Available in: English   Turkish   Go to media page

Ey Cahiller! Hergün Kimin Tepsisinden Yiyiyorsunuz?

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Ekim 11, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Meded. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammed Rasulullah Aleyhi Salâtullah Vesselamu Ve Âlâ Sairi Enbiyai Vel Murseliyn Ve Hudemai Şeriaihim Ve Âlâ Kulli Salihin… Ya Rabbi…Tövbe Ya Rabbi. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz.

Ey Sahibel Vakt! Ey Sahibel Zaman! Selamu Aleyk Ve Âlâ Hulefai Ve Âlâ Kullin Evliya Aleyhumu Ridvan. Meded Meded Ya Sahibel Zaman. Esselâmun Aleyküm Ya İbadallahi Salihin.

Ey insan ve cinlerden katılanlar! Esselâmun Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu. Hoşgeldiniz, cennet bahçelerine hoşgeldiniz. Bu mukaddes Peygamberimizin müjdesidir, cennet bahçeleri, cennet bahçeleri.

Ey insanlar! Cennet bahçelerinde oturmak isterseniz insanların çoğu nerede olduğuna bakın. Cennete giden yolu öğrenmek için Peygamberlerin (s.a.v)’ın mukaddes sözlerini ve Cenâb-ı Hakkın gönderdiği ilahi kitapların ilahi sözlerini dinleyen bir el dolusu insanlar bile olsa. Evet, cennete inanıyoruz, cehenneme inanıyoruz, hafazanallah. Cenneti istiyoruz ve cehennemden, ateşten korkuyoruz.

(Burûc:12) إِنَّ بَطۡشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ

<>

Ey Rabbimiz! Bizi affeyle ve ateşe düşmeyelim diye bize rahmet okyanuslarından ikram eyle. Ateşe düşmeyelim, bu kolay değildir. Ve peygamberler şaka yapmadılar, hayır. Onlar hakikatleri konuştular. Peygamberlere ikram edilen özelliklerden birisi, doğruları konuşmak, hakkı konuşmak ve herşeyi doğru şekilde yapmak. Doğru yol göklerin ilahi emirlerine uygundur.

Ey insanlar! Uygun olmak için herşeyi yapmalısınız. İlahi emirlere uygun olan herşeyi yapmalısınız. Merhaban! Esselâmun Aleyküm, Selefi ulemaları. Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Bakın, dinleyin ve anlamaya çalışın çünkü anladığınızı ve bildiğinizi iddia ediyorsunuz. İlahi kitapların buyurduğuna bakın. İlahi kitaplar insanların herşeyi ilahi emirlere göre yapmaları gerektiğini söyler. Onun için insanları çağırıp ilkönce onlara, “Ey insanlar! Gelin. Siz çalışıyor, pekçok şeyler yapıyorsunuz ama yaptığınızın ilahi emirlere, ilahi ölçülere uygun mudur yoksa herşeyi kendi istediğiniz gibi mi yapıyorsunuz diye dikkatle bakıyor musunuz?" Hayır, hayır. İnananlardan kimse birşeyi nefsanî isteklerinden yapmaz, bu haramdır. Benim bu yaptığım iş ilahi emirlere, ölçülere uygun mu diye sorup öğrenmeye çalışmalısınız. Evet, ey insanlar, ilahi ölçülere uygun olmazsa bir adım bile atamazsınız. Evet, ilahi ölçüler, Allah’ın şeriatı insanlara nasıl adımlarını atacaklarını öğretir, yanlış adım atamazsınız!

Selefi ulemaları! Bakın ve “Adımlarınız, bütün işleriniz yanlıştır” diye insanlara söyleyin. Bu bilmemiz gereken mühim noktadır; Rabbimizin kulları için doğru adımlar nedir diye. Misal olarak, bir kralın hizmetçisi girişten giremez, ona kapalı olur. Ve açılır ve sultan orada oturur. Kralın veya sultanın hiçbir hizmetçisinin o noktaya ulaşmadan önce orada yürüdüğünü göremezsiniz. Açılırsa ve sultana doğru yürümek isterse, bir edep üzerine olmalı. Hizmetçilerin bir usulü vardır. Nasıl? Kul muyuz değil miyiz? Söyleyin, söyleyin Selefi ulamları! Bu konu üstüne konuşuyor musunuz? Kulluk için sorumlu olanların her anı ilahi usule, ilahi edebe uygun olmalıdır.

Ey insanlar! Biz hayvanlar değiliz. Hayvanlar dünyası vardır. Onların hiçbir mesuliyeti yoktur çünkü onlar hayvanlar dünyasına aitler. Ama siz insanoğlusunuz, siz o hayvanlar dünyasına ait değilsiniz, siz özel varlıklarsınız. Siz âlemlerin Rabbi tarafından özelleştirildiniz, bu meleklere bile ikram edilmeyen bir şereftir. Cenâb-ı Hak halifeler yaptı. Ve Cenâb-ı Hak bu kelimeyi Kurân-ı Kerîme yerleştirdi,

(Bakara:30) وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةً۬‌ۖ

<>

Ama bunu kendi için netleştirmedi. Halife kimedir, kime? Bu mühim noktadır. Halifetullah diyoruz ama bu bir unvandır, Halifetullah. Allah Allah. Rasulullah (s.a.v)’ın “Ben Halifetullah’ım” dediğini hiç hatırlamıyorum. Ama ümmetine bir şeref vermek için bu söylenildi. Onların şereflerini en yüksek şerefte, en yüksek unvanda tutmak için ki herkesin vatandaşları nasıl Rableri, Cenâb-ı Hakka kulluk yapmayı geciktirdiklerini bilmeliler. Ve herşey Cenâb-ı Hak içindir ama onlara “Halifetullah” denmekle bir şeref ikram edildi.

Halifetullah. Bu bir şereftir ama hakikatte olamaz. Halifetullah bir şeref olarak söylenildi. Allahu Ekber Allahu Ekber-ul Ekber. Bu bir şereftir ve bu şerefi tutmaya çalışmalıyız. Ve bizi yaratan Cenâb-ı Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya hakiki en yüksek saygımızı vermeye çalışmalıyız. Allah Allah Allah Allah SubhanAllah SultanAllah. Onun için bu gezegen, dünyada yaşayan göklerin halifeleri için en yüksek saygılı unvanlarına nasıl olmaları gerektiği hakkında kurallar vardır. Onun için bütün peygamberler insanoğlunu eğitmek için geldiler. Onlara “Gelin, gelin La ilahe İllallah Muhammedun Rasulullah” deyin diye çağırdılar. En yüksek şeref bundan sonra ikram edilir. Kimse “La ilahe İllallah Muhammedun Rasulullah” demeden bir şeref alamaz. Ve bütün peygamberler insanoğluna, ümmetlerine Rablerine nasıl kul olmaları gerektiği hakkında ilahi kurallar getirdiler. Ve bütün ilahi kitaplar sadece insanlara kulluğu öğretmek için indi, başka birşey değil, başka birşey değil.

Ne yapıyoruz, söyleyin Selefi ulemaları. Bu doğru mu yanlış mı? Neden meliklere, ümeralara, şeyhlere, bir numara insanlara, o kadar kibirli insanlara bahsetmezsiniz? Onlara neden “Siz kulsunuz ve âlemlerin Rabbi sizden kulluk istiyor” diye öğretmezsiniz? “Ben sultanım, ben melikim, ben kralım” demeyin, hayır. İlahi ölçülerle hakiki şeref size kullukla ikram edilir, başka birşey değil. Nerdesiniz Selefi ulemaları? Neden bütün gayretler, yaptığınız herşey ilahi emirlere uygun olması gerektiğini söylemezsiniz? İlahi emirlere uygun olmayan herşey başarısız olur, kabul edilmez. Meleklere, “Bu işleri (amelleri) cehennemlere atın; bu Benim için değildir. Kullarım sadece benim için yaparlarsa tutun. Benim için yapmazlarsa atın” diye emreder. Bu ilahi mizandır. وَوَضَعَ ٱلۡمِيزَانَ, ve vedeğal mîzân. (Rahman:7)

Bu mizan nerde? Bunu sıradan insanlar bilmezler. Ulemalar insanlara yaptıkları herşey için ilahi mizanı öğretmek için en mühim sorumlulukları vardır. Baştan ayağa kadar öğrenmeliyiz. İnsanlar hakiki dengeyi ve kulluğu kayıp ettiler. Şimdi kulluk için bir kul bulamazsınız. Ümidiniz nedir? Böyle insanlara göklerden rahmet geleceğini nasıl beklersiniz? Ancak lanet gelir. Ve doğudan batıya, kuzeyden güneye bakın. İlkönce Araplar dâhil, Türkler, Acemler, Afganlar, Pakistan, Hindistan, heryerde onlara rahmet mi yağar yoksa lanet mi iner zannediyorsunuz?

Ey ulemalarımız, ey Selefi ulemalarımız,

(Zâriyat:55) وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

<< Hatırlat, çünkü hatırlatmak inananlara yarar sağlar >>

Kimse dinlemiyor diyebilirsiniz. Evet, bu bizim yanlışımızdır çünkü siz söylediğinizi yapıyorsunuz. Onun için insanlar Selefi ulemalarını veya Ezher-i ulemalarını veya Sorbon ulemalarını veya Halep veya Şam ulemalarını takip etmiyorlar. Kimse takip etmiyor çünkü onlar dünyayı takip ediyorlar, dünyanın peşine koşuyorlar. Bugün buradayız, yarın götürüleceğiz. Neden dünya için çalışıyorsunuz? Neden insanoğluna vazifelerinin ne olduğunu netleştirmezsiniz? Dünya için çalışmak mı? Bazı cahil insanlar “Çalışmazsak nasıl yaşayacağız?” derler. Ben onların cahil kimseler olduğunu yüzlerine söylüyorum.

Selefi ulemaları neden onları uyandırmıyorlar? Bakın Ey İnsanlar! Âlemlerin Rabbi Kâdirun Muktedir’dir, O herşeyi yapabilir. Bir zamanlar İsa (a.s)’ın havarileri, “Ey İsa! Âlemlerin Rabbi bize bir tepsi gönderebilir mi, ne düşünüyorsun? O bunu yapabilir mi?” diye sordular. Allah Allah SubhanAllah SubhanAllah. Havariler her zaman İsa (a.s.) ile beraberler ve ona “Senin Rabbin bize bir tepsi gönderebilir mi?” diye sordular. Allah Allah SubhanAllah.

Selefi ulemaları! Bunu Ümmeti Habib için netleştirin! Onlar Ulul Azim olan, İsa (a.s)’a sordular. Ki onlar her zaman onunla yaşıyor, oturuyor ve dinliyorlardı. Ama sonunda saçma bir soru sordular. Bu onların hiç birşey anlamadıkları anlamına gelir ve onlar havârîlerdir. Nasıl dersiniz? İsa (a.s.) asla onlara Allah’ın herşeye Kâdir Muktedir olduğunu söylemedi mi? “Onun bize bir tane tepsi gönderecek kuvveti var mı?” Nedir bu soru? Nedir bu soru? Onlar İsa (a.s)’dan ne anladılar? O kadar senedir onunla beraberler. Onlar Cenâb-ı Hakkın Kâdirun Muktedir olduğunu anlamadılar! Hıristiyanlar nerede? İsa (a.s)’a “Senin Rabbin bize gönderebilir mi?” diye soran havârîler için Hıristiyan dünyası nerede? Dünyada yaşayan zengin birisine, “Bize bir tane tepsi gönderirsen kalbin hoşnut olur” denir mi? Bu en zengin insanlardır. Gelip kapısını çalıyorum ve gelen hizmetçiye “Ey ev sahibinin hizmetçisi! Evin sahibi bize bir tane tepsi gönderebilir mi?” diyorum. Nedir bu? Bu nasıl olur? Onların anlayışları nerede? İsa (a.s)’ın havarileri peygamberine böyle bir soru soruyorlar. Nedir bu?

Neden netleştirmezsiniz ey Selefi ulemaları, ey Ezher-i ulemaları? Bunu neden söylemezsiniz? Bunu çok netleştirin istiyoruz. O cahiller, “Çalışmazsak nasıl yaşayacağız?” diye sorarlar. Bu en aşağı seviyedeki insanlardır. Onların anlayışları hayvanların anlayışındadır, asla yükselmez. Ama şimdi bütün dünya insanları çalışmazlarsa yaşayamadıklarını düşünürler. Ve onlara söylüyorum; Selefi ulemaları, söyleyin. Cenâb-ı Hak gökleri kapatırsa, yağmur olmazsa hayatınız nasıl devam eder? Yağmur yağmazsa işleriniz sizi hayatta tutar mı? Bunu insanlara netleştirin ey Selefi ulemaları. Cenâb-ı Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın Rezzak olduğunu söyleyin. Ve İsa (a.s)’ ne cevap verdi?

قَالَ عِيسَى ٱبۡنُ مَرۡيَمَ ٱللَّهُمَّ رَبَّنَآ أَنزِلۡ عَلَيۡنَا مَآٮِٕدَةً۬ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ تَكُونُ لَنَا عِيدً۬ا لِّأَوَّلِنَا وَءَاخِرِنَا (Maide:114)

<>

İsa (a.s.) Rabbinden istedi: Ey Rabbim, bize gönder. Cenâb-ı Hakkın tepsileri doğudan batıya, kuzeyden güney’edir, bunu nasıl söylersiniz? Yediğimiz tepsiler kimdendir? Başkasından mı? Allahu Ekber Allahu Ekber. Ve İsa (a.s.) onların anlayış seviyelerine göre konuştu ve aşağı inip onlara baktı. Hakikatte tepsiler geldi. Hergün kimin tepsisinden yiyorsunuz ey cahiller? Bu havarileri de bombalamak için. SubhanAllah Elhamdülillah Ve La İlahe İllallahu Ekber Ve La Hâvle Vela Kuvvete İlla Billâhil Aliyil Aziym.

Fatiha.

Aman Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Estağfurullah Tövbe Ya Rabbi.

(40 dakika.)

(1198 000)

İnsanlar anlamalılar, anlamalılar. Bu okyanuslar gibidir. Daha fazla konuşamayız taşıyamam, bedenim taşıyamaz. Allahu Ekber Allahu Ekber-ul Ekber. Tövbe Ya Rabbi Tövbe Ya Rabbi Tövbe Estağfurullah.

UA-984942-2