Available in: English   Arabic   Turkish   Go to media page

O HERŞEYE KÂDİRDİR

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Ocak 18, 2010 Lefke, Kıbrıs

Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym

Destur Ya Seyyidi Meded La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammed Rasulullah (s.a.v) …(arapça) Destur Ya Sultanul Evliya Meded.

Ey sahibimiz, bu gezegenin sahibi, üstündeki herşeyi idare eder. Estâuğuzubillah,

(İbrahim:20) (Fâtır:17) وَمَا ذَٲلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٍ۬

<>

Ey selefiler, selefi ulemalar Merhaban. Burada sohbetimizde söylediğimiz birşey bir insanın bütün bu dünyayı idare etmesi nasıl mümkün oluğuna itiraz edebilirsiniz. Biz birşey değiliz ve ben zayıf bir kulum. Bu dünyayı idare eden beni istedikleri gibi insanlara hitap ettiriyorlar, benim arzuma göre değil, hayır. Bağlantıları göklere aittir olan ilahi kimselerin adına konuşan zayıf bir kul oturuyor ve “İnsanlara konuş” diyorlar. “Sana gönderdiğimizi onlara konuş. Biz senin ilmini istemiyoruz, hayır. Senin ilmin zayıf bir kula aittir." Benim sermayem ne olabilir? Hiçbir şey. Ama otur ve konuş diyorlar. Biz sana gönderiyoruz…(arapça) Sen ve zevklenmek isteyenlere… Birşey anlamak isteyip ve Rabbine kulluk yapmak için kuvvetli olmak isteyenlere.

Evet. Birşeyler gönderirler. Bir karıncanın birşey istediği gibi ikram ediyorlar. Bu karınca o kutbun böyle küçük bir ikramıdır. Bir karıncaya insanları çağırmayı teklif edilip emredildiği zaman böyle büyük bir gezegende ne yapabilir, bu imkânsızdır diyebilirsiniz. Sizin için imkânsız olan herşey Yaratana mümkündür. Arapça anlar mısınız anlamaz mısınız? Cenâb-ı Allah buyurur; Estâuğuzubillah;

(Mülk:1) وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ

<>

Onun istediği herşeyi dilediği gibi yapacak kuvveti vardır. Karıncalar vadisinde bütün karıncalara hitap ettirebilir. Bu o karınca için değildir ama Âlemlerin Rabbine aittir. O sonsuz imkânlarını veya yeteneklerini göstermek ister. İlahi kuvvetini anlatmak çok fazla olur. Âlemlerin Rabbinin çok, çok, çok az bir noktası. Onun sayısız gökleri vardır. Bize bildirilen yedi seviyelerdir. Sekiz seviyeler olması imkânsız mı? Sekiz milyar seviyeler olması imkânsız mı? Milyarlar ve trilyonlar tane seviyeler olması imkânsız mı? Mümkün mü mümkün değil mi? O herşeye Kâdir olan buyurur; “Ben herşeyi yapabilenim, birşeye sadece emrederim; كُن فَيَكُونُ. (Kun feyekuun)

Ey selefi ulemaları, anlayışlarınızı biraz daha genişletin. Anlayışlarınızı çok, çok, çok kısa bir mesafede hapsetmeyin. Evet, hayal edebildiğiniz kadar yapın. Mesela bir rakam söyleyebilirsiniz, birden sonra trilyonlarca ve trilyonlarca sıfır olur. Bu Yaratan için birşey değildir. Çünkü Cenâb-ı Allah’ın kuvveti ve imkânlarının, yeteneklerinin sınırları yoktur ama sizin için sınırlıdır.

Evet. Düşünme sınırlarınızdan dışarıya çıkmaya çalışmalısınız ey selefi ulemaları. (Mülk:1) وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ hakkında daha fazla anlamaya çalışmalısınız. O sizin hayalinizin altı yönden ulaşabileceği herşeyi yaratabilir. Onun ilahi iradesi o yaratılana ulaşırsa ve “Ol” der ve vâr olur. “Olma” der ve herşey nereden geldiyse kayıp olur. Nereye gidebilirlerse. Âlemlerin Rabbi hakkında inançlarınızı düzeltmelisiniz.

Ey selefi ulemaları, siz ilimlerinizi küçük bir noktaya hapsediyorsunuz. Biz selefi ulemalarız dersiniz, sizin farkınız nedir? Ne demek istersiniz? Size soruyorum, bana o karınca hakkında bir açıklama yapın veya bir tefsir verin. Yaratan o karıncaya bütün karıncalara ne konuşmayı emretti? Ben Kurân-ı Kerîm’in dışından, hayalimden mi birşey söylüyorum? Hayır.

Estâuğuzubillah, قَالَتۡ نَمۡلَةٌ۬ Evet. Kime? Bir karıncayı alıp kulağına getirsen birşey duyabilir misin? Evet. Bunu yapıp anlayabilir misin? Hayır. Ama o karıncaya Rabbimizin temsilcisi aracılıyla ilahi emir gelir. Onun temsilcisi olmalı. Temsilci olmazsa kâinat olmaz çünkü kimse anlayamaz. O tektir, iki temsilcisi olmaz, hayır bir tane olmalı. Onun temsilcisi kimdir?

Ey selefi ulemaları, siz insanlara Âlemlerin Rabbinin temsilcisini anlatıyor musunuz? Ve siz Kurân-ı Kerîm okuyorsunuz. Ve Kurân-ı Kerîm buyurur; Estâuğuzubillah;

(Bakara:30) وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةً۬‌ۖ

<>

Halife ne demektir? Başka dillerde halife ne demektir? Halife diyebiliriz. Halife temsilcinin yanında çok zayıf kalır. Belki sayısız halifeler vardır ama bir temsilci vardır. İkinci bir temsilci yoktur. Hepimiz, bütün insanoğlu halifelerdir. Ama halifeler arasında Âlemlerin Rabbini kim temsil eder? Bütün âlemleri kim temsil eder? Veliaht prensi ancak bir tane olur - iki tane olamaz. Onun için bir sultanın belki on bir tane oğlu vardır. Sultanın vârisi olmak için onların hepsi halifedir. Ama ilk olan veliaht olur ve Sultanı tamamen temsil eder başkaları değil. Başka prensler tam temsilci olamaz, hayır. Veliaht prensi tam temsilci olur, o tektir.

Şimdi bu konuyu konuşuyoruz. Siz Kurân-ı Kerîm okursunuz. Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hakkında “O bizim gibiydi” dersiniz. Hayır, siz yanlışsınız. Sizin gibi değil, sizden biri gibi değil. Cenâb-ı Allah buyurur;

(Al’i İmran:144) وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ۬

<< Muhammed, ancak bir peygamberdir >>

Evet? Bu Ayet-i Kerime mi? (Al’i İmran:144) وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ . He…? Bu Arapça mı Türkçe mi ne düşünüyorsunuz? Seyyidina Muhammed (s.a.v.) en şerefli kimliği ve şahsiyeti hakkında çok yanlış yoldasınız. Onun bizden biri olduğunu söylüyorsunuz, hayır. Sizin kimliğiniz başkadır Onun kimliği başkadır.

Onun için şimdi bu günlerde doğudan batıya, Müslüman dünyası dâhil cahillik yayılmıştır. Onlar Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hakiki kimliğini bilmiyorlar. O kimdir? O asla sizin gibi olamaz!! Şeytan Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’i kendisi gibi sıradan bir varlık zannetti. O şeytandır!! O Onun kimliğini bilmiyordu! Şeytan asla Seyyidina Muhammed (s.a.v)'in, o bütün Âlemlerin Rabbinin temsilcisi olduğunu kabul etmedi. Onun için bir köpek oldu, şeytan bir köpektir! Kutsal kitapları okuyordu ama Onun kim olduğunu anlamadı. Âlemlerin Rabbi Ona secde yapmasını emretti. Secde Âdem’e değil. Bu başka bir sayfadır, hayır.

Melekler gelip Âdem’i görünce secde yapıp gittiler. Âdem a.s. şaşırdı, “Ey Rabbim, gelip anlıma bakıp gittiler.” “Ey Âdem, Ben bütün âlemleri onun şerefine yarattım. Onda benim nûrum var!! Benim varlığımı, üstünlüğümü O temsil eder!" Ve Âdem dedi; “Ey Rabbim, bedenime o nûru ver ki bende onu göreyim." Cenâb-ı Allah "başparmağına bak" dedi. O nûr (başparmağına) gelince iki başparmağını öpüp gözlerine sürdü.

Selefi ulemaları buna “Münker” derler, hayır siz münker yapıyorsunuz. Siz münker yapıyorsunuz bu doğrudur. Siz anlayışınızı küçük bir meydanda hapsediyorsunuz. Siz oradan çıkıp O, Âlemlerin Rabbinin temsilcisi hakkında birşeyler öğrenmeye çalışmıyorsunuz. Bu Cenâb-ı Allah’ın evliyaları ve mübarekler aracılıyla olur. Peygamberlerin vârisleri buyurur; bir kimse şahadet duyunca Eşhedu Enla İlahe İllallah Eşhedu Enne Muhammeden Rasulullah deyince başparmaklarını öpüp gözlerine sürerse asla kör olup veya gözleri bozulmaz.

Ben doksan yasındayım ve Kurân-ı Kerîm’i gözlükle okumuyorum. Çünkü gençliğimden beri başparmaklarımı öperim. Okurken ihtiyacım yoktur, Elhamdülillah, evet. Sadaka Rasulullah. Onun değerini kimse hayal edemez. Onun büyüklüğü ve şanı bizim hayalimizin dışındadır. Evet, pekçok şeyler geliyor. Bunları anlamalısınız. İnsanlar size Muhammed (s.a.v) kimdir diye sorabilir. O bizim soyumuzdan bir kimseydi dersiniz. Sadece bu mu? Başka birşey değil mi? Onun iki başı mı vardı? Veya dört elleri, on tane ayakları? Hayır. O da bizim gibiydi.

Siz Arapsınız, siz selefi ulemalarısınız, Peygamber ne buyurmuştur? O da bizim gibiydi dersiniz, hayır. Hayır. Buyurmuştur; “Ey ashabım…" çünkü o insanlarla bir yere gidince, insanları arkasında değil önünde yürütürdü. Ve buyururdu; “Ey sahabem, ben önüme bakınca arkamı görebilenim. Sırtlarınızı başkasından uzak tutmanızı isterim. Onun için emniyette olmanız için sizi önümde tutuyorum. Ben arkada kalırım çünkü ben yalnız yüz tarafımdan görmem başımın arka tarafımdan da görürüm. Başımın arkasındanda görürüm beni merak etmeyin.”

Bu Arapça mı Türkçe mi? Bu mukaddes kitaplarda yazar mı yazmaz mı? Söyleyin, size Hıristiyanlardan, Yahudilerden ve Müslüman olmayanlardan size “Muhammed kimdir?” diye sorarlarsa söyleyin ey selefi ulemaları. Siz ne diyorsunuz? “O bizden biriydi.” Sizin gibi mi? Bu nasıl olur? O nasıl sizin gibi olur?!! O sizin gibiyse sizde onun yaptığını yapın. Çok kibirlisiniz, biz doktorlarız, PhD’iz, şeriat doktoruyuz dersiniz. Şeriat doktoru nedir? Ayaklarınızın altını temizlemeyi bilir misiniz? He…? Doktor nedir? Şeriat doktoru.

Bu günlerde yaşayan insanların iç dünyalarında rahat etmeye, maneviyata çok ihtiyaçları vardır. Gelip sana sorarlar, sen Peygamberler Mührüne inanıyor musun? Evet. O nasıldı? “Biz onu soyumuzdan birisinin oğlu olarak biliriz. O bizim gibi yer, içer, evlenir. Herkesin yaptığını o da yapardı.” Size soru sorduğumuz zaman bize sıradan bir insanı tarif etmeniz bizim maksadımız değildir. Hayır, o sıradan bir insan gibi değildi. Hayır olamaz. O sizden biri olsaydı, on beş asırdır onun mukaddes ismi beş vakit “La İlahe İllallah Muhammeden Rasulullah (s.a.v)” olarak yükselmezdi. O sıradan bir kimse değildir. Siz yanlış kimselersiniz, siz doğruları söylemezsiniz. Siz hakikatleri bilmiyorsunuz. Siz anlatmalısınız!! Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah.

“Biz selefi ulemalarız” demek kolaydır. Selefi ulemalara sorun onun kimliğini nasıl anlatırlardı. Bazı kitaplar getirin. Ama onlar hakiki selefiler değildir. Selefiler yalnız… AbdulVehhab bilirler. Onlar Selefi Salihin değildir. Milyarlarca ümmette yalnız üç kişi mi var? Onların özellikleri nedir? Onlar “Ben son ilahi elçiyim. Ben size Rabbimin Kurân-ı Kerîm’ini getiriyorum” diyen hakkında ne derler? Ne derlerse bana getirin. “Biz selefi ulemalarıyız. Biz herşeyi anlarız. Bizim söylediklerimiz doğrudur, insanlar doğru düşünmezler” dediğiniz için insanlar size soruyorlar. Hayır, siz yanlışsınız, biz doğru yoldayız.

Ben çok zayıf bir kimseyim. Bazen çok zayıf olurum bazen çok güçlü. Şimdi buradan üç adım yürüyemiyorum ama bazen bana doğudan batıya gidebilecek bir kuvvet ikram ediyorlar. Ama size göstermeye ihtiyacımız yoktur. En zayıf kul, en zayıf kul…Şimdi bilmelisiniz ki Avrupalılar, Müslüman olmayanlar size gelecek ve soracaklar; “O nasıldı? Bize onun kimliğini anlatın.” Söyleyemezsiniz. O bizim gibiydi derseniz onlar kaçarlar. Onlar bütün âlemlerde seviyesi en yüksek olanı istiyorlar. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Allah Allah Allah Allah. Ey Rabbim bizi affeyle. Ey Rabbim bizi eğitecek birini gönder ve bize en sevgili temsilcinin kimliğini tarif etsin ki kalplerimiz onun peşine gitsin. Tövbe Ya Rabbi. Tövbe Estağfurullah.

Yanlış birşey var mı? Ey Rabbimiz bizi affeyle, bizi affeyle, bizi affeyle. Yanlış değilse sana şükürler olsun. Şükür ya Rabbi, şükür ya Rabbi. Şükür Elhamdülillah. Tövbe ya Rabbi, tövbe ya Rabbi, tövbe ya Rabbi. Fatiha. Bizi affeyle ve bize rahmetinden ver. Fatiha.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum duum”

Fatihah. Yanlış var mı bende? Estağfurullah.

42? (42 dakika) Evet. Elhamdülillah, yeterlidir.

Kaç kişi bakmış oraya? (523 bin kişi)

UA-984942-2