Available in: English   Arabic   Turkish   Go to media page

Mubarek Regâib Gecesi

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Haziran 3, 2011 Lefke, Kıbrıs

Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd. Ya Rabbi Ya Allah. Salli Âlâ Habibeke Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn… Fatiha. Esselâmun Aleyküm. Esselatu Vesselam Âlâ Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Fi Yevmin Şerefullah Celle Ve Âlâ Leyletil Evvel Recebil Receb…

Ey insanlar, katılanlar dinleyin. Dinlemek ve anlamak için kulağınızı verin. Destur Ya Ricalallah. Meded Ya EvliyaAllah. Meded Ya Ricalul Melekût. Bizler zayıf kullarız. O bizi Yaratan Allah’dır. Subhansın Sultansın Ya Rab!! Sen Rabbimiz ve Yaratanımızsın! Sen Yaratanımızsın. Sen evvelden ahire Sultanlar Sultanısın.

Bu mübarek bir gündür, bu mübarek aya saygı verip hürmet etmemiz gerekir. Mümkün olduğu kadar en yüksek saygınızı vermeye çalışın. Ve bize bunun, Receb’in ilk Cuma gecesi olduğu rivayet edildi. Melekût’den mukaddes babasından mukaddes annesi Amine’ye ilahi nûr ulaştı. Ve gökler ve yerler ilahi nûrlarla kuşatıldı. Herkese üniforma giydirilmiştir ki melekler bunları daha önce giymemişlerdi. Cenâb-ı Hak kopya yapmaz, hayır. Geçen yıl başkası vardı. Bu yıl ilahi zuhuratlara göre göklerde olan herkes göklere ait olan böyle ilahi elbiseler giymiştir. Ben mukaddes deyince bu göklerin mukaddesliği yanında birşey değildir, giydirilmiştir. Ne oluyor diye sorarlar. Bu bütün kâinatın mührünün, Peygamberler Mührünün ilahi ruhunun gecesidir. Onun annesi onun mukaddes emanetini aldı. Bu göklerden annesine ulaşan en büyük ikramdır. Ve bütün gökler süslenip şeref elbisesi giydiler. Her yıl bu tekrar eder ve her yıl başkası gelir. Hem ilahi kimselere göklerin elbisesinden gelir hem de Âdemoğullarından bu mübarek geceye ulaşanlara da bu elbiseden giydirilir.

Onun için bütün ilahi kimseler ve bütün sevgilinin sevgililerine farklı, farklı ikram edilmiştir. Her birisi farklı giyer, askerler gibi aynı şekil üniforma giymezler, hayır. Bu üniforma değildir bu ilahi kıyafettir ki Peygamberler Mührünün (s.a.v.) dünyaya ulaşan mukaddes ruhunu kutlamak içindir, tek tek …

Atomun taşıyamadığı gibi bütün kâinat taşıyamaz. Ve Peygamberler Mührünün hakiki varlığını Rabbi olan Cenâb-ı Hak Allah’tan başka kimse bilmez. O kadar büyük, azametli, ve şânlı gecedir, lakin insanlar uyurlar, insanlar sarhoşlardır. Ya Rabbi!

Ey Rabbim, saçma şeylerle sarhoş olan hakiki varlıklarımızı kurtar. Biz hakikatte şerefli bir varlık olmak için yaratıldık ki bu şerefe nail olmak daha bize ulaşmamıştır. Ulaşırsa bu dünya taşıyamaz. Onun için bu kutlama göklerde olur ve dünyaya bir damlası gelir ki onlar da bu zerreden giydirilirler. Bu gecede herkes secdeye koşarlar çünkü onlar ilahi nûr okyanusun zerresini taşıyamazlar. Bu dünya o şerefli ve şânlı okyanusların bir damlasını taşıyamaz. Giderler, giderler, o damladan gelirler ve kayıp olurlar, kayıp olurlar. Bir damla böyle bir dünyayı taşır ve milyonlar içinde olan herkesi yutar ve onlar ilahi şereflerini ve elbiselerini alırlar. Allahu Ekber.

Ey Rabbimiz! Ey Rabbimiz! Biz asla anlayamayız. Ey Rabbimiz, Sana sesleniyoruz ve Senin en Sevgilin, Seni ezelden ebede temsil eden hakkında bilmek istiyoruz çünkü kimse Cenâb-ı Hakkın tecellisine, Cenâb-ı Hakkın hakiki varlığına bakamaz. Bu imkânsızdır. Güneşe çıplak gözle bakamazsınız ki bu bir kibrit gibidir. Subhane men....Bu Cenâb-ı Hakkın yerde ve göklerde bilinmeyen ilahi mülklerinde olan kullarına giydirdiğinin yanında hiçbir şeydir. Huuu!

Ey insanlar, biz kısa hayatımızı saçma şeylerle heder ediyoruz. Topladıklarımızı bırakıp gideceğiz. Toplarız, Karun topladı, ondan sonra bıraktı; bu dünya onun taklit varlığını yuttu, sonsuz yuttu. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey insanlar, bu dünyanın peşinde koşmayın. Bütün dünya ve hazineleri ilahi kimseler tarafından atılmıştır, kimse bakmaz. Onlar sadece bu gezegende olan Âdemoğulları için herşeyi düzenlemek için tayin edilmiştir. İnsanlar okullara, liselere, üniversitelere, akademilere koşarlar ve ondan sonra biter. Onlar sadece ilkokul, orta okul, üniversite, kolej ve akademiye ulaşırlar. Bu beş seviyeden sonra ne var? Akademiden sonra durur. Beşden sonra, altıdan sonrasını kimse bilmez. Sayılar birden altıya kadar biter. Estâuğuzubillah, Cenâb-ı Hak Subhanehu Ve Teâlâ buyurur:

(En’am:91) وَمَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدۡرِه

<>

İmkânsızdır, imkânsızdır, bilmek imkânsızdır. Cenâb-ı Hakkın şânı ve varlığının en aşağı seviyesini bilmek bile imkânsızdır. Lakin bizler dünyadaki zamanımızı heder ediyoruz. Bizler kendimizin dünya için yaratıldığımızı zannediyoruz ve gece ve gündüz onun peşine koşarız. Ne için? Ne için? Altın yığınları bile, elmas yığınları bile olsa size ne verir?

Ey sarhoş insanoğlu! Hepimiz dünya peşinde koşarız. Ne için? Ve gün be gün çıkacağımız kapıya yaklaşıyoruz. Kimse burada kalmaz, herkes yolunda dışarıya çıkacaktır. Melekler, “Ey insanoğlu, dışarıya çıkmak için kendinizi hazırlayın. Son durak size yaklaşıyor ve bu son durak sizi bu hayattan bilinmeyen dünyalara, bilinmeyen kıtalara, bilinmeyen bölgelere götürecektir” derler. Ne yapıyorsunuz? Ne için kavga ediyorsunuz? Kendiniz birbirinize verdiğiniz unvanlar için kavga ediyorsunuz ki bunun kıymeti yoktur. Ne için münakaşa edip kavga ediyor ve öldürüp insanlara zahmet veriyorsunuz?

Ey insanlar! Allah’ın şeriatı, ilahi kanunları ve kuralları size hüküm verecektir. Onun hükmü hepinizi toplayıp tımarhaneye atacaktır. Hepiniz akılsız insanlarsınız. Herkes hayal için yaşıyor. Hayal ederler çünkü kimse bir saat sonra, bir gün sonra, bir hafta sonra, bir ay sonra, bir yıl sonra ne olacağını bilmez.

Onlar bir hayal veya rüyada yaşarlar. Lakin onlar rüya görürler lakin böyle (kapalı gözle değil) açık gözle rüya görüp bazı rüyalarla yaşayıp bunu düşünürler ve onun peşine koşarlar.

Ey doğudan batıya insanlar! Akıllarınızı kullanın, zihniyetlerinizi kullanın ve gücünüzü ve gayretinizi ebedi olacak bir şeyler için kullanın. Ey insanlar, hayali bırakın. Münakaşa etmeyin, kavga etmeyin, lakin kullar olmaya çalışın. Âlemlerin Rabbi, Yaratanımıza verdiğiniz sözü tutmaya çalışın. Mümkün olduğu kadar anlamak için en yüksek gayretinizi vermeye çalışın. Bize anlamak ikram edilmiştir. Neden bunu kullanmazsınız? Krizler ne içindir? Krizler ne içindir? Bütün dünya herkes için çok geniştir (herkese yeter). Ne için münakaşa edip kavga edersiniz? Hayvanlar bile bu bölge benimdir bu bölge senindir diye kavga etmezler. Bunu neden yaparsınız ve sizler insanoğlusunuz? Âdemoğullarına bir anlayış ikram edilmiştir. Başka hiç kimseye verilmeyen ilahi bir ikram size verilmiştir.

Ey insanlar, kendinize geri gelin. Kendinize gelmezseniz belki hepiniz hemen bu hayattan alınırsınız ve bu dünya çok boş kalır ve kimse “Benim buyum var benim şuyum var” demeye koşmaz. Hayır. Herkes yaşayabilir, yeterince yer vardır. Yaratan insanoğlunu yaratıp da onları dar bir yere koymaz. Hayır. Gidin ve toplayın ve tedarik edin. Toplayın. Bir kimse dünyadakileri toplamakla mutlu olmazsa ben ona bütün abdesthaneyi toplamak için yetki veririm. Ben onlara veririm, gidin ve toplayın. Anlıyor musunuz? Kaddafi’ye söyleyin, Mübarek’e söyleyin, mecnun Salih’e söyleyin, Beşar’e söyleyin, İranlılara, Türklere söyleyin. Eğer topladıklarınızla mutlu değilseniz size abdesthaneyi beleş olarak veriyorum. Gidin toplayın, alın ve gidin.

Öyle değil mi, Hişam Efendi? Bu Hak sözüdür!! Doğudan batıya, Müslüman ulemalarından, Hıristiyan ulemaları veya Yahudi ulemalarından kimse buna itiraz edemez. Kimse! İtiraz edenlere iki katını veririm. Ve başkası itiraz ederse üç katını veririm. Alın girin, kimseyi bırakmayın.

Ey insanlar, aklınızı kullanın. Bizler aklımızı kullanmalıyız ve bunun üzerine düşünmeliyiz. Beni en basit şekilde konuşturuyorlar. Onlar beni her dilin en yüksek seviyesinde konuşturabilirler lakin bu gerekmez. Eğer insanlar abdesthaneyi toplamak istiyorlarsa bizler neden yüksek seviye İngilizce veya Arapça veya Türkçe konuşalım ki?

Ey insanlar, en güzel arabaya, Rolls Roys’a binmeyin; bir eşek alıp ona binin. “Bu dünya benimdir, ben hürüm, ehliyete ihtiyacım yoktur” deyin. “Ehliyetsiz her yere giderim, eşeğim nereye giderse orası benimdir çünkü eşeğim heryerde mutludur ve burası benim, başkasının değildir” demez. Orada yer ve üstüne de eder. Biraz daha üstüne binenin de üstüne edecek. Kral üstüne binse “Ben senden daha fazlayım. Bu araziler benimdir, gittiğim her yer bana aittir. Kimse bana bunun tapusu nerede demez” der. Eşeğe tapu olmadığı için çok mutludur, her yere gider yer, ona külfet yoktur, mesuliyeti yoktur. İnsanlar hayvanlar seviyesine gelip “Bizim hiçbir mesuliyetimiz yoktur” derler. Eh dünyada yürüyenler de “Bizim de mesuliyetimiz yoktur” derler. Siz iki ayaklı insanlar dört ayaklı insanlar gibi oluyorsunuz, yalnız sizin kuyruğunuz yoktur. Bir kuyruk takın ki hayvanat bahçesindeki kardeşlerinin mesuliyetinin olmadığını öğrensinler. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Huuu.. Ya Rabbi.

Ey Rabbimiz, ya Rabbi ya Allah, bizi affeyle ve bizi hedefimize yönlendirecek birini gönder ki bu Rabbimizi kendimizden razı etmek içindir. Rabbimiz bizden razı olursa mutlu oluruz. Rabbinizi razı etmesseniz hiçbir şey size mutluluk vermez. İçmek, dans etmek, nefsiniz için herşeyi yaparsınız lakin mutlu olamazsınız, zevklenemezsiniz. Çünkü Cenâb-ı Hak size hoşnutluk mutluluk vermezse kimse size bunu veremez. Bunu anlamalısınız. Doğudan batıya kuzeyden güneye herkes sayısız saçma şeylerle mutluluk peşine koşarlar ve kimse mutlu değildir. Kimse mutlu değildir. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey insanlar! Rabbinizi razı etmeye koşun. O sizden razı olursa size tatlı bir hayat verir. Tatlı hayat, mutlu hayat, tatlı hayat. Yoksa hayatınız zehirli hayat olur. Bütün insanlar sorunlarını kesmek için ilaçlar alırlar çünkü hayatları kirli hayattır. Bu bir okyanustur, beni gelecek haftaya, gelecek seneye, dünyanın sonuna kadar konuştururular lakin söylediklerimi anlamalısınız. Bu sözleri kullanabilir ve yüzlerce, binlerce kitaplar yazabilirsiniz, fark etmez. Ve ben bir şey bilmem. Cenâb-ı Hak beni ve sizi affeylesin. Cenâb-ı Hak bize iyi bir anlayış versin ki Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v)’in hürmetine burada ve buradan sonra mutlu olalım.

Fatiha.

Cuma’nın bereketi bu. Söylenecek bir şey varsa çıkıp söylesinler.

UA-984942-2