ilahi emirler beni bugün buraya getirip bu bir el dolusu insanlara hitap ettirirler, ve bu aletler bu hitabı doğudan batıya, kuzeyden güneye götürür.

Ben herkes gibi zayıf bir kulum. İnsanlardan insanlara verilen unvanlar var ama hakiki olan şerefli unvanlar göklerden gelir. Ve gökler kıyafetlerimize bakmazlar ama dünyada yaşayan insanlar kıyafetlerine bakarlar. Ve pekçok kıyafetler yaparlar ki bunlara şerefli kıyafetler derler. Hayır, insandan insana şerefli kıyafet olmaz. Bu terzilerin veya modacıların insanları aldatmak için yaptığı yeni modadır. Daha fazla maddiyat kazanmaları için bu kıyafetlere koşsunlar diye. Hakiki şeref elbisesi göklerden gelir. Ama göklerden şeref elbisesi giyenlere bu neredendir derler. İnsanlar onları meclislerinden kovarlar, “Bu nereden geldi gidin” derler. Ve o kimse ilahi elbise giymiştir ama bilmezler.

Ama şimdi doğudan batıya, kuzeyden güneye insanlar, Müslüman ülkeleri dahil şerefin insandan insana ikram edildiğini zannederler. Veya bu şeref kıyafetle veya oturdukları yerden olur zannederler. En basit oturma yeri başkan yeridir, benim gibi. Ben şimdi başkanım. Evet?

Onlar koltuğa oturdukları zaman koltuğun onlara şeref verdiğini zannederler. Onlar koltuktan şeref isterler Âlemlerin Rabbinden şeref istemezler. Nedir bu saçmalık? Onlar kimden öğrendiler? Bu şeytani talimdir. Evet, onun için bu koltuklara manoken mi derler? İki kişilik güzel koltuklar? Asla iki kişilik olmaz her zaman bir kişiliktir. Hatta haşmetli kral ve haşmetli kraliçe bir tahta oturmazlar. Buraya bir tane oraya bir tane yaparlar.

İnsanlar! Insanlar! Ey insanlar, yaradılışınız hakkında öğrenmeye çalışın. Eğer kendinizi bilmezseniz kitaplarla dolu yüzlerce binlerce kütüphanelerde pekçok şeyleri bilmenin faydası nedir? Bu kitapları okuyanlar kendileri hakkında anlamazlar. Kendinizi bilmeye çalışmalısınız. Evet, şimdi insanlar için heryerde pekçok üniversiteler var.

Evvelsi gün bana bir rektör geldi ve bana “Ben bir üniversitenin rektörüyüm ve pekçok branşları var” dedi. Ona sordum, “Bana bu fakültelerin arasındaki fark nedir söyle” dedim. “Bizim doktorluğumuz var, hukuklarımız var, mühendisliğimiz var, kimyamız var” dedi. Bende ona “Size kendinizi öğretecek hiç birşey yok” dedim ve şaşırdı.“Sizin 10 veya 12 veya 15 fakülteleriniz var, insanları eğitiyorsunuz ama söylemeye üzgünüm ki en mühim noktayı bırakıyorsunuz. Bunu bırakıyorsunuz, hiç dikkate almıyorsunuz ve pekçok şey öğretiyorsunuz” dedim. O şaşırdı ve “Nedir o?” dedi. “Siz öğrencilerinize kendilerini öğretiyor musunuz?” diye sordum. “Onlara kendi varlıkları hakkında bir tarif getirin. Onlara kendi haklarında ‘Siz kimsiniz?’ Veya ‘Ben kimim?’ diye öğretmiyorsunuz.” Ve aynaya baktığınızda “Bu kimdir? Bu sensin” derler. “Ben bu şekildeyim” demektir. Başka birşey var mı? Başka birşey yoktur, bu sensin. “Ben kimim?” diye sorar. Bu ben miyim? Hayır, bu bir gölgedir, bu aynadaki bir görüntüdür. Bu benim hakiki kimliğimi vermez.

Bu bütün ülkelerin en büyük utanç ve hatasıdır. Onlar en mühim ilmi bırakıyorlar ki ben kim olduğumu bilmeliyim. “Ben avukatım, doktorum, mühendisim, eğitimciyim” Ama senin hakiki kimliğin nedir? Şimdi doğudan batıya, kuzeyden güneye ve bütün kıtalardaki insanlar bütün sorunları bu şekilde birbirleriyle kavga ederler, ne için olduğunu bilmiyorlar. “Ben ne için öldürüyorum?” bilmiyorlar. Neden o kadar tehlikeli silahlar yaptıklarını bilmiyorlar. Bu hayatta kalmak için sizin hakiki vazifeniz mi? Birbirinizi öldürmek için mi? Birbirinizi helak etmek mi? Herşeyi yakmak mı? Bu insanların hakiki vazifesi mi? Medeniyetin zirvesine ulaştık diye nasıl söylersiniz? Medeniyetin zirvesi herşeyi yıkıp yakmak, herşeyi öldürmek, kıtaları boşaltmak mıdır? Bu mu onların dünyadaki vazifeleri? Tüüh onlar ve onlara öğretenlere 70 defa tüüühh! Çünkü onlar ilahi talimler öğretmiyorlar. Onlar asla bu dünyadaki hayatın ne zaman başladığını konuşmazlar. Ve insanlara bazı özel, seçilmiş insanların olduğunu ve insanları birşeylere çağırdıklarını öğretmezler. Onlar asla ilahi haberlerle gelen 124 bin insanları öğretmediler çünkü onların ilimleri şeytani talimler üstüne kurulmuştur. Onlara yazıklar olsun! Ve bu onların son noktası şeytanın insanları dünyadaki herkesi öldürmeye ve dünyadaki herşeyi yıkmaya hazırlamasıdır.

Ne derler? Ay gibi. Ay boş bir gezegendir, uydudur. Ay gibi. Onlar bakarlar ve dağlar, büyük yerler, derin vadiler gördük derler. Ve bakıp okyanuslardan birşeyler görüp bulduk derler. Orada okyanuslar olduğunu anlarlar ve belki de canlı bitkiler ve hayvanlar ve böyle varlıklar var derler. Ama şimdi baktıklarından bunu görmezler ve şeytan şimdi bu dünyayı ay gibi yapmak istiyor. Üstünde bitkilerden, hayvanlardan, insanoğlundan bir hayat olmayacak. Çünkü şeytani talimdir dünyamız için en büyük lanettir. Şeytani talim “Yakın, öldürün, yıkın” der. Bu insan o insan. Bütün milletler için yeterince yer vardır, neden öldürürsünüz, ne olacak? Şimdi dünyadaki büyük süper güçler kavga etmeye çalışıyorlar. Kavga ettikleri zaman dünyanın üstünde hayat kalmaz. Ve bu olacak olay Peygamberlerin ilahi haberlerinde bildirilmiştir. Ve insanlara hayatta herşeyin başı olduğu gibi bir sonu olduğu söylenip öğretilmiştir. Biz başlangıca şahit olmasak bile bir başı olduğu için bir sonu da olmalıdır.

Peygamberler Mührü, son elçi, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) vaktin biteceği zamanı bildirdi. Vakit bitmesi, son günler yaklaştı demektir. Kıyamet Günü yaklaştığı zaman pekçok işaretler olacak ve bunlar lanet işaretleri olacak. Onlardan birisi insanoğlunun bu gezegendeki vaktinin sonunda…büyük bir savaş olmadan hayat hiç bitmeyecek ve Kıyamet Günü gelmeyecektir. Dünya iki kısma ayrılacak. Bu bir taraf insanlar başka bir taraf insanlara karşı demektir. İki parçada oldukları zaman en büyük savaş olacak ki o son Armageddon (ölüm kalım savaşı) dedikleri savaşta her 5 milyonda 4 milyon ölecektir. 5 milyondan 4 milyon ölecek 1 milyon hayatta kalacaktır.

Ey insanlar! Bu yaklaşıyor. Ve yaklaşıyor ve sadece bir kibrit çakmasına ihtiyacı var. Uzak doğuda şimdi bu ateşi yakmaya çalışıyorlar. Ateş aldığı zaman her beşten biri kurtulacak dördü bitecektir.

Ey insanlar, gelin ve dinleyin. Gelin “Ey Rabbimiz, bizi affeyle! Ey Rabbimiz, bize lütfeyle! Ey Rabbimiz, vatanımızdan şeytan ve ajanlarını kov” deyin. Şimdi yaklaşıyor, yaklaşıyor. Doğu ile batı iki büyük parça oldu. Sadece böyle bir kıvılcıma ihtiyacı var ve boooommm! Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey insanlar, gelin kim olduğunuzu ve bu gezegende ne amaçla yaratıldığınızı öğrenin. Ve üstünde binlerce yıl yaşadınız, gelin öğretin. Öğretmezler. Öğretmezseniz ilahi lanet yaklaşıyor, yaklaşıyor. Sadece bir kıvılcım herşeyi bitirir.

Ey insanlar! Kendiniz hakkında öğrenmeye çalışın. Siz kimsiniz? Sizi bilinmeyen dünyalardan bu gezegene kim getirdi? Öğrenirseniz ve alemlerin Rabbi, sizi Yaratan sizi muhafaza eder. Yoksa görürsünüz.

Bilmiyorum bugün Muharremdir. Muharrem büyük olaylarla doludur. İnsanlar şimdi gelecek sene için pekçok planlar yaparlar ama amaçlarına ulaşacaklarını zannetmiyorum. Bu çok dehşetli ayda ilahi lanet geliyor çünkü onlar şeytanı takip ediyorlar. Ve şeytan lanetli olandır, lanetli olanı takip edenler götürüleceklerdir. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey insanlar! Ey insanlar! Ey gençler! Kendiniz ve sizi bilinmeyen yerlerden bu gezegene getiren hakkında öğrenmeye çalışın. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah.

Bu Cumadan gelecek Cumaya ne olacağını bilmiyorum. Dehşetli olaylar yaklaşıyor. Ey insanlar, kendinize dikkat edin, Rabbinize kulluğa dikkat edin, Rabbinize en yüksek saygı ve itaatinizi verin, vermezseniz götürülürsünüz.

Ya Rabbi, Ente Rabbuna, Ente Hasbuna, Ente Veliyyuna… Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Bi Hürmetil

Fatiha.

UA-984942-2