Available in: English   Turkish   Go to media page

Batılı İnsanların Arzuları Güneşin Doğduğu Ülkelere Gitmektir

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Çarşamba, Temmuz 28, 2010 Lefke, Kıbrıs

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah RabbunAllah HasbunAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

SubhanAllah SubhanAllah SubhanAllah SultanAllah

Eşhedu Enla İlahe İllallah Vahdehu La Şerikeleh Ve Eşhedu Enne Seyyidena Ve Senedena Ve Mevlana Muhammeden Abduhu Ve Habibuhu Ve Resuluh (s.a.v)

Allahümme Sebitna Alel Hak Allahümme Sebitna Alel Hak… İnneke Entel Vehhab. Zid Habibeke İzzen Ve Şerefa Nûren Ve Surura Ve Ridvanen Ve Sultana Ya Rab… Ya Rabbel Alemiyn.

Sümme Selamu Aleyküm Ya İbadallahi Salihin… Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn. Âmin Âmin.

Biz birşey bilmeyiz ey Rabbimiz. Senin İlahi Huzurunda bilmek ve öğrenmek ve en yüksek tazimimizi vermek istiyoruz. Ve Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Şeytan ve onun hile ve tuzaklarından kaçıyoruz. O bunları bizim esas mühim hedefimize engel olmak için heryere yerleştirir. Bize itaatkâr kul olmak emredildi. Onun kulu olacağız diye Galû Bela gününde söz verdik. Ve de sözümüzü iyi tutanlar olacağımıza dair söz verdik.

Ey Selefi ulemaları! Zayıf bir kulu insanlara hitap ettiriyorlar, dinleyin. Seyyidina Süleyman’ın bir karıncanın beyanatını dinlediği gibi dinleyin. O dinledi, işitti. Kocaman kimseler olduğunuzu söyleyin. Ve burada konuşan bir karıncadır deyin veya karıncanın seviyesinin altındır deyin. Ama dikkat etmelisiniz. Özel bir dikkat vermelisiniz çünkü âlemlerin Rabbinin buyurduğu gibi; Bismillahirrahmanirrahiym;

أَنطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنطَقَ كُلَّ شَيْءٍ

(Fussilet : 21) Entaga'nallahu 'Llazî entaga kulle şey.

Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu

Evet. Bu demektir ki Hişam Efendi, onlar böyle zayıf bir kul ne diyor diye bir değer vermeliler veya özel bir dikkat vermeliler. Evet. Dikkatinizi verirseniz kalbinize İlahi Nurlardan ikram edilir. Ve bu İlahi Nûrlar size bu gezegende herşey hakkında gösterir. Size İlahi İkramlar ikram edildiyse bir saniyede görebilirsiniz. Doğudan batıya okyanuslardan ve kıtalardan heryere bakabilirsiniz. Bu İlahi İkramlar size aniden göstermeye yeterlidir. Maşallah. Çünkü İlahi Işık dünyada kullandığımız ışık değildir, hayır. Herşeyin hakiki varlıklarını göstermek için bir şua yeterlidir. Sadece dış görüntüsü değil, hayır. Onların İlahi Hakikatlerden içerdikleri hakiki kullara âlemlerin Rabbinin bir ikramı olan bu İlahi Şuaları gösterir.

Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Cenâb-ı Allah bizi kötü ahlaklarımızdan affetsin. Kötü ahlaklar perde olacak. Ve bizi karanlık bir hale getirecek. Heryerden çıkmaya çalışırız ama bir yol bulamayız. Bunun sebebi nefsimizin İlahi Nûrları kabul etmemesinin ısrarıdır. “Bizim İlahi Nûrlara ihtiyacımız yok. Biz teknolojimizle herşeyin hakiki varlığına ulaşırız. Pekçok şekil ışıklar buluruz. Hakikatlere ulaşmak için bu ışıkları tutmalıyız” derler. Bu bilim adamlarının, doktorların, akademisyenlerin tamamen ahmaklığıdır. Tamamen ahmaklıktır. Kendi kendinize bir şeye ulaşamazsınız. İngiltere’den Birleşmiş Milletlere gitmek için bir ışığa ihtiyacımız yoktur derseniz bu tamamen ahmaklıktır. Biz bir vasıta kullanmalıyız. Londra’dan Birleşmiş Milletlere ulaşmak için bazı özel vasıtalar kullanmalıyız. Vasıtayı reddederseniz. Reddederseniz bu sizin bu hayatın kara karanlıkta olduğunuz anlamına gelir. Ve vasıtayı reddetmekle size hiçbir şey ulaşmaz. Merkez vardır ve bu kuvvet gelir.

Bir kimse hayatımızın dışında birşey isterse başka birşey kullanmalılar çünkü maddi vasıtalar insanın zihniyetini dünyadan bilinmeyen dünyalara veya bilinmeyen bölgelere götüremez. Eğer böyle bir kuvvet kullanmazsanız bırakın göklere ve İlahi Varlıkları, herhangi bir ağacın bir yaprağının hakiki durumuna bile ulaşamazsınız. Mikroskobun altına koyarlar ve bir bakteri gösterirler. Ama yalnız ona bakabilir ama onun hakiki durumunu bilemezsiniz. Bir virüs vardır ki bunu en kuvvetli mikroskobun altında göremezsiniz ama hissedersiniz. Ve hisler size asla bir kuvvet göstermez.

Onun için hislerimizin dışında başka hisler olduğunu ve onlar görünmeyen bölgeler tarafından desteklendiğine inanmalıyız. Görünmeyen varlıklar varsa ki şimdi teknoloji veya bilim ilimleri ulaştı, ulaştı, ulaştı ve onlar hisler kullanırlar. Neden hisler kullanırlar? Çünkü 6 hislerle ulaşamazsınız ama vardır. "Bizim hislerimizin dışındadır" derler. Bu bütün bilim adamların, akademisyenlerin, ulemaların en büyük lanetidir. Onlar “Bu var mıdır? Biz o yeni veya sıradan varlıklara nasıl ulaşırız” diye sormaya gelmezler. Bu eski bir yaratılan değildir yeni yaratılış geliyor. “Hislerimiz bize bir virüsün varlığını gösteriyor” demekle neden dikkate almıyorlar? Ona sorun, “Sana virüs ismi veriyoruz, kabul ediyor musun? Sana virüs dememizi kabul ediyor musun? Ne haber?” Kabul ediyor mu diye ona sorun. Ama bütün bilim adamları, “Virüs var ve böyle dehşetli kuvvet gösterir” derler. Virüsün kuvvet gösterisi vardır, bütün bilim, bütün teknoloji onlardan titrerler. O kuvveti kim verir neden sormazsınız?

Tabiat derler. Tabiat nedir? Tabiata inanıyorsanız bu nedir diye tabiata sorun. Hissediyoruz ama ona ulaşamıyoruz, ustalarınıza sorun. Tabiata inanıyorsanız tabiata sorun. Bu tabiat nerededir? Hepsi onlara “Tabiat, tabiat” öğretir. Onlar utanmıyorlar! Yaratan olan âlemlerin Rabbidir! Onların söyledikleri herşey tabiattır. Tabiat nedir ey eşekler? Eşekler o tabiat vardır diye iddia eden ahmak insanlardan daha iyidir. Tabiat nedir? Bu hayaldir, hakikat değildir. Ve bütün sorunlar ondan sonra gelir. Şeytan insanların karşısına, “Tabiat, tabiat, tabiat” getirir. Tabiat nedir? Onlar utanmıyorlar. “Yaratan Allah Celle Celaluhu Celle Azametuhu” demek istemiyorlar. Neden?

Nedir bu ey akılsız bilim adamları! Akılsız doktorlar, akılsız âlimler? Herşey tabiattan geliyor demeye utanmıyor musunuz? Tabiat nedir? Nerededir? Yalnız ismi mi var hakikati yok mu? Şeytan aldatıyor, şeytan bu cahil kimseleri eğitiyor. Onların karşısına, “Bu tabiattır” anlayışını getirir. Peki tabiatın dışında olan nedir? Vâr olan herşeyin bir temeli olmalı ki onu bu temelde bulursunuz. Tabiatın temeli nerededir?

Amerika’da mı? Londra’da mı? Sorbon’da mı? Moscow’da mı? Japon’da mı? Çin’de mi nerede? Onlara lanet iner, onlar herşeye tabiat demekle utanmıyorlar. İnsanları aldatmayın ey cahil kimseler! Ey gafiller! Herşey tabiata aittir demeye utanmıyor musunuz? Neden Allah yaratandır demezsiniz? Yaratan tabiat mı? Söylemeye üzgünüm ey Selefiler. Neden bu bâtıl ile savaşmazsınız? Kraliyetlerde, İslam dünyasının zengin ülkelerinde, çocuklarınızı eğitmek için onların profesörlerini getirirsiniz. Ve daha altlarını bile temizlemeye dikkat etmeyen pekçok insanlar getirirsiniz ve onlardan ümit edersiniz. Perde üstüne perde!

İslam dünyasındaki krallarımız ve meliklerimiz ve sultanlar ve başbakanları en büyük ayıbıdır. Bu batılı ülkelerde karargâhını kurar. Güneş batıda batar. Ve bizim insanlarımız güneşin battığı yere bakarlar. Yav güneşin doğdu yere bakın! SubhanAllah, batılı insanlar doğulu ülkeleri severler çünkü güneş doğar. Onların ruhları müştaktır. Doğu ülkelere ulaşmakla çok mutlu olurlar. Doğu ülkelerinde güneş doğar. Bu güneş doğan doğulu ülkeler hakiki varlığımıza o kadar hoşnutluk, selamet, zevk verir. Allahu Ekber. Ve bilakis bizim akılsız doğulu insanların batılıların doğu ülkelerine ulaşmak istediği gibi aynı arzuları vardır. Onların kalpleri doğuya koşar. Bizim akılsız Müslüman toplumları batılılar gibi olmayı hayal ederler. Bakın orada güneş batar, hayatın ışığı orada biter. Neden güneşin doğduğu yer olan doğu ülkelere bakmazsınız? Onlar bizim insanlarımızdan daha akıllılar. Onların arzuları doğuya ulaşmaktır çünkü güneş doğar. Bizim ahmak Müslümanlar güneş batan batılı ülkelere koşarlar.

Onun için vasıflandırırlar. Cenâb-ı Allah o doğulu ülkelerde olan gafillere lâ yuflihûn, "Kurtuluşa eremezler" buyurur. Selefilere soruyorum: neden batının en fena ve doğunun en iyisi olduğunu açıklamazsınız? Neden öğretmezsiniz? Rabbimizin Kurân-ı Kerîm’de hitabı vardır. İki şekil insanlar vardır: lâ yuflihûn, "Kurtuluşa eremeyenler" unvanına girenler ve len yuflihun unvanına girenler var. Hayal edebiliyor musunuz, bunu düşünebiliyor musunuz Selefi ulemalarımız? Cenâb-ı Allah neden lâ yuflihûn buyurdu ve başkalarına len yuflihun buyurdu? Len yuflihun, onların kurtulmasına bir ümit yoktur. Lâ yuflihûn olanlar batılı ülkelerdir, len yuflihun doğulu ülkelerin insanlarıdır. Ve doğulu insanlar Müslüman dünyasıdır. Çünkü onların amacı batılı ülkelerde olan lâ yuflihûn insanlarına ulaşmaktır. Ve batılı ülkelerin amaçları, rüyaları, hayalleri her zaman doğudur. Ve doğulu insanlar, len yuflihun şeklinde olacaklar. Burada ve buradan sonra asla birşeye ulaşamayacaklar. Ve onlar doğulu merkezlere yerleşmişlerdir. Ama hakiki takdir vermezler. “Eh….” Derler.

“Buradaki hakiki elmastır.”

“Hayır, hayır, biz oradaki plastik elmastan isteriz” derler.

Ne yapalım? Ve ulemalarımız kibir ile doludurlar. “Biz batılı medeniyeti takip ediyoruz” derler. Siz ve batılı medeniyetiniz cehenneme gitsin! Doğulu güneş doğan ülkelerde olmayı hayal edip ruhları orada olanların ruhları cennete giderler. O karanlık ülkeleri isteyenler cehenneme gider!

Ey ulemalar! “Biz ulemalarız, herşeyi anlarız” demeyin. Bu sebepten dolayı başlarınızı zayıf bir kula vurduruyorlar. Hangi insanların lâ yuflihûn, hangi insanların len yuflihun olduğunu anlamalısınız. Ulemalarsanız söyleyin. Araplar, Türkler, İranlılar, Pakistanlıların hepsi len yuflihunlardır çünkü onlar batılı medeniyete koşarlar, demokrasi. Neden “İslamda demokrasi yoktur. İslamda parlamento yoktur. İslamda seçimler yoktur” demezsiniz? “Biz iyiliği emredip, kötülüğü menedenleriz” dersiniz. Siz yalancısınız ve Cenâb-ı Allah sizi görüyor ve size ceza olarak uygun olanı verecek. Ve ceza size göklerden gelecek çünkü siz göklere ait olan İslami değerlere kıymet vermezsiniz. Ama gözlerinizde batılı ülkelerdeki herşey en iyidir ve doğulu ülkelerde herşey yanlıştır. Bu yanlıştır ve bu her zaman şeytanın ayağı altında olur. Ve Cenâb-ı Allah, “Ey kullarım! Gademe Sidkin kullanmalısınız” buyurur. Bu Kurân-ı Kerîm’de bahsedilmez mi? Gademe Sidkin ne demektir? Batılı ülkelere koşmak mı yoksa doğulu ülkelerde İslamın güneşi olduğu yere mi gitmek? Cenâb-ı Allah bizi İlahi Huzurda en şerefli olan Seyyidina Muhammed (s.a.v.) hürmetine affeylesin. Bizi affeyle ey Rabbimiz.

Fatiha.

(40 dakika) Şeyh Hişam arıyor mu? Kaç kişi? (791 000) Maşallah! Hişam Efendinin bereketine yükseliyor. Allahu Ekber, Allahu Ekber. Küfür ayağımızın altındadır, İslam yukarıdadır. İslama ulaşmaya çalışın; kendinizi kurtarın. Allah Allah Tövbe Ya Rabbi.

Fatiha.

UA-984942-2