Available in: Turkish   English   Go to media page

Ayakta mıyız, Oturuyor muyuz?

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Haziran 28, 2010 Lefke, Kıbrıs

Destur Ya Seyyidi La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah Aleyhi Salâtullah Vesselamu Elfu Elfu Salât Elfu Elfu Selâm Aleyke Ve Âlâ Alike Ve Ashabike Ve Âlâ Ümmetike Ya Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn. İşfalena Ya Seyyidi Ya Rasulullah

Sümme Selâmu Aleyk ey imamımız, Kutbu Zaman, Sahibi Zaman! Biz bu gezegenden sorumlu olan büyük şeyhimizden ilahi destek istiyoruz ve “Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym” diyoruz.

Bir kimse bir kurşun atarsa, onun başı hedefe ulaşır. Bir kaide vardır; birinin üstünde kurşun olur ve aşağı düşer. “Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym” dediğimiz zaman şeytanı vuruyoruz; çünkü o saldırıyor. Cenâb-ı Hak “Onu vurun!” diye emrediyor. “Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym” deyin; o zaman şeytan vurulur. Ayağa kalkıp başka bir saldırı yapana kadar zaman geçer. Onun için ey katılanlar, şeytanın ne zaman size saldırdığını hissettiğiniz zaman Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym deyin.

Arap Müslümanlar, bunu çoğunlukla kullanırlar ve “Euzubillah” derler. Euzubillahi-mineşşeytanir-raciym’e tamamlamazlar, ama “Euzubillah” derler. Kimden dolayı? Şeytandan ve şeytanın amelinden dolayı. Ve kuvvet gelsin diye “Bismillahi-rrahmanir-rahiym” diyoruz. Biz zayıfız; ama “Bismillahi-rrahmanir-rahiym” dediğimiz zaman doğuyu batıya, batıyı doğuya sallayabiliriz. “Bismillahi-rrahmanir-rahiym” demek o kadar kolay değildir, bilmelisiniz.

Destur Ya Seyyidi! Evet, evet. Ey üstadımız, ey mübarek üstadımız! Senden bir destek istiyoruz ve “Bismillahi-rrahmanir-rahiym” diyoruz. Rabbimiz Cenâb-ı Hak bizi affeylesin ve rahmetinden versin.

Biz burada bir el dolusu insaniz, bir el dolusu kullarız. Biz kullarız; ama biz kulluğu bilmiyoruz. Esselamun Aleyküm katılanlarımız! Belki her şeyi biliyorsunuz; onun için “Biz biliyoruz” dersiniz. Siz her şeyi bilirsiniz ama kulluğu bilmezsiniz. İnsanlar her şeyi bilirler. Sorsan, “Bilirim” derler. Sen kulluk hariç her şeyi bilirsin.

Esselamun Aleyküm katılanlarımız! Bir daha, Selefi ulemalara; Selefiler ve onların takipçileri Vehhabilere. Her şeyi bildiğinizi söylersiniz. Belki pekçok şeyler biliyorsunuz; ama kul olduğunuzu bilmiyorsunuz. Bir şey olduğunuzu zannediyorsunuz. Selefi ulemalardan herkes kendini VIP makamdaki ulema zannediyor. Bunu iddia edebilirsiniz; ama ben zayıf bir kimseyim ve size sormalıyım: Siz kul musunuz? Vehhabiler de aynı? Siz kul musunuz, yoksa Cenâb-ı Hak sizi kulluk seviyesinden kulluktan müstesna olmaya mı tayin etti? Evet, soruyorum. Ben kendi hakkımda “Ben zayıf bir kulum.” diyorum; ama hakikatte kulluğun ne olduğunu bilmiyorum. Selefi ulemalara geliyorum: Ey Selefi ulemaları! Size soruyorum: “Müslüman için bir ıslah veya yeni bir düzenleme yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Tamam. Sizin programınız nedir? İnsanları hangi noktada eğitmek istiyorsunuz? Hangi istikamette? İnsanları düzeltmeye geldiğinizi iddia ediyorsunuz; çünkü onlar yanlış yolda diye. Belki yanlış yoldalar ve siz yanlış yolda değilsiniz. Tamam. Doğru yolunuz nedir, söyleyin. İnsanoğlu için doğru yolun ne olduğunu söyleyin. O ismi verin. İnsanlık için doğru yol nedir? Söyleyin!

Doğudan batıya İslam dünyası ve İslam’a ilgi duyanlar dinlesinler. Evet, bütün dünyada bütün insanların İslamın hakikatine ilgi duymasının zamanı geldi. Şimdi bütün dünya o noktaya ulaştı; çünkü onlar kendilerini üstüne oturacak veya basacak yeri olmayan uzayda bir yerdeymiş gibi hissediyorlar. Şimdi bütün dünya, bütün insan tabiatı nasıl oturup ayağa kalkacaklarını bilmiyorlar. Oturmak isteseler, üstüne oturmak için bir temel olmalı ve kalkmak isterlerse üstüne basmak için de bir şey olmalı. Bu temel nedir? Evet, bu nedir Hişam Efendi? Bu temel nedir? Simdi 21.yüzyıl insanoğlu, 21. yüzyılda yaşayan insan tabiatı bu mühim soruyu soruyor. Çok çok mühim!

Oturuyor muyuz yoksa ayakta mıyız? Kendimizi ne oturuyor ne de ayakta hissediyoruz; çünkü temel olmadan oturamayız, temel olmadan ayağa kalkamayız. Şimdi doğudan batıya, kuzeyden güneye insanoğlu temelsiz olduğumuzu hissediyoruz. Temelsiz nasıl olur, ne yapabiliriz? İnsanların ilhamları dışarıdan içlerine gelmeye başladı. Bu çok mühimdir. Eğer bir intiba olursa, şimdi insanlar düşünürler. Onlarla uğraşana kadar karman karışık ediyorlar. Şimdi insanlar kendilerine “Biz kimiz ve neredeyiz ve nereye yönlendiriliyoruz?” diye sormaya başladılar. Kimliklerini sorarlar; çünkü Âlemlerin Rabbi onlara öyle bir teknoloji ikram etti ki, insanlar son noktaya ulaştılar ve sormaya başladılar. Teknoloji onları karışıklık okyanuslarına düşürüyor. Hayret okyanuslarına. Başladı çünkü yaradılışımız öyle bir şekildir ki; “bundan sonra, şundan sonra, bu nedir, şu nedir” diye sorup bilmek istiyoruz. Bu yetenek Cenâb-ı Haktan insanoğluna bir ikramdır.

Şimdi insanoğlu maddi varlıklarından bir noktaya ulaşırlar ki, o sınırın dışında hayrete düşüyorlar. Şimdi başladı; çünkü maddi varlıkların anlayışının son sınırına veya son ufkuna ulaştılar. Onların yetenekleri imkânları bu noktaya kadardır; ama daha fazla isterler. Evet, biz neden buradayız? Şimdi hangi istikamette hareket etmeliyiz? Soruyoruz: “Var mıyız?” Evet. Bir gezegenin üstünde miyiz? Evet. Ama bilgimize göre var olan her şeyin üstüne basması için bir temeli olmalı. Biz nerede oturuyor veya nereye basıyoruz? Sormaya başladık, ayakta mıyız yoksa oturuyor muyuz? Hişam Efendi? Bakıyor ve düşünüyoruz. Bir temel üstünde oturuyoruz veya üstüne basıyoruz diyorsak, bu kocaman kürenin temeli nedir? Üstünde oturuyor muyuz ayakta mı duruyoruz? İlmimize göre güneş sistemi maddi varlıktan bir şeyse bir şeyin üstüne oturmalı veya basmalı.

Onun için Selefi ulemalarımıza soruyoruz: Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Oturuyor muyuz yoksa ayakta mıyız? Hangisi? Sandalyede mi oturuyoruz? O zaman herkes başkan olmalı. Herkes başkan olmalı. Kim için başkan olacağız? Evet, birbirleri için diyorlar. Tövbe Estağfurullah El Aziym. Evet? Oturursan üstüne oturmak için bir sandalyeye ihtiyacın var; bu bütün dünyanın başkan olduğu anlamına gelir. Başkansız kimse olamaz, hepsi başkandır. Kime? Selefi ulemalarına başkan olmaya çalışmalısınız; çünkü onlar her zaman ayağa kalkarlar. Allah Allah! Ayağa kalk, ayağa kalk başkanımız ve sorunun ne olduğunu söyle. Ayakta mıyız oturuyor muyuz? Söyleyin, söyleyin! Biz Cenâb-ı Hak için ayağa kalkarız ve en şerefli olan Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) için otururuz. Şimdi mühim nokta. Mühim nokta evet. Bizim yaratılma maksadımız neydi? Evet? Ne dedik? Maksat. Var olma maksadımız nedir söyleyin! Ayakta durmak mı oturmak mı? Maksatsız var olmamız olamaz. Evet. Onun için Selefi ulemalarımıza soruyorum: Var olmamızın asıl maksadı nedir? Bizi kim meydana getirdi? İnsanları ne için meydana getirdi? Asıl maksat nedir? Bu mühimdir. Simdi bütün dünya gelip bu soruyu sormaya başladı; inananlar veya inanmayanlar, yanlış inananlar veya doğru inananlar. Sorarlar:

“Ey dostum, biz ne için varız? Bunun hakkında ne düşünüyorsun?”

Ve ikincisi: “Ey kardeşim, ben böyle sorunları bilmem, kolay sorunlar değildir. Var olmamızın hakiki maksadının ne olduğunu bir bilene sormalıyız.”

“Evet, evet, kime sorabiliriz? Kutsal papaya mı? Onun milleti olan Hıristiyan dünyası, kutsal papaya sorabilir, ama biz bilgin kimselerimizden birisine sormalıyız.”

“Onlar kimlerdir?”

“Onlar herşeyi biliriz diye iddia edenler, ve ‘Bizim grubumuz dışında herkes yanlış yolda, bir şey bilmezler’ derler.”

“Bilmiyorlarsa siz söyleyin.”

“Onlar Selefi ulemalarıdır ve onların esas maksatlarını Vehhabilere sorun.”

Evet onun için bilmem, size soruyorum. İnsanoğlunun hakiki var olma maksadı nedir? Bunun ne olduğunu söyleyin! Esas amacınız taklit unvanlara ulaşmak mı? Size bilgin insanlar desinler diye mi? Size şeriat doktorları desinler diye mi? Size Selefi ulema grubu desinler diye mi? Bu mu esas maksat, ne düşünüyorsunuz? Soruyorum, söyleyin! Ben bilmiyorum. Neden kulluk için yaratıldığımızı söylemezsiniz? Başka bir şey daha söyleyin! Neden insanları eğitmezsiniz? Siz sadece insanları “Sen yanlışsın, sen yanlışsın, sen yanlışsın! Siz şirk yapıyorsunuz! Siz küfür yapıyorsunuz! Siz bi’dat yapıyorsunuz!” diye suçlarsınız. Bunları bırakın ve doğruları söyleyin. Biz ne için yaratıldık? Evet söylemelisiniz, kulluk için yaratıldığımızı biliyorsunuz. Siz Hâkiminizin kulusunuz. Herkes kuldur. Ve her gün insanlara var olmamızın asıl maksadının kulluk olduğunu söylemelisiniz. Meliklere, krallara, sultanlara “Siz de kulsunuz ve kulluğunuzu mükemmel yapmalısınız çünkü sizdeki unvan taklit bir unvandır. İnsanoğlu için hakiki unvan kulluktur” deyin.

Bunu bildiğiniz zaman oturmak için veya üstüne basmak için bir temel bulursunuz. Bu olmadan havadasınız, biter. Evet, her gün beş kere beyan etmeliyiz. Müezzin insanları bütün kâinatı yaratan Allah’a kulluk yağmak için çağırır. Ezan, insanları kulluğa çağırdığı zaman şimdi insanlar ne yapıyorlar? Ne yapıyorlar? Sizin emirleriniz nerede? Müezzin “Allahu Ekber” dediği zaman insanları “kulluğunuza gelin” diye çağırmalısınız. Gelmezseniz havada olan bir şey gibi, oturacak ve üstüne basacak bir temeliniz olmaz. Bütün çabalarınız boşa gider. Bu asıl maksadımızdır. Cenâb-ı Hak en sevgili Peygamberine buyurur:

(Zâriyat:55) وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

<< Hatırlat, çünkü hatırlatmak inananlara yarar sağlar >>

Biz burada bütün insanları çağırmaya çalışıyoruz: Ey katılanlarımız, biz sizi kulluğunuza çağırıyoruz. İyi bir söz vardır (Arapça): “İnsanların her zaman unutma sebebi vardır. Hatırlat, yorulma!” Peygamberler Mührü, 23 sene bütün ümmete “Siz kulsunuz; gelin ve ilahi huzurda kulluğunuzu verin” diye hatırlattı. Bunu yapmazsanız hayatınız burada ve buradan sonra zehirlenir. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Esselâmun Aleyküm.

UA-984942-2